Çin Ticaret Bakan Yardımcısı Zhong Şan, 2010 yılında Çin'in dış ticaret hacminin 2 trilyon 900 milyar ABD Dolarını aşarak, yeni bir rekora imza atmasının beklendiğini bildirdi.
Bakan Yardımcısı Zhong Pekin'de yaptığı açıklamada, dünya ekonomisinin yeniden canlanmasıyla birlikte, Çin'in dış ticaretinde artış görüldüğünü belirtti.
Zhong, Aralık başı itibariyle Çin'in dış ticaret hacminin 2 trilyon 680 milyar ABD Dolarına yaklaştığını ve 2009 yılı rakamını geride bıraktığını kaydetti.
Çin'in dış ticaret fazlasındaki artış hızının da dış ticaret hacmindeki artış hızından düşük olduğunu ifade eden Zhong, ticaretin daha dengeli bir hale geldiğine dikkati çekti.
Çin'le ilgili ticaret anlaşmazlıklarının günden güne arttığına işaret eden Zhong, bu sorunun çözümü için Çin'de ticari yardım önlemleri, sektör politikaları ve ticaret politikaları arasında bir koordinasyon mekanizması oluşturulması gerektiğini ileri sürdü.
Bakan Yardımcısı, Çin ile yabancı işletmeler arasında temas ve koordinasyonun bu yolla etkin bir şekilde artırılıp, ticari anlaşmazlıkların işbirliği yoluyla çözülmesi gerektiğini söyledi.
"ASYA DÜNYA EKONOMİSİNİN CANLANMASINDA ÖNCÜ"
Öte yandan, Standard Chartered Bankası tarafından yayınlanan raporda, Asya'nın dünya ekonomisinin yeniden canlanmasında üstlendiği önderlik rolünü sürdüreceği tahminine yer verildi.
Raporda, iç pazarın ve ekonominin hızla büyümesinin desteklendiği Çin, Hindistan ve Endonezya'nın, önümüzdeki yıl Asya ekonomisinin önde gelen ülkeleri olacağı savunuldu.
Çin Uluslararası Radyosu;nun haberine göre, raporda, artan iç talep, altyapı tesisleri inşası ve ticari gelişmelerle desteklenen Asya ülkelerinin ekonomilerinin, önümüzdeki yıl hızla gelişerek, dünya ekonomisinin büyümesine yüzde 40 oranında katkıda bulunmasının beklendiği belirtildi.
Küresel ekonomik büyümenin Doğu'da hızla gelişeceğine, Batı'da ise gelişmenin görece durgun olacağına dikkati çekilen raporda, ekonomik ve finansal güçlerin Batı'dan Doğu'ya yöneleceği değerlendirmesi yapıldı.
Raporda ayrıca, Batılı ülkelerin fırsatlarla karşı karşıya bulunmasına rağmen, yine borç ve enflasyon gibi sorunlarla boğuşmak zorunda kalacakları ileri sürüldü.
