AİHM'deki tek Türk yargıç Ayşe Işıl Karakaş, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yolunun açılmasından yeni anayasaya kadar pek çok konuda önemli açıklamalarda bulundu. Karakaş, Danıştay ve Yargıtay'ın endişelerine katılmıyor.
Abdulkadir Argıllı'nın haberi
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Türk yargıcı Ayşe Işıl Karakaş, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yolunun açılmasından yeni anayasaya kadar pek çok konuda Zaman'a önemli açıklamalarda bulundu.
Karakaş, referandumun ardından getirilen 'Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı'yla ilgili Danıştay ve Yargıtay'ın endişelerine katılmıyor. Bu düzenlemenin yargıyı AİHM standartlarına çekeceğini düşünüyor. Yüksek yargı başkanlarının "Anayasa Mahkemesi'ne süper yetki veriliyor" iddialarını da yerinde bulmuyor. Bireysel başvuru sonucunda tazminat yahut hakkın iadesi kararının verilememesi durumunda bunun etkin bir hukuk yolu sayılamayacağının altını çiziyor. Karakaş, yapılan reformlara rağmen AİHM'ye başvuruların artmasını ise yargının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni uygulamamasına bağlıyor.
Gürcistan ve Macaristan'ın Anayasa Mahkemesi'ne hüküm bozma yetkisi vermediğini, bu durumun AİHM tarafından etkili bir hukuk yolu olarak değerlendirilmediğine işaret eden Karakaş, "Türkiye'de uygulanacak olan, Alman ve İspanyol tipi bir bireysel başvuru sistemidir." diyor. Işıl Karakaş, Türkiye'nin AB süreci çerçevesinde reformlar yaptığını, 12 Eylül darbesinin kalıntılarını silmeye çalıştığını ancak AİHM'ye yapılan başvuruların sürekli arttığına dikkat çekiyor. Bu tablonun sistemde yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğunu gösterdiğini belirten Karakaş, "Yargı organları anayasa hükümlerinin korunmasında ya yeterli hassasiyeti göstermiyor ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihatlarını uygulamıyor." tespitinde bulunuyor. Karakaş, bu noktada referandumla Türk hukuk sistemine giren bireysel başvuru hakkının Türkiye'den AİHM'ye giden davaların azalması için çok olumlu bir gelişme olduğunu düşünüyor. Sistemin Avrupa ülkelerinde etkin biçimde kullanıldığını anlatan Karakaş, bu yolla hem uluslararası yargıya başvuruların azalacağını hem de vatandaşa hukuki sorunlarını iç hukukta çözme imkânı verilmiş olacağını vurguluyor.
Yargıtay'ın iş yükünü istinaf mahkemeleri azaltır
AİHM yargıcı Karakaş, uluslararası mahkemenin Türkiye hakkındaki mahkûmiyet kararlarının çoğunlukla yargılamanın uzunluğundan kaynaklandığını aktarıyor. Bunun büyük ölçüde yargının yapısından kaynaklandığını anlatan Karakaş, Yargıtay'ın şu haliyle gerçek anlamda bir temyiz mahkemesi olmadığını kaydediyor. Karakaş, "İstinaf sistemi devreye girmeli ki, Yargıtay gerçek anlamda temyiz mahkemesi olsun." şeklinde konuşuyor. Karakaş, bireysel başvurunun, ilk derece mahkemesinde özenli davranılmasa bile istinaf aşamasında yahut en geç Yargıtay aşamasında hak ihlallerini ortadan kaldıracağını anlatıyor. Karakaş, "Bu şekilde Avrupa'nın insan hakları hukukuyla uyumlu işleyen bir sistemde, Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuruların yüzde 90'dan fazlasını reddetmesi lazım. Tabii böyle olması için Türkiye'de yargının, uluslararası insan hakları hukukunu uygulaması gerekiyor. Aksi takdirde bireysel başvurular, şu anki Yargıtay aşamasının tekrarı gibi olur." görüşünü dile getiriyor.
Yargıtay'ın Hizbullah yorumu AİHM içtihatlarına aykırı
-"Maalesef hukuki meseleler Türkiye içerisinde hallolmayınca, yargı sorunları kendi içinde çözemeyince AİHM bir temyiz mahkemesi gibi oluyor. Türkiye'den gelen dosyaların da yüzde 99'u ihlal kararıyla sonuçlanıyor. Türkiye'de yapılan bunca reforma rağmen işler yolunda gitmiyor. Burada da ben baş sorumlu olarak yargı organını görüyorum. Yargının buradaki sorunu, AİHM içtihatlarını uygulamamak. En güncel somut örnek, tutukluluk süresinin Hizbullah gibi terör davalarında Yargıtay tarafından 10 yıl olarak yorumlanması. Bu yorum AİHM içtihatlarına aykırı ve bireysel başvuru sistemi olmazsa AİHM'ye gidecek. Çünkü 10 yıllık tutukluluk süresi, AİHM içtihatlarının çok üzerinde bir süre."
Yeni anayasada uluslararası hukukun üstünlüğü net olmalı
-"AİHM açısından bakmak gerekirse, uluslararası hukukun iç hukuktan üstün olduğunu söyleyen 90. maddedeki değişiklik maalesef istenen sonucu vermedi. Türk yargı organları uluslararası hukuku uygulamaktan çekiniyor, 90. maddeyi yargı içselleştiremedi. Mesela 10 yıl kararına ilişkin Yargıtay Başkanı, "Biz yasayı uyguluyoruz, Meclis çok istiyorsa yasaları değiştirsin." demişti. Ben bu anlayışa kesinlikle katılmıyorum. 90. madde, seçimden sonra yapılacak yeni anayasada daha net ve uygulanmasını artıracak bir şekilde olmalı. Aksi takdirde ne kadar yasal reform yaparsanız yapın, mahkemeler Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi yerine Anayasa'yı uygularsa AİHM'ye yapılan başvuruları azaltamazsınız."
ZAMAN