Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Kanal 7'de Mehmet Acet’in sunduğu Başkent Kulisi programında bütçe hazırlama süreci, hükümetin yolsuzlukla mücadelesi ve akaryakıt fiyatlarını değerlendirdi.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin son yıllarda AK Parti döneminde yolsuzlukla ciddi bir şekilde mücadele ettiğini belirterek, ''AK Parti içinde de belediye başkanı olsun başkaları olsun, hata yapanlar çıkabilir ama biz hiç bir zaman bunlara izin vermeyiz, içimizde barındırmayız'' dedi.
Bakan Şimşek, Kanal 7'de katıldığı Başkent Kulisi programında, bütçe hazırlama süreci, hükümetin yolsuzlukla mücadelesi ve akaryakıt fiyatlarını değerlendirdi.
Bütçe hazırlama sürecinin 26 Aralık tarihine kadar devam edeceğini belirterek, bütçenin bu sene anayasanın gerektirdiği günden iki gün önce TBMM'ye teslim edildiğini söyledi.
Bakan Şimşek, Ana Muhalefet Partisi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun TBMM'de gündeme getirdiği konu olan Kayseri'deki olaya, hükümetin yolsuzluklarla ilgili duruşu, yolsuzluklara yaklaşımı ve hep dile getirilen 3Y (yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar) hedefine ilişkin bir soruyu, şöyle yanıtladı.
''Çok haksız ve yanlış ithamlar çünkü bugüne kadar bu türden bir çok dosya gündeme getirdiler. Hepsi fos çıktı. Kayseri meselesi aynı şekilde. Kayseri'ye ilişkin ilgili belediye başkanı, Başbakan, İçişleri Bakanı kamuoyuna gerekli açıklamalarda bulundu. Rüşvete konu olan asıl ihbarı belediye başkanımız yaptı şahıs hakkında.
Şahıs şu anda Yargıtay tarafından cezası onanmış, hapishanede. Bırakın yolsuzlukların üzerini örtmeyi, onlarla mücadele etmemeyi, bizim hükümetimiz, bizim belediye başkanlarımız en azından bu Kayseri örneğinde olduğu gibi kendileri proaktif bir şekilde, bunu savcılığa ihbar ediyor. Kendi çalışanını ihbar ediyor. O çalışan şu an hapiste. Başbakanımızın deyimiyle tamamen fos çıktı ve uyduruk bir dosya. Ana muhalefet hatırlarsanız mahalli seçimlerde de bir çok şey gündeme getirmişti, hiçbirisinden bir şey çıkmadı. Bunların büyük bir kısmı iyi irdelenmemiş, iyi analiz edilmemiş.''
-''TÜRKİYE, YOLSUZLUK ALGISINDA 65'İNCİ SIRADAN 56'YA GERİLEDİ''-
Maliye Bakanı Şimşek, Türkiye'de yolsuzluk artıyor mu azalıyor mu, 2002'den bu yana Türkiye'nin nerede olduğunun irdelenmesi gerektiğini belirterek, uluslararası bir kurum tarafından şeffaflık endeksi yayınlandığını ve çalışmanın yaklaşık 180 ülkeyi kapsadığını bildirdi.
Çalışmanın 2002'de 102 ülkeyi kapsadığını hatırlatan Bakan Şimşek, Türkiye'nin 2002'de yolsuzluğun en yaygın olduğu 65'inci ülke iken 2010'da 178 ülke arasında 56'ya gerilediğine dikkat çekti.
Bakan Şimşek, 2002'de yolsuzluk algısı Türkiye'den düşük ülkeler arasında Mısır, El Salvador, Etyopya, Meksika'nın bulunduğunu ifade ederek, sözlerine şöyle devam etti:
''2010'da Türkiye, yolsuzluğun hızla azaldığı ülkelerden bir tanesi. Hangi ülkeleri geçmişiz 2010'da, İtalya, Slovakya, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Brezilya, Çin, Meksika gibi bir çok önemli ülkeyi geride bırakmışız. Bizde ki yolsuzluk algısı bu ülkelerden çok daha az. Çünkü Türkiye son yıllarda AK Parti döneminde yolsuzlukla ciddi bir şekilde mücadele etmiştir. AK Parti içinde de belediye başkanı olsun başkaları olsun, hata yapanlar çıkabilir. Ama biz hiç bir zaman bunlara izin vermeyiz, içimizde barındırmayız. Uluslararası çalışmalara göre Türkiye'de yolsuzluk ciddi bir şekilde azalmış. 2002'ye göre Türkiye fersah fersah ilerde. İlk 10'a girmek isteriz. ABD bile 22'inci sırada yanlış hatırlamıyorsam. Şu an biz 56'ıncı sıradayız. Somut yolsuzlukları da baz alan, Türkiye'de iş yapan şirketlerle yapılan anketler sonucunda hazırlanan bir rapor. 2002'de aynı metodolojiydi 2010'da da aynı.''
Ana muhalefet seçim dönemi yaklaştığı için konuyu sıcak tutmak isteyip istemediğine yönelik bir başka soruya Bakan Şimşek, şu yanıtı verdi:
''Aramızda hata yapan olursa barındırmayız. Bu çerçevede yapılması gerekeni yaparız. Nitekim yapılıyor. Ama belediyeler arasında yolsuzluk en fazla hangi partili belediyeler arasında yapılmış diye sorsanız, bu AK Parti iktidarı olmaz, tam aksine ana muhalefet olur. İçişleri Bakanlığının eminim bu konuda yayımladığı veriler var.
Muhalefet ortaya bir Türkiye vizyonu koysa, alternatif bir ekonomik program, alternatif bir sosyal devlet yaklaşımı içerisine girse, bununla bizimle yarışsa... Maalesef bunu yapamıyorlar. Çünkü biz ülkemizi çok farklı bir noktaya getirdik. Esas yarışmaları gereken kulvarda yarışamıyorlar. Ama bu çamur at izi kalsın.''
-AKARYAKIT FİYATLARI-
Maliye Bakanı Şimşek, akaryakıt fiyatlarına ilişkin bir soruya, akaryakıt ürünlerini konusunun bir kaç boyutlu bir konu olduğu yönünde cevap verdi.
Şimşek, uluslararası petrol fiyatları nereden nereye geldiğine bakılması gerektiğini belirterek, Türkiye'nin, petrol ihtiyacının yüzde 95'ini, doğalgazın da yüzde 99'unu ithal ettiğini ve bu ürünlerin uluslararası piyasa fiyatı olduğunu hatırlattı.
Birinci temel değişkenin akaryakıt fiyatlarının, 1998'den beri piyasa tarafından belirlenmesi olduğuna dikkat çeken Bakan Şimşek, ikinci temel değişkenin ise kur olduğunu vurguladı. Bakan şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Petrol ve doğalgazı ithal ediyorsunuz. Doların, TL kuru da çok önemli. 2008'de petrol fiyatları 147 dolara çıktı nasıl oluyor da fiyatlar o günkü seviyenin üzerinde. Peki kura baktınız mı? Bakılmamış. Doğrudur; akaryakıt ürünleri üzerinde ciddi bir vergi yükü vardır. Ama esas tartışmamız gereken mesele şu; 2002 yılında da bu vergi yükü vardı. 2002'de 100 liralık benzin ya da motorin aldığınızda 70 lirası vergiydi. Şimdi 65 lirası vergi. Yüksek, düşük demiyorum ama AK Parti hükümetleri döneminde akaryakıt fiyatları üzerindeki vergi yükü oransal olarak artmadı. Diyorlar ki 'mutlak olarak arttı'. TL cinsinden arttığı söyleniyor. TL cinsinden artar. Türkiye'nin vergilerini TL cinsinden sabit tutsak, harcamalar sabit durmuyor ki. Maaşları sabitliyor muyuz? Hayır. Sağlık harcamalarında bir sabitleme söz konusu mu? Hayır. Dolayısıyla, biz harcamalarımız en az enflasyon kadar artarken, vergi gelirlerini enflasyona paralel güncellemezsek o zaman Türkiye'deki bütçe açıkları alır başını gider.
Türkiye'de önemli olan şu. Rafineri çıkış fiyatına baktığınızda gerek TÜPRAŞ özelleşmeden önceki duruma göre, gerekse yakın piyasalardaki fiyatlara göre rafineri fiyatları nispeten yüksek. İkincisi akaryakıt dağıtım şirketleri var. Bunların Türkiye'deki kar marjı yaklaşık yüzde 9-9,5. Avrupa ortalaması ise yüzde 6.
Bir de nihai bir satıcı var. Rafineriden çıkış fiyatı üzerine vergi geliyor. Bir de aracı şirketler var. BP, Petrol Ofisi gibi. Bunların yerelde bayiileri var. Üç ayrı kar var.
Bir bütün olarak bakmak lazım. Türkiye'de akaryakıt ürünleri üzerindeki vergi yükü nispeten yüksektir. Vergi yükü itibariyle bakarsanız Avrupa'daki bir çok ülkeyle çok da fazla farklılıklar çıkmıyor. 2002'ye göre de ciddi bir şekilde azalmış. 2005-2007 döneminde akaryakıt üzerinde maktu olan vergiyi güncellemedik.
Rafineri bir adım attı. 4 liradan bahsediyorlar. Nerede 4 liradan satılıyor, ben hiç görmedim. Hiç bir zaman 4 lirayı bulmadı. Bir çok petrol istasyonunda fiyatlar 3,75 hatta daha aşağıda olan yerler var.
Türkiye'de tabii ki doğrudan vergilerin payını artırmak çabası içerisindeyiz. Bunda başarılı olduğumuz ölçüde önümüzdeki yıllarda dolaylı vergilerin yükünü bir miktar daha aşağı çekeriz.''
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ''Önümüzdeki dönemlerde gerek telekomünikasyon gerek akaryakıt ürünlerinde olsun önceliklendirerek ya da vergi tabanını genişlettiğimiz ölçüde vatandaşımızı rahatlatacak adımlar atarız, ama bugün itibariyle böyle bir imkanımız yok'' dedi.
Bakan Şimşek, Kanal 7'de katıldığı bir televizyon programında, bütçe hazırlama süreci, hükümetin yolsuzlukla mücadelesi ve akaryakıt fiyatlarını değerlendirdi.
İktidara geldiklerinde Türkiye'de kurumlar vergisinin yüzde 33 olduğunu, şirketlerin dünyayla rekabet etmesi için hükümetin bunu yüzde 20'ye indirdiğini belirten Şimşek, gelir vergisinde ise en düşük ücreti alanın bile yüzde 20 vergi verdiğini, en yüksek ücretliden de yüzde 45 vergi alındığını hatırlattı.
Hükümetin ise gelir vergisindeki yüzde 20'lik oranı yüzde 15'e, yüzde 45'i de yüzde 35'e düşürdüğüne işaret eden Şimşek, Türkiye'nin gelir vergisi ve kurumlar vergisinde OECD ülkeleri arasında en düşük ülkeler arasında yer aldığını vurguladı.
Bakan Şimşek, eğitim, sağlık, tekstil ve turizm gibi bir çok sektörde KDV oranını yüzde 18'den yüzde 8'e indirdiklerine işaret ederek, Türkiye'de ortalama KDV'nin yüzde 14,4 olduğunu, yüzde 18 olmadığını belirtti. Bunların rekabet gücü için çok önemli şeyler olduğunu ifade eden Şimşek, ''İktidara geldiğimizde istihdam üzerindeki vergi yükü yüzde 42,5 civarındaydı. Biz onu indirdik yüzde 36'ya. İşveren sigorta pirimini yüzde 19,5'tan yüzde 14'e indirdik. Bütün bunların amacı Türkiye'nin uluslararası rekabet gücünü artırmak, yatırımları Türkiye'ye çekmek, Türkiye'de istihdam yaratmak. Vatandaşımıza iş ve aş üretmek'' dedi.
Maliye Bakanı Şimşek, vergi tabanını genişlettiklerini kaydederek, bu konuda başarılı oldukları ölçüde çok aşırı yüksek olan bazı dolaylı vergileri de önümüzdeki yıllarda değerlendireceklerini ifade etti.
İnternet üzerinden alınan verginin yüzde 15'ten yüzde 5'e indirildiğini belirten Şimşek, AK Parti döneminde akaryakıt dahil olmak üzere oransal bazda hemen hemen bütün vergilerde indirim sağlandığını vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü:
''Enflasyonla güncelleme dışında, ne yeni vergi getirdik, ne vergi oranlarını artırdık ne de vergileri artırdık. Akaryakıttaki vergi yükü nispeten yüksek fakat bu tamamen ithal ettiğimiz bir ürün. Cari açık boyutu var, çevre ve gelir boyutu var. Önümüzdeki dönemlerde gerek telekomünikasyon gerek akaryakıt ürünlerde olsun önceliklendirerek ya da vergi tabanını genişlettiğimiz ölçüde vatandaşımızı rahatlatacak adımlar atarız ama bugün itibariyle böyle bir imkanımız yok.
2011 yılında akaryakıt üzerindeki vergileri enflasyonla güncellemedik. Sıfır artış var. Dağıtım şirketlerin kar payı EPDK'nın konusu ve bu konuda adım atabilir. Türkiye'de dağıtım şirketlerinin kar payı niçin uluslararası düzeyin çok üzerinde olsun. Bunun anlamlı bir gerekçesi yok. Bunların hepsinin irdelenmesi lazım.''
-''KRİZİN YARALARINI SARDIK''-
''Küresel kriz yeniden tetiklenebilir mi? Türkiye krizden çıktı mı?'' sorusu üzerine Şimşek, Türkiye'nin kriz sonrası döneminin büyük bir başarı hikayesi olduğunu söyledi.
Türkiye'nin dünyada büyümede, istihdam yaratmada, kredi notu artışında, risk priminin azalmasında en üst sıralarda bulunduğunu belirten Şimşek, ''Gayri Safi Yurt İçi Hasılamız kriz öncesi dönemin üstüne çıktı bile. Bırakın krizden çıkmayı biz krizin yaralarını sardık. İkinci çeyrek itibariyle 2008'i yakalamıştık, şimdi üçüncü çeyrek itibariyle çok ötesine gittik. Türkiye makro ekonomik performans olarak çok ilerde'' diye konuştu.
Şimşek, İngiltere'de öğrencilerin üniversite harçlarının 3 kat artırıldı, 9 bin sterline çıkarıldığını, Avrupa'nın hemen bütün ülkelerinde emeklilik yaşlarının artırıldığını, maaşların kesildiğini, dondurulduğunu, memurların işten çıkarıldığını, Türkiye'nin ise ihtiyacı olan polisi, öğretmeni, doktoru fazlasıyla aldığını, emeklilerin, memurların maaşlarının artırıldığını, Türkiye'nin çok iyi durumda olduğunu söyledi.
Küresel ölçekte yeni bir kriz beklemediğini vurgulayan Şimşek, dünya ekonomisinin güçlü bir toparlanma sürecinde olduğunu, bunun bölgeden bölgeye, ülkeden ülkeye farklılıklar gösterdiğini anlattı.
Türkiye, Rusya, Çin, Hindistan, Brezilya'nın, gelişmekte olan ülkelerin iyi durumda olduğunu ifade eden Şimşek, gelişmiş ülkelerin durumunun sıkıntılı olduğunu, AB'nin de o sıkıntılardan geçtiğini kaydetti.
-''DEVLETİN BORÇLARI ARTMADI, AZALDI''-
Borçlar konusunda, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ''17 yılda yapılan borçlanmanın 1,7 katını AK Parti hükümeti 8 yılda gerçekleştirdi. Bu kadar borçlanacaksınız, 33 milyar dolar özelleştirmeden para alacaksınız. Bu para nereye gitti?'' sözlerinin hatırlatılması üzerine Şimşek, ''Devletin borçları artmadı, azaldı. Rakamlar ortada'' dedi.
''Yanlış bir rakam mı?'' sorusu üzerine Şimşek, ''Yanlış bir rakam tabi. Koç'un, Sabancı'nın veya bir başkasının borcunu devletle niye ilişkilendiriyorsunuz? Şirketini büyütmüş, borç almış, değerini yükseltmiş. O borcu da devletin hanesine yazmaya çalışıyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, hazinenin iç ve dış borcunun milli gelire oranı nedir? 2002 yılında yüzde 74'tür. Geldik 2010 yılına. Son 60 yılın en büyük küresel krizine rağmen bu sene hazinenin öngörüsü yüzde 42, yani yüzde 40 civarında'' diye konuştu.
Türkiye'nin kamu borcunun milli gelire oranla düştüğünü belirten Şimşek, bunu bir örnekle açıkladı. Şimşek, ''2002 yılında Türkiye bütün milli gelirinin yüzde 14,8'i kadar bir faiz ödüyordu. Devlet bütçesinden faize ayırdığı para milli gelirin yüzde 14,8'i idi, vergi gelirlerinin de yüzde 86'sıydı. Devlet 2002 yılında 100 liralık vergi topluyordu. 86 lira faiz ödüyordu. Geriye kalan 14 lirayla ne yapacaksınız? Bugün Türkiye milli gelire oran olarak faiz giderini yüzde 5'in altına düşürdü ve vergilere oran olarak yüzde 24'lere kadar düşürdü. Bizim iç ve dış borç için verdiğimiz faiz yükü 1992'den beri en düşük düzeyde'' dedi.
Şimşek, 2002 yılında milli gelirin yüzde 15'ine yakınının faiz ödemesine gittiğini, faiz aynı seviyede devam etseydi 2011 yılı bütçesinde milli gelirin yüzde 14,8'i kadar yani 179 milyar lira faiz ödemek gerektiğini, ancak 2011 yılında öngördükleri faizin 47,5 milyar lira olduğunu anlattı.
Bakan Şimşek, muhalefetin borç konusunda tamamen uydurma rakamlarla, vatandaşın aklını karıştırmaya yönelik çabalar içinde olduğunu söyledi.
-SEÇİM EKONOMİSİ-
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, seçim ekonomisi tartışmalarının sorulması üzerine ise ''Seçim bütçesi mi? diye baktığınız zaman, açık azalıyor mu azalıyor. Dolayısıyla bu seçim bütçesi değil'' dedi.
2009 yılı hariç bütün AK Parti hükümetleri döneminde bütçe hedeflerinin tutturulduğuna dikkat çekerek, bunun Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir istisna olduğunu vurguladı. Bütün kötülüklerin anasının bütçe açıkları olduğunu söyleyen Şimşek, bütçe açığının ülkeleri yıkıma götürdüğünü kaydetti.
Kriz öncesi bütçe açıklarını neredeyse sıfıra kadar indirdiklerini ifade eden Şimşek, 2010 yılında bütçe açığını hedef olarak milli gelirin yüzde 4,9'u olarak belirlediklerini, ancak bu sene açığın yüzde 4'ün altında olacağını bildirdi. Şimşek, bu yıl ekstradan ulaştırma, milli eğitim ve araştırma geliştirmeye de 11 milyar lira para verdiklerinin altını çizerek, ''Bunu vermeseydik bütçe açığı milli gelirin yüzde 3'ünün altına düşecekti. Avrupa'da böyle bir ülke yok'' diye konuştu.
Şimşek, 2011'de bütçe açığının milli gelire oranını yüzde 2,8'e indireceğiz dediklerini belirterek, bu sene için 50 milyar lira öngördükleri daha sonra 44 milyar lira olarak revize ettikleri ve daha da az çıkacak olan bütçe açığını 2011 için 33 milyar lira öngördüklerini hatırlattı. Şimşek, şöyle devam etti:
''Bütçe açığını azaltıyor muyuz azaltıyoruz. Peki o zaman nereden çıkıyor bu seçim bütçesi tartışması, efendim sosyal yardımlar... Tabii ki ihtiyaç duyulan yatırımları ülkemizin dört bir yanına götüreceğiz. Aynı zamanda sosyal devlet niteliğini de koruyacağız. Mali disiplini de elden bırakmayacağız. Gelecek sene Maastricht kriterini tutturacak çok nadir Avrupa ülkelerinden bir tanesi olacağız.''
Yabancı yatırım girişlerinin sorulması üzerine de bakan Şimşek, kriz nedeniyle küresel yatırımlarda bir azalma olduğunu, ama son dönemlerde tekrar bir hareketlenme olduğunu söyledi.
''Ben inanıyorum, Türkiye cazip, Türkiye'nin geleceği çok parlak'' diyen Şimşek, Türkiye'nin ekonomik performansı, siyasi istikrarı ve yapılan reformlarla önümüzdeki yıllarda dünya ekonomisinden, dünya ihracatından, dünya üretiminden daha fazla pay alacağını ve bunun da kısmen yerli, kısmen de küresel yatırımcıların katkılarıyla olacağını kaydetti.