MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, ''Açılım safsataları adı altında vatandaşların arasına duvar örüldüğünü'' ileri sürdü.
Vural, Ege-Koop tarafından İzmir Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen ''Siyaset-Basın ve Sandık'' konulu panelin açılışında yaptığı konuşmada, ''İzmir hakkında haksız isnatlarda bulunanların'', milli mücadelenin kıvılcımının bu kentten atıldığını unutmaması, kentin tarihini öğrenmesi ve kentlilerin huzuruna ''fitne fesat sokmaktan vazgeçmesi gerektiğini'' söyledi.
Türkiye'nin nereye götürülmek istendiğinin bilinmesi ve ''artık yeter'' denilmesi gerektiğini ifade eden Vural, ''Adeta Baas rejimine doğru gidiyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin parçası mı olacağız, yoksa gücün kulu mu olacağız? Türkiye bu noktaya gidiyor'' dedi.
Vural, ''gücü tekelleştirmeye'' çalışanların, buna karşı geliştirilen direnci kırmak için oyunlar oynadığını ileri sürerek, şöyle konuştu:
''Türkiye ve Türk milleti üzerinde rekabet edilmez. Türk Silahlı Kuvvetleri, yargı üzerinde oynanan oyunlar, Türkiye üzerinde oynanan daha büyük senaryonun parçasıdır, bunu görmemiz gerekiyor. Siyasi partiler üzerinde oynanan oyunun da bunun parçası olduğunu görmemiz gerekiyor.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu dönemde sorulan aynı soruların sorulduğu döneme geldik. Açılım safsataları adı altında vatandaşlarımızın arasına duvar örülmektedir. Yasama, yürütme ve yargı artık ülkeyi yöneten iktidarın eline geçmiş durumdadır.''
Oktay Vural, ''Siyasileşmiş bir yargı istiyor muyuz, istemiyor muyuz?'' ve ''Geleceğe umutla bakmak istiyor muyuz, istemiyor muyuz'' sorularına cevap vermek gerektiğini dile getirerek, şunları söyledi:
''Buna karar vermemiz lazım. Ülkenin üniter yapısı sorgulanmaktadır. Cumhuriyet, milli mücadeleyle çizilen harita, milletin kimliği tartışılıyorsa bilin ki, bu oyun millete yöneliktir. Bizim bu büyük oyunu görmemiz lazım. Bu büyük oyunu görerek neye 'artık yeter' diyeceğimizin farkına varmamız gerekiyor.''
Radyo ve televizyonlara yabancıların sahip olma oranının yüzde 57'ye yükseldiğini söyleyen Vural, şöyle devam etti:
''Bu, basının politik pazarlama ve manipülasyon aracı olarak başkalarına verildiği anlamına geliyor. Böyle bir ortamda medya gücünü nasıl halktan alacak? Bu yabancılaştırma çok ciddi bir tehdittir. RTÜK Kanunu'na göre 'hakim kararı olmadıkça yayın durdurulamaz' deniyor. 'Ancak' diye devam edilerek kamu düzeni kıstasıyla Başbakan talimatıyla bunun yapılabileceği söyleniyor.
İktidarı eleştiren medyaya 1850 ceza verilmişken, eleştirmeyen medyaya 550 ceza verilmiş. Yani iktidar sizin bilgi alma özgürlüğünüzü kısıtlamaktadır. Referandum döneminde Başbakan basında yüzde 70 yer alırken, Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 24, Devlet Bahçeli yüzde 8 yer almış. Peki ben size politikamızı, görüşlerimizi nasıl anlatacağım? Medyanın millete karşı sorumlu olması gerektiğini düşünüyorum.''
Vural, ''Yetmez ama evet'' diyenlere İzmir'in söyleyecek sözü olması ve ''Artık yeter'' demesi gerektiğini savunarak, ''Bu konudaki tercihini sandıkta ortaya koyması lazım. Lütfen kameralarınızı, köşelerinizi, haberlerinizi herkese açınız. Ona göre sandık olmalı. Basın bir partinin politik pazarlama aracı olarak kullanılacaksa bizim böyle bir gücümüz yok. Ama bizim ülkenin gidişatına 'dur' diyecek, 'artık yeter' diyecek yürekli insanlarımız vardır'' dedi.