Başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye'nin, AB çerçeve programları kapsamındaki Marie-Curie Uluslararası Yeniden Entegrasyon Hibeleri ile tersine beyin göçü faaliyetlerine büyük katkı sağladığını açıkladı.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye'nin, yaklaşık 8 yıldır üyesi olduğu AB çerçeve programları kapsamındaki Marie-Curie Uluslararası Yeniden Entegrasyon Hibeleri ile tersine beyin göçü faaliyetlerine destek sağladığını belirterek, ''Ülkemiz, 2007-2010 yılları arasında Avrupa'da bu programdan en fazla yararlanan ikinci ülke konumundadır'' dedi.
Columbia Üniversitesi Türkiye Kulübünün, Conrad Otel'de düzenlediği toplantıya katılan Bağış, farklı Amerikan üniversitelerinin mezunlarıyla birlikte olmaktan çok büyük mutluluk duyduğunu söyledi.
Bağış, New York eyaletinin en eski yüksek öğrenim kurumu olan Columbia Üniversitesinin, dünyanın en saygın ve önemli üniversitelerinden biri olduğunu belirterek, böyle köklü bir üniversitenin Türkiye Kulübü başkanlarından İlknur Aslan'a ve Zeynep Başak'a da organizasyonları için ayrıca teşekkür ettiğini kaydetti.
-''ÜLKEMİZİN DE KALKINMASINA BÜYÜK KATKILAR SAĞLIYORSUNUZ''-
Öncelikle bu üniversiteden mezun olanlarla gurur duyduğunu ifade eden Bağış, ''Her biri ayrı önemli mevkilerde bulunan sizler, sadece ülkemizi yurt dışında temsil etmekle kalmıyor, edindiğiniz bilgi birikimi ve donanımla ülkemizin de kalkınmasına büyük katkılar sağlıyorsunuz. Bu ülkenin bir bakanı olarak sizlere bu donanımınızı Türkiyemiz için kullandığınız için teşekkür etmek istiyorum'' dedi.
Kendisinin de hayatının önemli bir bölümünü Amerika'da geçirerek eğitimini tamamladığını bildiren Bağış, ''Ben de sizler gibi Türkiye'ye hizmet etmek için ülkeme döndüm. Amerika'da Türk-Amerikan Dernekler Federasyonu Başkanlığı görevim dolayısıyla da her zaman Amerika'da yaşayan ve öğrenim gören vatandaşlarımızla iç içeydim. Türkiye'ye döndükten sonra da görüşme trafiğimiz her zamanki gibi devam etti ve nitekim bugün de sizlerle beraberim. Dolayısıyla sizlerin umutlarını, kaygılarını, düşüncelerini, hislerini ben de paylaşıyorum'' diye konuştu.
Bugün Amerika'nın hiç şüphesiz eğitim ve bilimsel araştırmanın merkezi olduğunu anlatan Bağış, dolayısıyla Amerika'da eğitim gören öğrencilerin çokluğunun, bilim dünyasındaki en son gelişmeleri takip etmeleri ve bilimsel bilgiye vakıf olmaları açısından son derece önemli olduğunu söyledi.
-''AMERİKA'DA EĞİTİM GÖREN YABANCILAR İÇİNDE TÜRKLER 10. SIRADA''-
Uluslararası Eğitim Enstitüsünün verilerine göre, 2010 yılında Amerika'da eğitim gören Türk öğrenci sayısının 12500 civarında olduğunu kaydeden Bağış, şunları söyledi:
''Bu sayı, Amerika'da eğitim gören yabancılar içinde Türklerin 10. sırada yer almasını sağlıyor. ABD'de eğitim gören yabancıların en çok Çin, Hindistan, Güney Kore, Türkiye gibi hızlı büyüyen ve potansiyeli yüksek olan ülkelerden olması sanırım bir rastlantı değildir. Ülkemizin yakalamış olduğu kalkınma hızında, hiç şüphesiz sizler gibi çok iyi eğitim almış gençlerimizin önemli bir katkısı vardır. Biz göreve geldiğimizde bir şeyin çok iyi farkındaydık. Eğer büyük bir ülke olacaksak, böylesi genç bir nüfusa sahip olmanın sağladığı avantajı kullanmamız gerekiyordu. Bu da öncelikle gençlerin eğitim seviyelerini artırmakla olacaktı.''
Bağış, ayrıca, yurt dışında çalışan veya eğitim gören çok yetenekli ve birikimli gençleri Türkiye'ye tekrar kazandırmaları ve dolayısıyla beyin göçünü tersine çevirmeleri gerektiğinin farkında olduklarını kaydetti.
Bu yönde atılan önemli bir adımı örnek vermek istediğini vurgulayan Bağış, şöyle konuştu:
''Türkiye, yaklaşık 8 yıldır üyesi olduğu AB Çerçeve Programları kapsamındaki Marie-Curie Uluslararası Yeniden Entegrasyon Hibeleri ile tersine beyin göçü faaliyetlerine destek sağlamaktadır. Bu program, Avrupa dışındaki gelişmiş ülkelerde ikamet eden, doktora ya da yüksek lisans sahibi insanları Avrupa'ya çekmeyi amaçlamaktadır. Ülkemiz, 2007-2010 yılları arasında Avrupa'da bu programdan en fazla yararlanan ikinci ülke konumundadır. Toplamda 96 araştırmacının projesini yürüttüğü bu program kapsamında gelen araştırmacıların birçoğu ABD'den dönüş yapmıştır. Türkiye ayrıca, 2010 yılı Mart ayında kapanan son çağrıda, Avrupa dışından en çok araştırmacı çeken ülkeler arasında da ilk sırayı almıştır. Kısa bir süre içerisinde Avrupalı rakiplerimiz arasından sıyrılarak en üst sıralara çıkmayı başaran ülkemiz, bu yolla çeşitli nedenlerle ülkemizi terk etmiş parlak Türk beyinlerinin de geri dönmelerini sağlamaktadır.''
Türkiye'nin, büyüdükçe eğitimli gençlere çok daha fazla ihtiyaç duyduğunu belirten Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Biz gençlerimizin en iyi eğitimi almalarını arzuluyoruz. Gerek ülkemizde gerekse yurt dışında gençlerimizin iyi eğitim görmelerini teşvik eden politikalar üretiyoruz. Çünkü biliyoruz ki gençlerimizin vizyonu genişledikçe ülkemizin vizyonu genişliyor, onların ufku açıldıkça ülkemizin ufku açılıyor. Artık sizler gibi iyi üniversitelerden mezun arkadaşlarımız, yurt dışında yüksek lisans, doktora yapmış arkadaşlarımız, sadece büyük kentlerdeki üniversitelerimizde değil, Anadolu üniversitelerimizde de görev yapmaya başladı. Böylelikle üniversitelerimizin kalitesi de arttı. Sizlerin emekleri sayesinde bizim yakın gelecekteki hedefimiz, daha fazla üniversitemizin dünyanın ilk 500 üniversitesi arasına girmesini sağlamaktır.''
-KAMUDA ÇALIŞAN PERSONELİ TEŞVİK-
Bağış, eğitime verdikleri önemin bir diğer göstergesinin de kamuda çalışan personeli yüksek lisans ve doktora yapmaları konusunda teşvik etmek olduğunu belirterek, bürokratların, kamu görevlilerinin 10 yıl öncesinden çok daha donanımlı ve birikimli olduğunu, bunun gelişen Türkiye'nin vizyonuna yakışan bir durum olduğunu vurguladı.
Bakanlığı dönemimde, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği personelinin de eğitimine ayrı önem verdiğini anlatan Bağış, ''Türkiye'de bu kapsamda bir ilke imza attık. Dünyanın en saygın üniversitelerinden biri olan Harvard Üniversitesi ile gerçekleştirdiğimiz protokol çerçevesinde artık her yıl Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinden uzman bir arkadaşımızı Kennedy School of Government'ta kamu yönetimi alanında yüksek lisans eğitimi almaya gönderiyoruz'' diye konuştu.
Egemen Bağış, sözlerine şöyle devam etti:
'' Ayrıca, Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinde iyi donanımlı AB uzmanları, geleceğin Türk avrokratları ve AB vizyonlu iş adamlarını yetiştirmek amacıyla geçtiğimiz yıl Avrupa Koleji ile başlatılan programla gençlerimize 12 adet burs temin edilmiştir. 2011-2012 akademik yılı için özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarından sağlanmış olan burs sayısı şu ana kadar 14'e ulaşmıştır. Bu sayının artacağını tahmin ediyoruz. Türkiye-AB ilişkilerinin en heyecan verici, en renkli boyutlarından biri de Jean Monnet burs programıdır. 20 yılda yaklaşık 1180 Türk genci bu burs sayesinde Avrupa'da eğitim alma imkanına kavuşmuştur.''
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AB'den beklentilerinin, üyelik yolunda Türkiye'nin cesaretini kırmaması olduğunu belirterek, ''Biz, gerçekçi ve somut bir temelde sürdürüldüğü sürece bu süreci mümkün olduğunca devam ettirmeye kararlıyız'' dedi.
Columbia Üniversitesi Türkiye Kulübünün, Conrad Otel'de düzenlediği toplantıya katılan Bağış, Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinin, her iki tarafın da çabasını gerektiren zor bir süreç olduğunu belirtti.
Özellikle son dönemde yaşanan gelişmelerin, siyasi olayların bütün süreci etkisi altına alabildiğini gösterdiğini belirten Bağış, ''Ne yazık ki teknik kriterler yerine müzakere sürecinin normal işleyişini önleyen bazı siyasi etkenler bu sürece hakim oluyor'' diye konuştu.
Bağış, müzakere sürecinde Türkiye'nin şu ana kadar açtığı 13 faslın dışında açılması söz konusu 20 faslın 17'sinin bazı üye ülkelerin siyasi blokajları nedeniyle açılamadığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Siyasi engeller olmasa 12 faslın müzakerelerine kısa vadede, 4 faslın müzakerelerine ise orta vadede başlayabilecek seviyedeyiz. Üyelik müzakerelerinde fasıl açmak bir hedeftir mutlaka. Ama bizim esas hedefimiz, ülkemizin dönüşümünü sağlamaktır. Biz bu dönüşümü her şeyden çok vatandaşlarımızın her alanda en yüksek standartlara ulaşması için gerçekleştirmek istiyoruz. Bizim AB'den beklentimiz, üyelik yolunda Türkiye'nin cesaretini kırmamasıdır. Bu süreç iki yönlü bir yoldur. Hem Türkiye'nin hem de AB'nin birbirine karşı sorumlulukları vardır. Biz, gerçekçi ve somut bir temelde sürdürüldüğü sürece bu süreci mümkün olduğunca devam ettirmeye kararlıyız.''
Türkiye'nin AB üyeliğinin her iki taraf için de fırsatlar sunan bir ''kazan-kazan'' ilişkisi olduğunu dile getiren Bağış, Türkiye için, sonsuz dinamiklerini ülkenin dönüşümü için kullanma, AB için de daha da karmaşık hale gelen küresel sistemde ekonomik ve siyasi gücünü artırma fırsatının bulunduğunu aktardı.
-''GERİ DÖNÜLMEZ BİR SÜREÇ''-
AB'ye aday ülke olan Türkiye'nin, etkileyici ekonomik gelişmesi ve siyasi istikrarı ile küresel sahneye damgasını vurduğunu ifade eden Bağış, şunları kaydetti:
''Bu yıl Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomisi olan Türkiye, OECD verilerine göre 2050 yılında Avrupa'nın en büyük ikinci ekonomisi olacaktır. Durum sadece ekonomiyle sınırlı değil. Türkiye uluslararası politikada yumuşak gücüyle küresel ve bölgesel bir aktör haline gelmiştir. Türkiye, AB üyesi olduğunda, dış politikayla ekonomik politikadan, bölgesel güvenlik ve sosyal uyuma kadar uzanan geniş bir yelpazede Avrupa'nın çıkarlarına katkıda bulunacaktır. Birçok kereler ifade ettiğim gibi, katılım sürecini zorlu, ancak sonunda hem Türkiye'nin hem de AB'nin kazanacağı geri dönülemez bir süreç olarak görüyoruz.''
-''GERÇEĞİN FARKINA VARMALARINI UMUYORUM''-
Bağış, günümüz Türkiyesinin farklı bir noktada olduğunu kaydederek, ''Artık birtakım haklı gerekçeler olmaksızın, bir ricacı gibi AB kapısında bekletilebilecek bir ülke değiliz'' dedi.
Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Avrupalı dostlarımızın Türkiye-AB ilişkilerinde bir dönüm noktasına hızla yaklaşmakta olduğumuzun farkına varmaları gerekiyor. Aslında bazen, Türkiye'nin gücünün AB'ye katılımında bir engel mi teşkil ettiğini merak ediyorum. Eğer böyleyse Avrupa'nın stratejik hesaplarının sorgulanması gerekmektedir. Özellikle dünyada güçler dengesinin değiştiği bir dönemde, AB'nin, daha güçlü, daha zengin, daha kapsayıcı ve daha güvenli bir Birlik olabilmesi için Türkiye'ye ihtiyacı vardır. Avrupalı dostlarımızın çok geç olmadan bu gerçeğin farkına varmalarını umuyorum.''
-''(AB'DEN BANA NE) DEMEYİN...''-
''(AB'den bana ne) demeyin, yediğiniz yemeğin içerisindeki yağ oranına kadar her şeyin detayları AB kuralları içerisinde'' diyen Bağış, AB standartlarına göre, kıymada yüzde 7'den fazla yağ olmaması gerektiğine, AB sürecinde şehir merkezlerindeki karbonmonoksit oranı yüksek yakıtın, bebek mamalarında genetiğiyle oynanmış organizmaların kullanılmasının yasaklandığına dikkati çekti. Bağış, ''Biz adeta anne şefkatiyle AB şefkatini birleştirmeye çalıştık'' dedi.
Bağış, Türkiye'nin her alanda geliştiğini kaydederek, ''Ali Sabancı bana oradan bakıyor. Bu ülkede gerçekten hava yolu halkın yolu oldu. Pegasus'a teşekkür ederiz. Türkiye'nin kalkınma hamlesi devam edecek'' dedi.
Toplantıya, Ali Sabancı ve Vuslat Doğan Sabancı da katıldı.