MYK toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in hedefinde CHP'deki başörtü ve resepsiyon çatlağı vardı.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, ''CHP'ye bakın, Bremen mızıkası gibi her yerde ayrı bir ses çıkıyor. Hiçbir partinin CHP'nin durumuna düşmesini istemem. Yeri geldiği zaman, 'Biz Cumhuriyetle yaşıt bir partiyiz, kuran bir partiyiz, Atatürk'ün partisiyiz' diyorlar. Canım, Atatürk'e haksızlık yapmayın'' dedi.
Çelik, AK Parti MYK toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Çelik, yarın grup toplantısının, parti genel merkezinde, basına kapalı gerçekleştirileceğini bildirdi.
Bir gazetecinin, ''CHP'nin, başörtüsünün üniversitelerin dışında kullanılmayacağı yönünde hükümetin bir taahhüdünün olup olmayacağı''na ilişkin beklentisini hatırlatması üzerine Çelik, şunları söyledi:
''Üniversitelerdeki eğitim öğrenim özgürlüğünden bahsediyoruz. Bu özgürlükten söz ederken olmayacakları gündeme getirmek aslında ipe un sermektir. Biz AK Parti'nin binasından söz ediyorsak, 'CHP'de de şunlar olmalı, şunlar olmamalı'yı gündeme getirmek topu taca atmaktır. Bu çok mantıklı bir şey değil. Veya televizyonların problemlerinden söz ediyorsak, eğer birileri orada yazılı medyayı gündeme getiriyorsa konuyu saptırıyor demektir, aslında yapıcı yaklaşmıyor demektir. Yıllardan beri üniversitelerde bir kılık kıyafet problemi var. Bunu herkes biliyor. Bilmeyen yok aslında. Gündemde olan budur, üzerinde konuşulan da budur. 'Efendim bu olur mu, olmaz mı?'. Cumhurbaşkanlığındaki resepsiyonu bile, 29 Ekim davetini bile buna bağlamak, böyle bir şarta bağlamak açıkçası bizi hayretler içinde bıraktı. Sayın Cumhurbaşkanı cumhurun başkanıdır ve Sayın Cumhurbaşkanı bir davette bulunuyor. Anamuhalefet partisinin içerisinde bulunduğu durumu da hep birlikte izliyoruz. 'Efendim Türkiye Cumhuriyeti' denilmedi... Daha önce Milli Eğitim Bakanlığı bir kurumsal kimlik çalışması yaptı. Okulların tabelalarını standart hale getirdik. Eskiden kimin canı nasıl istiyorsa öyle tabela asıyordu. Bir görüntü kirliliği vardı. Efendim daha önce okulun üzerinde yazıyormuş, 'Türkiye Cumhuriyeti diyelim ki Aydınlıkevler Lisesi'... Biz sadece tabelada Aydınlıkevler Lisesi yazıyoruz. Fakat logo içinde Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı yazılıdır. CHP bundan dolayı kıyamet kopardı. 'Türkiye Cumhuriyeti kayboldu' diye basın toplantısı düzenlediler. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı bir davette bulunuyor. 'Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül, sizi davet ediyor' diye davet gönderiyor. Siz diyorsunuz ki burada 'Türkiye Cumhuriyeti yok'. Cumhuriyetin olmadığı yerde Cumhurbaşkanı olur mu? Orada kral mı yazıyor, sultan mı yazıyor, melik mi yazıyor? Konuyu saptırmayalım, konuyu zemininde tartışalım. Mesele ne ise ona yoğunlaşalım. Biz CHP'ye de MHP'ye de BDP'ye de gideceğiz. Grup başkanvekillerimiz onların kapısını çalacak. Belki yarın, belki hafta içinde bunlardan görüşme talebinde bulunacaklar ve neler yapılabileceği konusunda onlar arasında görüşülüp konuşulacak. İyi niyetle yaklaşılması halinde çok rahatlıkla bu mesele Türkiye'nin gündeminden çıkar. Biz de enerjimizi böyle bir meseleyle tüketmemiş oluruz.''
''KİMSE NOTER TUTMA HAKKINI KENDİSİNDE BULAMAZ''
''CHP Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Suha Okay bir açıklama yaptı, 'Ben iktidara şunu sormak istiyorum, hakim ve savcılardan ileride türban takan olacak mı? İktidar bunun yanıtını net biçimde verebilir mi?' dedi. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusu üzerine Hüseyin Çelik, şöyle konuştu:
''Efendim ileride şunlar olacak mıdır, olmayacak mıdır? Tekrar altını çiziyorum. Bunun adı aslında abesle iştigaldir. CHP, öyle bir şartlanmışlık içindedir ki... Bakın Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. Anayasamız bellidir, yasalarımız bellidir, işleyiş bellidir, Cumhuriyetin ilkeleri bellidir. Hangi iktidar gelirse gelsin, buna göre hareket etmekle mükelleftir, yükümlüdür. Laiklik nedir, bu bellidir. Laikliğin tanımı bellidir. Aslında Türkiye'de vatandaşın böyle bir derdi yok. 'İleride şu olacak mı, olmayacak mı?' Kimse bize noter tutma hakkını kendisinde bulamaz. Yasal olan, hukuk içerisinde olan her şey olabilir. Yasal olmayan, hukuki olmayan hiçbir şeyin olmaması için de bütün hükümetler bugüne kadar üzerine düşeni yapmışlardır. Biz de üzerimize düşeni yapıyoruz. Konumuz neyse o çerçevede görüşelim. Şimdi CHP'deki esas temel sıkıntı şu, bir söz verdiler, fakat parti içerisinde buna karşı ciddi anlamda bir direnç var. CHP, kendi evinin içini düzene sokamadığı için, meseleyi başka türlü tartışmalarla gölgelemeye çalışıyor. 'Aslında biz bunu söyledik ama yapamıyoruz' diyemiyorlar. Bu sefer 'Efendim, hakimlerde, savcılarda şöyle yapılacak mı? İlkokul öğrencileri de başını kapatacak mı? Kamuda da olacak mı?' konuştuğumuz konu bu değil. Dolayısıyla bu tartışmaları geride bırakmamız gerekiyor. Şu anda Türkiye'nin önünde, üniversitelerde eğitim özgürlüğü meselesi var. İnsanları saçından, sakalından, bıyığından, küpesinden dolayı veya başındaki örtüden dolayı, giydiği pantolondan ya da ceketten dolayı onu eğitim hakkından mahrum bırakmak aslında çağdaş, modern, kendine güveni olan bir devletin yapabileceği şey değil. Biz lüzumsuz bir şekilde yıllardan beri maalesef böyle bir yasağı sürdürüyoruz.''
KCK DAVASI
''Bugün KCK davası başladı. Ancak hiçbir tahliye çıkmadı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Acaba PKK'nın eylemsizlik kararının değiştirilmesinde etkisi olabilir mi?'' sorusuna Çelik, ''KCK davası, adı üzerinde, adliyede görülen, yargı tarafından yürütülen bir davadır. Burada hükümetin bir şekilde müdahil olması, inisiyatif yüklenmiş olması söz konusu olmaz. Böyle bir beklentinin olduğu kanaatinde de değilim. Mademki yargı bağımsız yargı, yargı kendi görevini yapacaktır. Netice itibarıyla orada hukukun gereği neyse bunun yapılmasını temenni ediyoruz, her meselede ve her davada olduğu gibi'' karşılığını verdi.
Çelik, ''Yeni bir Anayasa değişikliği ihtimali var mı?'' sorusu üzerine, şöyle konuştu:
''Burada gündemde olan mesele başörtüsü yasağının Türkiye'nin gündeminden çıkarılmasıdır. Bununla ilgili olarak bir Anayasa değişikliği mi yapılır, bir yasa değişikliği mi yapılır, bunu oturup, ilgili grup başkanvekilleri kendi aralarında müzakere edecekler. Başta Ergun Özbudun olmak üzere bazı hukukçular bu konuda bir Anayasa değişikliği yapılmasına gerek olmadığını söylüyorlar. Gerekirse tekrar birlikte hareket edilsin. Gerekmeyecekse bir yasa çıkarılırken de birlikte hareket edilsin. Hiç kimse kahramanlık peşinde değil. TBMM'de grubu bulunan dört siyasi parti keşke aynı kanuna, bu Anayasa değişiklik teklifi de olabilir, bir kanun teklifi de olabilir, her gruptan bir grup başkanvekili, keşke buna bir imza atabilse ve bu meseleyi ortadan kaldırabilsek. Ama, dediğim gibi, Anayasa değişikliği mi, yasa değişikliği mi, onu Meclisteki arkadaşlarımız oturup, karar verirler.''
''BAKANLIK, KENDİ AMBLEMİ ALTINDA SEÇİME Mİ GİRDİ?''
Muhalefetin, HSYK seçimlerine ilişkin eleştirilerinin hatırlatılması üzerine de Çelik, şunları kaydetti:
''Muhalefet partileri, başka işleri olmadığı için tabii ki eleştiri yapacaklar. Her meselede olur olmaz, eleştiri yapmak da ne kadar doğrudur, bunu da halkımızın takdirine sunuyorum. Süreç çok şeffaf şekilde işlemiştir. Anayasa değişikliği yapıldı, halkımız yüzde 58 ile bunu kabul etti. Üzerinde konuştuğumuz konu tamamen yargıyla ilgili bir konudur. Bu seçimi kim yaptırmıştır? YSK yaptırmıştır. 81 vilayette, büyük bir olgunluk içinde, yaklaşık 11 bin hakim ve savcımızın oy kullanmasıyla seçim gerçekleştirilmiş, 16 kişi seçilmiştir. Bunun iki tanesi bakanlık merkez teşkilatında çalışan hukukçulardandır. YARSAV'ın da bakanlık merkez teşkilatında çalışan iki adayı vardı, onlar da seçilebilirdi. Onlar seçilmiş olsaydı 'Bakanlığın teklifi seçildi' demeyecekti kimse. YARSAV yüzde 18'e yakın oy aldı, diğer bir dernek, düşük oranda oy aldı. Öte taraftan bunların hiçbirine mensup olmayan, bağımsız olarak seçime giren bazı insanlar seçildiler. Burada gariplik nerede? Bize adalet dağıtmakla görevli hakimlerimizin ve savcılarımızın seçicilik özelliklerine mi inanmıyoruz? Eğer böyle bir tavır içindeysek, bu 11 bin insana haksızlık ediyoruz. Ben bunu, onlara hakaret kabul ederim. Adalet Bakanlığı, kendi amblemi altında seçime mi girdi? Yok böyle bir şey. Hakimler, savcılar, gitmişler kendi hür iradeleriyle oy kullanmışlar ve 16 değerli hukukçuyu HSYK'ya seçmişler. Gariplik nerede burada? Ama bunu illa da eleştirmeniz gerekiyor. Niye, 'Ben şu adamı biliyorum. Benim kafama göre değil, bizim partiye yakın bir adam da değil. YARSAV üyesi de değil'. Yapmayın arkadaşlar. Demokrasiye inanıyorsanız, iradeye inanıyorsanız, herkes bu olup bitenleri hazmetmek zorunda. Hazmetmeyi, kerhen katlanmak olarak da değerlendirmeyelim. Bunun tersi isimler de seçilebilirdi. Niçin kendi insanımıza, hatta mürekkep yalamış, hukukçu insanlarımıza güvenmeyi onlara çok görüyoruz. Hakimler ve savcılar kendilerini yönetecek olan insanları seçmişlerdir. Hangi doğruya inanıyorlarsa o istikamette hareket etmişlerdir. Meselenin özü budur.''
Çelik, muhalefetin kendi hal-i pürmelalini dile getirmesini isteyerek, ''Muhalefet, bu eleştiri kabiliyetini, kendi içine yöneltse öz eleştiri yapsa 'Biz nerede hata yapıyoruz? Biz bu halkın parmak uçlarına, sinir uçlarına niye dokunamıyoruz? Bu halk bizi niçin iktidar yapmıyor?', bu anlamda özeleştiri yapsalar, çok daha iyi olur. CHP'ye bakın, Bremen mızıkası gibi her yerde ayrı bir ses çıkıyor. Bunu siz de izliyorsunuz. Hiçbir partinin CHP'nin durumuna düşmesini istemem. Yeri geldiği zaman, 'Biz Cumhuriyetle yaşıt bir partiyiz, kuran bir partiyiz, Atatürk'ün partisiyiz' diyorlar. Canım, Atatürk'e haksızlık yapmayın. Mesele bundan ibarettir'' diye konuştu.
SAADET PARTİSİ GENEL BAŞKANLIĞINA ERBAKAN'IN SEÇİLMESİ
Hüseyin Çelik, bir soru üzerine, Saadet Partisi Genel Başkanlığına Necmettin Erbakan'ın seçilmesi konusunun MYK'da gündeme gelmediği yanıtını verdi. Çelik, Erbakan'ın Genel Başkanlığa seçilmesiyle ilgili, ''Bize, 'Hayırlı olsun' demek düşer. Ama, Sayın Başbakan kendisini arayacak mı, bu konuda bilgi sahibi değilim'' dedi.
''Size kongre için davet geldi mi?'' sorusuna Çelik, ''En azından ben, gelmiş bir davetten haberdar değilim'' karşılığını verdi.
AA