Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, 2011'de yapılacak seçim sonucunda üst üste üçüncü defa iktidara geleceklerini, hedeflerinin ise 4. kez de iktidara gelerek iktidara gelme rekoru kıracaklarını söyledi.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, 2011'de yapılacak seçim sonucunda üst üste üçüncü defa iktidara geleceklerini, hedeflerinin ise 4'üncü kez de iktidara gelerek, ''siyasi istikrarla ve iktidara gelmekle ilgili rekor'u kırmak'' olduğunu söyledi.
Bakan Ergün, Bakanlıkta düzenlediği kahvaltılı toplantıda, Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) üyeleriyle bir araya geldi.
Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ergün, ''açıklamalarınızdan 3. kez iktidara geleceğinizi düşündüğünüzü anlıyoruz. Eğer gelirseniz AK Parti açısından bu dönem nasıl bir dönem olmalı?'' şeklindeki soruya karşılık verirken, nasıl bir dönem olması gerektiğinin seçim beyannamelerinde görüleceğini, beyannamelerle ilgili çalışmaların sürdüğünü ifade etti.
Türkiye gibi ülkeler, eğer ''2023'' gibi önemli tarihte, önemli bir vizyona sahiplerse, hedefler koymuşlarsa, bunun için vazgeçilmez zeminin siyasi istikrarın korunması olduğunu belirten Ergün, siyasi ve ekonomik istikrar ile güven ortamının bugün itibariyle AK Parti ile gerçekleştiğini dile getirdi.
Toplumdaki hassasiyetin bunun üzerine inşa edilmesi gerektiğini ifade eden Bakan Ergün, bugün AK Partiyle inşa edilen, korunan siyasi ve ekonomik istikrarın yarın başka partilerle de korunabileceğini, ancak parti olarak hedeflerinin 3 dönem, hatta 4. bir dönem daha iktidara gelmek olduğunu söyledi.
Türkiye'de çok partili dönemde Demokrat Parti'nin 3 kez üst üste iktidara geldiğini hatırlatan Ergün, ''Biz bu seçimde 3. defa üst üste iktidara geleceğiz, onu görüyoruz. Bütün Türk kamuoyu, dünya kamuoyu, siyasi aktörler de bu sonucu satın almış bulunuyorlar. Bizim hedeflerimizden birisi de 4. defa iktidara gelmek, siyasi istikrarla ve iktidara gelmekle ilgili rekoru da kırmak'' dedi.
Bunun mümkün olduğunu, dünyada da pek çok örneklerinin bulunduğunu belirten Ergün, ''Türkiye siyasetinde 2011 seçimleri bir siyasi partinin 3. defa iktidara geldiğini ve siyasi istikrarın bu kanalla korunduğunu bize gösterecek'' diye konuştu.
''OY ORANI YÜZDE 45-50 BANDINDA OLUR''
Bakan Ergün, seçimlerde oransal olarak ne kadar oy almayı beklediklerinin sorulması üzerine de, yaptırdıkları araştırmaların yüzde 45'in üzerinde bir oyla yeniden iktidara geleceklerini gösterdiğini söyledi.
Nihat Ergün, AK Parti'nin sürekli kamuoyu araştırmalarıyla halkın nabzını tuttuğunu, hatta parti kurulmadan önce de ülkede böyle bir partiye ihtiyaç olup olmadığına, halkın desteğinin alınıp alınamayacağına ilişkin 100 bin denekli bir araştırma yaptırdıklarını ve partinin bu araştırmada toplumdan alınan mesajla kurulduğunu ifade etti.
2 ayda bir yaptırdıkları gündem araştırmalarıyla toplumun kendilerine verdiği mesajları okumaya çalıştıklarını anlatan Ergün, ''Mesela; toplum bize siyaseten destek verdiği halde bazen ekonomik politikalarımızı, bazen dış politikamızı, bazen sosyal politikalarımızı acımasızca eleştiriyor. O zaman da (demek ki şu politikada topluma konuyu ya doğru anlatamadık ya da hakikaten yanlış var biz göremedik diyoruz) kendimizi çek ediyoruz'' dedi.
Ergün, bugün itibariyle yapılmış araştırmaların AK Parti'nin yüzde 45'in üzerinde bir oyla yeniden iktidara geleceğini gösterdiğini bildirdi.
Seçimlerin yapılacağı 2011 Haziran ayına kadar çok fazla bir şeyin değişmeyeceğini, oy oranlarının yüzde 45-50 arasında bir banda oturacağını ifade eden Sanayi ve Ticaret Bakanı Ergün, Türkiye'de ve dünyada büyük kırılmalar yaşanmadığı sürece bu tablonun değişmeyeceğini söyledi.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Merkez Bankasının son dönemde iç talebi daraltmaya yönelik aldığı tedbirlerin olası etkilerini değerlendirirken, bu önlemlerin yatırım ve üretim üzerinde olumsuz etkilerinin olmayacağını, bu tedbirlerle hem iç pazarların hem de finans sektörünün daha sağlıklı bir şekilde büyüyeceğini söyledi.
Bakan Ergün, bakanlıkta düzenlenen kahvaltılı toplantıda, Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) üyeleriyle bir araya geldi. Buradaki konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ergün, Merkez Bankasının son dönemde iç talebi daraltmaya yönelik olarak aldığı tedbirlerin yatırım ve üretim üzerindeki etkilerinin ne olacağının sorulması üzerine, ''Merkez Bankasının almış olduğu önlemlerin yatırım ve üretim üzerinde olumsuz etkisi olmaz'' dedi.
Bu tedbirlerin hem iç tüketimdeki düzenli artışın hem de dış pazarlara yönelik düzenli bir artışın sürmesi için işe yarayacağını anlatan Ergün, bu tedbirlerin ''iç tüketimi de regüle eden, yatırımları ve ihracatı da dikkate alan bir yaklaşım'' içinde hazırlandığını bildirdi.
Ergün, 2011 yılında hem iç pazarların daha sağlıklı bir şekilde gelişeceğini hem finans sektörünün daha sağlıklı bir şekilde büyümesini devam ettireceğini hem de Türkiye'nin dış pazarlara açılımı konusunda önemli hamleleri olacağını belirterek, söz konusu tedbirlerin bütün bunların sağlanmasına yardımcı olacağını kaydetti.
Ergün, akaryakıt fiyatlarının yüksekliğine işaret edilerek, bu konuda birşey yapılıp yapılmayacağının sorulması üzerine de, ekonomide sıkışık bir tablo ortaya çıktığında toplanıp birtakım yeni tedbirler aldıklarını söyledi.
Bu tedbirlere örnek olarak; piyasaların krizin etkilerini hissetmeye başladığı dönemde otomotivde, beyaz eşyada ve mobilyada yaptıklarını, vergi indirimlerini ve istihdama ilişkin olarak aldıkları önlemleri hatırlatan Ergün, ''Yarın, öbür gün akaryakıt fiyatlarının ekonomi üzerinde olumsuz etkileri olacağını görürsek ve düşünürsek bir araya geliriz, konuyu değerlendiririz ama bugün itibariyle böyle bir tablo yok, böyle birşey konuşulmuş da değil'' dedi.
ENERJİDE 1 MİLYAR DOLARIN ÜZERİNDE YATIRIM GELİYOR
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ergün, Çin'den bazı otomotiv üreticilerinin, bir süredir Türkiye'de yatırım yapmak istedikleri hatırlatılarak, 2011 yılında bu yatırımların hayata geçirilip geçirilmeyeceğinin sorulması üzerine de şunları kaydetti:
''Pek çok alanda yatırım planı var. Otomobil yatırımları için de plan yapanlar var. O planların önemli bir bölümünün 2011 yılı içinde gerçekleşeceğini düşünüyorum. Hele 2011'in ikinci yarısından sonra bu yatırımlar daha da artacaktır.
Nihayetinde seçim atmosferinde bazı yatırımlarI, seçim sonrasına bırakabilir yatırımcılar. Çinliler sadece otomobil de düşünmüyorlar başka alanlarda da yatırımlar var. Mesela; ABD'den, Kore'den değişik sektörlerde yatırım yapmayı düşünenler var.
Enerji sektöründe bir yatırım var. 1 milyar doların üzerinde bu yatırım. Adamlar son hesaplarını yapıyorlar. Paslanmaz çelikle alakalı 300 milyon doları aşkın bir yatırımı başlatacak bir firma var. Yine 1 milimlik 1,5 milimlik ince saçlarla ilgili bir teknolojik yatırımı planlayan, 500 milyon doların üzerinde bir yatırımla yeni bir teknolojiyi getirmeye çalışan bir firma var. Sadece 2 gün içinde konuştuğumuz firmalar bunlar. Bunun gibi 2011 yılında çok sayıda yerli ve yabancı yatırımcının yatırımlarını hızlandıracağını düşünüyorum.''
Bakan Ergün, bir gazetecinin, kamuda yerli malının kullanımının teşviki kapsamında belediyelere özel bir uyarısının olup olmayacağını ilişkin sorusuna da, Belediyelerin de nihayetinde kamu kurumu olduklarını, kamu kaynağı kullandıklarını, aynı zamanda da tüketici olduklarını söyledi.
Belediyelerin tükettikleri ürünlerin, yatırım yaparken kullandıkları ürünlerin Türkiye'de üretilen ürünler olmasına dikkat etmeleri gerektiğini vurgulayan Ergün, ''Bu dikkatsizlikleri zaman zaman biz de görüyoruz.
Mesela bir belediyenin sınırları içinde dünyanın 50 ülkesine ihraç edilen iş makinesi üretimi yapılıyor ama daha o belediye kendi sınırları içinde üretilen ve dünyanın 50 ülkesine ihraç edilen bu iş makinelerinden 1 tane almamış, ithal iş makineleri alıyor...
Otobüs fabrikası var belediye sınırları içinde ve dünyanın birçok ülkesine otobüs ihraç ediyor, yine o belediye de bir tane otobüs alıp da servise koymuş değil. Böyle şey olur mu?''
Bunların herkes tarafından eleştirilmesi gerektiğini belirten Ergün, gazetecilere de ''Türkiye'de eleştirilecek o kadar şey var ki bazen siz onları görmüyorsunuz başka lüzumsuz işleri görüyorsunuz. Bunları çıkartın meydana hep beraber eleştirelim ve desinler ki (yanlış yaptık düzeltelim)'' diye konuştu.
REFERANDUM-SEÇİM BAĞLANTISI
Bakan Ergün, bir gazetecinin ''Daha önce (referandum sonuçlarını seçim sonuçlarıyla bağdaştırmayacağınızı) söylemiştiniz ama bugün görüyoruz ki bunu bir siyasi sonuç olarak görmüşsünüz'' şeklindeki yorumuna cevaben de, sözlerinin arkasında olduğunu, referandum sonuçlarını siyasi açıdan yüzde 58'lik oy oranı olarak yorumlamadıklarını, ''başka siyasi partilerin Türkiye'deki değişime destek veren seçmenleri bulunduğu, ülkenin reformlara, yeniliklere destek veren bir zeminde ilerlediği'' şeklinde değerlendirdiklerini vurguladı.
Ergün, bir başka soru üzerine, KOSGEB desteklerinden yararlanma sonuçlarını içeren bir çalışma yaptıklarını ve şu anda bununla ilgili raporun yazılmakta olduğunu söyledi.
Tekno Girişim Sermayesi kullanan girişimcilerin ürünlerini nasıl ticarileştirdiklerine ilişkin bir soruyu da Ergün, ''Bu 180 teknogirişimciyi Çırağan Otelinde Türkiye'nin ilk 500'ündeki bazı firmalarla buluşturduk. Onların projelerini bunlara tanıttık. Bir kısmı kontak kurdular, şimdi birlikte iş yapanlar var ama onun dışında değişik atmosferlerde başka firmalarda da bir araya gelenler var'' dedi.
Teknogirişimcilerden bazılarını uluslararası piyasalara açmak için Silikon Vadisi'ne göndermeyi planladıklarını da bildiren Ergün, bu teknogirişimcilerin 3 ay boyunca vadide kalacaklarını hem projelerini, yazılımlarını geliştireceklerini hem de projelerini Silikon Vadisi'ndeki panellerde, birtakım platformlarda dünya piyasalarındaki büyük firmalara tanıtacaklarını söyledi.
''DIŞ POLİTİKA YÜKÜ''
Sanayi ve Ticaret Bakanı, Ergenekon davası, terör olayları ve Türkiye'nin uluslararası ilişkilerinin ekonomiye yansımalarına dikkat çekilerek, 2011'de ülkede siyasi ve ekonomik istikrara yansıyacak gelişmeler olup olmadığının sorulması üzerine de şunları söyledi:
''2011 yılında Türkiye'de siyasi istikrarı ve ekonomik istikrarı tehdit edecek bir siyasi ve ekonomik gelişme bugün itibariyle görünmüyor. Yaşanan terör olayları hepimizin canını sıkıyor ama bunların en önemli etkisi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki yatırımların önüne geçiyor olmasıdır. Türkiye terör meselesini bertaraf ettiğinde Güney Doğu ve Doğu Anadolu büyük bir sıçrama yapacak potansiyele sahiptir. Bu potansiyeli harekete geçirmemizde en büyük zorluk terör olaylarının ortaya çıkardığı zorluktur.
2011 yılında inanıyorum ki Türkiye'nin demokratikleşmesi, hukuk devleti, özgürlükler alanında atmış olacağı adımlar, Türkiye'de her türlü konunun rahatça konuşulabileceği demokratik bir zeminin bulunması, bu meseleleri bertaraf etmemizi kolaylaştıracak.
Dış politika konusunda ise Türkiye hem AB sürecini devam ettiriyor hem de komşularıyla ilişkilerini düzelten dış politikasını sürdürüyor. İsrail ile olan ilişkilerdeki birtakım sorunların Türkiye'nin diğer dış politika konularına veya ekonomik ilişkilerine olumsuz etki yapacağını düşünmüyorum.
O konu Türkiye'nin çok haklı olduğu bir konu ve haklılığını da dünyanın her yerinde rahatlıkla anlatabildiği bir konudur. Kıbrıs konusu da böyleydi.
Çok uzun yıllar Kıbrıs konusu her yerde Türkiye'nin karşısına çıkan bir yük olarak üzerimizde taşımak zorunda olduğumuz bir konuydu ama 2004 yılındaki referandumdan bu yana Türkiye Kıbrıs konusunda çok haklı bir pozisyona geçmiştir.
Hem Avrupa'da hem dünyanın başka yerlerinde Kıbrıs konusu gündeme geldiğinde Türkiye ne kadar haklı olduğunu ortaya koyabilmektedir.
Onlar artık üzerimizdeki dış politika yükü olarak veya karşımıza ekonomik bir engel olarak çıkma özelliğini büyük ölçüde kaybetmiş olan konulardan. Hem içerdeki hem dışardaki siyasi gelişmelerin, Türkiye ekonomisinde olumsuz etkiler meydana getirecek bir nitelik taşımadığını söyleyebilirim.''
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Türkiye'de üretilen ürünlerin kullanılmasını teşvik etmek amacıyla Kamu İhale Kanunu'nda, ilgili kurumlarla üzerinde mutabakat sağladıkları bir değişiklik taslağı hazırladıklarını belirterek, taslakta ''yerli istekli'' tanımını ''yerli ürün''e dönüştürdüklerini bildirdi.
Ergün, Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) üyeleriyle, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nda düzenlenen kahvaltılı toplantıda bir araya geldi. Ekonomiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Ergün, daha sonra soruları yanıtladı.
Kamuya taşıt alımında elektrikli otoların tercih edilmesiyle ilgili bir kararın bulunup bulunmadığının sorulması üzerine Bakan Ergün, elektrikli binek otomobil üretiminde Renault Fluence, ticari araçlarda ise Doblo'nun üretime başlayacağını hatırlatarak, kamunun kullandığı araçlarda elektrikli araçların kullanılması konusunda bakanlık olarak bir başlangıç yapacaklarını bildirdi. 2011 yılı içerisinde merkez ve il müdürlüklerinde kullanılmak üzere 100'e yakın araç satın alacaklarını belirten Ergün, bunlardan yaklaşık 10 tanesinin elektrikli araçlardan oluşacağını ve böylece kamuda elektrikli araç kullanımını başlatmış olacaklarını söyledi.
Kamu alımlarında Türkiye'de üretilen ürünlere öncelik verilmesinin önemine değinen Bakan Ergün, buna ilişkin iki başbakanlık genelgesi bulunduğunu hatırlattı. Kendilerinin de müsteşarlık bünyesinde, içerisinde diğer bakanlıkların yetkililerinin de bulunduğu bir birim oluşturduklarını ve kamu alımlarında Türkiye'de üretilen ürünlerin tercih edilmesini takip ettiklerini belirten Ergün, 2011'de bu takibi daha da sıkılaştıracaklarını bildirdi.
Kamu İhale Kanunu'nda yerli üreticiye yüzde 15 fiyat avantajı sağlanmış olmasının yerli istekliliğini artırmaya yetmediğine işaret eden Ergün, hazırlanan şartnameler nedeniyle kamu işi yapan yerli isteklilerin bile ithal ürün kullanmaya adeta yönlendirildiğini anlattı.
Neredeyse adrese teslim şartnameler hazırlandığını ifade eden Ergün, bu durumu eleştirdi.
Kamu alımlarında Türkiye'de üretilen ürünlerin tercih edilmesini sağlamak amacıyla Kamu İhale Kanunu'yla ilgili bir değişiklik taslağı hazırladıklarını belirten Ergün, değişikliğe ilişkin şu bilgileri verdi:
''Bu konuda değişiklik teklifimizi de hazırladık. Onu da İnşallah gerçekleştirirsek 'yerli istekliyi', 'yerli ürün' şekline dönüştürüyoruz.
Çünkü yerli istekli dediğimiz zaman, ismi Ayşe, Fatma, Ali, Veli olursa yerli istekli oluyor. İyi de bizim amacımız Türkiye'de üretilen ürünlerin kullanılmasını teşvik etmek.
İşi Ali'nin, Veli'nin yapmasını teşvik etmek değil. Hizmet sektöründe de bu olabilir. Ama mal alımında yerli ürün şeklinde, Türkiye'de üretilen ürün şeklinde ortaya çıkması lazım.
Şimdi Kamu İhale Kanunu'ndaki değişiklikle ilgili Kamu İhale Kurumu'yla da diğer kurumlarla da mutabık kaldık. Yapılacak değişiklikle kamunun alımlarında Türkiye'de üretilen ürünlerin alınması önemli.
Burada Türkiye'de üretilmiş ürün olması önemli. Kim olduğu önemli değil. Yabancı sermaye, yerli sermaye diye bir ayrım yapmıyoruz. Türkiye'de üretilen, katma değeri burada ortaya çıkan ürünlerin kullanımından bahsediyoruz.''
BİLİŞİM VADİSİ MUALLİMKÖY'DE KURULUYOR
Bakan Ergün, Bilişim Vadisi'nin nereye kurulacağına ilişkin kamuoyunda tartışmalar bulunduğunun hatırlatılması üzerine, Bilişim Vadisinin başlangıç noktasının Marmara Bölgesi olması gerektiğini söyledi.
Bilişim Vadisi konusunda atılacak ikinci adımın İç Anadolu Bölgesi, üçüncü adımın da Ege bölgesinde olması gerektiğini belirten Ergün, bunların birbirini takip eden adımlar olacağını söyledi.
Marmara Bölgesinin, İstanbul, Tekirdağ, Kocaeli, Sakarya, Yalova, Bursa olarak bir bütün halinde bakıldığında, bilişim sektörünün en yoğun kullanıldığı bölge olduğunu anlatan Ergün, Bilişim Vadisi'nin Muallimköy'de, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü'ne tahsis edilmiş olan 4 bin dönümlük bir alanda kurulacağını ve bu alanın yüksek teknoloji için tahsis edildiğini bildirdi.
Belirlenen yerin, denize kıyısı olan, tren hatlarının geçtiği, yakınında iki havaalanı bulunan stratejik bir yer olduğunu vurgulayan Bakan Ergün, İç Anadolu Bölgesi'nde kurulacak bilişim vadisinin merkezinin Ankara, Ege Bölgesi'ninkinin de büyük ihtimalle İzmir civarında olacağını bildirdi.
Bir gazetecinin, kendisinin Kocaelili olmasının yer belirlenmesinde rol oynayıp oynamadığını sorması üzerine Ergün, bunların ''spekülasyon'' olduğunu söyledi.
Bakan Ergün, Muallimköy'de kurulacak Bilişim Vadisi'nin altyapısını 2011'de tamamlayacaklarını belirterek, ''Zaten kuruluş çalışmaları, protokolleri yapıldı.
Şimdi teknik planlarını arkadaşlar hazırlıyorlar. 2011 yılında altyapısını hazırlayıp bilişim firmalarından bir kısmının orada başlamasını temin ederiz.
Zaten öbürleriyle ilgili Ankara ve İzmir'le ilgili olarak da diğer teknik çalışmaları da bu arada sürdüreceğiz'' diye konuştu.
KARANLIĞA SÖVMEK
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, 2010 yılı içerisinde herhangi bir sektör için endişeye kapılıp kapılmadığının sorulması üzerine de, böyle bir endişeye kapıldığı bir alan ve sektör olmadığını söyledi.
Sektörlerin sorunlarını bildiklerini ve bu sorunların kendisini büyük bir endişeye sevk edecek sorunlar olmadığını ifade eden Ergün, bu sorunların bir kısmının doğal süreç içerisinde yaşanan ve çözümleri olan sorunlardan oluştuğunu anlattı.
Sektörlerin zaten bir değişim ve dönüşümden geçtiğini de gördüğünü belirten Ergün, kendisinin genel olarak iyimser bir yaklaşıma sahip olduğunu, çünkü ekonomide kötümserliğin kimseye fayda sağlamayacağını söyledi.
İyimserliğin ise kişiyi gerçekçilikten koparmaması gerektiğine vurgu yapan Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ama bazı şeyler, bazı olumsuzluklar var diye o olumsuzlukları ilerdeki ışığın üstünü örtmek için kullanamayız. Işıktır bize yol gösterecek olan.
Hep ışığı aramamız lazım bizim. Yani bir flu ortam varsa, karanlık ortam varsa oradan çıkış yolu arayan bir performans içinde olmamız lazım hep beraber.
Ve ışığı aramamız lazım. Çoğu kişiler ışığı aramak yerine karanlığa sövmeyi tercih ettiler. Bunu gördük. Biz karanlığa sövmeyi değil, bir mum, ışık aradık. Bulamazsak kendimiz bir mum yaktık.
Hadi bunun peşinden gidelim dedik. Yolumuzu aradık yani. Yoksa ekonomide karamsarlık pompalayanların sözlerine biz baksaydık, sanayici baksaydı, tüccar baksaydı, KOBİ'ler baksaydı bugün hiçbir mesafe almamız mümkün olmazdı.
Şöyle diyelim; ekonomide gerçekçi iyimser olmanın faydası var. Hep öyle olmaya çalıştık.''