''Kafes Eylem Planı'' ve ''Amirallere Suikast'' kapsamında yargılanan eski Kuzey Deniz Saha Komutanı emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütcü deniz kuvvetlerinin hedef alındığını söyledi.
''Kafes Eylem Planı'' ve ''Amirallere Suikast'' davalarıyla birleştirilen Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmata ilişkin dava kapsamında yargılanan eski Kuzey Deniz Saha Komutanı emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütcü, ''Masum insanlar tutuklanarak aileleri perişan edilmiş, alınlarına sürülmeye çalışılan leke ile şeref ve haysiyetleri ayaklar altına alınmış, sisteme olan inançlarını yitirmişlerdir'' dedi.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada söz alan tutuksuz sanıklardan Öğütcü, slayt eşliğinde daha önceki savunmasına ek yapmak istediğini bildirdi.
Sözde ''Kafes Eylem Planı'' ile ilgili savunmasında TSK mensuplarına ve dolayısıyla onun ayrılmaz bir parçası olan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı amiral, subay ve astsubaylarına yönelik yürütülen ''psikolojik asimetrik harbin'' hangi bilgi, belge ve amiyane tabirle kurgulanmış karalama kampanyaları ve hazırlanan tertiplerle yapıldığı konusuna açıklık getirdiğini belirten Öğütcü, şüpheli olan diğer amiral, subay ve astsubayların birbirini tanımadığını, söz konusu planın düzmece olduğunu, hedef alınan amiral, subay ve astsubayları tasfiyeye yönelik olduğunun ortaya konulmasına rağmen mahkemenin oy çokluğu ile aldığı karar ile davaların birleştirildiğini savundu.
Alınan kararı saygıyla karşıladığını ve mahkemenin hukuk kuralları çerçevesinde en doğru kararı vereceğine inandığını ifade eden Öğütcü, şöyle devam etti:
''Sözde plan iddianamesini incelediğinizde, iddianamenin 2 davanın birleştirilmesi esasına göre hazırlandığı kanaatine varmamak mümkün değildir. Soruşturma evrakının incelemesinde de iddianamede dava konusu yapılan eylemler, bu soruşturmayı başlatan ihbar ve olaylar, soruşturmanın geçirdiği aşamalar kronolojik olarak sıralanmak suretiyle peşinen her 2 davanın birleştirilmesi ve hiçbir somut delil elde edilemeyen sözde 'Kafes Eylem Planı'nın geçmişte meydana gelen olaylar ve açılan davalar ile irtibatlandırılmak için gayret gösterilerek, plana ilişkin suni deliller yaratmaya yönelik bir amacın ortaya konulduğu şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkmaktadır. Tüm bu hususlar göz ardı edilerek 12. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianame birleştirme talepli olarak gönderilmiş ve sorumluluğu mahkemenize yönlendirilmiştir.''
''Savcılığın iddia konusunda hiçbir somut delil bulunmamasına rağmen gelen ihbar mektuplarını, e-mailleri, düzmece değiştirilmiş CD ve DVD'leri, köstebeklerin hazırladıkları tertiplerin ihbarlarla ortaya çıkarılmasıyla bulunan bazı malzemeleri gerçek kabul ederek iddianameleri buna göre hazırladığını'' öne süren Öğütcü, şunları kaydetti:
''Kuzey Deniz Saha Komutanlığına 20 Mayıs 2005 tarihinde Cemal Korkmaz sahte ismi ile gönderilen bir ihbar mektubunda, SAT Grup Komutanlığında bir gruptan bahsedilmekte. Bahse konu personelin son zamanlarda SAT Grup Komutanlığında yaşanan olaylarla ilgili olabileceği, bu personelin aşırı borçlu oldukları ve geçinemediklerini söyledikleri bir dönemde aniden paralanıp ev ve araba aldıkları, bu şahıslardan birinin ABD'ye gidip gelmesinden sonra SAT grubunda olayların meydana gelmesinin dikkati çektiği belirtilerek, şahısların isimleri Emin Koçak, İbrahim Balçın, Mehmet Solak ve Lokman Gökbulut olarak açıklanmıştır. Prensip olarak imzasız ve sahte imzalı mektuplara işlem yapılmadığı için mektuba ilişkin bir işleme geçilmemiştir. Ancak, 25 Mayıs 2009 tarihinde, bir önceki gün Mehmet Solak'ın denize mühimmat attığı telefon ile tarafıma rapor edilmiştir.''
Öğütcü, Solak'ın ifadesinde mermileri denize attığını itiraf ettiğini ve tutuklandığını bildirdi.
İsmi geçen personelin iş yerleri ve evlerinde delil olabilecek tüm CD, doküman ve malzemelere el konulduğunu, yapılan aramalarda Lokman Gökbulut'un evinde patlayıcı C4 maddesi bulunduğunu ve 26 Mayıs 2006 tarihinde tutuklandığını anlatan Öğütcü, ''Mektupta ABD'ye tatile gittiği belirtilen astsubayın araştırılmasında, Mehmet Emin Koçak'ın çok defa izinsiz yurt dışına çıktığı tespit edilerek 23 Haziran 2009 tarihinde tutuklanmıştır'' diye konuştu.
Ali Türkşen savunmasını yaparken duygulandığını ve gözyaşlarını tutamadığının gazetelere de yansıdığını anımsatan Öğütcü, şöyle konuştu:
''Ali Türkşen, bir önceki duruşmada sanık sıfatıyla ifade veren Levent Bektaş'ın (Benim askerlikle sorunum yok. Ben dünyaya yeniden gelsem yine asker olurdum. Yine SAT olurdum ama bu ülkenin ordusunda değil) şeklindeki sözlerini tekrarlamıştı. Benim gözlerimin dolmasına neden olan bu sözlerdi. Bektaş'a bu sözleri söyleten benim rolüm olmuşsa ki arkadaşım benim emrimde de görev almış, ben dahil tüm komutanları, kendisine bu tuzakları, tertipleri hazırlayan arkadaşlarını ve işbirliği yaptıkları gizli teşkilatın tüm üyelerini kınıyorum ve kınamanın da ötesinde lanetliyorum.''
-DENİZ KUVVETLERİNİN HEDEF ALINDIĞI İDDİASI-
Türkiye'de uygulamaya konulan senaryonun 2008 yılı Temmuz ayından itibaren TSK'yı hedef aldığını ileri süren Öğütcü, savunmasını şöyle sürdürdü:
''Özellikle Deniz Kuvvetleri hedef seçilerek hedef alınan komutanlıklar ile subay ve astsubaylara karşı içimize yerleşmiş sütü bozukları vasıtasıyla tertipler hazırlanmış, bilahare emniyet ve savcılara gönderilen imzasız sahte imzalı ihbar mektupları, kablosuz internet hatlarından atılan e-mailler, el konulan bilgisayar, DVD ve CD'lere yerleştirilen düzmece plan ve notlar, teknik takip sonucu telefon konuşmalarından kendilerine göre yorumlar ile suçlamalar yapılarak tutuklamalar yapılmış ve iddianameler düzenlenmiştir. Masum insanlar tutuklanarak aileleri perişan edilmiş, alınlarına sürülmeye çalışılan lekeleme ile şeref ve haysiyetleri ayaklar altına alınmış, sisteme olan inançlarını yitirmişlerdir.''
İddianamede Doğu Perinçek'in yayımladığı Nisan ayı bülteninin bulunduğunu aktaran Öğütcü, bu konunun araştırılarak Perinçek'in her ay böyle bir bülten yayınlayıp yayınlamadığının ortaya çıkarılmasını istedi.
Öğütcü, ''Birbiriyle hiçbir ilgisi ve ilişkisi bulunmayan davalarının ayrılarak bir an önce hakikatlerin ortaya çıkarılmasını, haklarında hiçbir somut delil bulunmayan, tamamen tertiplere dayalı sahte, düzmece belge ve kanıtlarla suçlanan masum insanların temize çıkarılmalarını, serbest bırakılmalarını, bahse konu senaryoyu hazırlayan ve uygulayanların bulunarak adaletin tecelli etmesinin sağlanmasını istiyoruz'' dedi.
Bu arada, Öğütcü'nün savunmasını yaptığı sırada tutuklu sanıklar emekli Binbaşı Levent Bektaş ve emekli astsubay Ergin Geldikaya'nın duruşma salonundaki yerlerini aldıkları ve Bektaş'ın sakal bıraktığı görüldü.
-POLİS MEMURUNUN TANIKLIĞI-
Duruşmada daha sonra Poyrazköy'deki kazılarda ve ev aramalarında bulunan, arama tutanaklarında imzası olan polis memurları tanık olarak dinlenildi.
Polis memurlarından Hakan Ö, 23 Nisan 2009 tarihinde Poyrazköy'deki kazı çalışmalarına görevli olarak katıldığını söyleyerek, ''Biz ekip olarak çalışıyoruz. Uzmanlık gerektirmeyen bir ekibiz. O gün orada da çevre güvenliği için bulunuyorduk'' dedi.
Kazı yapılan yere atılmış boş bir lav silahı bulunduğunu ve görevlilerce oradaki bir binbaşıya teslim edildiğini aktaran Ö, avukatların aramayla ilgili sorularına karşılık da aramanın içeriğiyle ilgili çok fazla bilgi sahibi olmadığını, uzaktan gözlem yaptıklarını, bomba ve silahtan anlamadığını aktardı.
Tanık Ö, bazı sanıkların soruları üzerine de 17 yıllık polis memuru olduğunu, aramalarla ilgili eğitim almadığını, bu konuda başlarında uzman arkadaşlarının olduğunu, kendilerinin sadece çevre güvenliğinden sorumlu olduklarını ve görevlendirmenin o dönemin Terörle Mücadele Şube Müdürü tarafından yapıldığını bildirdi.
Cumhuriyet Savcısı Nuri Ahmet Saraç da sanık ve avukatlarının tanık polise sordukları soruların yoruma yönelik olduğunu belirterek, davanın esasıyla ilgili soru sorulmasını istedi.
Duruşmaya, daha sonra ara verildi.