TBMM Başkanvekili Meral Akşener, siyasette kotasız kadın sayısını artırmanın mümkün olmadığını belirterek, ''İlk kez politikaya giren bir kadının ekonomik olarak desteklenmesi hukuken olması lazım'' dedi.
MHP İstanbul İl Başkanlığınca düzenlenen, ''Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkının Verilişinin 76. Yıl Dönümü'' konulu konferansta bir konuşma yapan Akşener, kadının siyasette uzun süre kalmasının zor olduğunu söyledi.
Akşener, ''Batılı kadının mücadelesiyle Türk kadınının mücadelesine zaman olarak oranına baktığımız zaman erkeklerin zihniyetini değiştirmek hala çok zor olmakla birlikte bizim kadınımızın aydınlığa olan talebi, yenileşmeye ve değişime olan duruşunun batılı kadından daha açık olduğunu görüyoruz'' diye konuştu.
Kadın hareketinin Türkiye'de sosyal demokrat koridorda geliştiğini ifade eden Akşener, ''Sağ kesim ile sosyal demokrat fikrin o koridorunda yürüyen kadın hareketi arasında 90'lı yılların ortalarına kadar irtibat ve iletişim kurulamadığı için belki burada bir zorlanma söz konusu olmuştur'' dedi.
-ATATÜRK VE CUMHURİYETE YAPILAN ELEŞTİRİLERE TEPKİ-
Akşener Türkiye'de kasım, aralık ve mart aylarının kadınlar için önemli aylar olduğunu aktararak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Kasım bir başka önemli, çünkü 10 Kasım Atatürk'ün ölüm yıl dönümü. Anma törenlerinde ve televizyonlarda yapılan programlarında konuşulan dili izlediniz mi, bilmiyorum. Bir dil ortaya çıktı genç kadın ve erkek tarafından. Bunların bir kısmı kendini muhafazakar, bir kısmı demokrat, bir kısmı da liberal olarak tarifleyen kesimin temsilcileri olarak ortaya çıktı. Ben 15 yıl üniversitelerde Atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi dersi verdim. Bu konuda araştırma yapan bir akademisyen kimliğim ile bu genç arkadaşların bu bilgileri nerelerden aldıklarını, Atatürk'ü lime lime etmeye yönelen o dili oluşturacak belge ve bilgileri nereden bulduklarını, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran iradenin lime lime edilmesinin, itibarsızlaştırılmasının ve her şeyinin kötü olduğuna dair çok kesin hükümler verebilecek o bilgileri, belgeleri nereden bulduklarına dair hiç bir fikrim yok.''
Dünyadaki ve Türkiye'deki kadın hareketlerinden bahseden Akşener, ''2010 yılından 1920'leri, 2010 yılından 1930'ları, bugünün kabul edilen şartlarıyla, demokratik ilkeleriyle yargılamaya kalkışırsanız hiç kimsenin dünyada, o dönemin aktivistleri, aydınları ve önderleri dahil yatacak yerleri yoktur. O yılların şartları ile Türkiye'nin şartlarını mukayese edip de, 1934 yılında seçme seçilme hakkına sahip olmuşsanız, demokratik kriterler açısından elbette o günün şartlarına göre Cumhuriyet'in eksiklikleri mevcuttur, ancak o kriterle bugünü mukayese ettiğiniz zaman, Cumhuriyet'in son derece zamanın ilerisinde bir demokratik anlayışa sahip olduğunu görürsünüz. Bu kadar haksızlık, iz'ansızlık, söyleyecek kelime bulamıyorum, şımarıklığı bu Cumhuriyet'i kuran iradenin, kuranların hak etmediğini düşünüyorum'' şeklinde konuştu.
Akşener, Cumhuriyet iradesinin Cumhuriyet'in geleceğini gençlere, ancak Cumhuriyet'in varlığını ve birliğinin devamını ve geleceğini ise kadınlara emanet ettiğini aktararak, ''Cumhuriyet modernleşmesi, Cumhuriyet'in kendisi kadın üzerinden yürümüştür. Kadın üzerinden yürüdüğü için 90'lı yılların sonlarından itibaren başlayan Cumhuriyet'le hesaplaşma kavgasının orta yerindeki figür de kadındır'' dedi.
-''ÖĞRETMENLER FAKİRLEŞTİRİLİYOR''
Türkiye'de kadınları ilgilendiren her konunun bir şekilde iki taraftan bakıldığında Cumhuriyet'i de ilgilendirdiğini vurgulan Akşener, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Kadın modernleşmenin yüzü, aynı zamanda annelik vasfıyla yeni nesli yetiştiren bir figür, öğretmen ise Cumhuriyet'in ortaya koyduğu o neslin daha sonraki aşamada yetiştiren figürü. Öğretmenler fakirleştiriliyor. Öğretmenlerin yarısı sözleşmeli, bir kısmı ders ücretli, bir kısmı kadrolu olmak üzere parça parça edilmiş, fakirleştirilmiş, umutsuzlaştırılmış, yılgınlaştırılmış. Kadının bir kendi üzerinde yürüyen kavga ve istismar sahaları konusunda Cumhuriyet'le hesaplaşıldığını bilmesi gerekiyor. Birisi de öğretmenlerin üzerinden, onları etkisizleştirerek, itibarsızlaştırarak, yorarak, umutsuzlaştırarak Cumhuriyet'le bir hesaplaşma o taraftan sürüyor.''
Akşener, Cumhuriyet'in en önemli vasıflarından birisinin sınıflar arasında geçirgenliği en üst seviyeye çıkarması olduğunu aktararak, ''Bir köylü kızının Türkiye Cumhuriyeti'nin içişleri bakanlığını yapması, üniversite hocası olabilmesi, TBMM Başkanvekilliği görevini yürütüyor olması, zaman zaman alay edilse dahi -benimle ilgili söylemiyorum-, bazı imalara maruz kalsa bile, kadın erkek eşitliği üzerinde kafa yorabilmesi, o yolda yürüyebilmesini sağlayan Cumhuriyet'in sınıflar arasındaki geçirgenliği, sosyal adaleti, fırsat eşitliğini bizler açısından sağlayabilmesi ve en önemlisi kadın üzerinden, erkeklerin aydınlanmasını sağlayacak yolu bulabilmesidir. Bugün, Başbakan'ın ve çevresindeki pek çok kişinin din, muhafazakarlık, çeşitli değerler adına bu Cumhuriyet'i kuran iradeye, bu Cumhuriyet'in felsefesine savaş açmaları ve bunun göstergesinin kadınlar üzerindeki kavgayla ortaya çıkmasını doğru görmekte fayda var'' şeklinde konuştu.
Anayasa değişikliği için yapılan referanduma da değinen Akşener, şunları kaydetti:
''12 Eylül anayasasıyla hesaplaşmak istendiği söylendi. Bu bir tarafı yalanın. Kanunla yönetmelikle geçmesi gereken birçok konu da anayasa maddesi haline getirildi ki hiç gerek yok. Anayasada hayır oyu kullanan ve hayır oyu için çalışan biri olarak birçok eleştiri ile karşılaştım.''
Akşener, 10 yıldır MHP'de politika yaptığını belirterek, ''Sahadan bildiğim bir şey var; kotasız siyasette kadın sayısını artırmak mümkün değil.'' dedi.
Kotanın bütün siyasi partilerde uygulanması gerektiğini yıllardır savunduğunu aktaran Akşener, şöyle devam etti:
''Kota şart, ama yeterli değil. Kadın politikaya çok geç başlıyor, ekonomik özgürlüğü yok. Erkeklerin hepsi de söze ''Cennet anaların ayaklarının altında'' diye başlar. Tamam, ama biz dünyayı da istiyoruz, dünya da bizim ayaklarımızın altında olsun. İlk kez politikaya giren bir kadının ekonomik olarak desteklenmesi, hukuken olması lazım. Seçmen davranışı olarak kadınların oy kullanmasındaki özgürlüğünün sağlanmasına yönelik bazı pratik çalışmalar yapmakta fayda var.''