Genelkurmay Başkanlığının, ''muhtıra'' olarak tanımlanan 27 Nisan 2007 tarihli açıklaması sonrası yapılan Bakanlar Kurulu'yla ilgili CHP'li Atilla Kart'tan ilginç bir iddia geldi. İddiaya göre Kurula bir bakan casusluk gerekçesiyle çağrılmadı.
Kart, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, Genelkurmay Başkanlığının, ''muhtıra'' olarak tanımlanan 27 Nisan 2007 tarihli açıklamasından 1 gün sonra yapılan Bakanlar Kurulu toplantısına, Milli Savunma Bakanı'nın davet edilmediğini söyledi. Kart, ''Hükümet, Bakanlar Kurulu toplantısındaki görüşmelerin, Milli Savunma Bakanı aracılığıyla birilerine ulaştırılmasından mı endişe ediyor?'' diye sordu.
Hükümetin 1 Mayıs 2007'de erken seçim kararı aldığını, 4 Mayıs 2007'de ise Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisinde 3 saati bulan ''malum görüşme''nin gerçekleştiğini belirten Kart, ''Erdoğan ile Büyükanıt arasında muhtıradan sonra müzakereler yapılmış, taraflar siyasi ve kişisel çıkar işbirliği içinde anayasal sistemi iğfal ve ihlal etmişlerdir. 27 Nisan ve 4 Mayıs birbirini beslemiş ve birbirinden destek almıştır'' diye konuştu.
Kart, ''ıslak imza'' olarak adlandırılan belgeye karşı suç duyurusunda bulunan AK Parti'nin, 27 Nisan bildirisine karşı aynı şeyi yapmamasının, ileri sürdükleri iddiaların ciddiyetini gösterdiğini öne sürdü.
Ortaya çıkan yeni gelişmeler doğrultusunda yeniden Cumhuriyet savcılarını göreve çağırdığını kaydeden Kart, Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin Yaşar Büyükanıt'ın, Fikri Sağlar aleyhine açtığı tazminat davasını 2 Aralık 2010 tarihli kararıyla kabul ettiğini, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin, 3 Kasım 2009 tarihli kararıyla Hurşit Tolon'un evinde yapılan arama sırasında ortaya çıkan delillerin toplanması ve değerlendirilmesi yönünde kararı bozduğunu anımsattı. Yerel mahkemenin bozmaya uyduğunu, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinden gönderilen CD'nin, mahkeme dosyasına girdiğini vurgulayan Kart, şöyle devam etti:
''13 Aralık 210 tarihli bilirkişi raporuna göre, Orgenaral Büyükanıt ismini taşıyan dosya klasörü açıldığında, 'Belgeler', 'Cinayet', 'Dostları', 'K.Dekorasyon' isimli gibi dosya klasörleri ortaya çıkmıştır. Bilirkişi, 'CD'nin içinde 3. kişilere yönelik özel bilgiler bulunmakta olup, bunların deşifre edilmesi sakıncalı olacağı gibi, huzurda görülen davayla da herhangi bir bağlantısı bulunmamaktadır' demiştir. Yerel mahkeme, davalı vekillerin dayanaklı itirazlarına rağmen 30 Aralık 2010 tarihli kararıyla 17 bin liranın tahsiline hükmetmiştir. Yargılamanın seyri ve gelişmeler, Dolmabahçe görüşmesine yönelik kuşkuları daha da kuvvetlendirmiştir. CD'nin bir örneğinin davalı tarafa verilmesi, mahkeme tarafından engellenmiştir. Bilirkişinin kimliği, davalı tarafından gizlenmiştir. CD'deki konu başlıkları ve alt dokümanlar bile, davalı Fikri Sağlar'ın kuşku ve eleştirilerini doğrular niteliktedir. Mahkeme eliyle gizlenmeye çalışılan bu bilgilerin açığa çıkması halinde, Dolmabahçe görüşmesinin tüm sırlarının ortaya çıkacağı anlaşılmaktadır.''
-''İNSAFSIZLIK''-
Kart, adaletin, AK Parti'nin dizayn etmesi sonucunda iflas ettiğini öne sürdü.
Yargıtay 9. Ceza Dairesinin elinde 26 bin dosya bulunduğunu, 14 bin dosyayı karara çıkardığını dile getiren Kart, 5 kişilik bir heyetten daha öte ne beklenebileceğini sordu. Kart, bunun; insan gücünü, tahammül gücünü aşan bir çalışma olduğunu dile getirerek, ''Bu sürecin doğrudan sorumlusu olan Hükümetin ve Adalet Bakanın kalkıp, pişkinlik duygusuyla, karartmayla, kendi sorumluluğunu bertaraf ederek, 'Bu işin yüzde 75'inden Yargıtay sorumludur' demesi, insafsızlık, haksızlık, adaletsizlik, acz, sorumsuzluktur. Bu işin sorumlusu sensin'' diye konuştu.