Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener, hükümetin öğrenci protestolarına yaklaşımına ilişkin, ''Maalesef Başbakan ve hükümet üyelerinde demokrasinin ne olduğu ile ilgili en küçük bir bilgi kırıntısı bile göremiyoruz'' dedi.
Şener, partisinin 12. Olağan İl Başkanları toplantısının açılışında yaptığı konuşmada, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Dinamik toplumlarda vatandaşların taleplerini eylem ve protestolarla ifade edebildiklerini belirten Şener, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ise son dönemdeki öğrenci protestolarına tahammül edemez hale geldiğini ve toplumun tüm kesimlerini susturduğunu savundu.
Öğrencilerin duyarlılıklarını bir vesileyle ortaya dökmek istediklerini ifade eden Şener, ancak öğrencilerin başta Başbakan, bakanlar ve diğer ilgililer tarafından alay edici cümlelerle eleştirildiğini, bir yandan tehdit edildiğini, coplandığını, yerlerde sürüklendiğini söyledi. Şener, şöyle devam etti:
''Bu demokrasi değildir. Bu susturma kampanyası demokratik bir toplumun gerekliliklerine uygun değildir. Ama maalesef Başbakan ve hükümet üyelerinde demokrasinin ne olduğu ile ilgili en küçük bir bilgi kırıntısı bile göremiyoruz. Kullandıkları kelimeler, olaylara yaklaşım tarzları demokrasiden fazla bir şey anladıklarını göstermiyor. Onların demokrasi dediği kendileridir, kendi otoriteleri, kendi hakimiyetleri kendi çıkarlarına ve beklentilerine uygun dönen çarklar onlar için demokrasidir. Böyle bir demokrasi tanımı dünyanın hiç bir ülkesinde yok.''
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu'ya öğrencilerin yumurtalı protestosunun ''iktidar cephesinde büyük gürültüler kopardığını'' öne süren Şener, şunları kaydetti:
''Bir tarafta hafife almalar, bir taraftan da tehditler, baskılar, susturma kampanyaları. Başbakan, 'parasızlıktan şikayet ediyorsunuz, bu yumurtaların parasını nereden aldınız' diyor. Yani bu ülkenin üniversite öğrencilerini öyle bir duruma getirmiş ki... Öğrencilerin geliri yumurta alamaz hale getirilmiş Sayın Başbakan tarafından. Başbakan demek istiyor ki, 'benim yönetim stratejim, bu halkı bastırarak, sindirerek yoksul bırakarak yönetmektir. Sizi de yumurta alamaz duruma soktuğum halde bu yumurtaları hangi parayla aldınız'... Ya da başka ihtimal yumurtanın kaç kuruş olduğunu bilmiyor. Bir öğrenci harçlığıyla yumurta alamaz mı? Veya demek istiyor ki 'vay canına bu öğrenciler harçlıklarıyla yumurta alabilecek durumdaysalar benim sindirmeye çalıştığım Türkiye yok ortada. Bu benim için tehlikedir' demek istiyor.''
Başbakan Erdoğan'ın öğrencileri illegal örgüt mensubu olmakla itham ettiğini savunan Şener, ''İnsanlar büyük lokma yiyebilir ama büyük söz söylememeli. Hele politikacılar, hele bir ülkenin Başbakan'ı, bakanı, ortada bir yargı süreci, bir yargılanma, bir kesinleşmiş durum hukuk açısından yokken birileri için 'bir suç örgütünün içerisinde' diye ifade ederse o Başbakan'ın da o bakanın da o gün istifa etmesi lazım. Bunu kazaen, sürçü lisan olarak bile söylemiş olsa onun bir müeyyidesi vardır'' dedi.
Görevi kötüye kullanma suçuna ceza indirimi öngören yasayı da eleştiren Şener, ''Bu yasal düzenlemeyle başbakan ve bakanlar kendilerine af çıkarmışlardır'' görüşünü öne sürdü.
Şener, TRT'de Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın açtığı tazminat davasında Yargıtay'ın verdiği karara ilişkin görüşlerin yayımlandığının anımsatılması üzerine, ''Yargının bağımsızlığı, yargının etkilenmemesini de içerir. Konu yargıdaysa milletvekilleri bile TBMM'de konu ile ilgili konuşma yapamazlar. Ama maalesef son zamanda yargı süreçleri, yargı mercilerinden daha fazla dışarda tartışılmaktadır. Herkes yargıyı kendinden yana yönlendirmeye çalışmaktadır. Bu konuda yoğun çaba sarfedilmektedir. Zaman zaman buna devlet televizyonları alet edilmektedir. Maalesef ülkemiz adına kaygı ve üzüntü duyduğumuz bir tablodur bu'' karşılığını verdi.