'Bana dokunmayan terör bin yaşasın...'   Konuyu açan: alptraum   İlk Mesaj: 12-07-2010 (16:36)   Son Mesaj: 12-07-2010 (16:36)    Cevap: 0    Gösterim: 517  

    12-07-2010

    'Bana dokunmayan terör bin yaşasın...'

    'Bana dokunmayan terör bin yaşasın...'


    İçişleri Bakanı Beşir Atalay, ''Küreselleşmenin bu kadar hızlandığı bir dünyada, 'bana dokunmayan terör bin yaşasın' gibi bir yaklaşım son derece tehlikelidir. Özellikle terör konusunda çok etkin bir uluslararası iş birliği gerekmektedir'' dedi.

    İçişleri Bakanı Beşir Atalay, ''Küreselleşmenin bu kadar hızlandığı bir dünyada, 'bana dokunmayan terör bin yaşasın' gibi bir yaklaşım son derece tehlikelidir. Özellikle terör konusunda çok etkin bir uluslararası iş birliği gerekmektedir'' dedi.
    Bakan Beşir Atalay, Polis Akademisi Başkanlığı ile Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Araştırma Merkezi (UTSAM) tarafından Antalya'daki Ramada Plaza Otel'de düzenlenen 2. Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Sempozyumu'na katıldı.

    Göç, insan kaçakçılığı, uyuşturucu, terör gibi sınır aşan suçların araştırılmasını, konuşulmasını ve iyi analiz edilmesini istediklerini kaydeden Atalay, bu sorunlarla ilgili çözüm stratejisi geliştirilmesinin önemine işaret etti. Atalay, toplumsal olayların öncelikle iyi teşhis edilmesi gerektiğini ancak bu teşhisin üzerine sağlam stratejiler kurulabileceğini anlattı.

    Terörün ilgili insanoğlunun başında ''bir bela'' olduğuna değinen Beşir Atalay, terörün dini, ırkı, ülkesi olmadığını, terörün her yerde ''kan ve gözyaşı'' anlamına geldiğini vurguladı.

    Terörün, ''insana karşı tutum'' demek olduğunu anlatan Atalay, terör olaylarında her zaman rasyonalite aranamayacağını, terörün beklenmedik zamanlarda beklenmedik yerleri vurduğunu söyledi. Terörün bugün artık sadece belli bir coğrafya veya belli bir toplumu tehdit etmediğini, artık tüm insanoğlunun terör tehdidi altında olduğunu belirten Beşir Atalay, ''Küreselleşmenin bu kadar hızlandığı bir dünyada, 'bana dokunmayan terör bin yaşasın' gibi bir yaklaşım son derece tehlikelidir. Özellikle terör konusunda çok etkin bir uluslararası iş birliği gerekmektedir'' dedi.

    Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü:

    ''Şunu görüyoruz, 'Bana zararı olmadıkça teröre karşı çok fazla hassasiyet de göstermem' gibi bir tutum sergileyen ülkeler olmuştu. Ne zaman ki terör kendilerini de vurmuştur ancak o zaman bunun ne kadar büyük bir bela olduğunu görmüş ve bu konuda hassasiyetleri artmıştır. Bu konuda uluslararası hassasiyet de gittikçe yükseliyor.''

    Terörün her şeyden önce ''özgürlüklerin düşmanı'' olduğuna vurgu yapan Atalay, özgürlükler kısıtlandıkça terörün hedefine ulaşacağını söyledi. Terörün, endişe ve korkuyu artırarak hedefine ulaştığına vurgu yapan Atalay, bu manada bütün sistemler, toplumlar, devletlerin özgürlükler ve güvenlik anlayışı arasındaki o hassas dengeyi kurma çabası içindeyken, terörün bu dengeyi bozan en önemli gelişmelerden biri olduğunu bildirdi. Buna en açık örneğin ABD olduğunu ifade eden Atalay, ''11 Eylül saldırılarından sonra küresel ölçekte özgürlük-güvenlik dengesinin ne kadar özgürlükler aleyhine bozulduğunu hepimiz biliyoruz. Terör korkusu bir adım sonra özgürlüklerin keyfi şekilde sınırlandırıldığı baskıcı uygulamalara yol açar. Bu risk hep vardır. Korku iyi yönetilmediği zaman, korkunun bizleri yönettiğini insanoğlu biliyor. Özellikle tehdit algılamasının yoğunlaştığı dönemler, korkunun aklı tatile gönderdiği dönemler olmuştur diyebiliriz. Bu tür dönemlerde yaşanan akıl tutulması, hak ihlallerini de birlikte getirmiştir'' diye konuştu.

    -TÜRKİYE'DE TERÖRLE MÜCADELE-

    İçişleri Bakanı Atalay, 11 Eylül sonrasında Türkiye'nin durumunun özel olarak incelenmeyi hak ettiğine değindi. 11 Eylül sonrasında dünyada özgürlüklerin, ''en özgürlükçü'' denilen ülkede bile kısıtlanmaya başladığını anlatan Atalay, bu dönemde dünyanın aksine Türkiye'de özgürlüklerin daha da genişletildiğini savundu. Atalay, 2001 yılından itibaren daha demokratik, daha açılımlı Anayasa değişiklikleri çalışmalarının yapıldığını belirterek, Avrupa Birliği uyum sürecinin de Türkiye'de demokratikleşmenin hızını artırdığını bildirdi.

    Bu dönemin, güvenlik eksenli paradigmadan çok boyutlu paradigmaya geçişin bir başlangıcı olduğuna anlatan Atalay, terörle mücadelede analizci bakışın hakim olduğunu aktardı.

    Beşir Atalay, Türkiye'de, silahlı grupların devlete karşı şiddet eylemlerinde bulunmasıyla ortaya çıkan terör sorunu ile bu sorunu doğuran ve sosyokültürel dinamiklerden beslenen, Kürt sorunu veya Güneydoğu sorunu diye adlandırılan sorunun yaşandığını ifade etti. Bunu ilk kez siyasi söylemde ifade eden partinin de AK Parti ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu vurgulayan Atalay, Başbakan Erdoğan'ın 12 Ağustos Diyarbakır konuşmasının bir anlamda bu söylemin başlangıcı olduğunu hatırlattı.

    Meselenin, sorunun bu iki boyutu ile bunlar arasındaki ilişkiyi doğru anlayabilmek olduğuna işaret eden Atalay, şöyle konuştu:

    ''Terörü meselenin özü olarak görmek ve terör ortadan kalktığında yaşadığımız sorunların tamamının çözüleceğini sanmak, bazen yanlış önlemlere de götürebilmektedir. Bu terörün ihmal edileceği anlamını asla taşımaz. Yani belki sorunlardan birisi, yıllardır güvenlik paradigması içinde bu sorunun algılanmasıdır. Bu durum biraz da daha önceki siyasi iktidarların sorunun çözümünü neredeyse tamamen güvenlik bürokrasisine havale etmelerinden kaynaklanmaktadır denilebilir. Böyle olunca meselenin tek çözümü olarak güvenlik tedbirleri düşünülmüştür. Bu kaçınılmazdır da. Zira bir Çin atasözünde de ifade edildiği gibi, 'elinizdeki tek alet çekiçse, herkesi çivi olarak görürsünüz'. AK Parti hükümetleri olarak, biz bu siyasetin, kolaycılık olduğunu, sorunu çözmek yerine içinden çıkılmaz hale dönüştürdüğünü gördük ve farklı bakışlar geliştirmeye başladık. Bizden öncekiler gibi yapabilirdik. Retorikle sorunun çözümünü sadece güvenlik güçlerine havale edebilirdik. Bu siyaset daha az riskli de olabilirdi fakat biz bunu yapmadık, yapamazdık da. Bunun yerine biz zor, fakat doğru olanı tercih ettik, terörle mücadelede paradigma değişikliğine gittik. Öncelikle bu meselenin sadece güvenlik meselesi olmadığını, bunun daha derinlerde yatan sosyokültürel bir kimlik siyasetinin sonucu olduğunu tespit ettik. Buradan hareketle sorunun çözümünün, onun doğduğu siyasal ve kültürel alanda yattığını da gördük. Halka hesap vermek durumunda olan sorumlu bir iktidar olarak tüm boyutlarıyla kavrayan ve çözmeye çalışan bir politika içindeyiz. İşte demokratik açılım süreci, milli birlik ve kardeşlik projesi olarak adlandırdığımız büyük proje, yıllardır yaşadığımız bu çok yönlü sorun karşısında geliştirilen çok yönlü çözüm politikasının adıdır.''

    -''DAHA FAZLA DEMOKRASİ, DAHA FAZLA AÇIKLIK''-

    Atalay, terörü çözüm politikasının birbiriyle ilişkili iki hedefi olduğunu anlattı. Bu hedeflerden birincisinin terör ve şiddeti sonlandırmak, ikincisinin de demokrasi standartlarını yükseltmek olduğunu ifade eden Atalay, bütün sosyal, toplumsal sorunların çözümünün en etkili yolunun, daha fazla demokrasi ve açıklık, her şeyin daha fazla konuşulması, rahat konuşulması, insan haklarının daha fazla gözetilmesi ve değer verilmesi olduğunu gördüklerini dile getirdi. Şu anda yürütülen politikanın da bu olduğunu kaydeden Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü:

    ''Ülkemiz uzun yıllar terör belasıyla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Terörün beslendiği ortam ve koşullar ortadan kaldırılmadan terörle mücadelede kesin sonuca ulaşmak kolay değildir ama devletimizin kararlı politikaları ve güvenlik güçlerimizin özverili çalışmaları doğrultusunda terörle mücadeleye büyük bir kararlılıkla devam edilmektedir. Terörizme karşı başarılı olabilmek için bir yandan global ölçekte mücadele stratejileri geliştirilirken, bir yandan da bölgesel ve yerel stratejiler geliştirilmektedir. Terörle mücadelede bizim vizyonumuz, insan odaklı güvenliğin, özgürlükler ve demokrasi ekseninde sağlanmasıdır. Bu bağlamda demokrasi ve insan haklarına önem çok veriyoruz. Vatandaşlarımızı kazanmak, devlete güvenlerini artırmak ve terörün yıllardır istismar ettiği zemini kaldırmak için çaba sarf ediyoruz. Vatandaşlarımızın bir takım yanlış uygulamalardan kaynaklı kırgınlıklarını gidermek, devlete güvenini artırmak, adil, güçlü, müşfik devlet olgusunu yerleştirmek için her türlü sorunun çözümüne, 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' bakışıyla insan odaklı bir yaklaşım içindeyiz.''

    Beşir Atalay, her toplumun ve devletin tarihinde olumlu, olumsuz çizgiler olabileceğini de kaydetti. Özellikle terör sorununa bakıldığında, devletin de öz eleştiri yapmaya ihtiyacı olduğuna dikkati çeken Atalay, ''Bunu da yapıyoruz şu anda. Geçmişte bu konuda ne gibi hatalar yapılmıştır ama şunu hepimiz tespit ediyoruz, vatandaşımızın devlete güvenini azaltıcı politikalar, tutumlar izlenmiştir. Bugün biz tekrar bütün vatandaşlarımızın, ülkemizin her köşesinde yaşayan her kimlikte vatandaşımızın devlete güvenini daha fazla kazanma çabası içindeyiz. Bütün vatandaşlarımızın devlete güvenini, bağlılığını artırma çabası içindeyiz'' dedi.

    Bunun da insani bakışla mümkün olabileceğini anlatan Atalay, karşı karşıya olunan sorunların çözümünde daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük ve çoğulculuğun en etkili yöntem olduğunu bildirdi. Terörle ilgili gerek geçmişte, gerekse şu anda, terör odaklı görüntülerde çoğulculuğun önemli olduğunun anlaşıldığını ifade eden Atalay, çoğulculuğun kabullenilmesinin en önemli hususlardan birisi olduğunu kaydetti.

    ''Çok renkliliğin, farklılıkların yönetiminin daha iyi yapılmasının'' önemine işaret eden Atalay, tabulara sığınmadan, yasaklar koymadan bütün bunların konuşulması gerektiğini belirtti. Toplumsal analizin sınırlar, tabular koyarak yapılamayacağını kaydeden Atalay, bu şekilde toplumsal analizin de etkili ve derinlemesine yapılamayacağını anlattı.

    Vatandaşlarla terörist ayrımının yapılmasının da önemine işaret eden Bakan Atalay, şunları kaydetti:

    ''Vatandaşlarımızın gündelik yaşamlarının ve sivil toplumun önündeki engellerin kaldırılması, bölücü terör örgütünün siyasal ve toplumsal zeminlerini ortadan kaldıracak en önemli adımlardır ve biz bunu politika olarak çok önemli görüyoruz. Terörist ve vatandaş ayrımını çok önemli görüyoruz. Vatandaşımızı kazanmak, vatandaşımıza daha fazla sahip çıkmak ve gerek bölgesel kalkınma olarak, gerekse demokrasinin standardının yükseltilmesi ve vatandaşlarımızın özgürlüğünün sağlanması olarak, bu ayrımı önemli görüyoruz. O nedenle meydana gelen üzüntü verici terör eylemleri karşısında dahi demokratik hukuk devletini zayıflatacak düzenlemeler yapmadık ve yapma düşüncemiz de olmamıştır.''




    'Bana dokunmayan terör bin yaşasın...' Yorumları