Ülke TV'de Ersoy Dede'nin konuğu olan kiralık katil Mehmet Ali Ağca'nın kendisine "Allah kurtarsın" dediğini söylediği gazeteci Güneri Civaoğlu, o gün ünlü katil ile neler konuştuklarını bugün köşesinde açıkladı:
Güveri Civaoğlu'nun köşe yazısından bir kesit
AĞCA"NIN ELLERİ
TV"lerde Ağca turları sürüyor.
Bu bağlamda Papa"yı yaralayan ve Abdi İpekçi"yi öldüren Mehmet Ali Ağca bir TV kanalında söyleşiye çıkmış.
Benim için -galiba- "iyi ve inançlı adam" demiş.
Hapishanedeki görüşmemizden çıkarken -damaltı jargonu olan- "Allah kurtarsın" söylemim olduğunu ileri sürmüş.
İzleyemedim.
Sonradan öğrendim.
Konuya açıklık getireyim.
"DURUM" Abdi İpekçi"nin Milliyet"teki başyazılarının başlığıydı.
Yıllar sonra bana emanet edilen o statünün verdiği esinle Kanal D"de yapmakta olduğum siyaset programıma "DURUM" adını vermiştik.
Abdi İpekçi benden yaşça hayli büyüktü ama dosttuk.
İkimiz de 1970"li yıllarda farklı gazetelerde genel yayın yönetmeniydik.
Toplantılarda bir araya gelirdik.
Anlaşılan beni sevmişti ki özel hayatımızda da ilişkimiz dostluğa dönüştü.
Zaman zaman eşlerimizle birlikte yemek yerdik.
Yurtdışı gezilerinde gruptan ayrılır birlikte program yapardık.
Onu biraz olsun yakından tanıyanlar gibi ben de kişiliğine, gazeteciliğine büyük saygı duyardım.
Abdi beyi en iyi anışın "gazetecilik" olacağı kanısıyla, Mehmet Ali Ağca"yla konuşmak istedim.
İtalya Ancona kentindeki hapishanedeydi.
Gerekli ön araştırmaları yaptım, İtalya Adalet Bakanlığı"ndan izin aldım.
Halüsinasyon
Ancona Cezaevi"nin penceresiz, mobilyasız çıplak bir odasında karşı karşıya geldik.
Masanın bir tarafında ben, diğer tarafında o...
Daha konuşmaya başlamadan, gözlerim ellerine, uzun parmaklarına kilitlendi.
Şu parmaklar, lanetli bir silahın tetiğini çekmiş, Abdi İpekçi gibi bir büyük insanın yaşamını söndürmüştü.
Filmlerde gördüğümüz halüsinasyonu yaşadım bir an.
O parmaklardan kan damlıyordu.
Bu konuşmayı nasıl sürdürebilecektim?
Ağzımdan şu sözler döküldü:
"Mehmet Ali Ağca, çok değerli bir meslektaşımızı öldürdünüz."
Ağca: "Ben masumum."
"Siz Abdi İpekçi"yi öldürmediğinizi söylüyorsunuz. Peki, ona kıyan dünya çapında bir cani midir?"
Ağca: "Yoo yoo yo bu şekilde soruyu kabul etmiyorum."
Bunu söylerken, konuşmayı bitirip gidecekmiş gibi, kalkmak ister gibi bir hareket yaptığını hatırlıyorum.
Üstüne üstüne gitmiştim.
"Bunu yapan aşağılık bir cani midir?"
Ağca: "Bizim kimseye hakaret etmeye hakkımız yok. Apocuların kadınları, çocukları öldürdüklerini gördünüz. Bu daha ağır."
"İnsanları öldürenler canidir. Abdi İpekçi"yi öldüren cani midir, değil midir?"
Ağca: "Evet katildir. Savaş suçlusudur ama... İpekçi"nin savaşla ilgisi yok ama Türkiye savaş içindeydi."
........................
Amaç işte bu "itirafı" almaktı.
Ve...
Abdi İpekçi"ye kıyan katile o güne kadar "sayın Ağca" bile diyebilenlerden farklı olarak kelimelerle onun portresini yüzüne karşı çizmiştim.
Bu konuşma ekranlarda gösterildikten sonra yankılardan üçü belleğimde yer etti.
İpekçi"nin eşi Sibel İpekçi hemen telefon açıp, koyduğum tavır nedeniyle "teşekkür etmişti."
Artık görünmezler gezegeninde olan sevgili Ufuk Güldemir o zamanlar başında bulunduğu televizyonun haberlerinde "gazetecinin duygusal anı" diye yukarıdaki konuşmayı yayınlamıştı.
Dostum Hakkı Devrim hoca "gazetecinin duygularını kontrol etmesi gerekirdi" mesajını veren bir yazı yazmıştı.
Üçü de benim o tavrımın "doğrularını" yansıtıyordu.
Köşe yazısının tamamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz
(Milliyet)