Hollanda'da eşcinsel evlilik yapan biri Türk iki anne velayet için davalık oldu. Biyolojik Türk anne çocukları Türkiye'ye kaçırdı, Hollandalı üvey anne "çocukları göstermiyor" diyor.
NESLİHAN KESKİN-OSMAN ASİLTÜRK'ün haberi
Bakırköy Aile Mahkemesi'nde 2009 yılı şubat ayından bu yana sessiz sedasız bir dava devam ediyor. Davanın tarafları Hollanda'da eşcinsel evlilik yapan ve boşanan biri Türk diğeri Hollandalı iki kadın. Dava konusu ise biyolojik anne olan Türk kadının 2 çocuğunu alıp kaçması üzerine, üvey anne olan Hollandalı kadının ise "çocukları görmek istiyorum" talebi...
Hem Hollanda hem de Türk Dışişleri'nin gözü kulağı bu davada. Dava, davacıların niteliği açısından Türkiye'de bir ilk olma özelliği taşıyor. Davanın göbeğindeki iki kadın: 38 yaşındaki Türk Fulya Adıgizli ile 39 yaşındaki Hollandalı Larissa Van Delft. İstanbul'da varlıklı bir ailenin tek kızı Fulya Adıgizli (Takma isim), 1993'de Türkiye'de B.A. ile bir aşk evliliği yaptı. Çiftin bu evliliklerinden Gamze ve Nazlı (takma isimler) dünyaya geldi. Çift 1999'da Amerika'ya yerleşti. Ancak B. A.'nın bu ülkede başka bir kadınla resmi nikâhlı olduğu ortaya çıktı. Fulya Adıgizli de kocasını terk etti ve iki çocuğuyla birlikte ortada kaldı.
DRAMLA BAŞLAYAN DRAM
Ailesinin ve devlet yardımıyla hayatını idame ettirmeye çalışan Fulya Adıgizli, duygusal açıdan çıkmaza girdiği bir dönemde internette Hollandalı Larissa Van Delft ile tanıştı. Bu arkadaşlık telefonda pekişti ve bir süre sonra Van Delft, Amerika'ya gelip gitmeye başladı. Ve bir gün Fulya Adıgizli çocuklarını da alarak Delft'in Hollanda Diemen'deki evine yerleşti. Bir süre evde birlikte yaşayan iki kadın Hollanda yasalarının izin verdiği "Eşcinsel Evlilik" için nikâh masasına oturdu. Fulya Adıgizli ve Larissa Van Delft imzayı attıklarında tarih 2005'i gösteriyordu. Çabuk geçen cicim aylarının ardından sıkıntılar baş göstermeye başladı. Evde çalışan tek kişi Larissa Van Delft'ti. Fulya Adıgizli ise çocuklara bakıyordu. Kızlar da büyümeye başlayınca masraflar artmaya başladı. Geçim sıkıntısından kaynaklanan tartışmalar birbirini kovaladı. 2007 yılında yine bir tartışma sonrası ipler koptu. Kızlardan Gamze polisi arayınca devreye Hollanda hükümeti girdi. Gamze ve Nazlı koruyucu aileye verildi. Fulya Adıgizli ise ayrı eve çıktı. Çok geçmeden çift, yasal olarak boşandı.
Yaklaşık bir yıl süren bu süreçte bakıcı ailede kalan Gamze ve Nazlı bir hafta sonunu biyolojik annelerinde, bir hafta sonunu ise Hollanda yasalarına göre artık üvey anneleri olan Larissa'da geçirdi. Ta ki 2008 mayıs ayına kadar... O ay, Fulya Adıgizli iki kızını da yanına alarak İstanbul'a kaçtı. Genç kadına anne babası ve ağabeyleri kucak açtı. Dayalı döşeli bir eve yerleştirildi ve küçük kızlar da özel kolejlere verildi. Ancak Delft pes etmedi. Çocuklar Türkiye'ye döndükten 4 ay sonra Hollanda Merkezi Makamı'na "Gamze ve Nazlı'yı görmek istiyorum" diyerek başvurdu. Başvuru bir "Davaname" ile Türk Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü'ne gönderildi. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'na ulaşan davaname "Bakanlık İşi Çok İvedi" koduyla 26 Şubat 2009 tarihinde Bakırköy Aile Mahkemesi'ne iletildi. Böylece Türkiye'de şimdiye kadar eşi benzeri görülmemiş bir dava başladı: Eşcinsel nikâhın ardından paylaşılamayan çocuklar davası...
Hollanda Merkezi Makamı'ndan, Türkiye'ye gönderilen davaya ilişkin ilginç tespitler ve talepler yer aldı. O tespitte, "Hollanda makamları çocuklar üzerinde Fulya Adıgizli'nin tek başına velayet hakkının bulunduğunu bilmektedir" denilerek, Türk Hukuku'nda eşcinsel evlilik olmadığı için hiçbir hak doğamayacağının vurgusu yapıldı. Buna rağmen bu vurguya bir "Ama" eklenerek şu talepte bulunuldu: "Larissa Van Delft, Hollanda yasalarına göre çocukların üvey annesidir. Ve bu yüzden çocukları görme hakkına da sahiptir."
ÖNCELİKLİ VE ACİL DAVA
Hollanda makamları bu talebi, yasal zemine oturtmak için de Avrupa İnsan Hakları ve Lahey Sözleşmesi'ne, Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yön ve Kapsamına Dair Kanun'a atıfta bulundu. "Larissa Van Delft'in çocuklarla şahsi ilişki kurabileceği inancındayız" yorumunu yapan Hollanda makamları, Türk mahkemelerinden bu ilişkinin sağlanmasını istedi. Bu isteği, bir "Davaname" ile Aile Mahkemesi'ne ileten Cumhuriyet Savcısı Cafer Koman iletiye şu ilginç notları da düştü: "Duruşma savcısının başka bir iş ya da izinli, raporlu vb. olması durumunda Adliye Bakanlık Bürosu'ndan başka bir savcının duruşmaya katılımının istenmesi, başkaca hiç bir davanın bekletici sorun yapılmaması kamu adına dava olunur."
'BÖYLE BİR EVLİLİK YOK AMA'
DELFT'İN Türk avukatı, yüksek lisans tezi gibi dilekçesinde "Şahsi ilişki kurulması" talebini yineledi. Avukat, "Bu olağanüstü bir durumdur. Zira Türk hukukunda eşcinsel evlilikler tüm sonuçları ile birlikte yok hükmündedir ama..." dedi ve AİHM Sözleşmesi'nden, Türk Anayasası'na kadar atıfta bulunduğu birçok "Ama"yı alt alta sıraladı. Avukat, Delft'in çocuklarla yüz yüze veya telefonla şahsi ilişki kurabilmesi için mahkemece gün ve saat tayin edilmesini ve bu konuda tedbir kararı verilmesini talep etti. Mahkeme önce Türk annenin akıl sağlığının araştırılmasını istedi. "Ayırt etme gücünü etkileyecek ve vesayetini gerektirecek nitelikte bir akıl hastalığı ya da zayıflığı saptanmamıştır" raporu gelince duruşma ileri tarihe ertelendi
OKURA ÖNEMLİ NOT:
Artık yeni bir hayata başlayan Türk anne ile iki kızının düzenlerini bozmamak amacıyla, haberimizde anne ve kızların gerçek ismi yerine müstear yani takma isimler kullandık. Larissa Van Delft, daha önce Hollanda basınına kendi rızasıyla röportaj verdiğinden onun gerçek ismini yazdık.
SABAH