Köşk'ün ekonomi başdanışmanı Ahmet Ertürk, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü anlattı. Ertürk, Gül'ü rahatsız eden bir tartışmayı da açıkladı. Beşiktaş taraftarı olan Gül, niye maçlara gitmeyi tercih etmiyor?
Songül Hatırasu'nun röportajı
Eski TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, on aydır Cumhurbaşkanı Abdullah Gül"ün ekonomi başdanışmanlığını yürütüyor. İş dünyası jargonu ile söylersek; "Onun patronu cumhurbaşkanı."İlk kez "Patron"unu anlatan Ertürk, "Allah herkese böyle patron nasip etsin" dedi. Ertürk, cumhurbaşkanının görev süresine ilişkin tartışmalardan rahatsız olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül"ün teşrifinden iki saat önce Tarabya"daki Huber Köşk"ünde konuştuğum Ertürk, "her şeyi bilen" birisine danışmanlık yapmanın zorluğundan yakınıyor. Ertürk, "Cumhurbaşkanı Beşiktaşlı. Maçlara tarafsız görünmek için mi gitmiyor" sorumu ise şöyle yanıtlıyor:
"Sanmıyorum. Koyu Beşiktaşlı çünkü! Tarafsızlık iddiasında bulunması çok inandırıcı olmaz takdir edersiniz ki. Ama vakit ve protokol nedeniyle gitmiyor sanıyorum. Bir yere gidince oranın bütün düzeni alt üst oluyor. Bundan rahatsız, kendisi yüzünden protokol tribününün alt üst olmasını istemiyor. Bu anlamda özveride bulunduğu çok konu var. Yoksa çok keyif aldığını biliyorum."
Ertürk, cumhurbaşkanının altı başdanışmanı nasıl kapıştırdığından, ortak tutkuları Beşiktaş hakkında neler konuştuklarına kadar, Köşk"teki on ayını anlattı.
İşte Ertürk'ün sorulara verdiği yanıtlar:
GÜL KAÇ ÜLKEYE GİTTİ?
İhracat 112 milyar doları aştı. Cumhurbaşkanının yurtdışı trafiği bu sonuçta ne kadar etkili?
Seyahatlere çoğunlukla iş adamlarıyla birlikte gidildi. Uçakta başlar konuşmaya, dinler, notlar alır. DEİK"in yaptığı çalışmaya göre, katkısı 20 milyar dolara ulaşmış. Çalışmayı son üç yılda gidilen 75 ülke ve 2 bin 700 iş adamının katıldığı seyahatler üzerinden yapmışlar.
Sonuçlarını takip eder mi peki?
Hem de nasıl! Dönüşte iş adamlarını direkt arar, gelişmeleri sorar.
İş adamlarına referans verir mi?
Bazen yurtdışında büyük ihalelere katılan Türk iş adamlarından talep geliyor. Bu noktada ticari teamüller çerçevesinde bir referans mektubu veriyor. Referansın işe yarayıp, ihalenin alındığını duyduğunda çok seviniyor.
Cumhurbaşkanı sizin patronunuz. Çalışılması kolay bir patron mu?
İnanılmaz iyi bir patron. Allah her çalışana böyle patron nasip etsin. Bilgiye değer veren, tartışmayı, katılımcılığı önemseyen bir insan.
Size göre nasıl bir siyasetçi peki?
Hannah Arendt adlı filozofun, bizim siyasetçilerin kulaklarından hiç eksik etmemesi gereken bir sözü var; "Güç kullanıldığında otorite başarısız kalmıştır artık." Güç kullanmadan, bağırıp çağırmadan otoritenizi tesis ediyorsanız başarılısınızdır. Bir başka sözünde şöyle der Arendt: "Otoriteyi mümkün kılan sağladığı rızadır." Bana göre cumhurbaşkanı, bu güzel sözlere uygun bir siyaset ortamının öncülüğünü yapıyor. Sadece enformasyon ile siyaset yapmak yerine bilgelikle siyaset yapmanın çok farklı bir yönü var. Bunu Diyarbakır seyahatinde gördük.
Diyarbakır gezisi nasıl geçti?
Türkiye"nin sıcak tartışma alanı olan Diyarbakır"da, uzlaştırıcı bir rol üstlendi. Ve halktan destek gördüğü için de çok mutlu oldu. Bölgenin insanında, "Cumhurbaşkanı en uygun çözüm için gerekli önderliği yapacak" beklentisi var. Cumhurbaşkanımız da Türkiye"nin yeni bir siyaset diline ihtiyacı olduğuna inanıyor.
Yeni bir dilden kastı nedir?
Devlet adamının tahakküm ve çatışma dilinden vazgeçmesi, daha uzlaştırıcı bir dil kullanmasını işaret ediyor. Bir Japon atasözü, "Tanrı kendini en çok sözcüklerde ifade eder" der. Bazen nasıl söylediğiniz içeriğin önüne geçer.
Cumhurbaşkanının, Kürt meselesinin çözümünde rolü ne olabilir?
Daha soğukkanlı bir ortam oluşmasına katkıda bulunan bir rol oynuyor. Bunu Diyarbakır"da gösterdi. Resmi politikaların yıllarca yok saydığı, bir halkla karşı karşıyasınız. Şimdi bu insanlar, "Siz varsınız" denmesini bekliyorlar. Ne sivil toplum kuruluşlarından ne de halktan, "Kürtçe resmi dil olarak kabul edilsin" şeklinde bir talep gelmedi. Gerginliği körükleyen, o hoyrat dilin kullanımına hak kazandıracak bir atmosfer görmedik biz açıkçası. Kendilerinin ayağına gelmiş bir siyasetçiyi görmek Diyarbakırlıları mutlu etti. Kendisi de çok mutlu ayrıldı. Dönüş yolunda verdiği yemekte espriler yaptı.
Gezide dikkatinizi en çok ne çekti?
Cumhurbaşkanı, çocukları ve yaşlıları görünce bütün koruma tedbir ve telkinlerine rağmen arabadan dışarı çıktı. İnsanlara dokundu, dertlerini dinledi. Kimi "Amca" dedi, kimi "Bıra" (Kürtçe"de kardeş). Güvenlik müdürü Osman Bey, olmayan saçlarını yoluyordu o sırada, endişeliydi. Alışılageldiği gibi insanların yüzüne karşı tabanca tüfek tutarak, itip kakarak sağlanmadı güvenlik. Halk da deyim yerindeyse bir star gibi karşıladı cumhurbaşkanını.
"CUMHURBAŞKANININ GÖREV SÜRESİNİ KONUŞMAK GARİP"
Cumhurbaşkanının görev süresiyle ilgili tartışmalar var. Rahatsız mı bu konudan?
Türkiye, kendi cumhurbaşkanı kaç yıl görev yapacak diye tartışıyor. Bu konunun dışarıda çok konuşuluyor olması ve üstelik bunu siyasetçilerin yapması çok uygunsuz. Türkiye"nin en önemli mevkiine saygılı bir vatandaş olarak çok yadırgıyorum, şık değil. Bir cumhurbaşkanının kaç yıl görev yapacağını bilemez durumda olması ve devletin hiçbir organının bunu bilemez olması çok garip bir durum. Bunun tartışılması bile çok ayıp. Kendisinin resmi sözcüsü sıfatım yok, bunlar benim kişisel görüşüm. Sayın cumhurbaşkanın da tartışmalardan çok rahatsız olduğunu biliyorum. Kaç yılsa kaç yıl. Bir an önce karara bağlanması lazım artık.
"GİYİM KUŞAM KONUSUNDA KİMSEYE DANIŞMAZ"
Cumhurbaşkanı ekonomi danışmanına neleri danışır?
Daha çok iş dünyası ile Cumhurbaşkanlığı arasında bir köprü görevi görüyorum.
Ne sıklıkta görüşüyorsunuz?
Haftada bir. İhtiyaç duyduğunda da çağırıyor.
Cumhurbaşkanı hangi konularda kimseye danışmaz?
Giyim kuşam konusunda. Çok zevkli, birine danışma ihtiyacı içinde olduğunu zannetmiyorum. Olsa da zaten hanımefendi o işi en iyi şekilde yapıyor.
Bir danışmanın üç büyük günahı ne olabilir?
Kendisini danışan zannetmek! Haddini bilmemek. Diğer günahların hepsi kendini bilmemekten türer. Ve icrai alana müdahale etmeye kalkışmak. Benim için alışılması en zor olanı bu oldu.
Danışmanlar uzlaşamadığında, Cumhurbaşkanının tavrı ne oluyor?
Bazen bizi tartıştırmak, alevlendirmek için yönetici taktiklerini uyguladığı, yangına körükle gittiği oluyor.
En beğendiğiniz üç insani yönünü sorsam, ne dersiniz?
Çok hoşgörülüdür. Naziktir.
Her şey güllük gülistanlık mı? Kızdığı durumlar hiç olmaz mı?
Sesini yükselttiğini dahi hiç duymadım. Kızarken bile kendisi kızarır daha çok. İç görü dedikleri hasletleri var.
Gül, duygularını pek belli etmiyor. Beşiktaş kazandığında nasıl tepki veriyor?
Belli ediyor vallahi! Özellikle yurtdışı başarıları onu çok keyiflendiriyor. Yurtdışı maçlarından sonra arayıp tebrik ediyor doğrudan. Kutlama mesajı gönderiyor. Beşiktaş yönetimi bunu iyi bilir. Sırtlarını sağlam yere dayamışlar ama bu başkan ve diğer yöneticilere büyük sorumluluk da getiriyor. "İçeride kaybeder, kazanırsınız ama dışarısı daha önemli" diyor onlara.
"HAYRÜNNİSA HANIM"IN KONTROLÜ ALTINDA"
Kendisi çok fit ve sağlıklı görünüyor? Size tavsiyelerde bulunuyor mu?
Hanımefendi sağlığına çok dikkat ediyor. Biz de ondan dersler çıkarmaya çalışıyoruz. Çok yoğun bir tempoyla çalışıyor. Bazen ayak uydurmakta zorlanıyorum. Kendi aramızda konuşuyoruz, "Programları biraz gevşetelim mi?" diye ama o hiç zorlanmıyor.
Bu tempodan sıkıldığı olmuyor mu?
Hayatı sınırlı bir şekilde yaşıyor. Çok kontrollü olmaktan sıkıldığını görebiliyorum bazen. Ama bulunduğu konum bunu gerektiriyor. Kimseye rahatsızlık vermek istemiyor. Emrinde çalışanlara bile. Çünkü kendisinin dışarı çıkması bir sürü düzenlemenin yapılması demek. Bu nedenle hayatını sınırlamış durumda.
Öyle anlattınız ki Cumhurbaşkanı için üzüldüm.
Üzülmeyin ama kolay taşınır, her siyasi kimliğin taşıyabiliceği bir mevkii değil takdir edersiniz. Düşünsenize insan çıkıp yürümek, eşine dostuna gitmek ister. Çarşı pazara gitmek ister. Bırakın pazarı, "Etrafta ne olup bitiyor?" diye dahi çıkamıyor. AVM"ciler ziyarete gelmişti. "Efendim gördünüz mü yeni AVM"lerimizi?" diye sordular. "Maalesef, ancak Hayrünnisa Hanım anlatıyor. Ben gitsem, bir sürü protokol, insanlar rahatsız olacak" dedi. İnsanların gelip gitmesi, kendisinin bir yere gitmesi hep protokol demek. Temsil makamı orası. Bazen çok imrenilecek bir konum olmadığını görüyorum cumhurbaşkanlığı mevkiinin.
Ne tür müzikleri sever?
İstanbul"da meşhur fasıl geceleri yapılıyor. Çoğu gazeteci, işadamlarının katıldığı. Çok merak ediyordu. Yaz aylarında birisine katıldı. Çok da keyif aldı. Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği sever.
Milliyet