Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, ''Bir pazar yerine gideceksiniz, çekeceksiniz bombanın pimini... Yerli yabancı, kadın erkek, yaşlı çocuk demeden onlarca binlerce insanın hayatına mal olacak." dedi ve ekledi:
Çiçek sözlerini "Ondan sonra da bu örgütler gelip, 'Ben barış diyorum, özgürlük diyorum, demokrasi diyorum' diyecek. Bu sahtekarlığın en fazla yaşandığı ülkelerin başında Türkiye geliyor'' şeklinde sürdürdü.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin ilan edilmesinin 62'nci yıldönümü ve Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla Ankara Hakimevi'nde etkinlik düzenlendi.
Çiçek, etkinliğin açılışında yaptığı konuşmada, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile insanların doğuştan eşit haklara sahip olduğunun tüm dünya tarafından kabul edildiğini söyledi. Beyannamenin ilanından sonraki yıllarda uluslararası ve bölgesel düzeyde insan hakları ile ilgili birçok sözleşmenin kabul edildiğini anlatan Çiçek, insanlık vicdanını derinden yaralayan ihlallerin önlenmesine yönelik birçok uluslararası mekanizmanın oluşturulduğunu, insanlık suçu işleyenlerin yargılanabileceği uluslararası mahkemelerin kurulduğunu hatırlattı.
İnsan hakları alanında kabul edilen tüm standartlara ve uygulamadaki gelişmeye rağmen, insan haklarının en temel değerlerini hedef alan ırkçılık, ayrımcılık, terör, nefret ve hoşgörüsüzlüğün çok önemli sorun olmaya devam ettiğini ifade eden Çiçek, ''Bu sorunlar bireylerle ilgili olarak yaşanmamakta, çok daha genel ve büyük ölçekli gruplar, toplumlar, hatta medeniyetler arasında bile yaşanabilmektedir. Birçok kişi ve grubun ötekileştirildiği ve ağır insan hakları ihlallerinin meydana geldiği günümüzde, farklılıkların insan hakları, sevgi ve hoşgörü ekseninde bir zenginlik olarak görülmesi yerine bir tehlike, bir tehdit olarak, çatışma unsuru olarak görülmesi, günümüzün önemli söylem ve pratiği haline gelmiştir'' diye konuştu.
Türkiye olarak, insan hakları konusunda dünyada meydana gelen gelişmelerin ve beklentilerin farkında olduklarını dile getiren Çiçek, insan hakları konusunda son 10 yılda anayasal ve yasal değişiklikler yapıldığını söyledi. 12 Eylülde yapılan referandumla 20 konuda insan hakları ile ilgili doğrudan ve dolaylı değişiklik yapıldığına dikkati çeken Çiçek, kamu denetçiliğine ilişkin yasa taslağının imzaya açıldığını ve birkaç güne kadar parlamentoya geleceğini belirtti. Çiçek, daha bağımsız, daha özgür, kendi bütçesi olan yeni bir insan hakları kurumunun oluşturulmasına ilişkin düzenlemenin Anayasa Komisyonu'nda olduğunu da bildirdi.
Türkiye'nin insan haklarına ilişkin pek çok sözleşmeyi kendi iç hukukunun parçası haline getirdiğine işaret eden Çiçek, Türkiye'nin insan hakları konusunda kararlı olduğunu ve epey mesafe alındığını anlattı. Çiçek, ''Geldiğimiz noktayı hiç kimse küçümsememelidir. Elbette kat edeceğimiz çok mesafe de var. Şunu hepimiz kabul etmeliyiz ki, bugün kullandığımız haklar ve özgürlükler, dünün yasaklarıydı. Dün dediğimiz milattan önce, seferberlik öncesi değil. Son 20-30 yılın yasakları, bugünün özgürlükleri haline gelebildiyse Türkiye bu konudaki kararlılığını devlet olarak ortaya koymuştur ve bu yönde çaba da sarf etmektedir'' diye konuştu.
-''İNSAN HAKLARI KONUSUNDA ASİMETRİK BİR TEHDİT VAR, BU TERÖRDÜR''-
Çiçek, insan hakları meselesinin sadece yasalarla çözülemeyeceğini, işin eğitim boyutunun çok önemli olduğuna işaret etti. ''İnsan hakları konusunu gündeme getirirken, evvela kendimizin insan haklarına saygı göstermesi gerekmektedir'' diyen Çiçek, hak ve özgürlük isterken bir başkasının hak ve özgürlüğünün engellenmemesi gerektiğini söyledi.
En önemli insan hakkının yaşama hakkı olduğunu vurgulayan Çiçek, şunları söyledi:
''Günümüz dünyasında insan hakları konusunda asimetrik bir tehdit var, bu terördür. İnsan Hakları Günü'nde bunu gözardı ederek değerlendirme yapamayız. Elbette bir kısım devlet görevlilerinin yaptığı ihlaller üzerinde önemle durmamızı gerektirir. Yasadan kaynaklanan bir sıkıntı varsa bunları düzeltmeliyiz. Uygulamadan kaynaklanan bir sıkıntı varsa bunlara daha fazla yoğunlaşmalıyız. Bugün dünyada 50'ye yakın ülke terörle boğuşmaktadır. Dünyadaki hiçbir ülkenin, insan haklarına karşı asimetrik bir tehdit teşkil eden terör konusunda bağışıklığı yoktur. Tüm insanlık terör dediğimiz asimetrik tehditle karşı karşıyadır.
Türkiye'de 40 binden fazla insanımız hayatını kaybetti. Birleşmiş Milletler'in kabul ettiği birçok sözleşme var. Eğer terör insan hakları alanında da bir tehdit ise uluslararası işbirliği kaçınılmazdır. Uluslararası işbirliği yoksa sözleşmelerin çok fazla bir anlamı yok. Bu teröristler ne yargılanıyor ne iade ediliyor. O zaman insan hakları gününde insan haklarından bahsederken bunu gözardı etmek doğru olmaz. İnsanların terörden hayatını kaybetmesine karşı madem tedbir alamıyoruz, en azından bu konuyu konuşmayarak saygısızlık etmeyelim. Bu ülkede 40 binden fazla insan hayatını kaybetti. Pek çok insan mağdur oldu. 2 yaşındaki çocuk... Bunun insan hakkı ne olacak? Daha hayata yeni başlamış... Dünyaya geldiği gibi gittiği de bir oldu. 70-80 yaşındaki ihtiyarlar, hamile kadınlar... Bunlara karşı toplumsal bilincin açıkça ortaya konulması gerekir.''
-''2 YAŞINDAKİ ÇOCUĞUN, YAŞLI KADININ, GENCECİK İNSANLARIN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ NE OLACAK?''-
İnsan haklarına en fazla vurgu yapan ülkelerin, bu konuda en fazla ''kaytaran ülkeler'' olduğunu ifade eden Çiçek, Türkiye'de kan döküp yurt dışına kaçanlardan iade edilenlerin sayısının bir elin parmağını geçmediğini dile getirdi. Bütün terör örgütlerinin en fazla kullandığı kavramların, demokrasi, insan hakları, barış ve özgürlük olduğuna işaret eden Çiçek, şöyle devam etti:
''Bir taraftan insan hakları, barış, özgürlük... Öbür tarafta bir pazar yerine gideceksiniz, çekeceksiniz bombanın pimini... Yerli yabancı, kadın erkek, yaşlı çocuk demeden onlarca binlerce insanın hayatına mal olacak. Ondan sonra da bu örgütler gelip, 'Ben barış diyorum, özgürlük diyorum, demokrasi diyorum' diyecek. Bu sahtekarlığın en fazla yaşandığı ülkelerin başında Türkiye geliyor. Bizim insanımız bu gerçeği anlamalıdır ve insan hakları örgütleri, insan hakları gününde bu sahtekarlığa karşı açıkça tavır ortaya koymalıdır. En son terör eyleminde hayatını kaybeden iki yaşındaki çocuğun, yaşlı kadının, gencecik insanların hak ve özgürlükleri ne olacak?''
Terörle mücadelede başarıya ulaşabilmenin yolunun hiç şüphesiz demokrasi, insan hakları ve özgürlükten geçtiğine dikkati çeken Çiçek, ''Öbür olumsuz tecrübeyi Türkiye yaşadı. Geldiği noktada daha fazla barış, daha fazla demokrasi daha fazla insan hakları demeye devam edecek ama içeride ve dışarıdaki ikiyüzlüleri de teşhir etmeye de devam edecektir'' diye konuştu.
Çiçek, Türkiye'nin insan hakları konusunda başkaları kadar laf etmediğini ama çok somut örnekler ortaya koyduğunu belirterek, Türkiye'nin İsrail, Lübnan, Arnavutluk ve pek çok ülkeye yardım ettiğini anlattı. Türkiye'nin ayrım yapmaksızın herkesin yardımına koştuğunu ifade eden Çiçek, Türkiye'nin bu tür insani yardımlara yılda verdiği paranın 2 milyar dolar civarında olduğunu söyledi.
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Güldal Akşit de insan haklarının, insan olmaktan kaynaklanan vazgeçilmez haklar olduğunu söyledi. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin, kadınların kadın olmaları nedeniyle karşı karşıya kaldıkları ihlalleri yok saydığını, bu nedenle bu konu üzerinde ayrı bir vurgu yapma ihtiyacı doğduğunu anlatan Akşit, kadınların kadın olmalarından dolayı yaşadıkları insan hakları ihlallerinin daha sonra yapılan sözleşmelerde yer aldığını ifade etti. Türkiye Cumhuriyeti'nin kadınların ilerlemeleri ve güçlenmeleri konusunda tarihsel bir deneyim yaşadığını dile getiren Akşit, kadın erkek eşitliği ilkesinin Anayasa maddelerinde yapılan değişikliklerle de güçlendirildiğine dikkati çekti.