Mutki kazılarında bulunan kemikler dikkatleri bölgeye çevirdi. Yapılan kazılarla bir bölümü ortaya çıkmaya başlayan toplu mezarlarıyla yıllardır bölgede nam yapmış Mutki’de, hikâye burada bitmiyor.
Ertuğrul Mavioğlu'nun haberi
90'lı yılların karanlığında yerleşen korku, kendi efsanelerini bile yaratmış.
"Bitlis - Mutki yolu 5. kilometrede dağlık bir alanda 1926"dan kalma biri 100 diğeri 80 kişilik iki mezar daha var. Vergi vermeyen, çocuklarını askere göndermeyen Kürtler, başkaldırdıkları gerekçesiyle topluca katledildiler ve oraya gömüldüler."
Mutki yolu üzerinde ilerlerken, aracımızın şoförü parmağıyla gösteriyor, karlar altındaki dağları. "İşte burası" diyor, "Dedem şeyhti, 9 arkadaşıyla önce kurşuna dizildiler, ardından boyunlarına ip bağlanarak sürüklendiler ve buraya gömüldüler." Yapılan kazılarla bir bölümü ortaya çıkmaya başlayan toplu mezarlarıyla yıllardır bölgede nam yapmış Mutki"de, hikâye burada bitmiyor.
Yeşil sarıklı atlılar
Şoför anlatmayı sürdürüyor: "Hacı dayı vardı, sakallı bir bilge adamdı, iki sene önce rahmete erdi. Bir gün kahvede konuşuyorduk. Yıllar önce Mutki"den Bitlis"e yolda giderken, birdenbire önlerinde dokuz atlı belirmiş. Bazıları sakallı, başlarında yeşil sarıklar var. Issız yolda önlerine çıkan bu dokuz civandan korkmuşlar. "Bizi soyacaklar, soymazsa öldürecek bu atlılar" diye düşünmüşler, ne yapacaklarını şaşırmışlar. Epeyce bir yol gittikten sonra Bitlis"e beş kilometre kala, birdenbire atlılar kaybolmuş. Dağın başı, saklanacak tek bir dal altı görünmüyor ortalarda. Ben Hacı Dayı anlatırken, "bir dakika" dedim. Onlar benim dedemlerdir. Şıhlar, imamlar, bu yörenin saygın insanlarıdır. Size gömüldükleri yeri göstermişler."
Neredeyse on beş yıl geçmiş faili meçhul cinayetlerin, çatışmaların üzerinden. Ama konuştuğunuz herkesin yüzüne yer etmiş, gözlerine sabitlenmiş korku yok edilir gibi değil. Akşam hava karardıktan sonra insanlar hâlâ sokağa çıkmaya çekiniyorlar. Ve bildiklerini, gördüklerini anlatmakta büyük zorluklar yaşıyorlar.
"Başı kıbleye döndü"
Bir başka Mutkili konuştuğu bir kadından duyduklarını anlatıyor; sanki kendi gözüyle görmüş gibi, inanarak: "Kavakbaşı"dan bir kadın 1995"te, yol ortasında boylu boyunca uzanmış bir kadın gerilla görmüş. Üzerinden askeri cemse geçmiş hem de kaç defa. Cemse her geçişinde kadının vücudu eziliyor, cemse üzerinden geçtikten sonra kadın sanki sünger gibi eski haline geliyormuş. Cemseyi kullanan asker hırslanıp defalarca sürmüş cemseyi kadının üzerine. Kadın yine bir sünger gibi eski halini almış. Sonra bıkmış askerler. Kadını yol ortasında bırakıp gitmişler. Cemse gidince cenazenin başı kıbleye dönmüş."
Mutki"de neredeyse herkesin bir kemik öyküsü var. Kepçeler cesetleri çöplüğe gömerken askerlerden birisi tükürmüş üzerlerine. O sırada yoldan geçen biri görmüş olanları: "Yanlarına gittim, yazıktır, günahtır, onlar da Müslüman. Hiç cenazeye tükürülür mü? Askerler yanıma gelip kızdılar bana. "Sana ne ulan" dediler. Ben ısrar ettim. "Ayıptır" dedim, dinletemedim. Oradan ayrılıp eve gittim. Sonra askerler geldiler. Beni alıp götürdüler. Küfrün bini bir para. Ertesi güne kadar karakolda tuttular, tehdit edip bıraktılar."
Bir diğer Mutkili söze karışıyor: "Bir kadın Kavakbaşı"nın yakınlarında kemikler bulmuş. Hayvanlar yalıyormuş kemikleri. İnsan kemiği tuzlu olur. Gittik, gördük. Şimdi kar altında oralar, ulaşmanın mümkünatı yok. Köylüler kemiklerin üzerini örtmüş, bazılarının da etrafına taşlar koymuş, dua okumuşlar. Ziyaret yeri olmuş orası. Taşların etrafında saf durup, Fatiha okuyor köylüler, ne yıkanmış, ne de namazı kılınmış cenazelere."
İHD"ye başvuru yağıyor
Mutki"de iki mezar açılalı, İHD"ye ihbar yağıyor: Duav Yaylası"nda, Avşan Deresi"nde, Deliklitaş"ta, çöplükte, askeriyenin avlusunda... Tek talep var, o da yakınlarının kemiklerine ulaşıp, ziyaret edecekleri, helallik alacakları bir mezar yapmak. Kaybolduğunda 12 yaşında olan çoban Vezir Tarhan"la ilgili. Babası Faik Tarhan"ın, İHD"ye verdiği dilekçede şöyle yazıyor: "Koyun otlatırken kayboldu. Ararken askeri bot ve Mekap izine rastladım. Ondan sonra ağaçların, derelerin, sık olmasından izlerini kaybettim."
İHD çalışıyor, savcı çalışıyor, halktan ihbarlar gelmeye devam ediyor. 1990"lı yılların travması, bazı hurafeleri doğursa da, birbir çıkan kemikler, bölgenin gerçeğini görmek istemeyenlerin yüzlerini kızartmaya aday.
Ana, baba, abi, amca, yenge ve kuzen kayıp
İHD"ye toplu mezarlarla ilgili olarak yapılan bir başvuru da Van"ın Başkale ilçesinin fahri imamı Ahmet Müslüm Sadioğlu"ndan (eski soyadı Tatü). Bu başvuru sadece bir ailenin kaybolduğuna değil, bölgedeki "korucu ol" baskısına dair de çok ciddi ipuçları seriyor önümüze:
"1994"ten beri babam Sadi, annem Gülnaz, abim Ferzende, amcam Halil, yengem Kadriye ve kuzenim Enver Tatü"den haber alınamıyor. Ben o dönemde askerdim. İzne geldim, bir baktım ki altı kişi aylardır yok. Köyün bir kilometre dışında hayvan otlatırken geri gelmeyince muhtar karakol komutanını aramış. Komutan "Operasyon sürüyor. Orada güvenliğimiz yok, gidemeyiz" demiş. Sonra bölgeye gitmişler, bir şey göremediklerini söylemişler. Ardından bir hafta geçti. Nurullah Yüzbaşı köye geldi ve "Başınız sağ olsun. Bunlar PKK tarafından Çiringiz Dağın"da öldürülmüş. Bak, korucu olmadınız, başınıza ne geldi" dedi. O sırada dağıtım iznindeydim. Yüzbaşıya "Madem ki Çiringiz Dağın"da cenazeler, o halde getirin" dedim. Ardından araştırmak üzere Muş"a gittim. İki gün sonra dönüşte beni yolda yakaladılar. Gözümü kapatıp Hasköy karakoluna götürdüler. Üç gün soğukta tutuldum. Nedenini sorunca, "akıllı olasın diye" dediler."
"Fatiha okuyacak bir mezar"
Mutkili Çetin Birlik de abi, amca ve babasını arıyor. Ama onun "kemik" aradığı yer Mutki değil: "Yardım yataklıktan cezaevinde yatan abim Kemal Birlik, üç buçuk yılı tamamlayıp 29 Mart 1995"te Kızıltepe"de tahliye oldu. Babam Abdülbaki ve amcam Zübeyir Birlik karşılamaya gittiler. İkisi de devlet memuruydu. Babamın 33 yıl memuriyeti vardı. Üçünü ve abimin tahliye olan arkadaşı Zeki Alabalık"ı kapıdan alıyorlar. Bir daha onları gören olmadı. Alındıklarını görenlere ulaştık. Ama bu kişilerin kim olduğunu bilen yoktu. Öldürüldüklerinden şüphe yok. Ama hiç değilse Fatiha okuyacağımız bir mezarları olsun istiyoruz."
RADİKAL