Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum'un 'kağıttan kaplan' sözlerine TSK'dan yapılan açıklamayı beğendiğini Koşaner'i tebrik etti.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 82 Anayasası'nın değiştiğinden herkesin haberdar olması gerektiğini belirterek, ''Geçici 15. maddenin tamamı yok artık ve bundan sonra Türkiye'de darbe, cunta heveslileri, sivil hükümetleri devirmeye teşebbüsler, bunlar söz konusu olmayacak. Dolayısıyla silahlı kuvvetler de geçmişteki darbecilerin dayanaklarını hiç bir zaman kullanmayacaklar, kullanmayı da düşünmüyorlar'' dedi.
Arınç, CNN Türk televizyonunda canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
''Darbe iddiaları tartışmaları varken BDP'nin bir kanun teklifi oldu; darbelere zemin hazırladığı ileri sürülen Türk Silahlı Kuvvetlerinin iç hizmet yasasının 35. maddesiyle ilgili... Ama bu teklif AK Partili milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Reddedilme gerekçesi nedir?'' sorusuna Başbakan Yardımcısı Arınç, şu yanıtı verdi:
''Önergelerle bir kanuna bir şekilde bir yama yapmak, eğer gerekli ve yerindeyse doğrudur. Ancak bir iktidar partisi var. İktidar partisi, şüphesiz ki muhalefet milletvekillerinin kanun tekliflerininden de kabul görenler oluyor, az sayıda da olsa. Hatta bazen ben teklif vermişim; diyelim ki iktidarın milletvekiliyim, aynı konuda muhalefet partisinin milletvekilleri teklif verirse bunlar birleştiriliyor ve görüşülüyor. Günübirlik, yani gerçekten çok büyük bir amacı olmayan, o gün için kamuoyuna mesaj vermek açısından veya kendi siyasetlerini onun üzerine bina edip bir takım sözler söylemek amacıyla önergeler de verilebilir. Hatta kanun teklifleri de verilebilir.
Mesela geçtiğimiz günlerde BDP'nin de Hazine yardımı alması konusunda Plan Bütçe Komisyonu'nda bu çok maddeli kanun, ben artık Torba demekten sıkılıyorum, çok maddeli kanun görüşülürken CHP bir önerge verdi 'BDP'ye de bağlansın' diye. Bu ayrı bir kanun konusudur, öyle önergeyle bir kanuna eklenecek bir şey değildir. BDP'nin ben de şahsen Hazine yardımı almasını istiyorum, 20 kişilik grup kurmuş bir parti. Ama Meclis içerisinde bir milletvekili ile temsil edilenlerde var, 3 milletvekili ile temsil edilenler olabilir. Dışarıda çok daha fazla oy almış ama Parlamento'ya girememiş partiler de var. Bunun bir ortak noktasını veya kriterlerini bulup ona göre kanun çıkarmamız gerekiyor. Onlar sadece orada bir önerge veriyor, dolayısıyla kabul görmemiş oluyor.
35. madde iç hizmet kanunun ilgili maddesidir ve her darbe sonrasında da işte buna dayanarak, 'Cumhuriyeti koruma, kollama görevini ifa etmek üzere emir komuta yetkisi içerisinde, bu yetkisi içerisinde bu olay olmuştur' diyor. Artık 82 Anayasası'nın değiştiğinden herkesin haberdar olması lazım. Anayasanın geçici 15. maddesinin tamamı yok artık ve bundan sonra Türkiye'de darbe, cunta heveslileri, sivil hükümetleri devirmeye teşebbüsler, bunlar söz konusu olmayacak. Dolayısıyla silahlı kuvvetler de geçmişteki darbecilerin dayanaklarını hiç bir zaman kullanmayacaklar, kullanmayı da düşünmüyorlar. Bu madde de kalkabilir, bu bir demokratikleşme sürecidir, ama bu sivil ve asker ilişkilerinin çok daha iyi bir noktaya gelmesiyle belki mümkün olabilecek. Biz 8 yıllık bir hükümetiz. 8 yıl önceki ile bugün arasındaki her açıdan farkı sanıyorum herkes görmüş oldu.''
''SAYIN KOŞANER, YAYIMLADIĞI BİLDİRİYLE 'BİZİM ASLİ GÖREVİMİZ GÜVENLİKTİR. BİZİ SİYASETİN İÇİNE ÇEKMEYİN' DİYOR. İŞTE GENELKURMAY BAŞKANLIĞI BÖYLE OLMALIDIR. TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ BÖYLE TEMSİL EDİLMELİDİR''
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, askere yönelik kendi sözleriyle CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum'un sözleri arasındaki farkın ''Himalaya dağıyla golf çukuru arasındaki fark'' kadar olduğunu söyledi.
Arınç, CNN Türk Televizyonu'nda canlı yayında soruları yanıtladı.
Batum'un orduya yönelik ''kağıttan kaplanmış'' şeklindeki nitelendirmesi üzerine yaşanan polemiklerin sorulması üzerine Arınç, Batum'un silahlı kuvvetlerle orduyla ilgili söylediği sözü artık herkesin bildiğini söyledi.
Bazı televizyon kanallarından bu sözlerin çok fazla tekrarlandığını belirten Arınç, hakaret olarak gördükleri sözlerin neredeyse silahlı kuvvetler hakkında kanaat haline geleceğine işaret etti. Arınç, ''Dolayısıyla Batum şöyle demişti, böyle demişti diye tekrar tekrar ifade etmeye gerek yok. Ama ayıp olan, yanlış olan, hakaret maksadını taşıyan bir söz olarak bunu hepimiz hatırlıyoruz. 'Biz onları asker zannederdik, meğer kağıttan kaplanmış, işte içini Amerika oymuş oymuş bu hale getirmiş' diyor. Nerede diyor bunu. Zonguldak'ta Atatürkçü Düşünce Derneğinde. Yanında kim var? Bu derneğin mensupları ve Zonguldak milletvekilleri. Onlardan bugüne kadar bir tepki gelmedi. Hatta 'sen nasıl böyle bir şey söylersin' diyen de çıkmadı. En azından biz duymadık. Bu konuşma yayılınca siyasetçiler buna tepki gösterdiler. Ben de 'ordu da eleştirilebilir ama daha doğru olan şey, kurum olarak değil, bunun içerisinde yanlış yapanlar varsa onları eleştirmektir. Nitekim ben de geçmişte bunları yaptım' demiştim'' diye konuştu.
Eleştiriyle hakaret arasındaki farka da değinen Arınç, şunları kaydetti:
''Bütün kurumlar eleştirilebilir. Ordu da yargı da bunlardan bir tanesi. Ama akıllı olan bir insan, dürüst olan bir insan eleştiri ve hakaret arasındaki farkı da gözetir demiştim. Daha sonra Sayın Batum'u kurtarmak için beni hedef göstermeye başladılar. Oysa ben bütün sözlerimin arkasından bugüne kadar durmuş bir insanım. Ne yaptığımı biliyorum. Bazen fevri olarak yaptığım ve yanlış olan davranışlardan da geçmişte özür dilediğimi de herkes de biliyor. Dürüst olan bir insana da bu yakışır bildiğim kadarıyla. Ama ben konuşuluyorsam veya benim sözlerim üzerinde bir tartışma cereyan ediyorsa birisinin sadece bu olaya münhasır bir beyanda bulunması lazım. Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanı'dır. Bu kişi de onun yardımcısıdır. Eğer bu sözden dolayı kendisine bir şey soruluyorsa 2 şey yapacaktır. Birincisi ya 'benim yardımcım doğru söylemiş. Ben de aynı kanaatteyim' diyebilir. Hiç kıvırmadan, sağa sola sapmadan, topu taca atmadan, dürüst bir insana bu yakışır. İkincisi, 'Hayır ne münasebet. Çok yanlış bir şey söylemiş, çok hatalı davranmış' da diyebilir. Birincisini söylemedi ama ikincisini söylerken de çok naif davrandı. Bir beni hedef gösterdi, 'asıl kendileri onlara baksınlar' dedi. İkincisi de 'eleştiri olacaksa bunu sadece ben yapabilirim' dedi. Ama bunun ne anlama geldiğini hepimiz kendi aramızda yorumluyoruz. Siz de ben de. Acaba Batum'u eleştirdi de 'Sen dur bakalım. Böyle bir şeyi gerekirse ben yaparım' mı dedi, yoksa 'O da iyi yaptı ama aslında bunu benim söylemem gerekirdi' mi demek istedi. Yorum çok olabilir ama objektif baktığınız zaman o sözden ne anlaşıldığının da çok açık olması lazım. İkinci gün sordular 'tamam tamam o defter kapandı' dedi. Başka şeylerle meşgul olmaya başladı. Mesela ıslıklı bir marş yapmışlar. Onu keyifle izledi. Yanındakiler de ellerini götürüp ıslık çalmaya bayladılar. Orada yine sorduğunuz zaman sizin söylediğiniz lafı söyledi.''
Kılıçdaroğlu'nun değerlendirmesi üzerine bir kanala, Anadolu Ajansıyla birlikte sıcağı sıcağına bir beyanda bulunduğunu hatırlatan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Benim Van'da yaptığım bir konuşmadır bu. Mart 2009'da, mahalli seçimler öncesinde bir toplantıya gitmişim. Orada diyorum ki, 'Bu emekli generaller neler yapmışlar meğerse'. İddianamelere bakıyorsunuz. Telefon dinlemeleri yayınlanıyor. Soruşturmalar var, darbe planlayanlar var, şunu yapanlar var, bunu yapanlar var. 'Bunlar askerlikten başka her şeyi yapmışlar. Sivil hükümetle uğraşmışlar. İyi ki bu emekli generaller zamanında biz savaşa girmemişiz, çünkü bunların savaşacak halleri yok' demişim. Benim hedefimde yanlış yapan o birkaç kişi, kimse onlar 10 kişi, 20 kişi, 30 kişi. İsimlerini artık kamuoyu da ezberledi neredeyse. Bunlara hitaben, 'bunlar yanlış yapmışlar, bunlar kendi asli görevlerini ihmal etmişler' diye bir eleştiri var. Yoksa 'ordu şöyledir, ordu böyledir' şeklinde, tüm kurumu itham eden bir konuşma değil. O kadar değil ki; bugüne kadar yazı yazanlar da benim söylediğim gibi anladılar. Ve ben 2 seneden beri bu sözümden dolayı fanatik bir kaç kişi dışında eleştiri almadım. Her olayda ortaya çıktıkça 'ne kadar doğru söylemiş bu adam' diyen takdirkar yazılar da yazıldı hakkımda. Kılıçdaroğlu dedim, 'sizde hafıza kaybı yoksa ya da topu taca atmıyorsanız benim oradaki konuşmama dikkat edin. Sizin Genel Başkan Yardımcınız, doğrudan Türk Silahlı Kuvvetlerini, orduyu kağıttan kaplana benzetiyor, içinin oyulduğundan bahsediyor. 'Biz onları asker zannedermişiz, halbuki bunlar asker değilmiş' diyor. Bense emekli generaller, şunlar şunlar kendi görevlerini bırakmışlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Onları eleştiriyorum. Buna sen dikkat et çünkü bir genel başkansın. Sen maksatlı olarak kamuoyunu yanıltmak için bunu kullanıyorsan ben bundan dolayı yıpranmam. Çünkü bunun siyasi bedelini ödedim ben. Meclis Başkanlığım döneminde de, bu dönemde de bana karşı yapılan bütün hareketlere kamuoyu benim yanımda destek verdi.''
-''AKLI SELİM İNSANLAR YAPILANLARIN ARKA PLANINI GÖRDÜ''-
Meclis Başkanlığı döneminde Manisa'da bir şehit cenazesinde kendisinin yuhalattırıldığını, hakaret ettirildiğini anlatan Arınç, ardından evinin önünde Cumhuriyet Mitingleri yapıldığını hatırlattı.
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Hatta Sayın Baykal dedi ki; 'Cumhuriyet Mitingleri yapılan yerlerde ben ayrıca miting yapmayacağım. Çünkü maksat hasıl oldu' dediler. Sultan Meydanı'nda miting var, benim evimin balkonuna doğru bağırdılar, hakaret ettiler. Ama 2 ay sonra seçim oldu. Ak Parti'nin oyları arttı Manisa'da. 260 binden 300 binin üzerine çıktı. Yani kamuoyu, vatandaş, akli selim sahibi insanlar bu yapılanların arka planını gördü, siyasetçi olarak bize destek verdi. Ben bugün de Başbakan Yardımcısıyım. Ben asker bir babanın oğluyum. Bu kurumda generaller de var, astsubaylar da var. Erler, onbaşılar, uzman çavuşlar da var, ta tepesindeki sayın Genelkurmay Başkanı da var. Bu kurum 1 milyon kişi. Kurumu şahsı manevisiyle, resmen Türk Silahlı Kuvvetleri olarak bir gün bile eleştirmiş değilim. Böyle bir şey aklımdan da geçmez. Ama kim yanlış yapıyorsa, Genelkurmay Başkanıysa ona, Genelkurmay sözcüsüyse ona... Mart ayında bu konuşmayı yapıyorum, Genelkurmay Sözcüsü Tuğgeneral Metin Gürak bana güya cevap veriyor. Ben o sırada Adana'dayım. Tekrar canlı yayınla kendisine gereken cevabı veriyorum. Benim muhatabım yanlış yapan insanlardır. Nitekim Sayın Koşaner, yayımladığı bildiriyle 'bizim asli görevimiz güvenliktir. Bizi siyasetin içine çekmeyin' diyor. İşte Genelkurmay Başkanlığı böyle olmalıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri böyle temsil edilmelidir.''
Taha Akyol'un konuyla ilgili köşe yazısını okuyan Arınç, şöyle devam etti:
''20 tane gazetelerde çıkan yazı var. Herkes benim, o gün kaç kişiyi eleştirdiğimi anlamış ama Sayın Kılıçdaroğlu, bugün hala diyor ki, 'Bunlar biliyorsunuz bir gün söylediklerini ertesi gün yalanlamayı büyük bir maharetle yapabiliyorlar. Bugün 62 yaşındayım, söylediğim her sözün, yaptığım her işin, attığım her adımın hakkını, hesabını şerefle veriyorum. Ben başkalarına benzemem. Yani bu gaflar, bu dönmeler, bu çark etmeler, bu 180 derece farklı farklı konuşmalar Kılıçdaroğlu'na yakışır ama bana yakışmaz. Benim sözümle bunun konuştuğu arasındaki fark Himalaya Dağıyla golf çukuru arasındaki fark kadardır. Ve de ondan sonra diyor ki, 'Kaldı ki o sözü eden kişi hakkında hiç kimse suç duyurusunda bulunalım, orduyu küçümsüyor falan diye harekete geçmedi. Ne oluyor ki Batum hakkında bunları yapıyorlar' diyor. Senden 2 sene boyunca, neredeyse 3. yılına giriyoruz, ağzından bir tek cümle çıkmadı, benim Van konuşmasıyla ilgili. O zaman da grup başkanvekiliydin. Yani ihmal mi ettin, görmezden mi geldin. 'Yo ben şimdi uyandım. Bana yeni vahiy geldi. Ben senin o sözü ordu hakkında söylediğini yeni duydum' diyorsa, eli armut toplamıyor. Ne yapacaksa yapsın ama Batum'un sözüyle benim sözümü yan yana getirip. 'Batum aslında çok masum bir iş yaptı, o da onun söylediğini tekrarladı demek istiyorsa. Ben bunun takdirini kamuoyuna bırakıyorum.''
''EĞER BATUM HAKKINDA BÖYLE BİR DAVA AÇILIRSA ONUN İSTEDİĞİ MEŞHUR OLMA SEVDASINA DA KAVUŞABİLİR. DOLAYISIYLA 'HİÇBİR DAVA AÇILMAMALI' KANAATİMİ İFADE EDİYORUM''
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum'un sözleri üzerine inceleme başlatılması ve dava açılmasıyla ilgili olarak, ''Eğer Batum hakkında böyle bir dava açılırsa onun istediği meşhur olma sevdasına da kavuşabilir. Dolayısıyla 'hiçbir dava açılmamalı' kanaatimi ifade ediyorum'' dedi.
''CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum'a yönelik bir siyasetçi olarak soruşturma açılmalı mı, Bakanlık izin vermeli mi? Yoksa bunun bedeli siyaseten mi olmalı?'' sorusu üzerine Arınç, ''Bedeli siyaseten olmalıdır'' dedi.
301. maddenin değişikliğinde heyette çalıştığını anlatan Arınç, o zaman bakan olmadığını, Meclis Başkanlığından ayrıldığını hatırlattı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konuda Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya ve kendisiyle birkaç kişiye görev verdiğini belirten Arınç, ''Ben bu 301'in yeni halinde emeği olan bir insanım. Bunu biz isteyerek ve bilerek yaptık ve Adalet Bakanlığı iznine de bağladık. Ceza hadlerini düşürdük, Türklüğü Türk Milleti yaptık, diğerlerini de açıkça kurumlar anlaşılıyor gibi suç unsurlarını belirgin hale getirdik. Şimdi bu yürürlüğe girdi. Geçen sene bir konuşma yaparken, şu 301'den ne kadar müracaat var ve ne kadar dava izni verildi diye baktığımda, yanlış hatırlamıyorsam o günler için söylüyorum; 381 tane Ceza İşleri Genel Müdürlüğünden yazılı izin istenmiş, sadece 31'ine izin verilmiş. Yani 10'da biri bile değil'' diye konuştu.
Meclis Başkanlığı görevini yürütürken Manisa'da Hatuniye camisi avlusunda bir şehit cenazesinde kendisine yönelik yuhalamalar, hakaretler dolayısıyla şikayetçi olduğunu anlatan Arınç, ''Türkiye Büyük Millet Meclisini aşağılamak, görevde bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı'na hakaret etmek'' gibi suçlardan 9 kişi hakkında dava açıldığını hatırlattı. Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Gün değişti. Yargılama devam ederken 301. madde değişti. Bana sordular; 'Ne diyorsun' diye. Buraya izin için yazı gelmiş. 'Bu maddeyi değiştiren benim' dedim. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uygun olarak hareket edilecek. Ben kendimden bir şey istemiyorum'. İzin verilmedi ve dava düştü. Kendi şahsımla ilgili bir konuda bile izin verilmemesini telkin eden bir anlayışa sahibim ben. Ama açıkça hakaret, açıkça, burada yazılı 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, devletin yargı organları, askeri ve emniyet teşkilatı...' Siyasetçiler için bunun bir ayrıcalık olduğunu düşünmüyorum. Siyasetçi, yaptığı bu işin karşılığını siyasette görmelidir. Ya takdir edecektir veyahut da onu siyaseten gömeceklerdir. Yani siyasette bir daha başını yükseltemeyecek, ne milletvekili olabilecek ne de artık bu tür konuşmalar yapamayacak hale gelecektir. Bunu zaman içinde göreceğiz. Kaldı ki 6 aydan başlayan bir cezası var bunun. Bunun hepsi tecil kapsamı içerisinde, para cezasına çevrilebilecek. Eğer Batum hakkında böyle bir dava açılırsa onun istediği meşhur olma sevdasına da kavuşabilir. Dolayısıyla 'Hiçbir dava açılmamalı' kanaatimi ifade ediyorum ve siyasetteki bu yanlışlıklar ve doğrular karşılığını ya bedel ödeyerek veyahut da bundan puan kazanarak verebilmeli.''
-''TSK SİYASET DIŞINDA KALMASI GEREKEN BİR KURUM''-
''Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, açıklamasında iki siyasi partiye dikkati çekti. Buradan yola çıkılarak AK Parti de ordu üzerinden siyaset yapmakla suçlandı. Bu suçlamaya yanıtınız var mı?'' sorusu üzerine Arınç, şunları kaydetti:
''Biz Silahlı Kuvvetlerin düşünce açıklaması, şudur, budur... O konuyu tartışmıyoruz, ama AK Parti'yle ilgili olarak bu olabilir de CHP olarak derseniz burada ayrıcalık olmamalı. Asker üzerinden siyaset yapmak fevkalade yanlıştır, fevkalade çirkindir. Çünkü Silahlı Kuvvetler siyaset dışında kalması gereken bir kurumdur. Onu elimize, önümüze koyarak onun üzerinden rant temin etmeye çalışmak çok yanlış bir şeydir. Benim ya da başka bir arkadaşımın zaman zaman bu tür eleştirileriyle 'ordu üzerinden siyaset yapıyor' deniyorsa, bunu kabul etmeyiz. CHP içinde, BDP içinde, MHP içinde, Parlamento dışında olan başka partiler içerisinde bu tür eylemlerde bulunanlar varsa, sözleriyle, davranışlarıyla, hareketleriyle bunu fevkalade yanlış bulduğumu söylemek istiyorum. ''
Genelkurmay Başkanlığının, artık her hafta açıklama yapmadığını belirten Arınç, şöyle devam etti:
''Genelkurmay Başkanlığı adına, iki kişi, bütün gazetecileri karşısına alarak günlük olaylar konusunda haddinden fazla konuşmayı yapmıyor artık dikkat ederseniz. Yani her konuyu soracaksınız, her konuda bir şey söyleyecek ama bir yanlış veya eleştiri söz konusu olduğunda bu konuyu geçelim diyecekler. Biz o zaman da üzülüyorduk. Silahlı Kuvvetler günlük olaylar konusunda niçin her hafta birisi veya ikisi vasıtasıyla açıklama yapar, gerekirse Genelkurmay Başkanlığının kendi sitesi de var, imkanları da var. Çok önemli gördüğü bir konu üzerinde bir açıklama yapabilir, belki bir bilgilendirme de yapabilir. Nitekim benimle ilgili olduğu söylenen bir olayla ilgili de geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı.
Bundan sonra belki daha çok CHP'ye dikkat etmek lazım. Çünkü Atatürkçü Düşünce Derneğin'de bu konuşmayı yapıyor Batum. Atatürkçü Düşünce Derneği'nin başkanı Sayın Çölaşan da daha önce yaptığı konuşmalarda bildiğiniz gibi 27 Mayıs bir askeri darbe değildir, devrimdir. Halk da onu büyük bir coşku ve sevinçle karşılamıştır' demişti. Ölenler için de onların manevi şahsiyetlerini rencide eden sözler söylemişti. Al birini vur ötekine. Bir tarafta Batum, bir tarafta Tansel Çölaşan. Başka bir yerde de bu konuşmaları yapmaları mümkün değil. Yine unutmayalım ki bu derneğin eski yöneticileri de Eruygur gibi, Tolon gibi, bir başkaları gibi askerlikten ayrılmış kişilerdir. Dolayısıyla eğer asker üzerinden siyaset yapmak sadece siyasi partilere mi münhasırdır. Bugün televizyon programlarına çıkan her birisi neredeyse kadrolu memur haline gelmiş öylesine emekli subaylar var ki her konuda maşallah uzun uzun konuşabiliyorlar. Ben eminim ki silahlı kuvvetlerin bugünkü yönetim kadroları da bunların konuşmalarından ve davranışlarından fevkalade rahatsız olmalılar. Asker sadece kendi işini elbette Anayasa'nın verdiği doğrultuda, siyasetçiler başarılı olurlarsa iktidarda kalacak, başarısız olurlarsa seçim, kamuoyu, demokrasi denen bir şey var. Sandıkta bunun sonucunu görecek.