AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Tanrıverdi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının açıklamasıyla ilgili olarak ''Sayın Yargıtay Başsavcısının çok pervasız bir şekilde tamamen kendi hissi, nefsi düşüncesi, arzusuyla ortaya koyduğu beyanı bir talihsizlik olarak görüyorum'' dedi.

Tanrıverdi, AK Parti'li belediye başkanları ile yapacağı toplantı için geldiği Tokat'ta, partisinin il başkanlığında basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Tokat'ta partili belediye başkanları ile toplantı yapacaklarını, AK Parti'nin belediyeciliğin adresi olduğunu ifade eden Tanrıverdi, ''AK Parti yerel hizmetlerin verilmesinde öncü olmuştur. AK Parti'li belediye başkanlarının bulunduğu şehirler marka şehir olmuştur'' diye konuştu.
Türkiye'deki konuşulan sorunların temelinde demokrasi açığının ve boşluğunun görüldüğünü söyleyen Tanrıverdi, şöyle devam etti:

''O halde Türkiye'de konuştuğumuz sorunların ortadan kalkması için Türkiye gerçek demokrasi ile buluşmalı. Bu çerçevede Anayasa değişikliği söz konusu oldu. 12 Eylül tarihinde darbe anayasasının gölgesini bütün halkımız ortadan kaldırdı. Demokrasi arayışını sandıkta tescillemiş oldu. Hala bunun karşısında hazımsız davrananlar vardır. Hala antidemokratik davranış içerisinde olan insanlar vardır. Kimi siyasi parti temsilcileri kimi kamu kurumu başkanı unvanlı insanlar vardır. Bunların hazımsızlıkları sürse de Türkiye gerçek demokrasi ile buluşacaktır. Temel ve hak ve özgürlüklerine halkımız sahip olacaktır.''

Son günlerde temel hak ve özgürlükler konusunda tartışmaların yaşandığını söyleyen Tanrıverdi, şu ifadeleri kullandı:

''Partimizin düşünceleri net. Kim olursa olsun, hangi ırktan, hangi dinden hepsinin insan olduğunu bilerek, 'yaradılanı yaradandan ötürü sev' anlayışı ile hareket ederek, demokratik normlar çerçevesinde herkesin ama herkesin demokratik hak ve özgürlüklerine sahip bir şekilde yaşamını sürdürmesi yolunda düşüncelerini ortaya koymaktayız. Buna karşılık akşam başka söyleyen, sabah kalktığında farklı şey söyleyen liderleri görüyoruz. Dün, 'bu işi biz çözeriz' diyen siyasi parti liderinin etrafındaki arkadaşlarının farklı bir şekilde sözler sarf ettiğini görüyoruz. Bir resepsiyon konusunda bile parti liderleri farklı biçimde yorumlarken grup başkanvekilleri farklı şekilde yorumlamaktadır. Bunlar elbette bu zihniyetin hala demokratikleşemediğini, hala çağdaşlaşamadığını, hala toplumun sorunlarından habersiz olduğunu göstermektedir. Ama ne olursa olsun halkımız yönünü, tercihini demokrasiden yana yapmış, demokrasiden yana tercihini yapan liderlerle omuz omuza vermiş, bu birlikteliğini 12 Eylülde ortaya koymuştur.''

-YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞININ AÇIKLAMASI-

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının açıklamasını da değerlendiren Tanrıverdi, şunları kaydetti:

''Sayın Yargıtay Başsavcısının çok pervasız bir şekilde tamamen kendi hissi, nefsi, düşüncesi, arzusuyla ortaya koyduğu beyanı bir talihsizlik olarak görüyorum. Bir toplumsal terzicilik anlayışı içerisinde olduğunu fark ediyoruz. Ama sayın başsavcı bu noktada doğrusu haddini aşan sözünü geri almalı. Artık Türkiye'de demokratik bir anlayışla görevlerini sürdürmesi gerektiğini ve alanının ne olduğunu bilerek hareket etmeli. Herkes kendi alanı içerisinde konuşmalı, görüşünü ortaya koymalı, şahsi, hissi, ideolojik düşünceleri yerine toplumun değerlerine, beklentilerine, düşüncelerine saygılı olmayı öğrenmeli.''

-BAŞÖRTÜSÜ TARTIŞMALARI-

Bir gazetecinin ''İlköğretim okullarına bazı öğrencilerin başörtülü gitmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusunu ise Tanrıverdi, şöyle yanıtladı:

''Tabii böylesi olaylar gündeme geldiği zaman geçtiğimiz yıllara baktığımızda bu olayların konuşulduğu, tartışıldığı zaman diliminde çok provokatif olaylar ortaya çıkmıştır. Bu olayların da böylesi provokatif olaylar olduğunu seziyorum. Dolayısıyla provokatif olaylarla ön kesmek yerine demokratik çizgiye gelmek sorunu çözecektir. Başörtüsü konusu tartışılacak bir konu değildir. Çünkü inancından dolayı bir insan kılık kıyafetini inancı doğrultusunda düzenliyorsa ona saygı duymaktan başka bir şey yoktur. Başını açabilenin özgürlüğü ile başını kapatabilenin farklı olmamalı. Hiçbir şekilde dininden, ırkından, dilinden, mezhebinden dolayı hiç kimsenin hiç kimseyi kınama hakkı, yok sayma, ötekileştirmek hakkı yoktur. Kendini böyle bir güçte kimse görmemeli. Farklılıklarımızı zenginlik olarak görmeliyiz. Farklıklıklarımızı zenginlik olarak kabul ettiğimiz zaman birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi ortaya koymuş oluruz. Farklıkları çatışma sebebi olarak gördüğünüz an o zaman ne birlikten, ne beraberlikten, huzurdan söz edebilirsiniz. Biz bunları yaşadık Türkiye'de artık yaşamak istemiyoruz. Bunun için de Türkiye'nin demokratikleşmesi, sorunu çözecektir. Sorunun çözüme gittiğini görenlerin son hazımsızlıkları konuşulmaktadır, görülmektedir. İnşallah onlar da yanlışlıklarının farkına varacaktır.''