Dışişleri Bakanı Davutoğlu, sosyal hareketliliğin geleneksel değerleri üniversite ve bütün hayata taşıyacağını belirterek, ''Başörtüsü meselesi de böyle görülmeli" dedi ve önerisini açıkladı.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, sosyal hareketliliğin geleneksel değerleri üniversitelere, bütün hayata taşıyacağını belirterek, ''Başörtüsü meselesi de böyle görülmeli. Bu, demokratik dönüşümün doğal sonucudur. 5-10 yıl boyunca direnebilirsiniz, ama bu gündemden kaçamazsınız. Tek çözüm, mutlak özgürlüklerdir'' dedi.
British Council, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ile Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı tarafından ortaklaşa düzenlenen ''Türkiye-AB: Geleceği Şekillendiriyor'' temalı 7. Boğaziçi Konferansı, basına kapalı gerçekleşen panellerin ardından düzenlenen kapanış oturumuyla sona erdi.
Konferansın kapanışında konuşan Davutoğlu, Türkiye'nin şu anda son derece kapsamlı bir dönüşüm geçirdiğini, hala soğuk savaş mantığıyla hareket edenlerin, bu dönüşümün farklı yönlerini anlamayabileceğini söyledi.
Tarihe bakıldığında Türkiye'nin yeni gelişen bir ülke olmadığını, demokrasiye yeni geçmediğini, 50'lerden sonra kurulmadığını, devlet kurumlarının da yeni oluşmadığını, yüzyıllardır devam eden bir süreç bulunduğunu anlatan Davutoğlu, Türkiye'nin çok partili hayata bilindiği gibi 1960'larda değil, 1908'de İkinci Meşrutiyet'in ilanıyla geçtiğini kaydetti.
Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin, bütün milletleri içine alan bir ulus olduğunu, ülke içinde Osmanlı'nın bütün etnik kökenlerinin bulunduğunu dile getiren Davutoğlu, Atatürk'ün bu ulusu tanımlamak için ''Ne mutlu Türküm diyene'' dediğini anımsattı.
Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyeti'ne geçişte kurumların devam ettiğini ve demokrasinin cumhuriyet fikri ile geliştirildiğini ifade eden Davutoğlu, Avrupa güçlerine karşı yapılan Kurtuluş Savaşı ve sonrasında yaşanan sürecin Avrupa ile uyumlu olduğunu, geleneksel Türkiye'nin içinden geçtiği süreç ile paralellik gösterdiğini anlattı.
Türkiye'de çok partili demokrasinin tercih edilmesinin stratejik bir karar olduğunu vurgulayan Davutoğlu, Türkiye'nin bununla birlikte NATO'ya üye olduğunu kaydetti.
Davutoğlu, 1980'lerin başında darbeden sonra insan haklarını çiğneyenlerin, Türk demokrasinini korumak istedikleri savını ileri sürdüklerini ifade ederek, ''Burada büyük bir çatışma vardı, 10 sene kaybettik. Demokratik dönüşümü birçok Doğu Avrupa ülkesinin yaptığı gibi AB katılım süreciyle aynı paralelde yürütemedik'' dedi.
Terör, zayıf koalisyonlar ve ekonomik kriz nedeniyle uzun yıllar demokratik dönüşümün tam olarak sağlanamadığını, 2002 yılında AK Parti'nin iktidara gelmesiyle dış politikada önemli değişiklikler yapıldığını anlatan Davutoğlu, geçen 8 yılda Anayasa'da yapılan değişikliklerin yeterli olmadığını, evrensel insan hakları değerlerine dayalı, düşünce özgürlüğünü destekleyen, sosyal hareketliliği ve siyasi katılımı garanti eden yeni bir Anayasa hazırlayana kadar yapılan değişiklikleri yeterli görmeyeceklerini söyledi.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, insan hakları ve insana birey olarak saygı duymanın önemine işaret ederek, ''Böyle bir kavramsallaştırma olmadan ya da her bir vatandaşa bu şekilde yaklaşmadan demokrasiden bahsedemezsiniz. Her bir vatandaşa, onların tercihlerine saygı duymalısınız, ister kadın ister erkek olsun. Bu kişinin mutlak eşitlik ile toplumda yer alacağını, özgür bir birey olarak toplumda saygı göreceğini temin etmelisiniz'' dedi.
Bu yeni demokratik dönüşüm döneminde rekabetçi bir ekonominin de var olacağını belirten Davutoğlu, Afrika ülkelerinde elçilik açtıkları için ''Türkiye yönünü Afrika'ya çevirdi'' şeklinde eleştirildiklerini, ancak bu adımları ekonomik girişimcilik ve demokrasi için attıklarını söyledi.
-''DURUM DEVAM ETSEYDİ, ÇİFTÇİ OLACAKTIM''-
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, demokrasilerde sosyal hareketliliğin de bulunduğunu belirterek, şöyle konuştu:
''Kendi geçmişimden bir örnek vereyim. Ben Toroslar bölgesinin bir köyünden geliyorum. Konyalıyım. Babam ve büyük dedemler 1950'lere, çok partili rejime geçilinceye kadar köylerinden sadece tek bir sebeple çıkmışlar, o da Osmanlı Devleti savaş ilan ettiği zaman. Yani askere ihtiyaç olmuş, orduya katılmak için köylerinden ayrılmışlar. Daha sonra köylerine geri dönmüşler. O durum devam etseydi, tek partili rejim devam etseydi, ben çiftçi olacaktım. Demokrasi sayesinde olmadım. Demek ki, demokrasi işe yarıyor. Kimse sosyal hareketlilikten korkmamalı. Sosyal hareketlilik geleneksel değerleri üniversitelere, şehir hayatına, bütün hayata taşıyacaktır. Başörtüsü meselesi de böyle görülmeli. Bu aslında demokratik dönüşümün doğal sonucudur. Kimse de buna direnmemeli. 5-10 yıl boyunca direnebilirsiniz, ama bu gündemden kaçamazsınız. Tek çözüm, mutlak özgürlüklerdir. Düşünce ve yaşam tarzı özgürlüğü... Şimdi yaşam tarzı çok popüler bir kavram haline geldi. Birbirimize saygı göstermek zorundayız. Mesele bu. Bu bir yükümlülük, tehdit değil, zenginliktir. Ben iç politikada 'tehdit' gibi bir kavramı kabul etmiyorum. Bir ülke sürekli tehdit kavramından bahsediyorsa, bu ülke kurşunu kendi bacağına sıkıyordur, kendi bindiği dalı kesiyordur. Demokratik dönüşümle birlikte sosyal hareketlilik de devam edecektir. Yeni Anayasa yazım süreci, mevzuatlar, AB'ye giriş, bunların hepsi buna paralel ve tamamlayıcı olmalı. Başka bir seçenek yok. Yüksek sosyal hareketlilikten yana olma ve siyasi katılımı daha artırma AB'nin değil, bizim değerimizdir. Hiç kimse laiklik ile demokrasi arasında negatif bir bağlantı kurmaya kalkışmasın, pozitif bir bağlantı olmalı. Demokrasi ve laiklik arasında kısıtlayıcı değil, ufuk açıcı bir bağlantı kurulmalı. Biz bunu yapmaya çalışıyoruz.''
-''NET OLMALARINI BEKLİYORUZ''-
Türkiye'nin AB kültürüyle başarılı bir şekilde bütünleşmesi halinde bunun bir başarı hikayesine dönüşeceğini ifade eden Davutoğlu, çünkü Türk toplumunun, doğu, batı, kuzey ve güneyi temsil ettiğini anlattı.
Eskiden Türkiye'nin komşularıyla arası iyi olmadığı için eleştirildiğini, uzun süredir yürüttükleri ''komşu ülkelerle sıfır sorun politikası'' sayesinde komşularla iyi ilişkiler kurulduğunu anlatan Davutoğlu, şimdi de Türkiye'nin ''eksen değiştirdi'' eleştirilerine maruz kaldığını kaydetti.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Yani İran'la problemimiz olsun mu istiyorlar, yoksa İran'la, Irak'la, Suriye'yle, Gürcistan'la iyi ilişkilerimiz olsun mu istiyorlar? Net olmalarını bekliyoruz. Biz kesinlikle dış politikamızda komşularla iyi ilişkilerden taviz vermeyeceğiz. Biz ülke içinde elverişli bir siyasi ortam yaratmak istiyoruz ki, özgürlükler alanını genişletebilelim. Biz etrafımızda özgürlük ve barış alanı oluşturmak istiyoruz. Demokratik dönüşüm bir gerekliliktir, Türk toplumunda 19. yüzyıldan bu yana devam eden tarih akışının bir parçasıdır. Dış politikamız tarihi aksaklıkların normalleştirilmesi sürecidir.''
-İSRAİL İLE İLİŞKİLER-
İsveçli bir katılımcının, ''İsrail ile ilişkileriniz ne zaman iyileşecek?'' sorusu üzerine Davutoğlu, İsrail'in bir Türk gemisine saldırma hakkı bulunmadığını, bunun çok ciddi bir uluslararası hukuk ihlali olduğunu belirterek, hiçbir şeyin bu saldırıya gerekçe oluşturamayacağını söyledi.
Davutoğlu, ''Cumhuriyet tarihinde ilk defa Türk vatandaşları bir ülkenin ordusu tarafından öldürüldü, buna hoşgörü gösteremeyiz. Uyarımızı yaptık. İsrail'in bu yükümlülüğü üstlenmesini bekliyoruz. Bu yükümlülüğü üstlenirler ve bunun gereklerini yerine getirirlerse, o zaman ilişkileri normalleştirmeye çalışacağız'' diye konuştu.