Irak Devlet Başkanı Talabani TRT'nin Arapça yayın yapan El Türkiyye kanalında yayınlanan özel röaportajı, bugünkü sayısında kullanan Akşam gazetesi, yazarı üzerinden röportajı sahiplend. TRT'yi görmezden geldi.
Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, TRT'nin Arapça yayın yapan El Türkiyye kanalında yayınlanan bir programa katıldı. Hüsnü Mahalli'nin de yer aldığı röportajın metnini yayınlayan Akşam Gazetesi ise TRT El Türkiyye kanalını kaynak göstermedi.
Akşam röportajı yazarı Hüsnü Mahalli yapmış gibi yayınlarken, aynı söyleşiyi Anadolu Ajansı ise TRT'de yapılmış olarak servis etti.
İşte Akşam gazetesinde Hüsnü Mahalli imzasıyla yayınlanan röportaj:
IRAK Devlet Başkanı Celal Talabani, terör örgütü PKK'ya derhal silah bırakması ve mücadelesini parlamenter sistem içinde demokratik barışçıl yöntemlerle yürütmesi çağrısında bulundu.
Bağdat'taki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Akşam yazarı Hüsnü Mahalli'nin sorularını yanıtlayan Talabani, Abdullah Öcalan'ın kendisine mektup gönderdiğini, mektuba şifahen yanıt verdiğini belirtirken, Öcalan'ın da aslında barış istediğini ancak dağdakileri ikna edebilmek için elinin güçlü olması gerektiğini düşündüğüne dikkat çekti.
Türkiye'deki demokratik açılımın çok önemli olduğunu söyleyen Talabani, PKK'yı açılıma destek vermeye çağırdı. Açılımın Türkiye, Irak ve bölgedeki Kürtler açısından önemli olduğunu söyleyen Talabani, silahlı mücadele döneminin sona erdiğine vurgu yaptı.
- Türkiye-Irak ve Kürtlerin ilişkilerinde son yıllarda önemli gelişmeler yaşandı. Bunun sırrı nedir?
İlişkileri geliştirmek için çalışanlardan birisi olduğum için mutluyum. Devlet Başkanı olduğum zaman Türkiye'yi ziyaret etmeye çalıştım, bana davet gönderildi.
Yolculuğum sırasında Türkiye'de resmi olarak karşılanmayacağımı söyleyenler oldu. Benim için formaliteler değil içerik önemliydi. Türkiye'ye kardeşçe ve stratejik ilişkiler geliştirmek için gittim.
Türkiye'yi ziyaret ettiğimde formalite sorunları yoktu. Hükümet ve devlet beni oldukça sıcak karşıladı. Şii, Sünni, Kürt, Türkmen tüm gruplar Türkiye'yle güçlü ilişkiler kurulmasını destekliyordu.
İlişkilerin gelişmesi ve Türk kardeşlerin olayların iç yüzünü görmesi aynı zamanda Kürt Federe Yönetimi ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ilişkileri geliştirdi. Türkiye'deki kardeşler, Kürt yönetiminin PKK'yı Türkiye'ye karşı desteklemediğini gördüler.
CHE GUAVERA DÖNEMİ BİTTİ
- Irak-Türkiye, Erbil-Ankara arasında iyi ilişkiler var. Neden PKK'nın Kandil'deki varlığı bir türlü son bulmuyor?
Bence bu konunun iki yöntemle çözümü var. Ya askeri ya siyasi. Askeri yöntemi denedik. İki Kürt partisi Türk ordusunun yanında PKK'ya karşı dağlarda savaştı.
Bu plan başarılı olmadı. Demek ki sorunun çözümü askeri değil, siyasidir. Bu konuda iki yazı yazdım, dağdaki adamlara gönderdim. Artık Che Guavera dönemini yaşamıyoruz.
Siyasi, kültürel mücadele çok daha önemli. Dağdaki PKK'lılara da silah bırakıp siyaset yapmalarını tavsiye ettik. Bu adamların dağdaki varlığı bizim çıkarımıza aykırıdır.
Türkiye'deki demokratik açılım bu kişilerce olumlu kaşılanmalı. Gelişiniz münasebetiyle bir sırrı da açıklayayım.
Bir süre önce Öcalan tarafından arkadaşlar geldi ve bir mesaj getirdi. Benden bu konuya dair görüş sordular. Şu hususları ona iletin dedim:
ÖCALAN'A 3 MESAJ YOLLADI
1- En büyük hata Türkiye'deki demokrasinin önemini anlamamak. Türkiye'deki tarihi fırsatı değerlendirmiyorlar. Bu da hükümetin başlattığı demokratik açılım ve yeni anayasa süreci.
Sanıyorlar ki tüm bunlar formalite ve göz ardı ediyorlar. Türkiye'deki tarihi demokratik adımlara destek vermeliler. Bunu yapmazlarsa çok büyük hata olur. Demokratik açılıma karşı çıkmaları büyük hata olur.
2- Gerilla savaşları dönemi bitti, dedim. Bunu anlamalısınız. Artık parlamenter, siyasi, medya süreçleri önemli. Türkiye'de de bunlar var. Kürtler parlamentodaki sayılarını artırabilir, bu tür süreçlere dahil olabilirler. Haklarını talep edebilirler.
3- Bazı Kürtlerin en temel hatası AK Parti'yi kendilerine düşman bellemeleridir. AK Parti, Türkiye'de demokrasi mücadelesi veriyor. Kürtlerin durumunu iyileştiriyor, dolayısıyla Kürtlerin esaslı müttefiki. Kürtlerin düşmanı değil. Bunun yerine gidip halkın desteğini kazanacak siyasi çalışmalar yapabilirler. Öcalan'dan yakın zamanda gelen cevap gayet olumluydu. Beni onaylıyordu.
- Mesajınızın Öcalan'ın ateşkesi uzatmasında etkisi oldu mu? PKK ve Öcalan'a yönelik bazı eski tavsiyeleriniz de olmuştu. Olumlu yanıt vermemişlerdi.
Eylemsizlik kararında benim sözlü mesajımın direkt etkili olduğunu söyleyemem. Öcalan kendisi barışın önemli olduğunu düşünüyor ve savaşın sonuç vermeyeceğini görüyor.
Dağdakileri silahlı eylemi terk etmeye iknaya çalışıyor. Ancak bu konuda elinin güçlenmesi için kanıtlara ve somut gerekçelere ihtiyacı var.
Eski çağrılarımın hepsi yanıtsız kalmadı. Bazıları kabul gördü. Yani bu ikinci sefer. Daha önce dağdakilere çağrı yapmıştım ve yine ateşkes ilan etmişlerdi.
Uzun da sürdü bu ateşkes. Açıkçası Türkiye'nin iç işlerine müdahil oluyor gibi gözükmek istemiyorum. Bu nedenle Türkiye'den yeşil ışık almadan bu tür işlere de girmiyorum.
Daha önce Özal'ın talebiyle sürece müdahil olmuştum, bir baktım bana karşı Türkiye'nin iç işlerine müdahil oluyor şeklinde hiç de adil olmayan bir propaganda başlattılar.
Terörü desteklediğimizi söylediler. Özal'ın benimle birlikte gönderdiği ve Öcalan'la görüşmelerini istediği Kürt milletvekilleri sonra görüştükleri için yargılandı.
- Türkiye'deki açılım sürecinin Kürt sorununun çözümü için gerekli atmosferi sağladığını düşünüyor musunuz? Açılımı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye'deki atmosfer Kürt sorununun çözümüne giriş açısından oldukça iyi bir noktada. Türkiye'de Kürtler tek seferde her istediklerini elde edemezler.
Irak'ta biz mücadeleye 'Irak'ta demokrasi Kürdistan'da özerklik' sloganıyla yola çıktık. 1958'de demokrasi geldiğinde özerkliği önce masaya koymadık.
Kültürel, dil hakları, siyasi parti kurma, dergi ve gazete kurma haklarını elde etmeye çalıştık. Siyaset mümkün olanı gerçekleştirme sanatıdır. Bu nedenle özerklik kesinlikle olmalı, demedik.
Irak hükümetini destekledik, oysa hükümet ne özerkliği ne başka bir şeyi tanımıyordu. Kürtler tüm taleplerini bir seferde gerçekleştiremezler. Devrimci sabır gerekir.
Mecliste partileri var, dergi ve gazete çıkarabiliyorlar. Irak'ta bunlar yoktu. Kültürel, dil haklarını talep edebilirler. Ancak şu aşamada 'ki ben bu taleplerine insani açıdan karşı durmuyorum' herkesin kendine göre bir rüyası olabilir. Gerçekleştirilemeyecek rüyalar peşinde koşmanın anlamı yok. Doğru çözüm bu.
- Belki de meselenin özü bu rüya. Sizin bahsettiğiniz demokrasi ve federalizmle sonuçlanan süreçten bazıları Türkiye ve bölgeyi rahatsız ediyor.
Benim rüyadan kastım, ulusal haklar. Bağımsızlık veya federalizm değil. Kürt devleti rüyası şu anda imkaansız. Rüya dediğiniz gerçekleştirilebilir olmalı.
Neden rüyası imkansız. Kuzey Irak'ı ele alalım, haklar var, parlamento var. örneğin diyelim ki yarın Kürt parlamentosu bağımsızlık ilan etti. Irak, Türkiye, İran ve Suriye bu Kürt devletine savaş ilan etmedi, sadece kapıları kapattı, görüşmüyoruz dedi.
Bu devlet nasıl yaşayacak? Nasıl ithalat, ihracat yapacak. Nereye gidip gelecek? Demek ki bu mümkün değil!
4'LÜNÜN BOYKOTU YETER
- 4 ülkenin Kürtlere karşı olma noktasında birleşeceğini kim garanti ediyor?
Bu ülkelerden bazılarının askeri müdaheleden uzak Kürt devletini kabul etmeyeceğini söylüyorum. Bırakın askeri müdahaleyi, boykot etseler bile ilan edilen devlet yaşayamaz.
Akıllı politikacılar mümkün olan rüyalar görmeliler. Siyaset, mümkün olan işleri yapma sanatıdır. Siyaset, halkına hizmet için vardır. Şair rüya görür, istediğini söyleyebilir .
Siyasetçi, halkına kendi hayallerinin bedelini ödetmemeli. Şairler istediklerini söylesinler, ancak biz siyasetçiler halkımıza hizmet etmeliyiz, hizmet götürmeliyiz, meşru haklarını sağlamalıyız, dolayısıyla gerçekleşmesi mümkün olan sloganlar üretmeliyiz.
- 2 yazı yazıp PKK'lılara gönderdim dediniz. Dağdakilerin yanıtı ne oldu?
- Bazıları onayladı, bazıları onaylamadı.
Kerkük'ü gayri resmi görüştük
- Kerkük konusundan Bağdat ve Ankara arasında bir koordinasyon var mı?
Resmi olarak Türkiye'yle bu konuda görüşmeler olmadığını söyleyebilirim. Ancak özel görüşmeler olabilir. Türkiye'de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e 'gayrı resmi görüşelim' dedim. Çünkü Kerkük gibi mesleyi konuşursak anayasal olarak Irak bağımsız bir devlet ve biz bu konuda başkaları ile görüşmeyiz.
- Gayri resmi görüşme oldu mu?
Bir kez oldu. Türkiye'yi ziyaret ettiğimde Abdullah Gül kardeşimizle görüştük.
İsrail'in Irak'ta resmi varlığı yok
- Bazı uluslararası medya kuruluşlarının çokça gündeme getirdiği bir konu var. Bu da İsrail'in Irak'taki varlığı. Sizden direkt olarak İsrail'le ilikilerinizi sormak istiyoruz. İsrail'in Irak'taki varlığı doğru mu?
İsrail'in Irak'ta resmi bir varlığı yok. Hem Kuzey Irak'ta, hem orta Irak'ta, hem Güney Irak'ta. Tabii bazı Batı ülkelerinin ya da şirket ve kurumların gönderdiği Yahudi kökenli temsilciler olabilir. Yahut İsrail'le ilişkileri olan kimseler olabilir. Irak'ın İsrail'le herhangi bir ilişkisi yok.
Anılarımı Boğaz'da yazmak isterim
- Celal Talabani olarak Türkiye sizin için ne anlama geliyor? Ne hatırlıyorsunuz? Türkiye'de neyi seviyorsunuz? Unutamadığınız belli bir anınız var mı? Türk müziği dinler misiniz?
Sondan başlayayım. Türk müziğini seviyorum. Anlamasam da dinlerim. Türkiye, tüm Müslümanlar için devlet olarak anavatan. Bu devlet doğu halklarının hatırasında olumlu bir iz bıraktı.
Özellikle Kürtlere Osmanlı döneminde iyi davranıldı. Türkiye benim için büyük bir medeniyet, kültür demek. İstanbul'u çok seviyorum. İstanbul, medeni güzel bir şehir. Anılarımı İstanbul'da yazmak isterim.
- İstanbul Boğazı'nda anılarınızı yazarsınız...
Evet, boğazda...