Türkiye Barolar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu, istihbari/önleme dinlemesi yoluyla elde edilen telefon konuşmalarının tek başına kanıt olarak kabul edilemeyeceğini, bu kanıtlara dayalı mahkumiyet kararı verilemeyeceğini savundu.
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu, istihbari/önleme dinlemesi yoluyla elde edilen telefon konuşmalarının tek başına kanıt olarak kabul edilemeyeceğini, bu kanıtlara dayalı mahkumiyet kararı verilemeyeceğini, aksine yapılan bir uygulamanın hukuka, hukuk devletine ve yargıya güveni zedeleyeceğini bildirdi.
TBB'den yapılan yazılı açıklamada, haberleşme özgürlüğünün, haberleşmenin ve özel hayatın gizliliği ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerden olduğu belirtildi.
''Anayasaya göre, yasanın açıkça gösterdiği durumlarda ve usulüne göre verilmiş yargıç kararı olmadıkça, gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda da yasayla yetkili kılınan mercinin emri bulunmadıkça haberleşmenin gizliliğine dokunulamaz'' ifadesine yer verilen açıklamada, anayasanın açık hükmüne aykırı dinlemelerin suç niteliğinde olduğu kaydedildi.
Açıklamada şöyle denildi:
''O nedenle gerek bu yolla gerekse istihbari/önleme dinlemesi yoluyla elde edilen telefon konuşmaları tek başına kanıt olarak kabul edilemez ve buna dayalı olarak mahkumiyet kararı verilemez. Aksine uygulama hukuka, hukuk devletine ve yargıya güveni zedeler. Bütün bu nedenlerle, Erzurum Savcısı Osman Şanal'ın 'istihbari dinlemelerin mahkemeler tarafından delil sayılması' yönündeki temyiz başvurusunun hukuka açıkça aykırı olduğunu belirtir, bu talebin kabul edilmesinin yargı yoluyla polis devletine gidişin başlangıcı olacağı hususundaki endişemizi kamuoyuyla paylaşırız.''