Burhan Kuzu'ya yumurta atama eyleminin odağındaki isimlerden saçı sakalı ağarmış öğenci Hasan Hüseyin Özkan kenisine haksızlık yapıldığını savundu. Yıllar sonr a AK Parti'nin affıyla üniversiteye geri dönen Özkan'ın hayat hikayesi ilginç...
Esra Koçak'ın röportajı
SBF'de Burhan Kuzu'ya atılan yumurtalar kadar konuşulan hatta televizyonlarda kırmızı daireler içine alınan saçı sakalı ağarmış eylemci Hasan Hüseyin Özkan ile o günü ve saçı sakalı ağarmışların protesto hakkını konuştuk.
»Medyada saçı sakalı ağarmış eylemci, eski tüfek, olayların başaktörü oldunuz. Biz sizin ağzınızdan dinleyelim Hasan Hüseyin Özkan kimdir?
1974'de Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne girdim. 1978-79 yılları arasında SBF-DER başkanlığı yaptım. 1981'e kadar Türkiye'de 12 Eylül faşist cuntasına karşı mücadele içinde bulundum. 12 Eylül yönetimi tarafından aranmaya başlandım ve can güvenliğimin tehlikede olduğunu düşünüp 1981'de yurtdışına çıktım. Bir buçuk yıl Avusturya'da yaşadım. 1982 yılının 4 Kasımı'nda 12 Eylül Anayasası'nın oylanmasının öncesinde Galatasaray-Avusturya Wien maçında "Faşist Cunta ve Anayasasına Hayır" pankartı açtım. Maç Türkiye'de canlı yayınlanıyormuş, bilmiyordum. Bu eylemimden kaynaklı Avusturya devleti Türkiye ile ilişkilerinin bozulmasını gerekçe göstererek ülkeyi terk etmemi istedi kibarca. 1983'de İsveç'e yerleştim ve 15 yıl orada yaşadım. 15 yıl sonra bana yöneltilen suçlamaların asılsız olduğuna ve ülkeye dönmemde hiçbir sakınca olmadığına dair belgeleri aldıktan sonra ülkeme döndüm. Döndüğüm sırada AKP'nin üniversitelere yönelik affı çıkmıştı ondan faydalanarak okuluma döndüm. Şimdi 4. sınıf öğrencisiyim.
'DEKAN OLAY ÇIKAR GELME DİYOR, KUZU DİNLEMİYOR'
»Olayları bir de sizden dinleyebilir miyiz?
Olay günü ben salonda değildim. Ne Süheyl Batum'u ne de Burhan Kuzu'nun protestosuna katıldım. Yalnızca Burhan Kuzu protesto edilirken salona kapı aralığından baktım. Zaten girebilmek mümkün değildi çok kalabalıktı.
Ben Burhan Kuzu'nun bin kişilik koruma ordusu eşliğinde okula girmesine tepki gösterdim. Kuzu'yu alkışladım ve "Burhan Hoca Çok Yaşa" sloganı attım. Ancak o bunu bir tezahürat olarak algıladı. Aslında o anda dönmesi gerekiyordu. Ancak Kuzu salona girmeyi tercih etti. Yumurtaları yedikten sonra da aynı polis kordonu eşliğinde dışarı çıktı. Ardından alkışlarla protesto devam etti. Salondan çıkan öğrenci grubunu polis koridorda tutarak durdurdular. Bu sırada Kuzu bir odaya girerek dekanla görüşmek istemiş, ancak dekan kabul etmemiş. Bu sırada Kuzu'nun hala okulda olduğundan bizim haberimiz yoktu. Biz dışarı çıkmak istedik, okulun kapısına yığılan Çevik Kuvvet bizim bu isteğimize biber gazıyla yanıt verdi.
Dolmabahçe'de yaşananların burada da yaşanacağını düşünerek öğrencileri engellemeye çalıştım, polise de gidin artık buradan dedim. Ancak olaylar bir kişinin engelleyeceği türden değildi. Polisin baskısına dayanamayan gençler koridorun kapısının önüne barikat kurdu. Çevik Kuvvet de siz iktidarın anayasa hazırlayıcısını nasıl protesto edersiniz, nasıl yumurtalarsınız diyerek biber gazı sıktı. Biber gazını yiyen herkes dağılınca ben ortada kaldım ve polisten kendimi korumak amacıyla koltuğu kaldırıp, fırlattım. Olan biten budur.
»Tepkinizin asıl nedeni neydi?
Okula gelirken 15 tane polis otobüsü, 2 tane Özel TİM otobüsü, 2 tane de panzer vardı. Yaklaşık bin kadar sivil ve resmi görevli okulu ablukaya almışlardı. Burhan Kuzu okulun giriş kapısından konuşma yapacağı salona kadar 200 kişilik bir koruma ordusuyla geldi. Ben Polis Salahiyetleri Kanunu'na baktım. 20. Madde'nin A bendinde "Olay çıkması muhtemel durumlarda, rektörlüğün ya da dekanlığın istemi üzerine polis öğrenim kurumlarına girebilir" diyor. Dekan olay çıkacağını bildiği için Burhan Kuzu'ya gelmemesini salık veriyor ancak o Süheyl Batum gelirse ben de gelirim diyerek okula girmeyi tercih ediyor. Bir Anayasa profesörü, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı, bir hukukçu nasıl bilmez polisin okula böyle giremeyeceğini?
'SAÇIM, SAKALIM, YAŞIM KURBAN EDİLDİ'
»Yaşananların Dolmabahçe'de yaşananlardan sonra bir güç gösterisi olduğunu düşünüyor musunuz?
Tabii ki. İstanbul'da sizin kafanızı, gözünüzü kırarız hatta çocuğunuzu düşürtürüz. Burada da bin kişilik polis kuvvetini okula yığarız deniliyor. Bu bir zorbalıktır.
»Alışık olduğumuz 18-25 yaş arası genç, saçı sakalı varsa bile henüz ağarmamış öğrenci görüntüsüne uymuyorsunuz. Siz bu genel öğrenci profiline uymadığınız için günah keçisi seçildiniz galiba. Geçmişinizin de buna yardımı oldu tabii.
İktidara bir tane suçlu lazım bu olan biteni izah etmek için, bir kurban lazım. Kuzu AKP tarafından kurban edildi, diğer taraftan da beni kurban etti. Saçımı, sakalımı, yaşımı kurban etti. Bu ülkede ne yaparsa gençler yapıyor. Başı-bozuk, kimler tarafından yönlendirildiği belli olmayan, asi, isyankâr, anarşist gençler yapıyor. Ancak zorbalığa karşı çıkmanın saçla, sakalla, yaşla başla alakası yok.
»Başbakan'a 1 TL'lik bir tazminat davası açmaya hazırlanıyorsunuz. Bu davadan bahseder misiniz?
Bu davayı muhtemelen kaybedeceğim. Görüştüğüm hukukçular buradan olumlu bir sonuç alamayacağımı söylüyorlar. Çünkü Başbakan adımı vermemiş, salonda birtakım yaşlı insanlar da vardı demiş.
'KIRMIZI ÇEMBERLERLE YARGILANDIM'
»Size birçok şey söylendi, yakışıksız yakıştırmalar yapıldı, asılsız iddialarda bulunuldu. Dolayısıyla bir cevap hakkı doğdu. Siz bu cevap hakkını kullanabildiniz mi? Yoksa size cevap verdirmeyen medyada başka oyunlar mı dönüyor?
Gazetecilik ahlakı açısından baktığımızda kalemiyle bir şeyler anlatmakla yükümlü olan insanların önce var olan durumu araştırması gerektiğini düşünüyorum. Gazetecilik eğitimi almadım ama bir gazete okuru olarak her habere hassasiyetli davranılması gerektiğini ben biliyorum. Ancak yıllarca gazetecilik eğitimi almış insanlar bu ahlaktan yoksunlar. Kendilerine servis edilen her bilgiye ve görüntüye doğruymuş, gerçekmiş gibi yaklaşıyorlar. Beyaz TV ve Kanal A'da kırmızı daireler içine alınmış görüntülerim üzerinde 45 dakika konuşuldu ancak tüm aramalarıma rağmen bana söz hakkı tanınmadı. Hedef tahtasına koydukları ve oklarla delik deşik ettikleri bana kendimi ifade etme olanağı sunulmadı.
»Dava konusuna girmişken, birçok yayın organında ve özellikle Yeni Şafak gazetesinin 10 Aralık tarihli yayınında sizin hakkınızda çeşitli iddialar var. Hatta hayatta olan Bünyamin İnan'ın da idam edildiği söyleniyor. Bu yayın organlarına dava açmayı düşünüyor musunuz?
Yeni Şafak daha önce bahsettiğimiz ahlaksızlığın tam da ortasına düştü. 12 Eylül faşizminden en çok yakınanlardan bir grubun yayın organı olan gazete, diğer gazetelerle birlikte aynı polis servislerini kullanarak bu suçlamalarda bulundu. Bütün bu ahlaksız ve asılsız iddialara hukuki yoldan yanıt vereceğim.
»1980 öğrenci hareketlerinin içinde bulunan biri olarak bugünkü gençlik eylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bugünkü gençliğin bilinç düzeyi bizlerden çok daha iyi. Ö günkü koşullarda biz yaratıcı davranamıyorduk ama şimdiki gençler daha yaratıcı. Burhan Kuzu ve Başbakan, günde 3-4 defa televizyon kanallarına çıkabilirler panellere katılabilirler. Ancak bu öğrencilerin hiçbir talebi yayın organlarına taşınmaz. Bu nedenle yumurta eylemini yaratıcı buluyorum.
BİRGÜN