Ak Partili Hüseyin Çelik, ilköğretimde türbanın tartışılmasını eleştirdi. "Bardakoğlu görevden alınmadı" diyen Çelik, KCK davasında Kürtçe'nin 'anlaşılmayan bir dil şeklinde' kayda geçilmesini ve Salih Memecan'ı eleştirdi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, KCK davasına değinerek, ''Türk milleti dediğimiz kavram içerisinde sadece Türk ırkı yoktur, 73 milyonun hepsi vardır. Bu açıdan milyonlarca insanın ana dilini, 'anlaşılmayan bir dil' falan diye kayıtlara geçirmek, bence mahkeme açısından şık olmamıştır, yakışmamıştır, doğru olmamıştır'' dedi.
Çelik, Parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
''ALİ BARDAKOĞLU'NU GÖREVDEN ALMA SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. GÖNÜLLÜ OLARAK BİR GÖREVİN DEVRİ SÖZ KONUSUDUR''
Prof. Dr. Ali Bardakoğlu'nun Diyanet İşleri Başkanlığı görevinden ayrılmasına ilişkin soru üzerine Çelik, şöyle konuştu:
''Bir görevden alma söz konusu değildir. Gönüllü olarak bir görevin devri söz konusudur. Biliyorsunuz, Diyanet İşleri Başkanlığının teşkilat yasası çıktıktan sonra aslında bu hemen arkasından olabilecek bir şeydi. Hatta Başkanla defalarca görüşmelerimizde bunun bir an önce yapılması gerektiğini söylüyordu. Biliyorsunuz görevler kaydı hayat şartıyla yapılmaz. Cumhurbaşkanı olsanız maksimum süre 7 yıldır, şimdi 5 5 var biliyorsunuz. Dolayısıyla sayın Diyanet İşleri Başkanımız 7,5 yılda kubbede hoş seda bırakarak, görevi yardımcısı arkadaşa devretmiştir.''
''İLKÖĞRETİMDE OLMAYAN BİR PROBLEMİ VARMIŞ GİBİ GÜNDEME GETİRİP BUNU TARTIŞMAK VE TARTIŞTIRMAK DİĞERİNİ GÖLGELEMEYE VE SAVSAKLAMAYA YÖNELİK BİR TAVIRDIR, BİR MANEVRADIR''
Bir gazetecinin, ''Başbakan'ın, başörtüsü ile ilgili açıklamaları olmuştu, seçim sonrasını işaret etmişti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'seçim malzemesi olarak kullanacakları ortaya çıkmıştır' dedi. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?'' sorusunu da Çelik, şöyle yanıtladı:
''Gelelim türban meselesine... Sayın Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasında bir görüş ayrılığı varmış gibi, meseleyi böyle pompalamayı tercih eden bazı meslektaşlarınız ve bazı siyasiler var. Bir kere bu ülkede din ve vicdan özgürlüğü konusunda, eğitim özgürlüğü konusunda, ben Sayın Cumhurbaşkanımız ile Sayın Başbakanımız arasında bir görüş ayrılığı olduğu kanaatinde değilim. Bir yerde bir problem var, bir kanayan yara var. Siz, bunu çözmek yerine bunu tedavi etmek yerine, diyorsunuz ki 'muhtemelen ileride sağ eli kanıyor ama sol eli de kanayabilir, biz gelin önce sol eliyle bir ilgilenelim burada da bir şey olmayacağını garanti altına alalım ' gibi bir yaklaşım sergiliyorsunuz.''
Çelik, Cumhuriyet tarihinde en uzun Milli Eğitim Bakanlığı yapan bakanlardan biri olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''İlköğretimde olmayan bir problemi varmış gibi gündeme getirip bunu tartışmak ve tartıştırmak, diğerini gölgelemeye ve savsaklamaya yönelik bir tavırdır, bir manevradır. Biz bunun farkındayız. Bu ortadayken CHP, hangi hakla, hangi hadle, yetkiyle bizden şu veya bu konuda garanti istiyor? Bari noterden tasdikli senet istesin bizden. Biz, memleketi birlikte halkın arzuları istikametinde, hukuk hakimiyeti altında ve evrensel hukuk normlarına göre idare ediyoruz, bundan sonra da böyle devam edeceğiz. Sayın Kılıçadoroğlu'na, Sayın Kılıçdaroğlu'nun sözcülerine şu veya bu konuda taahhütname vermek gibi bir yükümlülüğümüz yok. Siyasetçiler hesabı millete verir, biz millete bir şey söylüyoruz. Bakın, 2011 seçimlerine gideceğiz. Bir seçim beyannamesi ile halkın huzuruna çıkacağız ve diyeceğiz ki halka 'bundan sonraki 4 yıl bize iktidarı verirseniz, biz sizin adınıza şunları, şunları yapacağız.' O yetkiyi bize halk verir ve onun hesabını da bizden halk sorar. O açıdan CHP taahhütname istiyormuş, taahhüt kefalet senedi istiyormuş, bunları geçin. Bunlar var olan, gündemde olan problemleri görmezden gelme anlamına gelir. Sayın Kılıçdaroğlu, referandum sırasında halka verdiği sözleri tutsun. Taahhütleri yerine getirsin. Ne yaptılar? Meclis'te U dönüşü yaptılar. Onların bir de hempaları var. Hempa demek, onlarla aynı ayak temposu ile yürüyen demektir, yani onların yandaşları demektir. Yoldaşları var diyelim belki daha iyi anlaşılır. Mesele bundan ibarettir.''
-''NE SENARYOLAR GÖRDÜK''-
Çelik, ilköğretime başörtüsü ile girmek isteyen öğrenciler bulunduğu hatırlatılarak, ''Bu meydana gelen bir iki olayın provokatif olduğunu söylediğinizi anlayabilir miyim?'' şeklindeki soru üzerine ''Ben, bu konuda bunların ne olduğunu daha önceden söyledim. İlk ve ortaöğretimde 15 milyon öğrenci var. 1 milyonda bir böyle bir şey olsa, 15 tane olay olması lazım. Siz iki olaydan söz ediyorsunuz. Biz daha çok böyle olaylar gördük. 28 Şubat sürecinde ne senaryolar gördük. Problemi önce icat edersiniz sonra ortadan kaldırırsınız'' diye konuştu.
''BEN SALİH MEMECAN'IN YERİNDE OLSAM, SAYIN KILIÇDAROĞLU'NU DANSÖZE BENZETEN BİR KARİKATÜR YAPMAZDIM, BU ŞIK OLMAMIŞTIR, DOĞRU OLMAMIŞTIR''
Karikatürist Selih Memecan'ın, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nu ''dansöz şeklinde çizmesi'' hatırlatılarak, ''Sizin bu karikatürle ilgili değerlendirmenizi alabilir miyim?'' sorusuna da Çelik, ''Salih Memecan benim yakın dostumdur. İstanbul'da kapısını çaldığım, ekmeğini yediğim, suyunu içtiğim, sohbet etmekten keyif aldığım bir insandır. Hanımefendi eşi de bizim partimizde milletvekilidir ve benim de Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcımdır. Fakat ben Salih Memecan'ın yerinde olsam Sayın Kılıçdaroğlu'nu dansöze benzeten bir karikatürü yapmazdım, bu şık olmamıştır, doğru olmamıştır. Sayın Memecan kendisini şöyle ya da böyle savunabilir bu da Hüseyin Çelik olarak benim bakış açım. Bir siyasi parti liderine, 'siz U dönüşü yaptınız' diyebilirsiniz, 'sözünüzden caydınız' diyebilirsiniz, onu 'rüzgar gülüne' de benzetebilirsiniz ama bir lideri tutup da dansöz olarak resmetmek, onu bu şekilde bir karikatür konusu yapmanın şık olmadığını düşünüyorum. Salih Memecan, kalemi kuvvetli olan bir karikatüristtir keşke başka bir şey yapsaydı.''
''TÜRK MİLLETİ DEDİĞİMİZ KAVRAM İÇERİSİNDE SADECE TÜRK IRKI YOKTUR, 73 MİLYONUN HEPSİ VARDIR. MİLYONLARCA İNSANIN ANA DİLİNİ, 'ANLAŞILMAYAN BİR DİL' FALAN DİYE KAYITLARA GEÇİRMEK, BENCE MAHKEME AÇISINDAN ŞIK OLMAMIŞTIR, YAKIŞMAMIŞTIR, DOĞRU OLMAMIŞTIR''
Çelik, KCK davasında Kürtçe savunma yapılması talebine ilişkin tartışmalarla ilgili soru üzerine de şunları söyledi:
''BDP Grup Başkanvekili, böyle dediği için değil ona cevap mahiyetinde bunu söylemiyorum. KCK davasında, KCK'lılar, bu zihniyetin mensupları ideolojik şov yapıyorlar. Orada ideolojik gösteri yapıyorlar. Kendisi meramını rahatlıkla ifade edebilecek olan birisi, ısrarla meseleyi başka mecralara çekmeye çalışıyor. Burada iyi niyet söz konusu değil ama gelelim mahkemenin tavrına. Diyelim ki o salondaki birisi kötü niyetle de olsa savunmasını Kürtçe yaptı. Bunu tutup da eğer kayıtlara 'anlaşılmayan bir dilde konuştu' diye geçirirseniz, bunun kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Bu ayıptır tek kelimeyle. Niye? Çünkü, sizin o anlaşılmayan dil dediğiniz, Türkiye'de milyonlarca vatandaşımızın ana dilidir. Kendi insanınıza saygı duymak zorundasınız. Mahkemeler yargılama yaparken millet adına yargılama yapar. Bütün mahkemeler yargılama yaparken Türk milleti adına diye karar verirken, kararını Türk milleti adına verir. Türk milleti dediğimiz kavram içerisinde sadece Türk ırkı yoktur, 73 milyonun hepsi vardır. Bu açıdan milyonlarca insanın ana dilini anlaşılmayan bir dil falan diye kayıtlara geçirmek, bence mahkeme açısından şık olmamıştır, yakışmamıştır, doğru olmamıştır.''
''4 SEÇİM VE 2 REFERANDUMDA HALK, CHP'YE DE MHP'YE DE YA KIRMIZI VEYA SARI KART GÖSTERMİŞTİR. BU BAŞARISIZLIK ONLARI HIRÇIN HALE GETİRMİŞTİR. AĞIZLARINI BOZUYORLAR'''
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, ''4 seçim ve 2 referandumda halk, CHP'ye de MHP'ye de ya kırmızı veya sarı kart göstermiştir. Bu başarısızlık onları hırçın hale getirmiştir. Ağızlarını bozuyorlar. Maalesef bazen çete reislerine, mafya babalarına yakışan ifadeler kullanılıyor. Sayın Başbakan'ın 'dilini koparmak' buna dahildir. Dilini koparmaktan söz etmek buna dahildir. Bu tek kelimeyle ayıptır'' dedi.
-''TÜRKİYE'DE ATATÜRKÇÜLER VARDIR. MAALESEF ATATÜRKÇÜ GEÇİNENLER VARDIR VE EN KÖTÜSÜ ATATÜRKÇÜLÜKTEN GEÇİNENLER VARDIR. KİMİ KASTETTİĞİMİ, BU TASNİFTE KİMLERİN OLDUĞUNU ARİF OLAN ANLAR. BUNUNLA İLGİLİ ÇOK FAZLA ADRES VERMEYE GEREK YOKTUR''
Çelik, AK Parti Genel Merkezinde gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı. Hüseyin Çelik, dün 10 Kasım'da Atatürk'ü andıklarını ve anlamaya çalıştıklarını ifade ederek, şunları söyledi:
''Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmetle andık. Türkiye'de milli lider olarak bütün toplum tarafından benimsenen Mustafa Kemal Atatürk, belli çevreler tarafından maalesef darbelerin ilham kaynağı, ötekileştirmenin bir aracı, kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi yaşamayan, hissetmeyen, hayatını kendisi gibi tanzim etmeyen insanlara karşı adeta bir tehdit unsuru olarak kullanılmıştır.
Türkiye'de Atatürkçüler vardır. Maalesef Atatürkçü geçinenler vardır ve en kötüsü Atatürkçülükten geçinenler vardır. Kimi kastettiğimi, bu tasnifte kimlerin olduğunu arif olan anlar. Bununla ilgili çok fazla adres vermeye gerek yoktur.''
Avrupa Birliği tarafından yayınlanan 13. İlerleme Raporu'nun bugüne kadar yayınlanan raporlar arasında en olumlusu olduğunu ifade eden Çelik, ''AK Parti'nin AB ile ilgili tutumu 'cennet' ve 'cinnet' boyutunda bir tutum değildir. AB'ye tam üye olursak bu cennet olur, girmezsek cinnet olur boyutunda değildir'' diye konuştu.
''Türkiye'de korku imparatorlukları var'' denildiğini belirten AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çelik, ''Sonra bir baktık ki korku imparatorluğu meğerse CHP'nin kendi içindeymiş. Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Önder Sav'ı devre dışı bırakırken, 'korku imparatorluğunu yıktık' dedi. Ama bu korku imparatorluğu, Sayın Kılıçdaroğlu'nu genel başkanlığa taşımıştı. Herhalde kendisi bunun farkında değil'' dedi.
-''TOPLUM, BU MUHALEFET ANLAYIŞINI BENİMSEMİYOR''
Hüseyin Çelik, Türkiye'de olumlu gelişmelerin yaşandığını da ifade ederek, ''Buna rağmen muhalefet neden felaket tellallığı yapıyor, niçin karamsar tablolar çiziyor, niçin ağzını bozuyor?'' sorusunu yöneltti.
Türkiye ile iftihar edilmesi gerektiğini anlatan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Dün bazı gazetecilerin, bazı köşe yazarlarının 'Atatürk rahat uyuyor mu?' anlamına gelecek yazıları vardı. Aslında ruhu muazzep olan yani azapta olan Atatürk değil, Atatürk adına 'Kemalizm' diye bir ideoloji üreten ve bürokratik cumhuriyetin devamını bunun üzerinden sağlamaya çalışan jakoben, dayatmacı, tek tipçi, başka türlü düşünen, yaşayan, anlayan insanlara hayat hakkı tanımayan bir zihniyet aslında azaptadır, muazzep durumdadır.
Kemalizm, Atatürk'ten sonra, Atatürk'e rağmen üretilmiş ve Atatürk'ü bir ideolojinin dar kalıpları içine sığdırmaya çalışan bir anlayışın adıdır. Atatürk'ü her türlü beşer üstü vasıftan sıyırarak anlamak ve anlatmak Atatürk'e yapılabilecek en büyük iyiliktir. Dolayısıyla Atatürk'ü dün andık. Atatürk üzerinden siyaset yapan, korkular üreten, Atatürk'ü darbelerin ilham kaynağı, ötekileştirmenin enstrümanı haline getiren ve bunu da Kemalizm diye bir ideolojinin içine sığdıran bugün de bunu sürdürmeye çalışanlar şunu bilsinler ki tarihi, toplumsal değişimi algılayamadığınız, anlayamadığınız sürece bu zihniyet mensuplarının iktidar olması da mümkün değildir, halka sempatik gelmeleri de mümkün değildir. Türkiye'yi dünyaya taşımak, dünyayı da Türkiye'ye taşımak konusunda da yapabilecekleri bir şey yoktur.''
-''MAALESEF BAZEN ÇETE REİSLERİNE, MAFYA BABALARINA YAKIŞAN İFADELER KULLANILIYOR. SAYIN BAŞBAKAN'IN 'DİLİNİ KOPARMAK' BUNA DAHİLDİR. BU TEK KELİMEYLE AYIPTIR''
Hüseyin Çelik, hem CHP'nin, hem MHP'nin kendi başarısızlıklarını örtbas etmek için hırçınlaştıklarını ileri sürerek, şunları söyledi:
''AK Parti kurulduğundan beri 6 kere halkın önüne sandık gitti. Bir sefer denersiniz olmaz, iki sefer denersiniz olmaz. eğer siz aynı yere defalarca sondaj yapıyorsanız ve oradan petrol çıkmıyorsa, siz ya araştırma yaptırıp bölgeyi değiştireceksiniz ya da yönteminizi değiştireceksiniz. 4 seçim ve 2 referandumda halk CHP'ye de MHP'ye de kırmızı veya sarı kart göstermiştir. Bu başarısızlık onları hırçın halle getirmiştir. Ağızlarını bozuyorlar. Maalesef bazen çete reislerine, mafya babalarına yakışan ifadeler kullanılıyor. Sayın Başbakan'ın 'dilini koparmak' buna dahildir. Dilini koparmaktan söz etmek buna dahildir. Bu tek kelimeyle ayıptır. Bunun yapılmaması gerekiyor. Biz nezih siyasetin, nezih siyaset dilinin bu toplumun da, halkımızın da özlemi olduğun ifade ettik. Çözüm üreten, proje odaklı bir siyaseti de engelleyen, takoz koymaya çalışan, 'istemezükçü' bir tavırla iktidarın yaptıklarını bozmaya çalışan bir muhalefet anlayışı, toplum tarafından kesinlikle benimsenmemektedir.''