
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Hasankeyf'in yepyeni şekilde inşa edileceğini belirterek, ''Hasankeyf'in en az zarar görerek en fazla yerinde korunması önlemleri neyse bununla ilgili bilimsel kurullar çalışıyor'' dedi.
Bakan Günay, Bilkent Otel'de düzenlenen ''Kültürel Miras ve Müzik Uluslararası Kongresi''ne gelişinde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bakan Günay, bir gazetecinin, Hasankeyf ile ilgili sorusuna, ''Kurtarmak için uğraşıyoruz. Kurtarma önlemleri konusunda bazı eserler yerinde kalacak, bazıları muhtemelen taşınacak ve Hasankeyf yerleşimi de yepyeni bir şekilde inşa edilecek. Hasankeyf'in en az zarar görerek en fazla yerinde korunması önlemleri neyse bununla ilgili bilimsel kurullar çalışıyor. Biz de bilimsel kurullar neyi söylüyorsa onu yapmaya çalışıyoruz'' karşılığını verdi.
Günay, ''CHP'de yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusu üzerine, ''İlgilenmiyorum, daha önemli işlerimiz var'' dedi.
-''KÜLTÜREL MİRAS İÇİNDE MÜZİK''-
Toplantıya eşi Gülten Günay ile katılan Kültür ve Turizm Bakanı Günay, burada yaptığı konuşmada, kültürel miras içinde önemli bir yeri bulunan müziğin en önemli unsurlarından birinin de gelenek olduğunu söyledi.
Geleneksel müziğin halkın beğenisini yansıttığını, geleneksel müziklerin komşu ülkelerin müzikleriyle yakın bir benzerlik içinde olduklarını ifade eden Günay, ''Coğrafyalar yakınlaştıkça müzik türleri arasında, hatta söz kalıpları arasında yakınlıklar, benzerlikler oluşmaktadır. Tarihte bu ortaklığın çok güzel örnekleri vardır. Bir anlamda, komşu coğrafyaların ortak tarihinin en önemli göstergeleri, bu müzikteki benzerliklerden oluşmaktadır'' dedi.
Türkiye'de de bu benzerliklerin çok yakın izlerinin bulunduğunu dile getiren Günay, Türkiye'nin Orta Asya'dan Ön Asya'ya, Doğu Avrupa'ya kadar yayılan bir büyük coğrafyada geleneksel müzikle komşularıyla çok yakın bir iş birliği içinde olduğunu belirtti.
Günay, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu ortak izler adeta sırları tarihte saklı olan ayrılıklara rağmen her zaman sofrada yeri olan bir komşu yakınlığını da içinde gizlemektedir. Bir anlamda toplumlar, devletler arasında ayrılıklar vardır ama derinde bir yerde bu kültür, bu müzik, melodi, söz benzeşmesi, köklü, kopmaz bir birlikteliğin olduğunu göstermektedir. Bu durum, hiçbir siyasi veya iktisadi olayla açıklanamaz. Müziğin geleneksel kültürün, melodilerin yaratmış olduğu bu ortaklık başka hiçbir alanda, siyasi ya da ekonomik alanda bir başka unsurda bu kadar güçlü bir biçimde kendini gösteremez. Belki müziğin gücünü, insanlığın tarihteki gidişine buradan bakınca daha iyi anlayabiliriz.''
-''SARAYDAN KIZ KAÇIRMA''DAN ''TİMUR''A...-
Türkiye'nin müzik geleneğinin çok eskilere dayandığını ve köklü olduğunu anlatan Günay, Orta Çağ'dan itibaren devam eden yakın ilişkilerin karşılıklı etkileşime de neden olduğunu dile getirdi. Handel'in ''Timur'', Vivaldi'nin ''Beyazıt'', Mozart'ın ''Zaide'' ve ''Saraydan Kız Kaçırma'' operalarının bu esinlenmeden kaynaklanarak bestelendiğini anımsatan Günay, bunun örneklerinin çoğaltılabileceğini, örneklerin bundan ibaret olmadığını söyledi.
Türkiye'nin, 20. yüzyılın başında yeni bir toplum ve devlet yapısıyla yeni bir Cumhuriyet olarak yola çıktığında müziğin de bu Cumhuriyet'in temel simge çalışma, yenileşme ve modernleşme alanlarından biri haline geldiğini aktaran Günay, ''Ama bu yenileşme, bu çok sesli müzikle tanışma, çok sesli müzik alanında ürünler ortaya çıkarma gayreti de Cumhuriyet ile başlamamıştır'' dedi. Osmanlı döneminde de bunun izlerinin taşındığını, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının ''Mızıka-i Humayun'' adıyla Osmanlı döneminde kurulduğunu ifade etti.
Türkiye'deki yenileşme hareketinin köklerinin Cumhuriyet'ten daha eskiye dayandığını, bunun müzik alanında da görüldüğünü dile getiren Ertuğrul Günay, ''Türk Beşleri''nin müzik alanındaki öncü çalışmalarından da söz etti. Türkiye'de bugün faaliyet gösteren sanat kurumlarının evrensel kültürle Türkiye'ye ait kültürü harmanladığını belirten Günay, küreselleşmenin son yıllarda Türkiye'de bir ''tek tipleşme'' de yarattığını söyledi. Günay, ''Ama bu tek tipleşme içinde hepimiz kendimize ait olanı, kendimize özgü olanı korumak ve özünü bozmadan ölçüde, ancak evrensel kalıpla onları dökmeye çalışarak geleceğe taşımak zorundayız' diye konuştu.
Ulvi Cemal Erkin'in ''Köçekçe'', Selman Ada'nın ''Ali Baba ve Kırk Haramiler'' adlı eserlerinde bu harmanlamanın en iyi biçimde görüldüğünü dile getiren Günay, ''Yaptığımız müzik bugün Türkiye'de evrenseldir ama o oranda da bizimdir. Bize ait duyguları, bize ait sevinçleri, kaygıları dile getiren çalışmalardır. Kısaca ifade etmek gerekirse Türkiye'nin kültürel hazinesi tarihi ve coğrafi olarak geniş bir alandan beslenmektedir. Bu zenginlik ve çeşitliliğin öneminin farkında olarak bu alanda çalışmalarımızı sürdürüyoruz'' dedi.
İnsanlığın ortak ve evrensel dili olan müziğin, öteki bütün alanlardan çok daha fazla bir şansa sahip olduğunu ifade eden Günay, insanlığın sevinçleri, acıları, mutluluklarının, en iyi biçimde, en birbirine yakın biçimde müzikle ifade edildiğini belirtti.
Günay'ın konuşmasının ardından UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanı ve Başbakanlık Başdanışmanı Prof. Dr. Nabi Avcı, ''Between Man and Man'' adlı kitaptan bir bölüm aktardı.
Kongrede, piyanist Gülsin Onay ile orkestra şefi Gürer Aykal da sunumlar yaptı.
Toplantıya, Slovenya Cumhurbaşkanı'nın eşi Barbara Miklic, Makedonya Cumhurbaşkanı'nın eşi Maya Ivanova ve Letonya Cumhurbaşkanı'nın eşi Lilita Zatlere de katıldı.