Bu topraklarda ameliyat yaptırmayız   Konuyu açan: Dostane   İlk Mesaj: 12-26-2010 (22:37)   Son Mesaj: 12-26-2010 (22:37)    Cevap: 0    Gösterim: 543  

    12-26-2010

    Bu topraklarda ameliyat yaptırmayız

    Bu topraklarda ameliyat yaptırmayız


    AK Parti'nin kırmızı çizgilerini hatırlatan ve "Türkçülere de Kürtçülere karşıyım" diyen Başbakan Erdoğan, Meclis konuşmasında çift dil ve özreklik tartışmalarına değindi. BDP'lilere yönelik sert sözler söyledi.

    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''özerklik'' tartışmasının demokratikleşmeyi, Türkiye'nin ileri demokratik standartlara kavuşmasını hazmedemeyenlerin çirkin bir tezgahı olduğunu belirterek, ''Hiçbir ciddiyeti ve derinliği olmayan bu projeleri, benim Kürt kökenli kardeşlerimin talebiymiş gibi takdim etmek, çok büyük bir haksızlıktır'' dedi.
    2011 yılı bütçesinin son gün görüşmelerinde eleştirileri yanıtlayan Erdoğan, lügatlarında ayrımcılık, imtiyaz dağıtma, bölgeleri ayırma, toplumu sınıflara, etnik gruplara, mezheplere, kimliklere bölmenin olmadığını söyledi.

    ''İnsanı yaşat ki devlet yaşasın'' anlayışıyla hareket ettiklerini belirten Erdoğan, insanları dinine, mezhebine göre ayırt etmediklerini vurguladı.

    Erdoğan, ''Partimizi kurduğumuzda 'Üç tane kırmızı çizgimiz var' dedik. 'Etnik milliyetçilik, bölgesel milliyetçilik, dinsel milliyetçilik yapmayacağız' dedik. Şu ana kadar bunu yapmadığımız içindir ki 8 yıldır milletimiz, halkımız bizi iktidarda tutuyor. Oylarımızı sürekli olarak artırarak iktidarda tutuyor. Bir şey daha söyledik. Diyarbakır'da değil Afyonkarahisar'da. Tek bayrak, tek millet, tek vatan, tek devlet, dedik'' diye konuştu.

    Etnik kökeni, inancı, dili, kültürü ne olursa olsun, 73 milyon insanın Türkiye Cumhuriyeti üst kimliği altında bir ve tek millet olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:

    ''Yine aynı şeyi söylüyorum: Alt, kimlik, üst kimlik... Üst kimlik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. Bunun altında birçok etnik unsur vardır. Hepsi bizim kardeşimizdir. Ve hepsini Yaradan'dan ötürü severiz.

    Bu ülkede Başbakan olarak Kürt sorununu savunuyorum ve savunmaya da devam edeceğim. Ama Kürtçülüğün karşısındayım. Aynen Türkçülüğün de karşısındayım. Çünkü, bizim medeniyetimizde, bizim değerlerimizde ırkçılık yok, ama kavimlere saygı var. Biz buradan geldik böyle de devam ediyoruz.

    Şunu da söylüyorum: Milletimin dili tektir. O resmi dili Türkçedir. Fakat bu ülkede devletin kademeleri ile belediyeleri birbirinden ayırt eden anlayış devlet kurumlarını anlayamamış anlayıştır. Belediyeler de devletin resmi kurumlarıdır, diğerleri de resmi kurumlarıdır. Orada da Türkçe kullanılır. Birisinde farklı, birisinde farklı olmaz.

    Bir diğer konu: Ben belediyecilikten geldim. Ademimerkeziyetçiliği savunan birisiyim. Ama ademimerkeziyetçiliğin üç tanımı vardır. Bir siyasi tanımıdır, iki idari tanımıdır, üç hizmet tanımıdır. Biz siyasi tanımına karşıyız, idari tanımına da karşıyız, hizmet içerikli olanın yanındayız.''

    -''TÜRKİYE'Yİ BU SEVİYELERE BİZ GETİRDİK''-

    Köy boşaltmaların, faili meçhullerin, işkencelerin, suikastların, darbe girişimlerinin, karanlık senaryoların sorgulandığı, karanlık noktaların aydınlığa kavuştuğu bir Türkiye var olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

    ''Olağanüstü Hal'in kalktığı, Çekiç Güç;ün gönderildiği, anaların hapisteki çocuklarıyla kendi ana dillerinde konuştuğu, farklı dil ve lehçelerin öğretildiği, öğrenildiği, devlet televizyonlarından farklı dil ve lehçelerde yayınların yapıldığı, kontrol noktalarının azaltıldığı bir Türkiye var.

    Türkiye'yi bu seviyelere biz getirdik. Kardeşliği yüceltmek, toplumsal barışı pekiştirmek adına bu demoktarikleşme adımlarını biz attık. Herkes ana dilini istediği gibi, dilediği gibi konuşuyor. Farklı dil ve lehçelerde yayın da yapılıyor, kurs da açılıyor. Üniversitelerde enstitü kuruluyor. Ancak tekrar ediyorum Türkiye'nin resmi dili Trükçedir. Ortak dil Türkçedir. Bu gerçeği değiştirmeye yönelik hiçbir girişim kabul edilemez. Zira bu mesele sosyal barış ve sosyal bütünlük meselesidir. Bu meseleyi tartışmaya dahi açmak, bu meseleyi getirip Türkiye'nin gündemine taşımak ne demokrasiye, ne özgürlüklere, ne toplumsal barışa, ne de kardeşliğe asla hizmet ekmez. Bu tartışmaları gündeme taşımak da, bu tartışmaları gündemde tutmak, sabah akşam bununla ilgili yayınlar yapmak da milli birliğimize ve kardeşliğimize destek olmaz, tam tersine köstek olur.''

    -''TEMCİT PİLAVI...''-

    Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin bir birlik ve kardeşlik projesi olduğunu kaydeden Erdoğan, ''Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi, bu ülkeyi dayanışma, paylaşma zemininde büyütme, yüceltme projesidir. Bu proje, istismarcıların elinden oyuncaklarını alıp, istismarcıları hayal kırıklığına uğratma projesidir. Bu proje, milletin her bir ferdinin kendisini birinci sınıf vatandaş hissetmesini sağlayacak, millet-devlet kaynaşmasını sağlayacak bir projedir'' diye konuştu.

    Demokratik bir ülkenin onurlu bir vatandaşının sahip olması gereken hak ve özgürlükleri geliştirmenin mücadelesini verirken, birilerinin de gerilim üreterek, afaki taleplerle toplumu gererek, milletin sinir uçlarına dokunarak gelişme sürecini baltalamaya çalıştığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

    ''Biz, iyi niyetle meselelerin üzerine giderken, sorunların çözümü için çaba gösterirken, toplumsal mutabakatı sağlamak üzere samimiyetle çalışırken, birileri de bayat senaryoları devreye alıyor, çözüm süreçlerini sabote edecek yaklaşımlar sergiliyor. Milletin defalarca izlediği, art arda izlediği, temcit pilavı gibi sürekli sofraya sürülen o tezgah yeniden kuruluyor. Türkiye seçime giderken, Türkiye istikrar ve güven zemininde kararlı şekilde ilerlerken, karanlık odaklar tarafından aynı oyun yeniden kuruluyor, yeniden kurgulanıyor. Biraz önce ifade ettim, o fidan kök salmaya, o fidan dal budak salmaya başlamışken, yeniden budanmak, yeniden kurutulmak, yeniden dalları, kolları kırılmak isteniyor. Bu senaryo çok çirkin bir senaryo. Bu tezgah çok kirli bir tezgah. Bu tuzak çok bildik bir tuzak. Benim milletim bu oyunları defalarca gördü, bu senaryonun aktörlerini çok iyi tanıdı ve kim ne yaparsa yapsın, benim milletim bu tezgaha gelmeyecek, bu tuzağa asla ve asla düşmeyecek, buna inanıyorum.

    Şunu da buradan açık açık söylüyorum. Bu tezgahın içinde terör örgütü var. Bu tezgahın içinde, terör örgütünün vesayeti altında hareket edenler var. Bu tezgahın içinde, can çekişen çeteler var, mafya var. Senaryo çok ama çok açık. Seçim öncesinde su bulandırılacak. Seçim öncesinde milletin zihni karıştırılacak. Seçim öncesinde kaos oluşturulacak. Seçim öncesinde farklı gündemler oluşturulacak ve milletin tercihleri böylece etki altına alınacak. Soruyorum size: Toplumu gerecek, milletin hissiyatını galeyana getirecek, siyaset kurumunu etkisizleştirecek, güven ortamını sarsacak bu yaklaşım tarzı hangi amaca hizmet ediyor? Yapılan işlerin çözüme bir faydası var mı? Sorumsuz ve afaki taleplerle hassasiyetlerin kaşınması, sorunları çözüm yoluna mı koyuyor, yoksa daha mı derinleştiriyor? Ateşe benzin döken bu siyaset tarzının kime ne faydası var?''

    Sorunların konuşulmasından, tartışılmasından, özgürce ifade edilmesinden yana olduklarını kaydeden Başbakan Erdoğan, hayata geçirdikleri reformlarla, yıktıkları tabularla, bozdukları ezberlerle Türkiye'yi ileri demokrasiye taşıdıklarını söyledi. Erdoğan, ''Hiç kimseden demokrasi dersi almaya ihtiyacımız yok. Bize demokrasi dersi vermek isteyenler, 12 Eylül'de benim vatandaşımın oy verme hakkını nasıl tehditle gasbettiler, önce bununla yüzleşsinler. Demokrasiden bahsedenler, Doğu ve Güneydoğu'da sivil toplum örgütlerine, yazarlara yapılan baskılarla, tehditlerle yüzleşsinler. Gelişen özgürlükleri çözüm için kullanmak yerine, ajitasyon için, provokasyon için kullanmak bu millete reva mıdır? Milletin zihnini bulandırmanın, korkularını kaşımanın, huzurunu kaçırmanın hangi sorunun çözümüne faydası var? Bu ülke sahipsiz değildir. Bu millet çaresiz değildir'' diye konuştu.

    -''AMELİYAT YAPTIRMAYIZ''-

    Milletin müsterih olmasını, kimseye ülke üzerinde ameliyat yaptırmayacaklarını, kimseyi milletin hissiyatıyla oynatmayacaklarını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:

    ''Çözüm için nasıl bir mücadele verdiysek, çözüm süreçlerini sabote edenlerle de aynı şekilde mücadele ederiz. Terör örgütünün ve onun uzantılarının, her seçim öncesinde olduğu gibi yeniden taşeronluk üstlenerek, iç politikayı dizayn etme girişimlerini karşılıksız bırakmayız. Ne milletin duygularını sömürerek rant hesabı yapanlara eyvallah ederiz, ne milletin korkularını kaşıyarak oy hesabı yapanlara eyvallah ederiz. Bakın buradan hem Doğu'daki, hem Batı'daki, hem Kuzey'deki, hem Güney'deki bütün vatandaşlarıma, bütün kardeşlerime sesleniyorum. Dağdaki teröristle, geçmişte, devletin koridorlarına kadar sirayet etmiş çetelerin nasıl bir işbirliği içinde olduklarına lütfen dikkat edin. Her seçim öncesinde, terör örgütünün nasıl devreye girdiğini, milletin hissiyatını etki altına almak için ne tür tezgahlar yapıldığını çok iyi anlayın. Artık bu oyunu yutmazlar. Ne biz yutarız, ne de milletim bu hileyi yutar.''

    -''TEHLİKELİ BİR OYUN BU...''-

    Başbakan Erdoğan, Diyarbakır'da bir toplantı yapıldığını, ardından bir bildiri taslağının tartışıldığını belirterek, şöyle devam etti:

    ''Dikkate dahi alınmayacak, ciddiye dahi alınmayacak bu bildiri taslağı, günlerdir çarşaf çarşaf sayfalara, boy boy ekranlara taşınıyor. Bu bildiri taslağı son derece yapay bir şekilde, son derece kasıtlı bir şekilde gündeme taşınıyor ve geliyor gündemin tam ortasına yerleşiyor. Her akşam saatlerce bu konuşuluyor, köşe yazarları her gün bunu yorumluyor. Sağ olsunlar işleri güçleri yok. Sanırsınız ki, Mecliste bir Anayasa değişikliği oldu, yarın Türkiye farklı bir idari yapıya kavuşacak, farklı bir yönetim şekline geçecek. Açık söylüyorum: Tehlikeli bir oyun bu. Burada ortaya konan veya örtülü olarak ifade edilen hususları çok yanlış, son derece kabul edilemez buluyorum. Özerklik tartışması, demokratikleşmeyi, Türkiye;nin ileri demokratik standartlara kavuşmasını hazmedemeyenlerin çirkin bir tezgahıdır. Bu millet, bu tür tezgahlara evet der mi, bu tür taslakları alır bağrına basar mı, bu tür projelere onay verir mi? Millete rağmen, milletin kurumlarına rağmen, anayasal düzene rağmen, kim hangi projeyi hayata geçirebilir? Demokratik sistemlerde siyasi partiler aykırı projeler, teklifler getirme hakkına sahip olabilir, ama bu hakkın kötüye kullanılması, demokratik siyaseti zayıflatır, ülkenin gündemini gerer. Sonuçta millet destek vermez, bu partiler de marjinal kalmaya mahkum olurlar. Ama zarar gören siyaset kurumu olur, ülke olur.''

    Erdoğan, BDP sıralarından laf atılması üzerine, ''Partimizi kurduk, 16 ay sonra yüzde 10 barajıyla geldik, yüzde 34 oy aldık. Aynısını sen de yap. Ama gelip de etnik bir unsurun partisi olma, oradan çık'' dedi.

    -''ÇOK BÜYÜK HAKSIZLIKTIR''-

    ''Terör örgütünün gündeme taşıdığı konuları, siyasete taşımak, bunları medya sayfalarında abartmak hangi amaca hizmet eder? Soruyorum arkadaşlar: Bu, terör örgütünün propagandasını yapmak değil midir? Bu terörün ekmeğine yağ sürmek değil midir?'' diye soran Erdoğan, ''Hiçbir ciddiyeti ve derinliği olmayan bu projeleri, Kürt kökenli kardeşlerinin talebiymiş gibi takdim etmenin, çok büyük bir haksızlık olduğunu'' ifade etti.

    Erdoğan, ''Bu bildirileri yayınlayanlar, bunun siyasetini yapanlar benim Kürt kökenli vatandaşımın ne kadarını temsil ediyorlar? Bunlar, Doğu ve Güneydoğu;nun ne kadarını temsil ediyorlar? Ben her fırsatta defalarca söyledim, bugün de söylüyorum: Ne terör örgütü, ne de onun uzantıları, hiçbir zaman benim Kürt kökenli vatandaşımın temsilcisi, sözcüsü olmamıştır, bundan sonra da asla olmayacaktır. Demokratik hak ve özgürlüklerden bahsedenler, benim bölgedeki vatandaşımın haklarını kullanmasını engelliyor, tehditle, baskıyla engelliyor'' diye konuştu.

    12 Eylül referandumunda, bütün tehditlere, baskılara, sindirmelere rağmen Doğu Anadolu Bölgesi'nde katılım oranının yüzde 66, ''evet'' oyu oranının yüzde 81, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ise katılım oranının yüzde 57, ''evet'' oyu oranının yüzde 84 olduğunu belirten Erdoğan, ''Benim Kürt kökenli vatandaşlarımı terörle, terör örgütüyle özdeşleştirmeye hiç kimsenin hakkı yoktur ve olamaz. Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü zaafa uğratmaya çalışmak, milletimizin kardeşliğini zedelemeye çalışmak, kimsenin haddi değildir, olamaz'' dedi.

    Erdoğan, herkesin sağduyuyla, ferasetle ve iyi niyetle hareket etmesi gerektiğini belirterek, özellikle siyasetçilerin daha büyük bir sorumluluğun sahibi olduklarını kaydetti.

    Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    ''Gererek, kırarak, dökerek, kaşıyarak, tahrik ederek, hiçbir şey yapılamaz, hiçbir hedefe ulaşılamaz. Siyasi partiler, medya, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri, herkes ama herkes bu süreçte sağduyuyla hareket etmeli, ideolojiler üstü, çıkarlar üstü bir tutum sergilenmelidir. Biri çıkıp provokasyon yapacak, bir başkası çıkıp bundan rant toplayacak. Biri 'dağdan cenazeler gelsin' diye elini ovuşturacak, bir diğeri çıkıp şehit cenazelerini istismar için fırsat kollayacak. Bu gaddarlık değil mi, bu istismar değil mi? Bu vicdana sığar mı? Bırakın vatan sevgisini, millet sevgisini, kendisine saygısı olan, şu kadarcık vicdanı olan biri buna göz yumabilir mi? Türkiye kaybetmiş, milletimiz kaybetmiş, kardeşlik zedelenmiş, huzur, istikrar yara almış, bunların hiç ama hiç derdi değil. Biz bu oyunu bozacağız. Biz bu kirli senaryoyu bertaraf edeceğiz. Bu kirli ittifakın, bu çirkin işbirliğinin gerçek yüzünü gösterecek, bütün o maskeleri tek tek indireceğiz.

    Anayasa ve yasalar çerçevesinde, başkasının özgürlük alanına müdahale etmeden isteyen istediğini söyler ve konuşur. Her mesele hukuk çerçevesinde, demokrasi kuralları altında, bu parlamentoda çözüme bağlanır. Hiç kimsenin kendisini yasaların, Anayasa'nın, parlamentonun üzerinde görme hakkı yok. Yetkilerini aşarak demokratik sürece müdahale hakkı yok. Biz ne tahriklere geleceğiz, ne de bu kirli tezgahlara göz yumacağız. Bir kaşık suda fırtına koparmanın, durumdan vazife çıkarmanın, hükümeti topa tutmanın hiçbir siyasetçiye faydası yoktur, olmayacaktır.''




    Bu topraklarda ameliyat yaptırmayız Yorumları