ABD'deki düşünce kuruluşu Carnegie Endowment uzmanı Henri Barkey, "Kürt sorununun çözümünün, 10-20 yıl alabilecek uzun bir süreç olduğunu" söyledi.
ABD'deki düşünce kuruluşlarından Brookings Entitüsü'nde, "Türkiye'nin Kürt Sorunu: Yeni Fırsat ve Zorluklar" başlıklı konferans düzenlendi.
Barkey, burada yaptığı sunumda, "hükümetin 2011'deki genel seçimlere kadar Kürt sorunu konusunda yeni girişim başlatmayacağı, ancak seçimlerin ardından bu konudaki yeni adımların hızlı şekilde geleceği" yorumunda bulundu.
Sorunun çözümünün kısa vadeli süreç olmadığını, 10-20 yıl alabileceğini ifade eden Barkey, bu sürecin Türkiye için de "dönüştürücü" olduğunu söyledi. Barkey, "Türkiye'deki Kürtlerin Türkiye'den koparak ayrı devlet kurma düşüncesinin gerçekçi olmadığının farkına vardığını ve mücadelelerini silahlı alandan politikaya kaydırmaya başladığını, KCK davası örneğinde görüldüğü gibi, Kürtlerin Türkiye içinde idari ve siyasi sisteme alternatif bir sistem kurma girişimi olduğunu" ifade etti.
Barkey, "hükümet ve ordu perspektifinden bakıldığında, bunun PKK'dan daha tehlikeli bir durum" olduğunu belirterek, "PKK ile başa çıkılabileceğini, ama Kürtlerin bu siyasileşme çabasının nereye gittiğinin bilinmediğini" savundu.
-"ARTIK GERİ DÖNÜŞ YOK"-
"Kürtler için devlete paralel bir sistem kurma teşebbüsü, çok ciddi bir girişim" diyen Barkey, KCK'ya benzer düşüncenin başka örgütlerde de olduğunu belirterek, "Çok fazla siyasi faaliyetler var. Bazı şeyler oluyor ve bunları durdurmak çok zor. Pandora'nın kutusu açıldı, artık geri dönüş yok" ifadesini kullandı.
Bunun yanında "geçmişte köylerinden göçmek zorunda kalan Kürtlerin şimdilerde genç haline gelen çocuklarının aşırı şekilde öfkeli ve kontrol dışı olduğunu" savunan Barkey, "Kürtlerin artık Türkiye'nin her yerinde yaşadığını, bu nedenle yerel düzeydeki çatışmaların artabileceğini" ileri sürdü.
Bir soru üzerine, seçimlerden sonraki anayasa değişikliğinin Kürt sorununa da çözüm getirebileceğini belirten Barkey, anayasa değişikliğinin iyi düzenlenmesi halinde, sorunun çözülmemesi için neden bulunmadığını söyledi.
-"CİN ARTIK KUTUDAN ÇIKTI"-
Brookings Enstitüsü uzmanı Ömer Taşpınar da "Türkiye'nin 'İslamlaştığı' konusuna çok fazla odaklanıldığını, ABD, AB ve İsrail gibi konuların aslında Kürt sorunuyla bağlantılı olduğunu belirterek, "Türkiye'deki Amerikan karşıtlığı ve AB'ye dair soruların altında, Türklerin çoğunluğunun ABD ve Batılı devletlerin bağımsız bir Kürt devleti kurmak istediğine inanması olduğunu" söyledi.
Taşpınar, Türkiye'de tüm siyasiler ve askerler açısından sorunun artık "PKK'dan çok Kürt milliyetçiliği" olduğunu ifade ederek, "Cin artık kutudan çıktı ve artık Kürtler beklentilerini artırdı" dedi.
"Türk ve Kürt milliyetçiliğinin ve kutuplaşmanın arttığına" dikkati çeken Taşpınar, "Ankara'nın kimlik konusuyla bağlantılı Kürt sorununun kökenlerini ele almadıkça, PKK konusunda kazanılan stratejik zaferin, geniş çaplı stratejik bir zafere dönüşemeyebileceğini" kaydetti.
Taşpınar, Türkiye'de Amerikan karşıtlığı sürdükçe hükümetin, "ABD'nin Kürtlere yönelik gizli ajandasına yardım etmekle suçlanacağından" büyük adımlar atamayacağını ifade ederek, ABD'nin PKK konusundaki işbirliğini artırarak Türkiye'nin bu konuda daha fazla başarı sağlamasına yardım etmesinin, hükümete, genel af çıkarması gibi konularda yeni adımlar atabilmesinde daha fazla siyasi hareket alanı sağlayacağını anlattı.
Taşpınar, "demokratik açılımda" da "2007 yılındaki hatanın tekrarlanmaması ve seçimlerden hemen sonra bu konuda yeni gelişmenin olması gerektiğini" söyledi.
Ortadoğu Enstitüsü Türkiye programı Direktörü Gönül Tol, AK Parti'nin geçmişteki diğer bütün hükümetlere göre daha güçlü olduğunu, bu nedenle Kürt sorununun çözümünde politik risk alabileceğini söyledi.
Bir soruya, Wikileaks belgelerinin demokratik açılımı etkileyeceğini düşünmediği yanıtını veren Tol, başka soru üzerine, "hükümetin, PKK'nın artık sadece terör örgütü olmadığını, siyasi aktör haline geldiğini fark etmesi ve örgütle bir şekilde temas kurulması gerektiğini" ileri sürdü.
Öte yandan Barkey, "terör örgütü başı Abdullah Öcalan'ın Gülen Hareketi'ne yönelik dayanışma çağrısına" ilişkin soru üzerine, "bunun, Gülen Hareketi'nin Türkiye'deki önemli gücü ve Güneydoğu'daki etkinliği göz önüne alındığında, mümkün olduğunca çok bağlantı kurmak isteyen Öcalan açısından akıllı bir davranış olduğu" yorumunda bulundu.
Taşpınar da aynı konudaki bir soru üzerine, "Gülen Hareketi ile PKK'nın konuşması halinde, bunun milliyetçilerin ve laiklerin dışarıda kalacağı anlamına gelmediğini" belirtti.
Barkey, "Wikileaks belgelerinde ABD'nin terör örgütü PKK'ya yardım ettiğine dair herhangi bir kanıt bulunmadığını, bunu yapmanın ABD'nin intiharı anlamına geleceğini" söyledi.