Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde yüksek gerilim hattına kapılan 5 çocuk annesi Sonya Sağlam, 7 aydır yoğun bakım ünitesinde yaşam savaşı veriyor.
Silvan'ın Selahattin Mahallesinde kuması Mülkiye Gür ve imam nikahlı eşi Müfit Gür ile yaşayan Sonya Sağlam (28) 7 ay önce evinin damını yıkarken, hemen bitişikteki yüksek gerilim hattına kapılarak ağır yaralandı.
Beşinci çocuğu Semanur henüz 16 günlük olan Sonya Sağam, kaldırıldığı Silvan Devlet Hastanesinde yapılan ilk müdahalenin ardından Dicle Üniversitesi (DÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ünitesinde yaşam destek ünitesine bağlı olarak ölümle kalım arasında yaşam savaşı veriyor. Şimdi 7 aylık olan Semanur bebek ise her şeyden habersiz üvey annesi tarafından büyütülüyor.
Sağlam yoğun bakım ünitesinde yaşama tutunmaya çalışırken, yaşadıkları acıyla savrulan, 9'u çocuk 11 nüfuslu Gür ailesi ise yoksuluğun hüküm sürdüğü mutfak ile banyonun ortak kullandığı ve 15 metrekarelik tek odaya sahip kiralık evde yaşam mücadelesi veriyor.
Baba Müfit Gür (37) yaklaşık 7 ay önce sabah eşleri Sonya ve Mülkiye'nin çocuklarıyla evin damına yıkamak amacıyla çıktıklarını söyledi.
Bu sırada evde uyuduğunu, bir gürültüyle uyandığını anlatan Gür, şöyle konuştu:
''Hemen yukarı koştum. İlk eşim Sonya'yı yerde buldum, ikinci eşim ve 15 yaşındaki kızımı da biraz onun ötesinde savrulmuş olarak gördüm. Yüksek gerilim hattına kapılmışlardı. Sonya'nın ayağında terlik olmadığı için ağır yaralanmış parmakları patlamıştı. Diğerlerinin ayağında terlik olduğu için onlar daha az etkilenmişti. Hemen hastaneye götürdük. Oradan da Diyarbakır'a sevk ettiler. 7 aydır Dicle Üniversitesi Yoğun Bakım Ünitesinde tedavi görüyor. 7 aydır yoğun bakımda, bitkisel hayatta bulunuyor. Bu kaza Dedaş'ın hatasıdır.
Ev sahibi iki kez Dedaş'a gitmiş, evin hemen yanından yüksek gerilim hattının geçtiğini, ve tehlikeli olduğunu söylemiş. Ama kimse önlem almamış. Oysa normalde yüksek gerilim hattı en az 3-4 metre evden uzakta olmalıymış. Bizim evimizin ise bitiğinde, yarım metre bile uzak değil. Tehlikenin boyutu hakkında kimse bizi uyarmadı. Biz şimdi perişan durumdayız. 9 çocuğum var. Kirada oturuyorum. 500 lira ile garsonluk yapıyorum. 150 lira da bir göz odaya kira ödüyorum. İhmali bulunan Dedaş, belediye ve ev sahibinden davacıyım.''
KUMASINI KOCASI İÇİN KAÇIRMIŞ
Çocuklarıyla yoksuluğun yanı sıra, çaresizliğin pençesinde kahrolduklarını, 5 çocuğunu nasıl teskin edeceğini, annelerinin durumunu nasıl izah edeceğini bilmediğini belirten Gür, eşinin tedavisi için 7 aylık sürede varını yoğunu sattığını, yakınlarından aldığı borçlarla 110 bin lira da masraf yaptığını söyledi.
Eşinin yaşamsal hiç bir tepki vermediğini, buna rağmen, her gün eşini ziyarete gittiğini ifade eden Gür, duygularını şöyle dile getirdi.
''Ben ne yapacağımı artık bilemiyorum. Çocuklarımın ve benim psikolojim bozuldu. İmam Hatip Lisesi 2. sınıfta okuyan oğlum ile büyük Kızım Narin okulu bıraktı. Maddi durumumuz da çocukları çok etkiledi. Eşim ne konuşuyor, ne de gözünü açıyor. Ama onu yalnız bırakmıyoruz. Doktorlar 'artık yapacak bir şey yok, yıllarca bu durumda kalabilir'' dediler. Ne yapacağımızı şaşırdık. Perişan durumdayız. Bir yandan yoksulluk, bir yandan çaresizlik belimizi büktü.''
Yaşam mücadelesi veren 5 çocuk annesi Sonya'nın yaşam öyküsü kadar Gür ailesinin yaşam öyküsü de de ilginç detaylara sahip.
İki eşli Müfit Gür, yaşam serüvenini anlatırken, ''Biz birbirimizi çok seviyorduk. Herkes birbirimize olan sevgimizi, ve saygımıza gıpta ederdi'' şeklindeki ifadeleriyle kazadan önceki yaşamına duyduğunu özlemi dile getirdi.
Yaklaşık 10 yıl önce Sonya ile evliyken ikinci eşi Mülkiye'ye (25), aşık olduğunu, bunu da Sonya'ya aktardığını ifade eden Gür, bunun üzerine Sonya'nın Mülkiye'nin ailesine giderek, ailesinden kızı istediğini, ancak evli olduğu gerekçesiyle kızı vermediklerini söyledi.
Bunun üzerine bir gece Sonya ile Mülkiye'yi kaçırdıklarını belirten Gür, ''Mülkiye'nin ailesi kabul etmeyince biz kaçtık. Eşim Sonya'da kaçırmama yardım etti. Daha sonrada yaşı tutunca resmi nikahı ona yapmamı istedi. O gün ikisi de gelinlik giydi. Gelinliği bile Sonya almıştı. 'Ben zaten mutluyum, onun daha çok mutlu olmasını istiyorum' demişti. Her ikisi de beni seviyordu. Biz çok mutlu bir aileydik. Herkes bizim bu uyumumuza ve mutluluğumuza gıptayla bakardı. Şimdi Mülkiye, 'keşke ben Sonya'nın yerinde olmasıydım'' diyerek gözyaşı döküyor' 2 günde bir Sonya'yı hastanede ziyaret ediyor. Eşim iyileşsin başka bir şey istemem. Mülkiye'den 4, Sonya'dan 5 olmak üzere 9 çocuğum var. Hepsine Mülkiye bakıyor.''
-''HASTA OLAN ANNELERİ İYİLEŞTİRMEK İSTERDİM''
Bu yıl okulu bırakmak zorunda kaldığını, üvey annesiyle kardeşlerine baktığını belirten, Narin Gür de gözleri dolarak, ''Maddi durumumuz yoktu. Bu yüzden okulu bıraktım. Eğer okulumu bitirseydim doktor olmak isterdim. Hasta olan bütün anneleri iyileştirmek isterdim'' dedi.
Mülkiye Gür ise, yaşadıkları kazanın etkisiyle perişan durumda olduklarını, yaşamlarını kazadan önce ve sonra diye ayırdıklarını söyledi.
Kumasının çocuklarını kendi çocuklarından bile üstün tuttuğunu, şefkatini, sevgisini esirgemediğini, kumasına da 'abla' diye hitap eden Gür, '' Biz kumamla kardeş gibiydik. Cahildim. Kuma olmayı kabul ettim. Ama abla kardeş gibi geçinirdim. Ona çok saygı duyuyorum. Bunu Allah başımıza getirdi. Cahildim. 9 çocuğumuz var. Elimden geldiğince bakıyorum. Bir an önce Sonya'nın aramıza dönmesi için dua ediyoruz. Önceki hayatımız çok güzeldi. Maddi açıdan yine rahat değildik, ama böyle de değildik'' dedi.
Öte yandan, kazanın meydana geldiği evin bulunduğu sokakta elektrik direklerinin meskenlere yakınlığıyla dikkat çekti.
Bu arada Silvan Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan bilirkişi raporunda, olayın gerçekleştiği mahalde enerji nakil hatlarının yakın olması, buna bağlı olarak su oluğunun uygun şekilde aşağıya kadar indirilip rögara bağlanmaması, suyun enerji nakil hattı üzerine akması elektrik çarpması olayına neden olduğunu belirtildi.
Raporda, şu ifadelere yer verildi:
''Bu durumda DEDAŞ'ın kendi hatları için gerekli güvenlik mesafesini olmamasından dolayı kusur oranı yüzde 90 civarında olup, ayrıca mağdurunda yetişkin olması ve bu olayı ayırt edebilecek durumda olması nedeniyle kendisini de yüzde 10 oranında kusurlu olduğu söylenebilir.''