Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, ''Kadınlar, farklı ülkelerde yaşasalar da farklı dilleri konuşsalar da farklı dinlere mensup olsalar da dünyanın birçok yerinde ortak sorunlarla mücadele etmek durumundadırlar'' dedi.
Kavaf, İstanbul Kadın Araştırmaları Merkezi tarafından 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında düzenlenen ''Uluslararası İstanbul Kadın Buluşması (KADINİst)''nın açılışında yaptığı konuşmada, binlerce yıldır kültürlere, medeniyetlere, sanata, edebiyata kattığı değerle insanlık tarihine öncü rol üstlenen İstanbul'un, bugün dünya kadınlarının ortak sesini duyurmak için bir kez daha tarihi kimliğine yakışır bir faaliyete ev sahipliği yaptığını söyledi.
Alanlarında son derece yetkin isimlerin bir araya gelmesine vesile olan bu buluşmanın, kadınların ortak sorunlarının tartışılacağı, ortak zemin yollarının aranacağı bir buluşma ve paylaşma toplantısı olacağını belirten Kavaf, şunları kaydetti:
''Kadınların sorun alanlarıyla ilgilenen, kadınların güçlenmesi için çaba harcayan ve dünyada fırsat eşitliğini hayata geçirmeye çalışan kadınlar, farklı ülkelerde yaşasalar da farklı dilleri konuşsalar da farklı dinlere mensup olsalar da dünyanın birçok yerinde ortak sorunlarla mücadele etmek durumundadırlar. Kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasıyla beraber hala dünyanın birçok bölgesinde kadınların aleyhine insan hakları ihlalleri yaşanmaktadır.''
Kavaf, uluslararası insan hakları belgelerinde tüm insanların haklar bakımından eşit ve özgür doğduklarını, herkesin insan haklarına ve temel özgürlüklere hiçbir ayrım gözetilmeksizin fırsat eşitliği çerçevesinde sahip olduğu ve cinsiyete dayalı ayrımcılığın kabul edilemeyeceği ilkelerinin benimsendiğini hatırlattı.
Ancak tarihsel süreç içerisinde bakıldığında hakların varlığı ile kullanımı arasında çoğu zaman kadınlar aleyhine belirgin bir ayrımın olduğunun görüldüğünü belirten Kavaf, şunları kaydetti:
''Bu ayrım günümüzde de değişik alanlarda ve boyutlarda devam etmektedir. Yalnızca kadınlar ve erkekler arasında değil, kadınların kendi aralarında öne çıkan eşitsizlik ve kadınlara karşı toplumsal, hukuksal, ekonomik, siyasal alanlarda var olan ayrımcılığın ortadan kaldırılması için uluslararası kuruluşlarca siyasi iradenin oluşturulması amacıyla sözleşme ve kararlar imzaya açılmıştır.''
Türkiye'de kadın ve erkek fırsat eşitliğinin 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile hazırlanan reformlarla hız kazandığını ifade eden Kavaf, kadınlara yönelik ayrımcılığın giderilmesi ve kadınların da erkeklerle eşit haklardan ve fırsatlardan yararlanmasının 1900'lü yılların başına, hatta 1800'lü yılların ikinci yarısına kadar uzandığını dile getirdi.
-KADINA YÖNELİK POLİTİKALARDA YAŞANAN DEĞİŞİM-
Kadınların tarihte eğitim, sosyal ve siyasal hayata katılmalarına ilişkin bilgi veren Kavaf, şunları dile getirdi:
''Kadına yönelik politikalarda yaşanan değişimin en önemli yansımasını anayasada yapılan değişikliklerde görmek mümkündür. Anayasaya eklenen bir madde ile devlete kadın erkek eşitliğini yaşama geçirme yükümlülüğü verilmiştir. Ayrıca temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla ulusal kanunların aynı konuda farklı hükümleri içermesi durumunda çıkabilecek ihtilaflarda uluslararası anlaşma hükümlerinin esas alınacağı hükmüne de anayasamızda yer verilmiştir. Kabul edildiği 1926 yılında çağdaş bir nitelik taşıyan Medeni Kanunumuz, dünyada ve ülkemizde kadın-erkek eşitliği konusunda yaşanan gelişmeler doğrultusunda 2002 yılında yeniden düzenlenmiştir. Kadınlara ve Türk toplumuna daha eşitlikçi bir kamusal alan sunan Medeni Kanun, yeni şekliyle kadın-erkek eşitliğini gözeten, cinsiyet ayrımcılığına son veren, kadınları aile ve toplum içerisinde güçlendiren, kadın emeğini değerlendiren bir düzenlemedir.''
-KADINLARIN İŞ GÜCÜNE KATILIMI-
''Türkiye, kadınların iş gücüne katılımının, kadınların güçlendirilmesi ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasının temel unsurlarından biri olduğunun bilincindedir'' diyen Kavaf, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu çerçevede çalışma hayatını düzenleyen yeni İş Kanunu'nda 2003 yılında yapılan düzenlemeler ile çalışma yaşamında kadın-erkek eşitliğinin sağlanması alanında önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Bu temel kanunların yanı sıra bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir sorun alanı olan aile içi şiddetin önlenmesi amacıyla 1998 yılında yürürlüğe giren Ailenin Korunmasına Dair Kanun, 2007 yılında yeniden düzenlenmiştir. Söz konusu kanun ile aile içi şiddet ilk kez Ceza Kanunu dışında özel tedbirler içerecek şekilde ele alınmıştır.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için yalnızca yasalar hazırlayıp çıkarmak, kurumsal değişiklikler gerçekleştirmek ya da sistematik ve somut yapılar oluşturmak yeterli değildir. Bunun en canlı örneğini eğitim alanında görmemiz mümkündür. Hepimiz biliyoruz ki kadının eğitim düzeyinin yükselmesi istihdamdan sağlık hizmetlerine erişime kadar toplumsal yaşamın her alanını etkileyen ve kadının statüsünü yükselten bir unsurdur.''
-CİNSİYET EŞİTLİĞİNİN SAĞLANMASININ EN ÖNEMLİ KOŞULU-
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının en önemli koşullarından birinin toplumda zihniyet dönüşümünün gerçekleştirilmesi olduğunu belirten Kavaf, ''Bunu sağlamak için Türkiye olarak yasal anlamda gerçekleştirilen eşitlikçi düzenlemelerin uygulanmaya yansıtılmasına özel bir önem vermekteyiz'' dedi.
Bu çerçevede bakanlığına bağlı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü koordinasyonunda ilgili kamu, sivil toplum ve meslek kuruluşlarının katkı ve katılımlarıyla ''Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eylem Planı (2008-2013) hazırladıklarını anlatan Kavaf, ''Toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısından ana plan ve politikalara yansıyabilmesini teminen kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin yanı sıra üst düzey yöneticilere, belediye başkan ve başkan yardımcılarına, politika uzmanlarına toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimleri ve seminerleri düzenlenmiştir'' dedi.
Kadınları ve çocukları daha fazla etkileyen yoksulluğu ortadan kaldırmak ve sürdürülebilir kalkınmayı başarmak için stratejilerin, makro ekonomik ve sosyal politikaların formülasyonuna kadın ve erkeklerin tam ve eşit olarak katılmaları gerektiğine dikkati çeken Kavaf, ''Sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında en önemli etkenlerden biri de kadınların ekonomik faaliyetlerde daha fazla rol oynamasını sağlamaktır'' diye konuştu.
Türkiye'de kadın istihdam oranını arttırmak üzere 2008 yılında yürürlüğe giren istihdam paketinde mevcut istihdama ilave olarak işe alınan kadınlar ile 18-29 yaş arası gençlere ait SSK işveren priminin 5 yıl boyunca kademeli olarak İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanacağına ilişkin hükmün bulunduğunu belirten Kavaf, ''Dünyada zaman zaman yaşanmakta olan ekonomik krizler, küresel ekonominin cinsiyetçi yapısı, kaynakların cinsiyetler arasında eşit dağıtılmaması nedeniyle kadınları daha fazla etkilemiştir'' dedi.
Kavaf, Türkiye'de kadınların istihdama katılımını arttırmak ve kadın girişimciliğini teşvik etmek amacıyla yapılan çalışmalar hakkında da bilgi verdi.