Gazeteci-yazar Ruşen Çakır, ''Siyasetçiler, dışarıdan birtakım dayatmalarla müdahale etmeye çalışmadıkları sürece Türkiye'deki din-siyaset ilişkileri daha da normalleşecektir'' dedi.
Çakır, MHP'nin ''Siyaset ve Liderlik Okulu''nun eğitim faaliyetleri kapsamında partinin genel merkezindeki Gün Sazak Konferans Salonu'nda düzenlenen ''Siyasette Din Faktörü'' konulu söyleşiye katıldı.
Ruşen Çakır, dünyanın dört bir yanında devletlerin, İslami hareketi ''çok kolay kullanılabilir'' olarak gördüğünü belirterek, ''Mesela Filistin'de, Müslüman Kardeşler'in önü bir dönem açılmıştır. Mantığı şudur:
Güçlü olanın gücünü kırmak için, içinde çatışma yaratmak. Şimdi geldiği nokta, önlemeye çalıştığı bir Hamas var. Hamas, Müslüman Kardeşler'in şimdiki adıdır'' diye konuştu.
Bir ülkenin yönetimi için dindarların siyasetle ilişkisinin normalleştirilmesinin şart olduğunu dile getiren Çakır, şöyle devam etti:
''Siyasetle yoğun ilişkide olan dindarlar, değişik örgütlenmeler, cemaatler, ne derseniz deyin, bunlarla kullanma ilişkisine girmek hem demokrasi hem de bunu yapanlar için zararlıdır.
Başta murat edilen asla gerçekleştirilemez. Orta vadede, uzun vadede baktığınız zaman dünyanın her yerinde bu görülmüştür, dini hareketler galip çıkmıştır.
Çünkü din, insanların kalbinde olan köklü bir inançtır, kolay kolay silemezsiniz. Ancak siyasi ideolojilerin hepsi günü gelince eskiyebilir.''
Türkiye'de yaşanan olaylara değinen Çakır, ''28 Şubat döneminde Müslüm Gündüz, Aczimendiler kullanıldı. Şimdi Müslüm Gündüz'ü kullandığını düşünen, böylece bir toplumsal hareketin önünü keseceklerini düşünen insanlar, tabiri caizse avuçlarını yaladılar'' dedi.
Necmettin Erbakan'ın 1998 yılından beri siyaset dışına itilmek istendiğini savunan Çakır, ''Fazilet Partisi, Refah Partisinin kapatılmasından dolayı aşırı titiz davranmasına rağmen kapatıldı ama ne oldu, ikiye bölündü ve AK Parti tek başına iktidara geldi.
Kapatıldığı için tek başına iktidara geldi demiyorum ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, kapatarak, yasaklayarak bu hareketin önünü kestiğini düşünenler çok büyük cehalet içindeler.
Hiçbir siyasi hareketi, eğer toplumsal karşılığı varsa, eğer kültürel karşılığı varsa, engelleyemezsiniz. Tamamen demokrasi içinde birtakım arayışlara girilmesi gerekir'' diye konuştu.
Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu konusunda ise Çakır, ''Resepsiyona gelmediler ne oldu? Bu durumda ortaya iki Türkiye görüntüsü çıkıyor. Peki bu görüntü kimin hanesine yazılıyor, din konusunda daha hassas olanların hanesine yazılıyor'' görüşünü savundu.
Türkiye'nin muhafazakar bir ülke olduğunu, insanların bu tür hareketleri değerlerine, kendi inançlarına hakaret olarak algılayabildiğini belirten Çakır, Türkiye'de siyaset yapan herkesin, ''dindar insanların rahatsız olabileceğini düşündüğü alanlardan uzak durmaları gerektiğini'' ifade etti.
Türkiye'de dindar insanların, başkalarına inançlarını dayatmadığını anlatan Çakır, ''Münferit şeyler tabii ki var ancak bunlar Türkiye'nin gerçeği değil. Türkiye'nin gerçeğinde barış içinde bir arada yaşama, her zaman daha ağır basar.
Siyasetçiler, dışarıdan birtakım dayatmalarla müdahale etmeye çalışmadıkları sürece, Türkiye'deki din-siyaset ilişkilerinin daha da normalleşeceğini ve bunun herkesin hayrına olacağını düşünüyorum'' dedi.