Demokrat Yargı Derneği ''medyada yer alan haber ve yorumların iş yükü altında Yargıtay ve Danıştaydaki iktidarın dönüştürülmesine yönelik kamuoyu oluşturma çabası olduğunu ileri sürdü.
Demokrat Yargı Derneğinden yapılan açıklamada, ''medyada yer alan haber ve yorumların iş yükü altında Yargıtay ve Danıştaydaki iktidarın dönüştürülmesine yönelik kamuoyu oluşturma çabası olduğunu ileri sürülerek, asıl sorunu gizleyerek iş yükü üzerinden kampanya yürütülmesinin doğru ve sağlıklı olmadığı, teşhis doğru konulmadığı sürece yapılacak her tür girişimin sorunu çözmeyerek başka sorunlara yol açacağı'' belirtildi.
Demokrat Yargı Derneği Yönetim Kurulu'nca yargıda iş yüküne ilişkin yapılan yazılı açıklamada, ülkenin son beş yıllık sürecinin asli siyasal gündemlerini oluşturan yargı tartışmalarının ''Anayasa Mahkemesinin 367 kararı'' başta olmak üzere ''türban'' ve ''AK Parti kapatma davaları'' gibi vahim ve anti-demokratik nitelik taşıyan davalar üzerinde yoğunlaştığı ve halkın yargıda demokratlaşma talebiyle olgunlaşarak bugünlere kadar geldiği ifade edildi.
Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesinin rejim nezdindeki ideolojik filtre oluşturma görevleri ile kürsü hakim ve savcıları üzerindeki hiyerarşik güç ve yetkilerinin Türkiye'deki demokratik süreçlere dönük yarattığı tehlike ve tehditlerin de bu kısa süreçte kamuoyu tarafından daha yakından bilinir hale geldiği ileri sürülen açıklamada, ''Bu itibarla yargıdaki geleneksel iktidara karşı geliştirilen demokratikleşme ve sivilleşme itirazları haklı ve yerinde sebeplere dayanmış ve 12 Eylül 2010 referandumu bu antidemokratik geleneğin mübarek bir yıkımı ile sonuçlanmıştır'' denildi.
Demokratikleşme ve sivilleşmeye yönelik bugüne kadarki yargı tartışmalarının bu kez Yargıtay ve Danıştayın iş yükü üzerine odaklanan yeni bir yargı gündemine dönüştürülerek ilerletilmeye çalışıldığı belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
''Hangi mutfaklarda üretildiği belli olmayan bu yeni yargı gündemi, yargı tartışmalarımız bakımından gerçek anlamda yeni bir merhaleye işaret etmektedir. Daha açık biçimde söylemek gerekirse, ileri sürenler açısından, tarihsel bir haklılık alanından iktidar iştahına doğru evrilen bu sürecin Türkiye'deki demokrasi umutlarımız bakımından sakıncalarını hatırlatma zorunluluğu duyuyoruz. Bu itibarla, yargıdaki geleneksel ideolojik iktidarın yıkılmasına dönük bugüne kadarki haklılık zemininde, bu yeni gündemle beraber, tarihsel kayma gerçekleştiği düşüncesi taşıdığımızı kamuoyuyla paylaşma sorumluluğu hissediyoruz.
Yargıtay ve Danıştaydaki iş yükü ile daire sayılarının artırılması arasında sahte bir bağ kurulmaya çalışılmaktadır. Yargıdaki mevcut şartlar göz önüne alındığında Yargıtay ve Danıştayın iş yükü ile daire sayılarının artırılması ve yeni üye atanması arasında hiçbir ciddi ve makul bağ bulunamaz. İlk derece yargıç ve savcılarının bütünüyle Yargıtay ve Danıştaya taşınması sağlansa bile söz konusu iş yükü sorunu çözülemez. Çünkü bu iş yükü, zaten işi başından aşkın olan ilk derece yargıç ve savcılarının gönderdiği dosyalarla oluşmuştur. Dahası yargıda iş yükünün artmasının sebepleri teker teker sayılmaya çalışıldığında Yargıtay ve Danıştaydaki daire sayılarının azlığı nedenine gelebilmemiz için günlerce konuşmaktan yorulmamız gerekir.''
-''YARGITAY VE DANIŞTAYA ÜYE SEÇİMLERİ ÇOĞULCULUĞU SAĞLAYACAK TARZDA OLMALI''-
Sahte gündemlerle demokrasi inşa etmenin mümkün olmadığı ifade edilen açıklamada, ''Medyada yer alan haber ve yorumlar iş yükü altında Yargıtay ve Danıştaydaki iktidarın dönüştürülmesine yönelik kamuoyu oluşturma çabasıdır. Asıl sorunu gizleyerek iş yükü üzerinden kampanya yürütülmesi doğru ve sağlıklı değildir. Teşhis doğru konulmadığı sürece yapılacak her tür girişim sorunu çözmeyecek aksine başka sorunlara yol açacaktır. Halk adına yargı yetkisini kullanan yargının toplumdaki bütün düşünceleri temsil edecek bir yapıda oluşması gerekir. Özellikle yüksek mahkemelerde içtihat üretilebilmesi farklı görüşlerin dile getirildiği ve tartışıldığı bir yapı içinde mümkündür. Bunun yerine belirli bir ideoloji veya grubun hakimiyetindeki yargı, toplumsal barış ve gelişme önündeki en önemli engeldir'' denildi.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) çoğulcu yapıya kavuşturulmasının acil olduğunun vurgulandığı açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
''Medyaya yansıyan kampanyadan anlaşıldığı üzere iş yükü bahanesi ileri sürülmekte, iktidar sorunu gizlenmekte, kamuoyu yanıltılmaktadır. Bu tavır, yargının demokratik çoğulcu yapıya kavuşturulması yerine Yargıtay ve Danıştayın tek yanlı ideolojiden alınıp diğerine verilmesine dayalı niyetini açığa vurmaktadır.
Ülkenin ve kurumların demokratik temelde yapılanmasında en önemli sorumluluğun hükümet üzerinde olduğu gerçeğinden hareketle HSYK başkanı sıfatıyla Adalet Bakanı'nın çoğulculuk yönünde irade ortaya koyması gerekmektedir. Yargıtay ve Danıştaya yeni daireler kurularak seçileceği konuşulan üyelerin bir gizli bürokratik operasyon şeklinde seçilmesi ciddi meşruiyet tartışmasını beraberinde getirecektir. Çünkü yapılacak işlemin yasaya uygun olması onun meşruiyetinin de bulunduğu anlamına gelemez. Ayrıca yasayla ortaya konulanın ilerde karşıt düşüncede olan birilerine yasayla bunu ortadan kaldırma hakkını verir.
Yargıtay ve Danıştaydaki iktidar dönüşümünün çoğulculuk yönünde gerçekleşmemesi halinde HSYK seçimlerindeki bürokratik ve otoriter tavır üzerine başlayan demokratikleşme konusunda samimiyetin olup olmadığı endişelerini bir yargı haline getirecek, dolayısıyla seçim sonrası gündeme gelecek yeni anayasa çalışmalarını şimdiden baltalayacaktır.
Sonuç olarak, ocak ayında gündeme geleceği yolunda duyumlar alınan Yargıtay ve Danıştaya üye seçimlerinin yargı ve ülke kamuoyunun bilgisi altında objektif esaslara dayalı ve çoğulculuğu sağlayacak tarzda gerçekleşmesini bekliyoruz. Sürecin takipçisi olacağımızın, çoğulculuk dışında atılacak adımları ve işlemleri kamuoyu gündemine taşıyarak meşruluğunu tartışmaya açacağımızın bilinmesini istiyoruz.''
