ING Bank Başekonomisti Sengül Dağdeviren, Türkiye'nin, yüzde 16-17'lerdeki tasarruf oranlarını yüzde 20'lerin üzerine çıkarması ve orada tutabilmesi gerektiğini belirtti.
Dağdeviren, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de milli tasarruf oranının 1987-1988'lerde yüzde 25'ler civarında iken, 2000'lerin başında yüzde 18'lere, 2009'da ise yüzde 13'lere kadar gerilediğini kaydetti.
Asya'da gelişen ekonomileri 1980'lerden bugüne taşıyan en önemli etkenin sürdürülebilir hatta artan yatırım ve tasarruf oranları olduğunu belirten Dağdeviren, Türkiye'nin de yüzde 16-17'lerdeki tasarruf oranlarını yüzde 20'lerin üzerine çıkarması ve orada tutabilmesi gerektiğini söyledi.
Kişi başına milli gelirin artması ile tasarruf oranları arasına pozitif bir ilişki bulunduğunu ifade eden Dağdeviren, ''Ekonomik büyüme olmadan tasarruf olmuyor, tasarruf olmadan da ekonomik büyüme istikrarlı bir şekilde sürdürülemiyor. Tasarruf oranlarının yükseltilmesi konusunda finans sektörünün daha da güçlendirilmesi, geliştirilmesi gerekiyor'' diye konuştu.
Burada da popüler ''tasarruf toplumu'', ''tüketim toplumu'' sınıflandırmalarının da çok yararlı olmadığının son global krizde ABD ve Japonya ekonomilerinin yaşadığı durgunlukla açıkça görüldüğünü, krizle birlikte ''dünyanın en büyük tüketim ekonomisinde'' tasarruf etmenin erdem haline geldiğini ifade eden Dağdeviren, şunları kaydetti:
''Bir yandan da yüksek işsizlik oranları bireylerde kaygıya bağlı negatif tasarruf eğilimini güçlendirdi ve bu kısır döngüden çıkılması daha da zorlaştı. Dolayısıyla bu tür popüler söylemlerin aslında büyümenin, birey ve toplum refahının en temel taşları olan iki davranışın (tüketim ve tasarruf) önemini gölgelediğini söylemek belki de yanlış olmaz. Ekonominin genel döngüsünde sürdürülebilir büyüme için hem tüketim hem de tasarrufa ihtiyaç var ve bir ülke GSYH'sını artırmaya devam edebildiği sürece bunun ikisini de birlikte gerçekleştirmek mümkün. Türkiye'nin önümüzdeki 10 yıllık dönemde kalkınma stratejisinde güvence amaçlı tasarruf eğiliminin güçlendirilmesinin gerektiği çok açık. Önümüzdeki dönemde Türkiye'de tasarruf oranlarının artırılması için davranışsal ekonomi bakışı şart, diğer bir deyişle tasarruf kültürünün alt yapısının güçlendirilmesi gerekiyor.''
-''KİŞİ BAŞI GELİR ARTMASINA KARŞIN TASARRUF ORANLARINDA İYİLEŞME KAYDEDİLEMİYOR''-
Sengül Dağdeviren, Türkiye'de hane halkı finansal varlıklarının/portföy yatırım stokunun dağılımına bakıldığında toplam içindeki yüzde 51,1 pay ile TL mevduatların en büyük payı aldığını, bunu yüzde 21,7 pay ile döviz tevdiat hesaplarının izlediğini, mevduatlardan sonra en yüksek ağırlığa hisse senetlerinin sahip olduğunu, bireysel emeklilik (emeklilik yatırım fonlarının) payının da son yıllarda hızlı şekilde arttığını bildirdi.
Kişi başına gelirin artmasına karşın tasarruf oranlarında iyileşme kaydedilememiş olmasının arkasında birkaç neden bulunduğunu ifade eden Dağdeviren, ilk sıralarda ülkenin demografik özellikleri (yüksek genç nüfus oranı), yüksek yapısal işsizlik oranları ve gelir dağılımındaki bozukluğun geldiğini, özellikle şirket tasarrufları ile ilgili olarak verimlilik artışlarının istenilen düzeyde olmaması ve dış ticaret hadlerinde belirgin bir iyileşme kaydedilememesinin tasarruf oranlarının düşük kalmasının arkasındaki nedenler arasında yer aldığını kaydetti.
Dağdeviren, son global kriz sonrasında tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de tasarruf etme eğiliminde, ilk şokun ardından, kısmi bir artış yaşandığını, ancak bunun toparlanma üzerinde olumsuz etki yapacak düzeyde olmadığını söyledi.