OECD/Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2010 Enerji Görünüm Raporu’nda, Boğazlardaki petrol tankerlerinin yarattığı tehlikelerden bahsedilirken, petrol tankerlerinin sayısında artış olacağına dikkat çekildi.
OECD/Uluslararası Enerji Ajansı"nın 2010 Enerji Görünüm Raporu"nda, Boğazlardaki petrol tankeri trafiğinin yarattığı tehlikelere ayrı bir bölüm ayrılırken, "Hazar Denizi Petrol Boru Hattı Konsorsiyumu hattından Novorosisk"e sevkiyatta planlanan artış, Karadeniz"den geçecek ham petrol miktarını yeniden artıracak. Türk hükümeti hem suyolunu by-pass etmek için petrol boru hattı kullanımını teşvik etmenin hem de bir kaza durumunda şiddetli yaptırımlar uygulamanın yollarını arıyor" denildi.
-Raporda, "Azerbaycan"dan batıya Şah Deniz Faz 2 ötesinde herhangi bir ek doğal gaz ihracatı ya da Türkmenistan gazının transit geçişi yılda 20 milyar metreküp ötesinde bir yeni kapasite-;olasılıkla da Türkiye"ye yönelen şimdiki hattın yanı başında bir başka boru hattı- gerektirecek" ifadesi yer aldı.
Uluslararası Enerji Ajansı, Kırım"daki Novorosisk"e boru hattıyla gönderilecek Kafkas petrolü teslimatında artışın, Karadeniz"den geçecek ham petrol miktarını yeniden artıracağını, bunun da Boğazlardan geçecek tanker sayısında artış anlamına geldiğini belirtti. Raporda, İstanbul ve Çanakkale boğazlarında tanker geçişlerinin yarattığı tehlikeye dikkat çekilirken güney gaz koridoru üzerinden Avrupa"ya Türkmen doğalgazının iletiminde formüllerden birinin "İran ve Türkiye"yi kapsayacak bir boru hattı" olduğu, ancak siyasi kaygılarda şu an için değerlendirme dışı tutulduğu bildirildi.
OECD/Uluslararası Enerji Ajansı"nın 2010 Dünya Enerji Görünüm Raporu yayınlandı. 1973 yılında yaşanan petrol krizinin ardından 1974 yılında OECD Konseyi kararıyla kurulmuş olan UAE"nin Başkanı Nabuo Tanaka, hazırladığı önsözde UAE Başekonomisti Fatih Birol"a ve ekibine raporun hazırlanmasından dolayı teşekkür etti.
-BOĞAZLAR"DAKİ TANKER GEÇİŞLERİNDE ARTIŞ BEKLENTİSİ-
Raporun ayrı bir bölümünde İstanbul ve Çanakkale boğazlarının ham petrol ihracatı açısından oynadığı rol üzerinde durularak şöyle denildi:
"Hazar bölgesinden ham petrol ihracatındaki tahmini artış sıkışık Türk Boğazlarında tanker kazası olasılığına ilişkin kaygıları artırıyor. 1936 Montrö Antlaşması"yla serbest geçiş garanti altına alınsa da dar suyolu boyunca güvenlik ve çevre konularında duyulan kaygılar önemli gecikmeler anlamına gelebiliyor. 2009 yılında Boğazlardan günde 2 milyon varil dolayında petrol geçti. Hacim, Rusya petrol ihracatından bir bölümü Baltık Denizi"ndeki limanlara ve son olarak doğu boru hattına kaydırdığı için 2000"li yılların ortalarından bu yana düştü, ancak Hazar Denizi Petrol Boru Hattı Konsorsiyumu hattından Novorosisk"e sevkiyatta planlanan artış, Karadeniz"den geçecek ham petrol miktarını yeniden artıracak. Türk hükümeti hem suyolunu by-pass etmek için petrol boru hattı kullanımını teşvik etmenin hem de bir kaza durumunda şiddetli yaptırımlar uygulamanın yollarını arıyor."
Boğazlar üzerindeki baskıyı rahatlatacak birçok petrol boru hattı seçeneği bulunduğunu belirten rapor bu rotalar arasında Ukrayna, Romanya, Bulgaristan ve bizzat Türkiye"nin bulunduğuna değindi. Raporda, "Nihai karar alınmış değil fakat Karadeniz kıyısındaki Samsun"dan Ceyhan"daki petrol terminaline Türkiye"yi geçerek giden hat, uzun geçmişi olan Bulgaristan"daki Burgaz ile Yunanistan"daki Alexandropolis rotasına destek azalırken (Boğazlara ihtiyaç duyulmaması açısından) bir ilerleme için iyi bir şekilde yerleştirilmiş. Anadolu Geçişi olarak da adlandırılan 555 kilometrelik Samsun-Ceyhan Projesi başlangıçta günde 600 bin varil kapasiteye sahip. Türkiye"nin, şimdiden Karadeniz ve Türk Boğazları"ndan uzak duran bir başka ihracat boru hattına (Bakü-Tiflis- Ceyhan hattı) ev sahipliği yapmasından bu yana söz konusu yeni hat Türkiye"nin petrol ihracatı içi bölgesel bağımsızlığını artıracak. Ancak bu projenin karşılaştığı ana zorluk, tüm by-pass önerilerinde olduğu gibi, nakliyecilerin Boğazlarda -daha ucuz- geçiş seçeneğinin açık tutulmasını istemesi durumunda, şayet bu sağlanırsa, üretimin ve finansman yapısının garanti altına alınmasıdır."
-HAZAR BÖLGESİ HEM ÜRETİYOR HEM KİRLETİYOR-
Rapora göre, Hazar bölgesinde enerjiden çok daha yüksek verimlilikle yararlanma potansiyeli bulunuyor. Hazar ülkelerinde sera gazı salınımı çok daha zengin ülkeler seviyesinde bulunuyor. Hazar ülkeleri Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan, Kırgız Cumhuriyeti, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan"ın nüfusu Türkiye ile aynı: 8 Hazar ülkesinin 2008 yılında enerjiden dolayı saldıkları CO2, 410 milyon tonun üzerinde. Satın alma gücü paritesine göre bu ülkelerin toplam GSYH"ları Türkiye"nin yarısı olsa da, CO2 salınım rakamı Türkiye"nin yüzde 50 daha fazlası. 2008"de Türkiye"nin GSYH"sı satın alma paritesine göre 924 milyar dolar, enerji kullanımı bağlantılı CO2 salınımı ise 263 milyon ton idi.
Rapora göre Hazar bölgesi erişimini yeni piyasalara doğru genişletirken Hazar Denizi gaz ticaretinde daha büyük çeşitlilik meydana gelecek. Azerbaycan"dan Türkiye ve diğer Avrupa piyasalarına uzanacak doğal gaz koridorunun daha da gelişmesi, daha büyük miktarlardaki Azerbaycan doğal gazının batıya gitmesine yol açacak. 2009 itibarıyla 5 milyar metreküp olan Azerbaycan doğalgaz ihracatının 2035 yılında 35 milyar metrekübe ulaşacağı tahmin ediliyor.
-ŞAH DENİZ DOĞAL GAZININ ÖNEMİ-
Azerbaycan Şah Deniz yenilenebilir doğal gaz rezervinin 1.2 trilyon metrekübe ulaştığı; işletmeci BP ve SOCAR, Total, Lukoil, OIEC (İran) ve TPAO (Türkiye) firmalarından oluşan bir konsorsiyum tarafından geliştirilmekte olduğu, doğal gaz alanının üretime 2006"da geçtiği kaydedilen rapora şöyle devam edildi:
"Dört kaynağın halen üretimde bulunduğu Şah Deniz 5 bin metreden daha derin ve her kaynaktan günde ortalama 4 milyon metrekübü geçen akışla yüksek verimlilikte. Gaz Sangaçal terminaline geldikten sonra Güney Kafkas Doğal Gaz Boru Hattı"na veriliyor. Faz 1 sahası üretiminin 2011 yılı içinde 8.6 milyar metreküp/yıl olması ve en az 2020"ye kadar bu plato üretim düzeyinin korunması tahmin edilmektedir. Faz 1 üretiminin dörtte üçü için Türk piyasasıyla anlaşma imzalandı.
Faz 1"in, örneğin yüzde 10 yenilenme oranıyla yaklaşık toplam 100 ila 120 milyar metreküp üretimi bulmasıyla Şah Deniz alanı orta vadede üretimde büyük artışları destekleyecek yeterli hacme sahip olacak. Derin ve karmaşık kaynaklar Faz II üretim sahası için önemli teknik zorluk ve büyük maliyetler getiriyor. Bununla birlikte ana belirsizlik endişesi doğal gazı kimin alacağı ve piyasaya nasıl nakledileceği. Üç ana Avrupa boru hattı projesi Azerbaycan arzını güvence altına almak için Güneydoğu Avrupa"daki piyasalara yönelik Türkiye ötesindeki piyasalar için rekabet yaratıyor. Türkiye hızlı büyüyen iç talebini karşılamak için ek Azerbaycan gaz arzı arayışında idi. Rusya ve İran da Şah Deniz"den doğal gaz ithaliyle ilgilendiklerini belirtti. Doğal gazın satışı ve transit geçiş anlaşmaları üzerinde uzun süren ticari görüşmeler Faz 2 kararını geciktirdi ancak bunlar üzerinde Azerbaycan ve Türkiye arasında 2010"da varılan anlaşmalar, Faz 2"de ilk doğal gazın 2016 sonlarına doğru üretilmiş olacağını, 2017"den itibaren Türkiye"ye ihraç ve yaklaşık 2019"dan itibaren de 16 milyar metreküplük bir plato grafiği çizen üretimi varsaymak anlamına geliyor."
Raporda Azerbaycan"da şu anda işletilen doğal gaz rezervlerinin 2030"a kadar verimliliğini koruyacağı bu tarihten sonra yeni ve yüksek basınçlı rezervlerle Şah Deniz"in, Azerbaycan açısından merkezi önemini koruyacağı kaydedildi.
-ŞAH DENİZ FAZ 2"NİN GECİKMESİ SAYDAMLIĞIN ÖNEMİNİ ORTAYA KOYDU-
Yeni kaynakların bulunduğu Şah Deniz Faz 2 doğal gaz üretim sahasındaki gecikmenin Hazar doğal gaz potansiyelinin hayata geçirilmesinde saydam iletim anlaşmalarının ne denli önemli olduğunu gösterdiği belirtilen raporda, "Bu tip anlaşmalar gerçekleştikçe Azerbaycan doğal gazı, Hazar bölgesi ve Orta Doğu"dan katılacak diğer potansiyel kaynaklarla birlikte, önümüzdeki birkaç yılda Güney Avrupa"ya gaz arzı için yeni bir güney koridoru açmaya başlayacak. Yılda 3 milyar metrekübü aştığı varsayılan Rusya ve güney sınırındaki İran"a arz edilen küçük miktar hariç, Azerbaycan"dan ihraç edilecek tüm doğal gazın Gürcistan, Türkiye ve Güneydoğu Avrupa"daki piyasalara bu koridor boyunca iletileceğini varsayıyoruz" denildi. Raporda yer alan diğer saptamalardan bazıları da şöyle:
"-Hazar ve Orta Doğu"daki başka yerlerde alternatif doğal gaz arzı sağlanması ve zamanlamasına ilişkin belirsizlikler karşısında, Şah Deniz Faz 2"den sağlanacak üretim; (en az yılda 8.5 milyar metre küp ya da eğer Türkiye tahsisatını re-export etmeyi tercih ederse yılda 14.5 milyar metreküp) her üç ana boru hattı projesinin her biri için acil umut olması açısından kritik durumda.
-Artan talep karşısında Türkiye"deki doğal gaz ağı, Hazar ve Orta Doğu"dan gelen transit akış kapasitesinde bir kısıtlama ortaya çıkmazsa önemli yatırım gerektirecek.
-Güney Kafkas Boru Hattı: Hat Bakü"den çıkan gazı Gürcistan"dan Türkiye sınırına götürerek, Türkiye"nin doğusunda bir gaz merkezi olan Erzurum"da BOTAŞ"ın işlettiği boru hattı ağını besliyor. Kapasitesi yılda 8 milyar metrekübün altında. Yılda 20 milyar metrekübe çıkarılması Faz 2 ile senkronize bir projeyle 2016 sonlarında başlayacak. Azerbaycan"dan batıya Şah Deniz Faz 2 ötesinde herhangi bir ek doğal gaz ihracatı ya da Türkmenistan gazının transit geçişi yılda 20 milyar metreküp ötesinde bir yeni kapasite-;olasılıkla da Türkiye"ye yönelen şimdiki hattın yanı başında bir başka boru hattı- gerektirecek. İran"ın iç üretim-tüketimi dengeli, Türkmenistan"dan doğalgaz ithalatı, kabaca İran"dan Türkiye"ye gaz ihracatına eşit bir serbestleştirme etkisine sahip. İran"ın Türkmenistan"dan doğal gaz ithalatı ve Türkiye"ye doğal gaz ihracatı arasındaki bağlantı 2007 Aralık ayında vurgulandığı gibi, Türkmenistan arzında bir kesinti ortaya çıktığında -;fiyatlamada anlaşmazlık ya da aşırı soğuk hava nedeniyle olabilir- İran"dan Türkiye"ye doğal gaz akışında kesilme anlamına geldi.
-TÜRKİYE VE İRAN"I BAĞLAYACAK YENİ BORU HATTI-
-Güney gaz koridoru üzerinden Avrupa"ya: Trans-Hazar gaz iletimi -; Türkmenistan"dan doğal gaz arzının Avrupa"ya güney koridoru üzerinden nakledilebilmesi çok tartışıldı, fakat hala çözülmesi gereken çok güçlük var. Türkmenistan"ın Hazar Denizi"nden çıkaracağı yıllık 10 milyar metreküplük doğalgazın piyasalara nasıl yöneleceği şu an için açık değil. Önerilen Hazar-Rusya Kıyı Boru Hattı inşaatındaki gecikmelerin uzama olasılığı var ve bu Avrupa şirketleri için fırsatlar yaratıyor; RWE ve Avusturya"nın OMV"si bu açık deniz doğal gazıyla, Nabucco boru hattı projesi için gazın ek arz güvencesine alınması anlamında ilgililer.
Ana engel bu gazı Hazar Denizi üzerinden ya da çevresinden batıya nakledecek ihracat altyapısı eksikliği. Değişik çözümler arasında kıyıdan kıyıya deniz altı boru hattı inşaası, ya da alternatif olarak Azeri açık deniz platformlarını açık denizdeki Türkmen üretim platformlarına bağlayacak bir enterkonektör inşaası var. Böyle bir hat sadece 60 kilometrelik deniz altı boru hattı gerektiriyor. Bu boru hattı düşüncelerinin fizibiletisine ilişkin değişik görüşler var, çünkü İran ve Rusya"nın karşı çıkması bekleniyor. Kesin olan, bu tip bir boru hattının en azından Türkmenistan ve Azerbaycan"ın desteğini gerektirmesi. İki ülke şimdiye kadar deniz sınırları üzerinde uzlaşmış değil. İkinci seçenek ise, doğal gazı Hazar boyunca tankerle sıkıştırılmış olarak ihraç etmek ancak bu da teknik olarak kanıtlanmadı. Sonuncu seçenek İran"a ihracatın artırılması olasılığı, bu yolla İran"ın Türkiye"ye gaz ihracatını artırma izni verilecek ya da alternatif olarak Hazar Denizi"nin güneyi çevresi ve İran üzerinden yeni bir boru hattının inşaası; İran üzerinden rota potansiyel rekabetçi maliyete sahip ancak şu anda siyasi kaygılar nedeniyle dışarıda tutuluyor.
-Bu güçlüklere karşın Türkmenistan"ın başka çok az ihracat seçeneklerine sahip olmasında dolayı, 10 milyar metreküp Türkmen açık deniz gazı, kadar şu ya da bu yolla Türkiye"ye ve/veya Avrupa"ya ihraç edilir kılınacak. Bu sevkiyatın 2010"ların ikinci yarısında başlayacağını varsayıyoruz."
-TÜRKİYE"DE HİDROENERJİ ARTIYOR-
Rapora göre özellikle Kanada, AB ülkeleri ve Türkiye"de olmak üzere OECD ülkelerinde gelişme sürse de hidroenerjide en büyük artış OECD üyesi olmayan ülkelerde görülüyor.
Isı üretimi için jeotermal enerjiden özellikle binaların ısıtılmasında yararlanılıyor. Küresel jeotermal ısı kullanımının 2008"deki 5 Mtoe"den (milyon ton petrol eşdeğeri) miktarından, 2035"te 25 Mtoe"ye yükseleceği tahmin ediliyor. En büyük artış OECD ülkelerinde, özellikle ABD ve Avrupa"daki belli OECD ülkelerinde (örneğin Türkiye, İzlanda, İsviçre) meydana ge