1934'te Araplara satılan Kıbrıslı bir kadının torunu olduğunu iddia ederek KKTC pasaportu alan Suriyeli tutuklandı. Adada yüzlerce kişiye bu yöntemle pasaport verildiği ortaya çıktı. Olay, dramatik bir dönemin yeniden tartışılmasını sağladı.
Erhan Öztürk'ün haberi
Suriyeli Ata Shbeb, kendini 1934'te Araplar'a satılan Kıbrıslı Şerife Şerif'in torunu olarak tanıtarak, sahte belgelerle KKTC vatandaşı oldu ve pasaport aldı. 33 yaşındaki Shbeb, yalanının ortaya çıkmasından sonra tutuklandı.
Polis, adada bugüne kadar yüzlerce kişiye bu yöntemle kimlik ve pasaport verildiğini tespit etti. Sadece Şerife Şerif'in torunuymuş gibi kimlik alan 20 kişi bulundu. Öğretmen olan, araştırmacılık ve gazetecilik de yapan Neriman Cahit'in adada yok satan "Araplara Satılan Kızlarımız" kitabıyla aynı zamanda ortaya çıkan olay, dramatik bir dönemin de yeniden tartışılmasını sağladı.
Suriyeli Ata Shbeb, geçen yıl Rum Kesimi'nde, KKTC kimliği ve pasaportu almasını sağlayacak bir çeteyle irtibata geçti. Çete, Shbeb'den 8 bin euro (16 bin 400 lira) aldı. Karşılığında 1920 ile 1950 yılları arasında ekonomik sorunlar nedeniyle ailelerince Araplara satılan Kıbrıslı Türk kızlardan Şerife Şerif'in torunu olduğuna dair sahte belgeler düzenledi.
SAHTE BELGEYLE KİMLİK
Bu belgeleri alan Shbeb, KKTC'ye geçti ve Şerife Şerif'in torunu olduğunu söyledi. Bu sayede eylül ayında önce Nüfus Dairesi'nden kimlik aldı ve KKTC vatandaşı oldu; ardından KKTC pasaportuna sahip oldu. 20 Aralık'ta ise adadaki bir kimlik kontrolü sırasında Şerife Şerif'in torunu olmadığı ortaya çıktı. Mahkemede, Kıbrıs'ta kalabilmek ve Avrupa'ya rahat gidebilmek için böyle bir yola başvurduğunu söyleyen Shbeb, "sahte resmi belge düzenleme," "sahte resmi belgeyi tedavüle sürme" ve "sahtekarlıkla kayıt temini" suçlarından tutuklandı.
KKTC İçişleri Bakanlığı ve Polis Genel Müdürlüğü özel bir ekip kurarak geriye dönük kapsamlı araştırma yaptı. KKTC Nüfus Kayıt Dairesi'ndeki inceleme sonucunda, yüzlerce kişiye bu yöntemle kimlik ve pasaport verildiği tespit edildi. Sadece Şerife Şerif'in ismini kullanarak nüfus cüzdanı ve pasaport alanların sayısının 20'ye ulaştığı bildirildi.
DÖRT AYDA BİR DOĞUM!
Güney'de sistemli bir şekilde çalışan ve Araplar'a satılan kızları tespit ederek, bu kızlar üzerinden vatandaşlık dağıtan çete üyelerinin bilinçli ya da bilinçsiz bazı hatalar yaptığı ortaya çıktı. Bazı kadınların adına onlarca vatandaşlık veren çete üyelerinin, çocukların doğum tarihlerine dikkat etmediği ve aynı kadınları 4 ayda bir doğum yapmış gibi göstererek kendilerini ele verdiği anlaşıldı. KKTC Nüfus Kayıt Dairesi'nde aynı seri numaralı pasaportlara onlarca vatandaşlık verildiği anlaşıldı. Aynı fotoğraf üzerinden farklı kişilere de çok sayıda vatandaşlık verildiği belirlendi. Güney Kıbrıs'taki çete üyelerinin ismini belirleyen KKTC polisi, iz sürmeye başladı.
Bir çuval una satılan kızların trajedisi
SHBEB'İN oyunu, 33 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra emekli olan Neriman Cahit'in KKTC'de büyük yankı uyandıran "Araplara Satılan Kızlarımız" adlı kitabıyla aynı dönemde ortaya çıktı. Cahit kitabında, 1920'lerde başlayıp yaklaşık 30 yıl süren hazin hikâyenin izini sürdü. Lübnan, Suriye, Ürdün, Filistin gibi ülkelere satılan, o dönemde yaşları 12-14 arasında değişen yaklaşık 4 bin Kıbrıslı Türk kızın bazılarını buldu ve yaşanan drama ayna tuttu.
KKTC'de ünlü bir yıldız gibi tanınan Cahit, "Bu kitapla ilgili araştırmalarım beni çok etkiledi. En çok da El Vahded Kampı'ndaki Hatice" dedi. Cahit, şöyle devam etti: "Gazeteci ve müzisyen Eralp Adanır ile birlikte, Amman'daki El Vahded Kampı'nda yaşayan 86 yaşındaki Hatice Tevfik Ali'yi bulduk. Hiç konuşmuyordu. Eralp'le birbirimize bakıp ne yapacağımızı şaşırmıştık. Hatice bize önce bir resim çizdi. Dört kız kardeş... Bir resmin üzerini karaladı. Eralp'e, 'Bildiğin meşhur Kıbrıs türkülerini mırıldan' dedim. O da başladı türkü söylemeye. Hatice dudaklarını oynatmaya başladı. İki eliyle göğsünü döverek, 'Sattınız, sattılar bizi' diyerek ağlamaya başladı.
Sonra Hatice'yle uzun uzun konuştum. Böyle yüzlerce hikâye bulduk." Kıbrıs Türkü için tarihe kara leke olarak geçen "satışların" genelde simraslar aracılığıyla yapıldığına dikkat çeken Cahit, ekliyor: "Bazen tehdit ediliyorum ama belleklerin yenilenmesini ve bu acıyla tarihin yüzleşmesini istedim. Bir çuval una, 5 liraya veya bir dönüm tarlaya satılan kızlarımızın trajedisini tarihe not düşmem benim için önemliydi."
SABAH