Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı Tevfik Bilgin, ''Batılı muadillerimizden farklı olarak bankaları sıkıyoruz. Hala sıkıyoruz. Hala sert düzenlemelerimiz var'' dedi. Bilgin, yeni önlemler alınabileceğinin sinyalini verdi.
''NASIL GEÇMİŞTE ÖNLEMLER ALDIYSAK, GEREKİRSE BUNDAN SONRA DA ÖNLEMLERİ ALIRIZ. 49 OYUNCUMUZUN BEN GENEL MÜDÜRÜNDEN HATTA GENEL MÜDÜR YARDIMCILARINA KADAR ALP ATIŞLARINI BİLE İZLİYORUM''
Bilgin, 9 ayda kredilerin yüzde 21 büyüdüğünü, mevduatın yüzde 11 arttığını hatırlatarak, ''Krediler 82 milyar TL büyümüş, mevduat 58 milyar TL artmış. Böyle giderse arada bir boşluk var. Çünkü Türkiye'de yeterli tasarruf da yok. Şu anda elbette ki likidite anlamında, sermaye yeterliliği anlamında geçmişte biriktirdiğimizi yiyoruz. Kesinlikle kaynaklarımızı çeşitlendirmek zorundayız. Vadeyi uzatmak durumundayız. Yeni enstrümanlar geliştirmek durumundayız'' diye konuştu.
Bilgin, TÜSİAD-Koç Üniversitesi Ekonomik Araştırma Forumu'nun (EAF) düzenlediği, ''Kriz Sonrası Yeni Finansal Düzen'' başlıklı konferansta yaptığı konuşmada, Türkiye'nin dış dünyadan ayrık olmadığını, global bir oyuncu konumunda bulunduğunu ve global düzenlemelere uymak zorunda olduğunu söyledi.
Bilgin, ''Özellikle bizim G-20 ülkelerinden, Avrupa'nın birçok ülkesinden de birçok farklılığımız var. Bu başlıkların en önemli yönleri de artı yönler... Görmek isteyenlere... 75 milyon nüfusumuz var. Genç bir nüfusumuz var. Bankalarımız likit. Sermaye yeterlilik rasyoları krizde gayet iyi gitti. Hala sermaye var. Hala bunu kredi olarak verebilecek güç var. Bu avantajlar bir bütün olarak Türkiye'nin diğer ülkelerden farkıdır. Gün de bugündür. Bazı tedbirlerin bugünlerde yapılması herhalde en uygun ortam olacaktır'' şeklinde konuştu.
Dünyadaki birçok bankanın 2011 planı ve bütçesi yaptığını hatırlatan Bilgin, ''Türk bankaları da yapıyor. Bu planları yaparken, bizim bankalarımız daha plan yapamazken, çünkü önlerini göremiyorlar... Benim bankalarım bu yılın 9 ayında 354 tane yeni şube açmış, aktif toplamını 927 milyar TL'ye getirdi. Ki bizim bankalarımız muhtemeldir ki 2011'in ilk 3 ayında 1 trilyon TL'lik eşiği aşacaktır ve bunu hep beraber kutlayacağız'' dedi.
Türk bankalarının 2009'un tamamında 25 milyar TL kredi vermişken bu yılın 9 ayında bu rakamın 83 milyar TL olduğunu, 83 milyar TL'lik kredinin bir bölü 3'ü tüketici kredisinden oluştuğunu ifade eden Bilgin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Yani benim bankalarım reel sektörü finanse etmiş. Benim bankalarım krizde yüzde 5,3'e çıkan takibe dönüşüm oranlarını yüzde 4,3'e düşürmüşler. Bu ortamda, likiditenin diğer birçok ülkedekinden daha zorlu olduğu ortamda, likidite demek kardan mahrumiyet demek, bu ortamda bu performansı gösteren bankalarımız eğer biz bu rasyoları aşağı çeksek çok daha iyi performans gösterir. Dolayısıyla aslında biz batılı muadillerimizden farklı olarak bankaları sıkıyoruz. Hala sıkıyoruz. Hala sert düzenlemelerimiz var. Ki bu ortamda bankalarımız bu performansı gösteriyorlar.''
-NOMİNAL VE REEL ARASINDA 7 PUANLIK FARK-
Tevfik Bilgin, ilk 9 ayda 83 milyar TL olan kredilerdeki büyümenin yüzde 21 olduğunu belirterek, ''Reel olarak baktığımızda, enflasyonu düştüğünüz zaman büyüme oranı yüzde 13,7'dir. Yani nominal ve reel arasında yaklaşık 7 puanlık bir fark söz konusudur'' dedi.
Bu yıl bankaların hazineyi daha faz fonlamaya başladığını ifade eden Bilgin, ''Herkes istemiyor muydu bunu? Benim bankalarım karlılıklarını Eylül sonu itibariyle 16,8 milyar TL'ye getirdiler. Ama benim bankalarımın karlılıkları maalesef düşmekte. Çünkü kar marjları çok daralmakta. Bu ortamda 2011 bankaların gerçek resminin çekileceği bir yıl olacak. Sizler de bizler de, bankaların gerçek performansını 2011'de ve devam eden yıllarda göreceğiz. Bugünden benim bazı bankalarımın, yol haritalarını o anlamda iyi analiz etmelerinde büyük yarar vardır'' diye konuştu.
-''BENİM BANKALARIM....''-
Bankaların sermaye yeterlilik rasyosunun şu anda yüzde 19,3 olduğunu hatırlatan Bilgin, şunları kaydetti:
''Ben 'benim bankalarım' derken, bunu kasti yaptım. Bu elbette benim bankalarım değil. Ben burada 'benim' derken BDDK'yı kast ediyorum. Dolayısıyla BDDK'yı ve kontrol ettiği alan benim bankalarım... Bankaların isminde bankacılık olan, Türkiye Cumhuriyetinde, bankaların düzenleme ve denetimini götüren tek kurum benim, BDDK... Dolayısıyla rakamları biz de izliyoruz. Nasıl geçmişte önlemler aldıysak, gerekirse bundan sonra da önlemleri alırız. Ama bizim diğer kurumlardan bir farkımız var. 49 oyuncumuz var. 49 oyuncumuzun ben genel müdüründen hatta genel müdür yardımcılarına kadar kalp atışlarını izliyorum. Onlar şu bankadan ayrılsınlar soruyorum, 'nerede' diye... Ben banka bazında bireysel tedbirler de alabiliyorum. X bankasına 'sen dur', Y bankasına 'sen devam et'... Bence asıl denetim budur ve sektör genelinde topluca tedbir, iyi işleyen bankaları cezalandırmaktır. Hele hele 2011 ve 2012 yılını da düşünürseniz sistemin sağlığını bugünden düşünmek zorundayız. Sistem bankacılık sistemi ve çok eleştirdiğimiz, çok eleştirilen karlar da, ki bunları dağıttırmıyoruz biliyorsunuz, reel sektöre destek vermektir. Gelecekte de destek verecek.''
-''GEÇMİŞTE BİRİKTİRDİĞİMİZİ YİYORUZ''-
BDDK Başkanı Bilgin, 9 ayda kredilerin yüzde 21 büyüdüğünü, mevduatın yüzde 11 arttığını hatırlatarak, ''Krediler 82 milyar TL büyümüş, mevduat 58 milyar TL artmış. Böyle giderse arada bir boşluk var. Çünkü Türkiye'de yeterli tasarruf da yok. Şu anda elbette ki likidite anlamında, sermaye yeterliliği anlamında geçmişte biriktirdiğimizi yiyoruz. Kesinlikle kaynaklarımızı çeşitlendirmek zorundayız. Vadeyi uzatmak durumundayız. Yeni enstrümanlar geliştirmek durumundayız'' diye konuştu.
-''DÜZENLEMELERİ ÖYLE BİR YAPMALIYIZ Kİ 40 KERE DÜŞÜNMELİYİZ. ARTILARI NEYSE, MÜŞTERİ ŞİKAYETLERİ, TEPKİLERİ, DOĞRU OLUP OLMADIĞINI, ETİK OLUP OLMADIĞINI... DAHA SONRA DA KARARIMIZI- VERMELİYİZ''
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, yeni mimaride hem global hem de Türkiye bazında düzenleyicilerin gri alanlar bırakmaması gerektiğini belirterek, ''Oyun devam ederken, kurallar başta konmuşken, siz kaleleri oyunun yarısında değiştirirseniz herhalde bu çok mantıklı veya çok uygun değil'' dedi.
Bilgin, TÜSİAD-Koç Üniversitesi Ekonomik Araştırma Forumu tarafından düzenlenen ''Kriz Sonrası Yeni Finansal Düzen'' başlıklı konferansta yaptığı konuşmada, uzun vadeli kaynağı teşvik edici enstrümanların Türkiye'ye herşeyden daha fazla hayrının olacağını söyledi.
Uzun vadeli mevduat alınması durumunda uzun vadeli kredi verileceğini, ticaret erbabı için bazen vadenin faizden daha önemli olabildiğinin altını çizen Bilgin, ''Biz pasifte hala mevduatın ortalama vadesini bir ayda yaşıyoruz. Bu dönemde benim bankalarımın çektiği sıkıntıyı siz de hissedersiniz'' diye konuştu.
Bazı çalışmaların genellikle finansal sistemin ekonomik büyüme için sürükleyici sektör olduğunu gösterdiğine değinen Bilgin, ülkelerin ekonomik büyümesinin finansal sistemin büyümesine, bunun da pasifteki gelişmeye bağlı olduğunu, Türkiye'de bundan sonra odaklanılması gereken temel hususlardan birini bunun oluşturduğunu ifade etti.
-''KENDİNE GÜVENEN BASEL II SONUÇLARINI AÇIKLAYABİLİR''-
Türk finansal sistemin yeni finansal mimarideki en önemli köşe taşlarından birinin Basel olacağına işaret eden Bilgin, şöyle konuştu:
''Basel II'ye büyük ölçüde geçtik. Ama kalan bazı yönetmelikleri ve tedbirleri önümüzdeki günlerde sizlere açıklamayı planlıyoruz. Bir yol haritası açıklayacağız. 2011'in ortalarından itibaren belli bir süre paralel uygulama yapmayı planlıyoruz. Basel I ve Basel II beraber gidecek. İsteyen banka Basel II sonuçlarını da açıklayabilir, kendine güveniyorsa... Ama 2012'den sonra da verilecek tarihten itibaren de Basel II'yi bankalarımızdan talep edeceğiz ki Basel III'e geçebilelim. Basel ile ilgili olarak ulusal inisiyatifleri sonuna kadar kullanacağız. Bu konuyla bankacılarla devamlı görüş alışverişi içindeyiz.''
-''İPOTEK ESASLI KREDİ MEKANİZMASI BASEL İLE DEĞİŞECEK''-
Türk bankacılık sisteminin en önemli sorunlarından birinin ipotek esaslı kredi mekanizması olduğuna dikkati çeken Bilgin, geleneksel kredi mekanizmasında birşeyin ipotek alındığını, bunun Basel ile beraber değişeceğine inandıklarını ifade etti.
Bilgin, ''Artık bankacılarımız bire üç, bire iki teminatla iş yapmaktan, biraz daha cash, nakit akım durumuna bakan, firmaların nakit akımını gerektiren, şeffaf bilançolar gerektirecek, bir düzeye geçmek zorunda... Yoksa bankacılık sistemi bu kısır döngü içinde devam eder. İstediğiniz kurumsal yapıda, istediğiniz kalitede bankacılık sistemimizi maalesef büyütemeyiz. Ama burada reel sektöre de büyük görevler düşüyor'' şeklinde konuştu.
-''KALELERİ OYUNUN YARISINDA DEĞİŞTİRMEK MANTIKLI DEĞİL''-
Yeni mimaride hem global hem de Türkiye bazında düzenleyicilerin gri alanlar bırakmaması gerektiğinin altını çizen Bilgin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Oyun devam ederken, kurallar başta konmuşken, siz kaleleri oyunun yarısında değiştirirseniz herhalde bu çok mantıklı veya çok uygun değil. Hem ulusal hem global ölçekte düzenleme arbitrajına ve gölge piyasalara biz sebebiyet vermezsek, bizden kastım düzenleyici otoriteler, sonradan bunu da düzeltmek zorunda kalmayız. Yani düzenlemeleri öyle bir yapmalıyız ki 40 kere düşünmeliyiz. Artıları neyse, müşteri şikayetleri, tepkileri, doğru olup olmadığını, etik olup olmadığını... Daha sonra da kararımızı vermeliyiz. Gri alanlarla ilgili tespitlerimiz, sizin bildiğiniz, bilmediğimiz, bankaların birebir yaşadığı maalesef pek çok tespitimiz olmuştur. Bu bizden kaynaklanıyorsa bizler de bunu baştan düzeltmeye hazırız. Bu arada BDDK olarak bizim çıkardığımız her bir düzenleme 5 senedir ilk önce kurum içi görüşlere açılır, sonra Türkiye Bankalar Birliği'nin görüşüne açılır, sonra Merkez Bankası ve Hazine Müsteşarlığı'nın görüşüne açılır. Hepsi bir araya gelir, kuruldan geçer ve Resmi Gazete'ye gider. Dolayısıyla biz düzenleme yaparken sanırım gri alanı az bırakan kurum olduğumuzu düşünüyorum.''
-''ÖNEMLİ OLAN BIÇAK SIRTI DENGEYİ İYİ KOORDİNE ETMEK''-
Bankacılık ve finansın yeniliklere açık, ufku olanların işi olduğunu dile getiren Bilgin, ''Düzenlemelerin, denetimin çok sert ve aşırı dozda olması ufku karartır ve bundan herkes zarar görür. Önemli olan bıçak sırtı dengeyi, denetim ve düzenlemeyle bankacıların arasındaki dengeyi iyi koordine edebilmektir. Benim korkum, dünya finansal sistemi her ne kadar sulandırdılar desem de bu dengeyi kaçırabilme ihtimalidir'' şeklinde konuştu.
Kur savaşlarına da dikkati çeken Bilgin, ''Muhtemelen bu salondaki katılımcıların hemen hepsinin evlerinin girişinde alarm sistemi var ya da sitede oturuyorsa bir güvenlik ekibi var. Siz oturduğunuz yerin güvenliğine bu kadar önem verirken, yaşadığınız ülkenin güvenliğine, ekonomik güvenlik anlamında nasıl önem vermezsiniz'' diye konuştu.
-''BATI AVRUPALI BANKANIN 6 MİLYAR DOLARLIK YATIRIMI''-
BDDK Başkanı Bilgin, 3 yıl önce bankacılıktaki yanlış hedeflere dayalı jestiyonlar, ücretler konusunda eleştiri yaptıklarında yerden yere vurulduklarını, şu anda G20'de bunlar konuşulurken hiç kimsenin eleştirmediğini söyledi.
Dünyada Batı'nın en şiddetli krizinin yaşandığı bugünlerde bir Batı Avrupalı bankanın Türkiye'de 6 milyar dolarlık yatırım yaptığını vurgulayan Bilgin, ''Kimsenin kimseye 1 dolar borç vermediği kriz döneminde acaba Türkiye'ye yatırılan yatırımın nedeni nedir? Elbette Türkiye'nin potansiyeline olan inançtır'' yorumunu yaptı.
''ÖYLE BANKALAR OLABİLİR Kİ, KÜÇÜKTEN ORTAYA, ORTADAN BÜYÜĞE SIÇRAMAK İÇİN OLMADIK YARIŞLARA GİREBİLİR, OLMADIK PİYASA, PAZAR KAPMA MÜCADELESİNE GİREBİLİR, PAZARLAMA ALIŞKANLIKLARI ÇOK FARKLI OLABİLİR. BU BANKAYA DA 'DUR' DERİZ''
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, 2011'in rakamlarla, denetimlerle bankaları izleyecekleri bir yıl olacağını belirterek, ''Benim bankalara en büyük tavsiyem, BDDK Başkanı olarak; uzun dönemli performansınıza bakın, kısa dönemli işlere girmeyin ve adale gücünüze göre davranın ki, bugün alınan riskler ilerde başka şekillerde karşınıza çıkabilir'' dedi.
Bilgin, TÜSİAD-Koç Üniversitesi Ekonomik Araştırma Forumu tarafından düzenlenen ''Kriz Sonrası Yeni Finansal Düzen'' başlıklı konferansın kapanışında, ''Dünyanın ana oyuncuları bu egoistik yaklaşımlarını sürdürürlerse muhtemeldir ki, biz Basel IV'ü de görürüz, Basel V'i de görürüz, bir dizi film gibi Basel'in silsileler halinde devamını da görürüz. O da muhtemeldir ki, her kriz sonrasında yeni Basel kurallarını hep beraber tartışırız'' dedi.
Bir banka veya finansal kuruluş aşırı kaldıraçla büyümüşse, eğer kriz olmuşsa burada bir sorun çıktığını ve bunun tek çözümünün küçülmek olduğunu belirten Bilgin, ''Ama diyet yapmak nasıl zorsa, biraz acı çekmek gerekiyorsa, maalesef Batılı ülkeler de bu diyette zorlanmakta... Gördüğümüz bu...'' dedi.
Bilgin, yeni finansal mimarideki konulara değinirken, konulardan en önemlilerinden birinin Basel III olduğunu hatırlatarak, ''Basel III'ün şu haline gelmek için o kadar sulandırıldı ki bunlar, korkarım ki, Basel III uygulanana kadar yeni bir kriz olur, bunlar tekrar sulandırılır. Dolayısıyla Basel III'teki ilkeler, finansal kırılganlıkları tam anlamıyla çözebilir mi, bu da ayrı bir soru işaretidir'' diye konuştu.
Finansal sistemin oyuncularının, güçleriyle sorumlulukları arasında bozulan dengelerin tekrar kurulmasının, yeni mimarinin temeli olması gerektiğine işaret eden Bilgin, yeni mimarinin en önemli motivasyonunun da uzun dönemde finansal sistemin dayanaklılığını artırmak ve yeni krizlerin oluşmasına neden olacak kırılganlıkları ortadan kaldırmak iken, bu bağlamda daha iyi bir denetim ve gözetim ve düzenleme altyapısına önem verilmesi gerektiğini söyledi.
Krizin finansal anlamda, bankacılık anlamında teğet geçtiği, Türkiye ve Kanada olmak üzere iki ülke olduğunu dile getiren Bilgin, ''Bu iki ülkenin en önemli ortak noktası, yerinde denetime verdikleri önemdir. Avrupa'da bankalar uzaktan gözetim, rakamlar üzerinden gözetim yaparlardı şu ana kadar. Ama siz eğer hem uzaktan hem elemanları bankalara yollamazsanız, bankacılarla konuşturmazsanız, bu iyi bir denetim değildir. Dolayısıyla muhtemeldir ki, bundan sonra önümüzdeki yıllarda Batı, inşallah yerinde denetimi tekrar keşfedecektir'' diye konuştu.
-BANKALARI ELEŞTİRME MODASI-
Tevfik Bilgin, soruları yanıtlarken, ''Bankacılık sektörüne dönük olarak alınan munzam karşılıkların yükseltilmesi, KKDF oranının yükseltilmesi, kredi genişlemesine dönük uyarılar sektörü nasıl etkileyecek? Bu kararlar konusunda nasıl değerlendirmelere sahipsiniz? Bu adımları doğru buluyor musunuz?'' sorularına ''Konuşmamda aslında bu hususlara değindim. Ama sizin sorunuza -ben bu konuda daha önce sorulan bir soruya cevap vermiştim, sizler de bunları irdelediniz- vücut dilimle cevap vermek istiyorum. Siz gözlerime ve vücut dilime bakarsanız cevabı daha iyi algılarsınız'' karşılığını verdi.
Gelişen dünyada Doğu ve Batı arasındaki birleşmenin ve bir anlamda güçler kaymasının da görüldüğünü kaydeden Bilgin, ABD'nin hala en büyük güç olduğunu ve ülkenin tüketiminin pek çok ülkeyi ayakta tuttuğunun altını çizerek, dengelerin bu çerçevede dizayn edileceği ancak hiçbir şey eskisi gibi olmayacağı görüşünü dile getirdi.
Bilgin, neden 2011'de bankaların genel resminin çizileceği sorusu üzerine, şöyle konuştu:
''2009 yılını hep beraber yaşadık. Sizler eleştirdiniz. Nedense bankaları eleştirmek modadır. Kar elde ettikçe eleştirirsiniz. Herhalde çok okunurluk kazanıyorsunuz veya okunuyor bu haberler. 2009'u biliyorsunuz, 2010'u biliyorsunuz. Buradaki karlılığın nedenlerini biliyorsunuz. Bunun, hem içsel hem dışsal nedenleri var. Dışsal nedenlerden kastım, banka dışı nedenler, oyuncuların aldığı bazı kararlar. Ama bu nedenler, yavaş yavaş sıfırlanmaya başladı. 2011 bu anlamda baz etkisi olmayan, gerçek performansın görüldüğü... Bankalarımız arasındaki yarış da çok şiddetlendi, bugün bankalarımız küçücük marjlarla çalışıyorlar ve birbirleriyle ölümüne mücadele ediyorlar, belki birbirlerine de zarar verebiliyorlar, onu da söyleyeyim. Dolayısıyla 2011, bu anlamda bizim köşemizden, rakamlarla, denetimlerle, sizlerin bankaları izleyeceği bir yıl olacak. Benim bankalara en büyük tavsiyem, BDDK Başkanı olarak, sadece BDDK Başkanı olarak; uzun dönemli performansınıza bakın, kısa dönemli işlere girmeyin ve adale gücünüze göre davranın ki, bugün alınan riskler ilerde başka şekillerde karşınıza çıkabilir.''
Kredi hacminin düşürülmesi gerekip gerekmediğine ilişkin bir soru üzerine, sektörün 2005 yılında 25 milyar TL kredi verirken, 2010'da 83 milyar lira kredi verdiğini kaydeden Bilgin, burada ertelenmiş bir tüketim talebinin söz konusu olduğunu ancak, kredilerin kullandırımının veya bankaların bu anlamdaki performansının önümüzdeki aylarda da devam edeceğini söyledi ve şöyle devam etti:
''Bunun çok basit bir nedeni var. Bankalarımız likit, parayı kullandırmak istiyorlar ve talep de var. Bu büyümenin, reel olarak da alırsak yüzde 13,7, diğer makro dengeleri nasıl etkilediği, diğer makro oyuncular tarafından sizlere açıklanıyor. Bizim açımızdan, bir banka kredi verirken risk prensiplerini gözetiyorsa, firmayı ya da kişiyi analiz ediyorsa, marjinal alanlara kaymıyorsa, kar için veya büyümek için, piyasa payı için ölümüne mücadele etmiyorsa hiçbir sorun yok. Bireysel tedbirler de alabiliriz. Ama öyle bankalar olabilir ki, küçükten ortaya, ortadan büyüğe sıçramak için olmadık yarışlara girebilir, olmadık piyasa, pazar kapma mücadelesine girebilir, pazarlama alışkanlıkları çok farklı olabilir. Bu bankaya da 'dur' deriz. Benim bakış açım bu şekilde...''