Reklam Özdenetim Kurulu (RÖK) Başkanı Çetin Ziylan, milyon lira harcanan bir reklamın bir hafta sonra durdurulmasının, reklam veren için çok önemli bir ekonomik yaptırım olduğunu belirterek gelinen süreci açıkladı.
Reklam Özdenetim Kurulu (RÖK) Başkanı Çetin Ziylan, milyon lira harcanan bir reklamın bir hafta sonra durdurulmasının, reklam veren için çok önemli bir ekonomik yaptırım olduğunu belirterek, ''Öncelikle Reklam Kurulunun oluşumunun doğrudan reklamın ilgilileriyle ilişkilendirmek hakkaniyetli olacaktır'' dedi.
Ziylan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Rekabet Kurulu ve Reklamverenler Derneği işbirliğiyle Conrad Otel'deki ''1. Reklam Sempozyumu''nda yaptığı sunumda, 1994 yılında kurulan Kurulun Avrupa'ya göre 60 yıllık bir gecikme olduğunu, kuruluşundaki amacın da reklama olan güveni artırmak ve kamusal denetime olan gereksinimi en aza indirmek olduğunu söyledi.
Kurulun, üniversite, İstanbul Barosu ve tüketici dernekleri temsilcilerinden oluşan 28 üyesi bulunduğunu ve her üç kesimden 2;şer kişiden oluşan Yürütme Kurulu'nun kararların hızlı çıkması için çalıştığını anlatan Ziylan, Kurulun işlevinin Türkiye'de yayınlanan reklamların uluslararası reklam uygulama esaslarına uygunluğuna ve yaratıcı olup olmadığını karar vermek olduğunu ifade etti.
Çetin Ziylan, Kurula yılda yaklaşık 500 başvuru olduğunu ve bunun yarısından fazlasının tüketici şikayeti olarak geldiğine işaret ederek, Kurulun incelediği reklamların yüzde 55'inin kurallara uygun, yüzde 45'inin ise kurallara aykırı bulunduğunu bildirdi.
Bir mahkeme ve uzlaştırıcı olmayan, konulan kuralları uygulatma misyonunu edinmiş Kurulun, uyuşmazlıkların çözümüne odaklandığını ve RÖK'ün kararlarına itirazın mümkün olduğunu belirterek ''Amaç yanıltıcılığın hızlı olarak ortadan kaldırılmasıdır'' dedi.
-REKLAMLARIN DENETİMİ-
Reklamları, Reklam Kurulu, RTÜK ve RÖK'ün denetlediğine dikkati çeken Ziylan, şöyle devam etti:
''RÖK ile Reklam Kurulu'nun birbirinin tamamlayıcı olması gerekiyor. Bizdeki devlet geleneği yetki paylaşımı noktasından şimdilik uzak görünüyor. Yayını durdurulan veya düzelttirilen bir reklama daha sonra Reklam Kurulunca aynı maddeye dayanılarak ceza verilmesindeki amaç tartışma götürür. Reklamdaki bir yaratıcılığın çok kısa sürede yayın durdurularak giderilmesi, ekonomik açıdan reklam verene büyük bir yük getirmektedir. Reklam yatırımından beklenen amacın yanıltıcı nedeniyle elde edilememesinin aylar sonra verilecek para cezasından daha ağır ekonomik yaptırım olduğundan kuşku yoktur. Çünkü reklam üretimi pahalıdır. Milyon lira harcadığınız bir reklamın bir hafta sonra durdurulursa bu reklam veren için çok önemli bir ekonomik yaptırım demektir. Uygulamadaki bu çatışma noktası her iki denetim kurumu arasında kurulması gereken ilişkiye işaret ediyor. Reklam Kurulu çoğunluğu devlet ve tüketicilerden oluşan 29 kişilik bir kurul. Burada her zaman reklam konusunda uzman görüşü uygulanmaz. Öncelikle kurulun oluşumunun doğrudan reklamın ilgilileriyle ilişkilendirmek hakkaniyetli olacaktır.''
Ziylan, reklamın iki tarafı bulunduğunu, birinin reklamın sahibi, hazırlayıcı ve yayınlayanlar, diğerinin de reklama muhatap olan tüketiciler olduğunu vurgulayarak, ''Çıkarları çelişebilecek olan bu iki taraf arasında devlet hakem ve düzenleyici olmalıdır. Dolayısıyla Reklam Kurulunun yapısı eşit sayıda tüketici, reklam sektörü ve hakem olarak devlet temsilcilerinden oluşursa çok daha sağlıklı kararlar çıkacağına inanıyorum'' dedi.
Rekabet ile tüketici haklarının vazgeçilmez unsurlar olduğunu, birinin kısıtlanması, diğerinin yüceltilmesinin olamayacağını ifade eden Ziylan, şunları kaydetti:
''Yapılacak olan evrensel sayılabilecek kuralları içeren iyi bir düzenlemeyle ortamı tanımlamak olmalı, sonra da bu kuralların uygulanmasını sağlayacak denetim mekanizmalarını kurmaktır. Kurallar hem piyasa mekanizmasını koruyup işlemesini sağlamalı, hem toplumsal sorumluluğu gözetmeli, hem de tüketici haklarını korumalıdır. Denetim bütün bu dengeleri koruyacak şekilde yapılmalıdır. Bu konuda eksiklerimiz var. Bu mekanizmaları kurup yürütmek tek başına devletin işi olmamalıdır. Birinin toplumun ahlakını temsilen, diğerinin tüketici hakları zedeleniyor diye, bir başkasının da sadece haksız rekabeti önleyeceğim diye alanı parselleyemez, parsellememelidir. Önemli olan hangisidir? Haksız rekabete yol açan bir reklamı kısa sürede durdurmak mı, tüketicinin uğradığı zararı en aza indirmek mi, yoksa kampanya tamamlandıktan sonra reklamın sahibini cezalandırmak mı? Hangisinin toplum yararı var. Buna karar verip uygulamayı görmek ona göre yapmak gerekir. İşte burada devlet ile sivil toplum inisiyatif sahiplerinin işbirliği kaçınılmaz hale geliyor. Aynı reklam için bir otoritenin medyaya yayının durdurulması için uyarı cezası vermesi, diğerinin üretim izninin iptali öncesi sanayiciye uyarı cezası verilmesi, bir diğerinin de reklamın sahibine para ceza vermesi. Teorik olarak bu üçünün aynı anda verilmesi mümkün. Reklamsız yapılamayacağına göre, bunu kötüye kullanan varsa bunu önleyebilecek güçlerin işbirliğinde nasıl önleneceğinin yolları aranmalıdır.''
Çetin Ziylan'ın yaptığı sunumunun ardından ''Reklamda Denedim'' konulu panel yapıldı. Panelde konuşan Reklam Kurulu Başkanı Ramazan Ersoy da Rekabet Kurulu'nun 29 üyeden oluşan özel sektör ağırlıklı bir kurul olduğunu ve yapılan başvuruların demokratik bir şekilde tartışıldıktan sonra mevzuata uygun olup olmadığına yönelik karar verildiğini söyledi.
Reklam Kurulu'nun her kararının yargının denetimine tabi olduğunu ve yargıya giden kararların yüzde 95'inin de Kurul Kararı lehine olduğunu belirten Ersoy, bunun da kurulun objektifliğini gösterdiğini söyledi.
Kurula başvuru sayısının son derece fazla olduğunu, günde 80 adet dosyayı görüştüklerinin olduğunu, bu nedenle firmaları çağırıp dinleme imkanları olmadığını kaydetti.