IMF'ye demokrasi getirdik sıra BM'de!   Konuyu açan: alptraum   İlk Mesaj: 12-28-2010 (19:23)   Son Mesaj: 12-28-2010 (19:23)    Cevap: 0    Gösterim: 473  

    12-28-2010

    IMF'ye demokrasi getirdik sıra BM'de!

    IMF'ye demokrasi getirdik sıra BM'de!


    Bakan Ali Babacan, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu 2010 olağan genel kurulunda yaptığı konuşmada IMF yönetim kurulunda 5 tane tahsisli koltuğu seçimli hale getirdiklerini söyledi bunu BM'de gerçekleştirmek istedikleri söyledi.

    Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, IMF yönetim kurulunda 5 tane tahsisli koltuk varken son G20 toplantısında alınan kararla artık herkesin seçimle bu koltuklara oturmaya başladığını belirterek, ''Bunu BM Güvenlik Konseyinde de görmek istiyoruz. Bu konuda bundan sonraki dönemde artan çabalarımız olacak'' dedi.
    Babacan, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) 2010 yılı olağan genel kurulunda yaptığı konuşmada, DEİK'in, işadamlarının yurt dışı faaliyetlerine ve dış politika uygulamalarına yoğun destek verdiğini belirterek, bu vesileyle DEİK yönetimine, üyelerine ve tüm katkı verenlere, Türk özel sektörünün gelişimine sağladıkları katkı ve dış politikaya verdikleri destekten ötürü teşekkürlerini iletti.

    Türkiye'nin Avrupa, Asya, Afrika, Karadeniz, Orta Doğu, Kafkaslar ve genel olarak bütün dünyadaki ilişkilerini geliştirme konusunda attığı adımlara ilişkin bilgi veren Babacan, ''Dünyanın neresinde ne olursa olsun, artık 'Orası çok uzak, biz o işlere girmeyiz, anlamayız, bizim işimiz değil' demiyoruz. Hep belli temel ilkelerle hareket ediyoruz.

    Siyasi alanda hep daha fazla diyalog, güven oluşturma, işbirliği diyoruz. Ekonomik alanda daha adil ve kapsayıcı bir finans sektöründen yanayız.

    Malların, insanların, hizmetlerin, sermayenin engelsiz bir şekilde hareket edebildiği bir dünyadan yanayız. Kültürel alanda kucaklayan, farklılıkları zenginlik bilen bir anlayışa sahibiz'' diye konuştuk.

    Türkiye'nin artık sadece olup bitene tepki veren bir ülke olmadığını, olayların önüne geçen, proaktif şekilde, krizler daha gündeme gelmeden çözüm üretmeye çalışan bir ülke haline geldiğini söyleyen Babacan, Türkiye'nin son 2 yıldır Birleşmiş Milletler (BM) güvenlik konseyi üyesi olarak da çok başarılı bir sınav verdiğini kaydetti.

    Türkiye'nin bölgesel politikalarda da belli ilkelerle hareket ettiğini ifade eden Babacan, bu ilkeleri tüm ülkelerin, halkların ve bireylerin güvenlik içinde yaşamaları çerçevesinde herkes için güvenlik, sorun ve ihtilafların siyasi diyalogla, diplomasıyla çözülmesi, ülkeler arasında karşılıklı ekonomik bağımlılıklar oluşturmak ve kültürlere, farklılıklara saygı olarak sıraladı.

    Bu temel ilkeleri tavizsiz şekilde uyguladıklarını ve güzel sonuçlar aldıklarını belirten Babacan, Yunanistan, Suriye, Irak'la bu kapsamda yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseyleri kurulduğunu, Türkiye, Suriye, Lübnan Ürdün arasında dörtlü işbirliği konseyi oluşturulduğunu anlattı.

    Babacan, TİKA'nın yurt dışı etkinliğini giderek artırdığını, şu anda 37'si Afrika'da olmak üzere 100'ün üzerinde ülkede proje geliştirildiğini kaydederek, ''Geçen yıl Türkiye'nin dış yardım rakamı 1,5 milyar dolara ulaştı. Bunların yarısı kamu, yarısı özel sektör tarafından gerçekleştirildi. Yardım alan bir ülkeden, yardım eden, destek veren ülke konumuna geçtik'' diye konuştu.

    Türkiye'nin G20 etkin üyelerinden bir tanesi haline geldiğini vurgulayan Babacan, ''Hele G20 masasına oturduğumuzda birkaçı hariç hemen hemen tümünün ciddi ekonomik sorunlarla uğraştığı böyle bir dönemde başarılı olmuş, ekonomisi dimdik ayakta bir ülke olarak etkinliğimiz çok daha artmış durumda. Biz bir şey söylediğimizde dikkatle izleniyor. Finansal İstikrar Kurulunun bu dönemde ilk defa üyesi olduk'' ifadelerini kullandı.

    Türkiye'nin IMF ve Dünya Bankası'nda hissesinin ve oy oranının da arttığına işaret eden Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    ''Bakın IMF yönetim kurulunda 5 tane tahsisli koltuk vardı. Niye? İkinci Dünya Savaşı sonrasında belli bir ekonomik güce sahip ülkeler, o zaman almışlar o koltukları. Son G20 toplantısında bir karar aldık ve artık herkes seçimle oturuyor.

    Bunu BM güvenlik konseyinde de görmek istiyoruz. Orada da İkinci Dünya Savaşının galibi 5 ülkenin sabit koltuğu var. Böyle bir yapının dünya kamuoyu önünde ne kadar muteber olduğu, ne kadar temsil gücünün olduğu hep tartışmalıdır.

    Ne kadar meşruiyeti olduğu da tartışmalıdır. Bunun içindir ki Güvenlik Konseyi kararları belli bir marjla ele alınır.

    Bunun da aynı uluslararası finans kuruluşlarında olduğu gibi belli bir süre içinde değişmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz ve bu konuda bundan sonraki dönemde artan çabalarımız olacak.''

    Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ''Çok şükür 2011 bütçemiz hem mali disiplini koruyan ama öte yandan da gelir ve gider dengesini dikkatli bir şekilde kurulduğu bir bütçe... Ölçüsüz bir adım asla yok'' dedi.

    Babacan, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu'nun (DEİK) Olağan Genel Kurulu'nda, küresel ekonominin enteresan bir dönemden geçtiğini hatırlatarak, dana önce görülmemiş problemlerle karşı karşıya olunduğunu söyledi.

    Krizin 2010 yılıyla birlikle yeni bir safhaya geçtiğini, bu dönemde artık ülkelerin kredibilitelerinin sorgulandığını anlatan Babacan, bu ülkelerin çok çok yüksek risk primleri ödediğini anımsattı.

    Gelişmiş pek çok ülkede kamu borcu, bütçe açığı sorunu bulunduğunu belirten Babacan, bunun ne zaman, nasıl kapatılacağıyla ilgili de bir plan program olmadığını hatırlattı.

    Bu ülkelerin pek çoğunda işsizliğin yüksek olduğunu ve yükselmeye de devam ettiğini anımsatan Babacan, pek çok Avrupa ülkesinde yönetim zafiyeti bulunduğunu söyledi.

    Zor kararlar gerektirdiğinde, adım atılabileceği konusunda ciddi şüpheler bulunduğunu ifade eden Babacan, hükümetler üzerlerine düşeni yapamadıklarında bu defa çok daha hızlı çalışan mekanizma olan para basmayı devreye aldıklarını anlattı.

    Babacan, ABD ve Avrupa Merkez Bankasının para basmak için kimseden izin almasına gerek bulunduğunu hatırlattı. Babacan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    ''Şimdi bu nereye götürecek dünyayı? 2011 yılında da en çok tartışılan konulardan bir tanesi bu olacak. ABD Merkez Bankası'nın son 600 milyar dolarlık ikinci miktarsal genişleme diye duyurduğu rakamın orada duracağı da şüpheli. Bu daha da artabilir.

    Avrupa Merkez Bankası'nın yaptığı operasyonlar tamamen örtülü, şeffaflık yok. Sallantıda olan ülkelerin kamu kağıtlarını gidiyor, kimliğini de belli etmeden piyasadan topluyor.

    Maalesef şu anda ABD ve Avrupa'da da durum budur. Dolayısıyla 2011 yılı bizim çok çok dikkatli gitmemiz gereken bir yıl. Finansal piyasalarla ilgili yeni problemler karşımıza çıkabilir.

    Ülkelerin kredibilitesiyle ilgili sorunlar büyüyebilir. Bütün bunların şöyle ya da böyle Türkiye'ye etkileri olabilir.''

    Türkiye'nin AB'ye ticarette ve finanstaki bağlılığını anımsatan Babacan, ''Dolayısıyla orada olabilecek problemlerin Türkiye üzerindeki etkisini nasıl en aza indirebiliriz, bugün nelere dikkat etmeliyiz ki olası sıkıntılar Türkiye'yi mümkün olduğunca az etkilesin... İşte bunun üzerinde yoğunlaşıyoruz ve son aylarda sıklaşan miktarda tedbirler alıyoruz'' dedi

    Ali Babacan, bugün Türkiye'nin, çok hızlı büyüdüğü, güvenin çok yüksek noktalarda olduğu dönemde tedbirler alması gerektiğinin önemine vurgu yaparak, ''Asla kısa vadeli bakmayacağız. Günü kurtarma politikalarına asla yer yok'' dedi.

    ''BÜTÇEDE ÖLÇÜSÜZ ADIM YOK''

    Babacan, pazar günü bütçe görüşmelerinin Mecliste tamamlandığını anımsatarak, bugün Avrupa'ya, ABD'ye bakıldığında bütçe görüşmelerinin büyük kavga ve gürültülerle yapıldığının görüldüğünü anlattı.

    Bu ülkelerde bütçe görüşmelerinde memur maaşlarının neden indirilmek zorunda kalındığının, emekli maaşlarının neden dondurulmak zorunda olunduğunun anlatıldığını söyleyen Babacan, ''Dolayısıyla bu ülkelerde bütçe görüşmeleri hararetli geçiyor'' dedi.

    Babacan, ''Çok şükür 2011 bütçemiz hem mali disiplini koruyan ama öte yandan da gelir ve gider dengesini dikkatli bir şekilde kuruldu bir bütçe. Ölçüsüz bir adım asla yok'' şeklinde konuştu.

    Güven olduktan sonra herşeyin kolay olacağına işaret eden Babacan, bugün bazı ekonomilere baktığını ve hayret ettiğini anlattı.

    Babacan, o ülkelerin vatandaşlarının para harcamasının ancak geleceğe güvenle bakmakla olabileceğinin altını çizdi. Sanayicilerin, işadamlarının geleceğe güveninin büyük önem taşıdığını vurgulayan Babacan, şöyle devam etti:

    ''Geleceğe güvenecek ki yatırım yapacak, yeni eleman alacak. Yarının ne olacağını belli olmadığı bir ülkede yatırım, istihdam mümkün değil. Kamu eliyle istihdam da, zaten çözülecek bir sorun değil. Bazıları öneriyor ya; 'Sen devletsin' diyor.

    'İşsizlik varsa daha işsizlik varsa daha çok adam al' diyor. İşte bu kafa zaten şu anda batma sıkıntısını yaşayan ülkelerde uygulanan politikalar...Biz 2009 yılından itibaren kendimize bir hedef belirledik ve üç yıllık programımızı açıkladık.

    Bunu dedikten sonra zaten finans sektörü reel sektör piyasalar kendi plan programlarını yapmaya başladılar. Bugün bankalar güvenmedikten sonra gelecekle ilgili korktuktan sonra kredi vermezler. Kimseye zorla kredi verdirtemezsin. Reel sektör güvenecek ki yatırım, istihdam olsun.

    Halkımız güvenecek ki rahat günlük alışverişlerini yapabilsinler. İşte bütün bu güven unsurlarına baktığımızda Türkiye şu anda hangi göstergeye bakarsanız bakın zirvede. Kendi geçmişi ile mukayese edildiğinde zirvede, Avrupa ile mukayese edildiğinde zirvede.''

    Babacan, tüketici güven endeksinin son iki yılın, üretici güven endeksinin ise son 4 yılın en yüksek noktasında olduğunu hatırlatarak, tüm Avrupa'da halkın geleceğe en güvenle baktığı ülkenin Türkiye olduğunu söyledi.

    Şu anda AB'ye üye 12 ülkenin riskinin Türkiye'den daha yüksek göründüğünü hatırlatan Babacan, ''10 yıllık İtalyan tarihi ile Türkiye tarihini yan yana koyun bugün İtalya Türkiye'den daha yüksek faiz ödüyor'' dedi.

    Güven bu noktada olunca, arkadan büyüme ve istihdam geldiğini geldiğine işaret eden Babacan, Türkiye'nin hem 2010'de hem de 2011'de tüm Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomisi olacağını hatırlattı.

    Babacan, dünya ekonomik düzeninin yeniden kurulacağı bir dönemde Türkiye'nin önünde önemli bir fırsat olduğunu ifade ederek, ''Eğer biz bu fırsatı akıllı bir şekilde kullanırsak 10 yıl sonrasının Türkiyesi inanın bugüne göre çok daha farklı olacak. Daha önümüzde kat edecek uzun bir yol var'' dedi.

    Babacan, serbest kur rejimi, yapısal reformlar, mali disiplin konularının temel taşlar olduğunu vurgulayarak, ''Bunların hangisini alttan çekerseniz, bu makroekonomik dengeyi, istikrarı korumak mümkün olmaz. Temel politikalardan asla taviz vermeyeceğiz'' dedi.

    Babacan, Türkiye'nin, sermayenin rahat hareket edebildiği bir ülke olmaya devam edeceğini, bunun yanında sermayenin daha kalıcı ve uzun vadeli olması için de çalışacaklarını, ancak Türkiye'yi dışa kapatıcı bir tutuma da asla girmeyeceklerini kaydetti. Ar-Ge ve yenilikçiliğin de önemine işaret eden Babacan, şöyle konuştu:

    ''Ar-Ge harcamamız 2009'da milli gelirimizin binde 8,5'una ulaştı. Bu, şu anda AB'ye üye 7-8 ülkeden daha yüksek bir oran ve buradaki hedefimiz, bu oranı ilk kademe yüzde 2'ye, 2023'te de yüzde 3'e ulaştırmak.

    Bunu yaptığımız zaman Türkiye'nin çehresi değişecek. Türkiye'nin istikrarı, cari dengesiyle ilgili yapısal sorunları önemli ölçüde arkamızda kalacak.''

    Türkiye'yi yatırımcı için daha kolay, iş yapılabilir bir ülke haline getirmenin önemine dikkati çeken Bakan Babacan, ''Bu hiç bitmeyecek bir çaba çünkü dünyada bu konuda yarış var.

    Geçtiğimiz birkaç yıl içinde gelişmekte olan ülkelerde ve gelişmiş ülkelerde reform ivmesinde ciddi bir hızlanma var, bu son krizin de etkisiyle.

    Bizde maalesef Meclisin kendi iç çalışmaları ve kendi iç prosedürleri sebebiyle bir yavaşlama meydana geldi. Önümüzdeki dönemde bunları aşmamız gerekiyor'' değerlendirmesinde bulundu.

    Babacan, önümüzdeki dönemin önemli gündem maddelerini ekonomide kayıtdışılığın azaltılması, enerji ve ulaştırmada arzu edilen altyapıya ulaşılması, çevreyle ilgili konular, kentsel altyapının iyileştirilmesi, bilgi ve iletişim teknolojilerinin yaygınlaştırılması, sanayi ve üretimde yüksek katma değerli üretim yapısına geçilmesi olarak sıraladı.

    Son 8 yılda Türkiye'nin önemli mesafe kaydettiğinin ancak bunun korunması ve daha da güçlendirilmesi gerektiğini söyleyen Babacan, Türkiye'nin büyümesinin özel sektör eliyle gerçekleştiğini vurguladı.

    Ali Babacan, bu yılın ilk 9 ayda özel sektör yatırım harcamasının 120 milyar lirayı aştığını, kamunun yatırım harcamasının ise bunun yaklaşık 5'te birini oluşturduğunu dile getirdi.

    ''FED'İN TEHLİKELİ POLİTİKALARIYLA İLGİLİ BUGÜNDEN ADIM ATACAĞIZ''

    Avrupa'da ve dünyada uygulanan politikalara da değinen Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    ''İnşallah bu sermaye hareketleri konusunda, FED ve Avrupa Merkez Bankası'nın uygulamakta olduğu son derece tehlikeli politikalarla ilgili de bugünden adımlar atacağız, bugünden farklı şeyler yapacağız ki sonuçta başarıya ulaşalım.

    Orada da moda akımlarına kapılmayacağız. Dünyada ne olup bitiyor iyi izleyeceğiz ama kendi doğru bildiğimiz politikalar çerçevesinde yürüyeceğiz.''

    Avrupa ülkelerinden başbakanlardan, ilgili bakanlardan o günü idare etmek üzere çok acemice açıklamalar gelebildiğini, uzun vadeli bakış ve vizyon eksikliği bulunduğunu kaydeden Babacan, ''Avrupa'daki gelişmeler bizi biraz kaygılandırıyor, ürkütüyor.

    Ama bunu söylerken de asla yeni bir dalga, yeni bir kriz geliyor anlamına da gelmiyor. Sadece riskler var, Farklı kötü senaryolar var. Bunlar olur da gerçekleşirse, biz bugünden ne yapmalıyız, onun derdindeyiz'' şeklinde konuştu.




    IMF'ye demokrasi getirdik sıra BM'de! Yorumları