Daha yayınlanmadan büyük tepki çeken ve ilk bölümü dün gece ekrana gelen Kanuni Sultan Süleyman döneminin anlatıldığı "Muhteşem Yüzyıl" dizisine tepkiler çığ gibi. Bakan Kavaf eleştirdi, BBP'liler protesto etti.
BBP İstanbul İl Teşkilatı üyesi bir grup Abdülhamit Han'ın anlatıldığı "Sultanın Sırrı" filmini izlemek için geldikleri Şişli'de filmin gösterildiği sinema önünde eylem yaptı. Bir televizyon kanalında yayınlanan ve Kanuni Sultan Süleyman döneminin anlatıldığı "Muhteşem Yüzyıl" dizisinde, Osmanlı Devleti'nin karalandığının, Kanuni Sultan Süleyman'ın da şehvet düşkünü gibi gösterildiğinin vurgulandığı eylemde, dizinin yapımcısı ve yayınlanan kanal protesto edildi.
BBP İstanbul İl Başkanı Bayram Karacan konuyla ilgili açıklama yaptı. Karacan, Türkiye'deki petrol fiyatlarına değinerek, Abdülhamit Han'ın ülke genelinde petrol haritası hazırlattığını hatırlattı. "Sultan'ın Sırrı' filminde Abdülhamit Han'ın vizyon sahibi, ileri görüşlü bir insan olduğunu vurgulayan Karacan, "Ülkemizde bu tarihimizi karalayan değil, tarihimizin güzelliklerini gören filmler yapılmalı" dedi.
Halit Ergenç'in oynadığı "Muhteşem Yüzyıl" dizisinde Kanuni Sultan Süleyman'ın şehvet düşkünü gösterildiğini anlatan Karacan, "Harem bir genelev gibi, Osmanlı padişahı da şehvet düşkünü gösteriliyor. RTÜK'ten bir isteğimiz olacak. Bu tür filmleri izlemeye alsınlar. Gereken neyse yaptırım uygulansın." dedi.
BAKAN KAVAF: OSMANLI'NIN BÖYLE ANLATILMASI DOĞRU DEĞİL
Kanuni Sultan Süleyman'ı konu aldığı ileri sürülen 'Muhteşem Yüzyıl' dizisine Bakan Kavaf'tan da tepki geldi: "600 yıl boyunca üç kıtaya hükmetmiş bir imparatorluktan bahsediyoruz. Osmanlı'yı o şekilde anlatmak doğru değil."
Kanuni Sultan Süleyman'ın anlatıldığı iddia edilen ve fragmanları ile tepki çeken 'Muhteşem Yüzyıl' dizisine bir eleştiri de kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf'tan geldi. Osmanlı ile ilgili filmlerde hep harem vurgusunun yapılmasını doğru bulmadığını söyleyen Kavaf, "600 yıl boyunca üç kıtaya hükmetmiş bir imparatorluktan bahsediyoruz; Osmanlı'yı o şekilde anlatmak doğru değil." diyor.
Bir grup Başbakanlık muhabiriyle makamında sohbet toplantısı düzenleyen Devlet Bakanı Aliye Kavaf'a son günlerin tartışma konusu olan 'Muhteşem Yüzyıl' isimli dizi de soruldu. Fragmanları izlemediğini söyleyen Kavaf'a dizide Kanuni'nin 'kadın ve içki düşkünü' olarak tanıtıldığı ve 'harem' vurgusunun eleştirilere neden olduğu hatırlatıldı. Kavaf, bunun üzerine, Osmanlı ile ilgili yerli ve yabancı filmlerde harem vurgusunun yapıldığını dile getirerek, "Haremle ilgili bu yaklaşım oryantalist bir bakış açısı. Halbuki Osmanlı İmparatorluğu çok daha büyük ve geniş bir yapı." değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Kavaf'ın TV konusundaki uyarıları da bir hayli dikkat çekici: Yeni yapılan bir araştırmada insanların yüzde 80'inden fazlasının, günün büyük bir kısmını televizyon seyrederek geçirdiğini anlatan Kavaf, çizgi filmleri eleştirdi. "Çizgi filmlere bakın 'lanet olsun, Allah kahretsin' en masum laflar bunlar. Ve çizgi film kahramanlarının arasındaki mücadele hep birbirini yok etme mücadelesi. Bilgisayar oyunları da öyle." diyen Bakan Kavaf, "Yayıncılık anlayışının temelinde, insanlara olumlu davranışlar kazandırma olmalı." tavsiyesinde bulundu. Çocukların reklamlarda oynatılması da Kavaf'ın tepki gösterdiği bir diğer konu. Sokakta mendil satan, araba camı silen çocuklarla, reklamda oynayan çocuklar arasında fark görmediğini belirten Kavaf, "Yanlış her nerede yapılıyor olursa olsun mekânı hiç önemli değil, yanlıştır." diye konuştu.
ÜÇ GÜNDE 5 BİN ŞİKAYET
"Muhteşem Yüzyıl" dizisi yayına girmeden fragmanını seyreden vatandaşlar, tarihi gerçeklerin saptırıldığını savunarak, RTÜK"ten dizinin kaldırılmasını istedi. Diziye son 3 günde yaklaşık 5 bin şikâyet geldi. Şikayetçiler, dizinin fragmanlarında Kanuni"nin "kadın ve içki düşkünü" sultan olarak gösterilmesine karşı çıktı.
"HALKA MİSİLLEME"
Daha yayınlanmadan fragmanlarıyla bile tepki çeken ve dün akşam yayınlanmaya başlanan Muhteşem Yüzyıl dizisine, Batı'daki Doğu algısı üzerine Amerika'da doktora yapan akademisyen-yazar Beyazıt Akman'dan tepki geldi. Akman, Osmanlı mirasının çok daha doğru anlaşılmaya başlandığı bir dönemde dizinin Hollywood'u gölgede bırakan harem fantezilerine yer vermesinin kasıtlı olduğunu, bunun, kendi tarihiyle barışan halka bir misilleme olduğunu söyledi.
Batı'daki Türk-İslam algısı ve Oryantalizm üzerine Amerika'da doktora çalışmalarına devam eden, son zamanların en çok konuşulan Fatih romanı "Dünyanın İlk Günü"nün yazarı da olan Beyazıt Akman, aslında dizinin fragmanlarının kırmızı sinyaller verdiğini, ancak hakkaniyetli olmak adına şimdiye kadar sessiz kalmayı tercih ettiğini belirtti: "Kılıçla başlayan, hayvan muamelesi gören kölelerle devam eden, çıplak cariyelerle biten dizi, 'Barbar Türkler' kavramının tüm klişelerine haiz. Kasım kasım kasılarak her akşam farklı bir cariyeyi yatağında bekleyen, beylik laflarla ahkâm kesen, dedikodunun bin türlüsünde uzmanlaşmış vasıfsız vezirleriyle poz kesen bu dizinin Süleyman'ının, tarihteki Kanuni ile uzaktan yakından alakası yok. Üstelik dizinin başındaki yarı Türk yarı Tartar bir kavmin Hıristiyan bir köyü yakıp yıkması ve dizinin asıl kahramanı olan sözde Hürrem'in dramını başlatması da ayrı bir çarpıklık."
Illinois State Üniversitesi'nde edebiyat ve sinemada Doğu medeniyetlerinin resmedilmesi üzerine ders veren, doktora çalışmasıyla dünyaca ünlü Smithsonian Enstitüsü'ne kabul edilen en genç akademisyenlerden olan Akman, Batı'nın harem fantezilerinin bizzat kendi insanımız tarafından tarihsel gerçeklik olarak alınmasına bir anlam veremediğini ifade etti. Orta Doğu imparatorluklarını 'egzotik, despot, barbar, buğulu bir seks cenneti' gibi göstermenin 18 ve 19. yüzyıldaki İngiliz ve Fransız sömürgeci devletlerinin başlattığı, gayet de etkili bir gelenek olduğunu ifade eden Akman, bunun arkasındaki amacın, pozitivist, bilimsel ve insani bütün değerleri kendi ipoteği altına almaya çalışan kurgusal bir "Batı" kavramının yaratılmasından ileri geldiğini belirtti. Hollywood'un bu geleneği hem kendi kamuoyunda, hem de dünyada "mistik, barbar Doğu" algısı olarak yıllarca pekiştirdiğini kaydeden Akman, "Bu sinemalarda, kadın haklarını hiçe sayan barbar erkekler, ya da Muhammed adını taşıyan teröristler olması da aynı geleneğin ürünleridir." dedi.
Durduk yerde bu geleneğin niçin tekrar hortlatıldığına bir anlam veremediğini ifade eden Akman, "Cumhuriyet dönemi ile Osmanlı tarihinin barışmaya başladığı, tarihimizin çok daha iyi anlaşıldığı bir dönemde, Türkiye'nin Osmanlı coğrafyasındaki etkisinin Wikileaks'te bile görüldüğü bir süreçte bu Oryantalist imgelerin kendi kendimize yeniden hortlatılmasının tek bir cevabı olabilir: Seks ile Osmanlı tarihi pazarlamak ve reyting yapmak. Daha da acısı, burada, son yıllarda Osmanlı tarihi üzerine oluşan sempatiyi kırma çabası da söz konusu olabilir. Ucuz yazarlık, araştırma ve derinlik olmadan işe koyulduğunda her zaman bel altına vurur. Elbette Doğu medeniyetleri kusursuzluktan münezzeh değildir. Ancak 15-16. yüzyıl gibi İslam Medeniyeti'nin altın çağlarından olan bir dönemi, Halil İnalcık hocanın deyimiyle Klasik Osmanlı Çağı'nı resmediyorsak insanın elini vicdanına koyması, kılı kırk yararak iş görmesi gerekir. Asmalı Konak'ın mutfak dedikodularıyla Osmanlı Sarayı senaryolaştırılamaz. Demokratik bir ülkede elbette isteyen istediği diziyi yapar, burada meydanı boş bırakmamak, gerekli kişilerin inisiyatif alarak daha sağlam yapımlara imza atmaları önemlidir." diye konuştu.
ROMANI DİZİ VE FİLM YAPILACAK
Beş yıllık bir araştırmanın ardından İstanbul'un fethini romanlaştırdığı "Dünyanın İlk Günü: İmparatorluk-1" isimli kitabının dizi yapılması görüşmelerinin devam ettiğini belirten Akman, "Yapım gerçekleştiğinde böyle fiyaskolar yaşanmasın diye çok uğraşıyoruz. Bir de şu var: Kasıntıyla edebiyat karakteri olmaz. Sultanın lakabı 'Muhteşem' diye hikâye de kendiliğinden muhteşem oluvermez; hakkaniyetli bir Fatih portresi için, hikâyenizin de gönülleri fethedecek kadar azimli ve derin olması gerekir. Aşk elbette olacak, ama Batı'nın harem fantezileri ile değil." diye konuştu.
Akman, Muhteşem Yüzyıl'ın senarist ve yapımcılarının büyük ihtimalle HBO'nun Rome ve Spartacus gibi pornografik ögeler içeren son dönem tarihi yapımlardan etkilendiklerini ama Osmanlı tarihinin bu ucuz oyunlara kaçmadan çok daha iyi hikâyelendirilebileceğini vurguluyor: "Oryantalist klişelere başvurmadan, bilgi ve belgeye dayalı olarak tarihi hikâyelendirmek, sekse ve şehvete kaçmadan da reyting rekorları kıracak hikâyeler kurgulamak perspektif ve donanım işidir. Bu yüzden Spielberg bile Abraham Lincoln'un hayatını film yapacağı zaman, ki en son projesi bu şekilde basına yansıdı, önce bir roman ya da arkasında araştırma yatan bir kitabın haklarını satın alır. Sit-com yazar gibi tarihî dizi ya da sinema yazamazsınız! İnşallah doğru insanlarla çalışarak Fatih yapımını gerçekleştirmek nasip olur."
Akman Muhteşem Yüzyıl hakkındaki sözlerini şu şekilde bitirdi: "Kimse yanılmasın, bu, bir Müslüman Osmanlı Sultanı Süleyman'ın değil, Hıristiyan bir köle kızın Osmanlı'yı sözde dize getirmesinin gerçek-dışı hikâyesidir."
BEYAZIT AKMAN KİMDİR?
Genç akademisyen-yazar Beyazıt Akman, 7 yıldır Amerika'da yaşıyor ve Batı'daki Türk-İslam algısı üzerine doktorasına devam ediyor, bu konuda üniversitede ders veriyor. Boğaziçi ve ODTÜ'deki lisans eğitiminin ardından Fulbright Bursiyeri olarak Amerika'ya giden Akman'ın Shakespeare ve Daniel Defoe'da Türk ve Osmanlı imgesi üzerine makaleleri ve bildirileri bulunuyor. Genç akademisyen, geçtiğimiz yaz Washington'daki dünyaca ünlü, kütüphaneler ve müzeler kompleksi olan Smithsonian Enstitüsü'ne doktora çalışmalarıyla özel araştırmacı olarak kabul edilmişti. Araştırmalarının etkisiyle, "harem takıntılı" Osmanlı romanlarına alternatif oluşturmak için beş yılda kaleme aldığı 700 sayfalık "Dünyanın İlk Günü" şimdiye kadar hiç gün ışığına çıkartılmamış belgelerle Fatih ve Fetih'i roman formatında anlatıyor. Roman, hem okurlar hem de eleştirmenler tarafından övgüyle karşılanmış, kısa zamanda on binlerce adet basarak yılın en çok konuşulan tarihi romanlardan biri olmuştu. Kitabın üç ayrı yapım şirketi tarafından dizi ve film projelerinde kullanılması için haklarının satın alınmaya çalışıldığı biliniyor.