Anayasa Mahkemesinde yemin töreni   Konuyu açan: alptraum   İlk Mesaj: 10-18-2010 (14:56)   Son Mesaj: 10-18-2010 (14:56)    Cevap: 0    Gösterim: 1052  

    10-18-2010

    Anayasa Mahkemesinde yemin töreni

    Anayasa Mahkemesinde yemin töreni


    Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilen Hicabi Dursun ve Celal Mümtaz Akıncı'nın yemin töreni, Anayasa Mahkemesinde gerçekleştirildi.

    Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, ''Anayasa Mahkemesi dün olduğu gibi bugün de, yarın da Atatürk'ün hedef gösterdiği çağdaş uygarlık düzeyini yakalamış, gerçekten demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinin tam bir yansızlık içinde koruyucusu ve en büyük güvencesi olacaktır'' dedi.
    Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç ile yeni üyeler Dursun ve Akıncı, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil çiçek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın da aralarında bulunduğu davetlileri, Anayasa Mahkemesi girişindeki salonda karşıladı. Kılıç, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı ise binanın girişinde karşıladı. Gül ile Erdoğan, yeni üyeleri tebrik etti. Bu sırada gazeteciler Gül ve Erdoğan ile yeni üyelerin birlikte fotoğrafını çekti.

    Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, törende yaptığı konuşmada, 2949 sayılı sayılı Kanun'un 7. maddesi uyarınca ''Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı koruma; Anayasa Mahkemesi üyeliği görevini doğruluk, tarafsızlık ve hakka saygı duygusu içinde'' yerine getirme sözlerini içeren andın içilmesi zorunluluğunun büyük anlam taşıdığını belirterek, ''Tarih ve Türk ulusu önünde yüklenilen sorumluluğun önemini vurgulayan ant içme töreninin Anayasa'ya sadakat görevini de simgelediği kuşkusuzdur'' diye konuştu.

    Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:

    ''Son derece onurlu ancak aynı ölçüde de sorumluluk gerektiren Anayasa Mahkemesi üyeliğine, bugün ant içerek başlayacak olan üyelerimizin Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesini savunarak görevini sorumluluk bilinci içinde Anayasa'ya, yasaya ve hukuka uygun olarak oluşacak vicdani kanaatlerine göre yerine getirecekleri kuşkusuzdur.

    Korumak üzere kendilerine emanet edilen Anayasa'nın temel ilkelerinin doğasını bozmadan sürdürecekleri görev anlayışı biraz sonra yapacakları yeminin en önemli sonucu olacaktır.

    Mahkemenin bağımsız ve güvenceli yapısı, ödünsüz görev yapma anlayışını egemen kılacak bir çalışma ortamını oluşturacaktır. Anayasa Mahkemesi dün olduğu gibi bugün de, yarın da Atatürk'ün hedef gösterdiği çağdaş uygarlık düzeyini yakalamış, gerçekten demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinin tam bir yansızlık içinde koruyucusu ve en büyük güvencesi olacaktır.''

    Haşim Kılıç, 12 Eylülde yapılan halk oylaması sonucu kabul edilen Anayasa değişiklikleriyle Anayasa Mahkemesinde hem yapısal, hem de fonksiyonel anlamda büyük değişiklikler olduğunu ifade ederek, mahkemenin üye sayısının arttırıldığını bu çerçevede 4 yedek üyenin asıl üyeliğe geçirilmesi ve bugün yapacakları yeminle aralarına katılacak olan iki üyenin de göreve başlamasıyla kurulun on yedi olan üye sayısının tamamlanmış olacağını söyledi.

    -''AİHM'DEKİ DOSYALARIN YÜZDE 12'Sİ TÜRKİYE'DEN YAPILAN ŞİKAYETLERDEN OLUŞMAKTADIR''-

    Üye sayısının artırılmasında en önemli gerekçe olarak gösterilen ve Anayasa Mahkemesine Anayasa'nın 148. maddesinde yapılan değişiklikle görev olarak tevdi edilen ''Bireysel Başvuru''nun, olağanüstü bir kanun yolu olarak milletin hizmetine sunulduğunu belirten Kılıç, şunları kaydetti:

    ''Bilindiği üzere bireysel başvuru, ya da Anayasa şikayeti, anayasamızda güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerden herhangi birisinin yasama, yürütme ve yargı güçleri tarafından ihlal edilmesi halinde başvurulan bir yoldur. Hakları ihlal edilen vatandaşlarımızın, tüm kanun yollarını tükettikten sonra, başvurdukları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Türkiye'den yapılan başvuru sayısının toplamda önemli bir sayıya ulaştığı hepimizin bilgisi dahilindedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önünde beklemekte olan 120 bini aşkın dosyanın yüzde 12'si Türkiye'den yapılan şikayetlerden oluşmaktadır. Bu şikayetlerden karara bağlananların büyük bölümü üzülerek belirtmeliyim ki adil yargılama hakkının ihlali ile ilgilidir. Bu tablo, köklü bir anayasa yargısı geleneğine sahip olan ülkemiz açısından; bağımsız, tarafsız, hızlı, etkili ve adil bir yargılama sisteminin önündeki engellerin kaldırılmasını hayati bir yükümlülük olarak göstermektedir. Eğer bir ülkede yılda 15 binden fazla dava dosyası zaman aşımına uğruyorsa, bunun çözüm yollarını eleştirmeye ve ötelemeye hiç kimsenin hakkı yoktur.

    Esasen, Anayasanın 2004 yılında gerçekleştirilen değişiklikle insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmelerin milli yasalarla farklı hükümler içermesi durumunda, uluslararası sözleşmelerin uygulama önceliğine sahip kılınması, bireysel başvuruya ilişkin anayasal alt yapının mevcut olduğunu açıkça göstermesine rağmen, yargı organlarınca bunun uygulamaya geçirilmediği de açık bir gerçektir. Bu düzenleme ile Anayasa koyucunun iradesi, evrensel hale gelmiş hak ve özgürlük standartlarının, vatandaşlarımız için de uygulanmasını istemekten başka bir anlam taşımamaktadır.''

    -''BİREYSEL BAŞVURU, ÖNEMLİ BİR DENETİM YOLU OLACAKTIR''-

    Bireysel başvurunun, Türkiye'deki yargı organlarının uygulamasıyla, uluslararası yargı uygulamaları arasındaki uyumun sağlanmasını mümkün kılacağını, özgürlük ekseninde yükselen uluslararası insan hakları uygulamalarının ulusal referansa dönüşerek devlet ve toplum hayatına egemen olabileceğini vurgulayan Kılıç, ''Açıkça ifade etmek gerekirse bireysel başvuru, tüm yargı organlarını kuşatarak, adil yargılama konusunda daha duyarlı, davranmalarını sağlayacak önemli bir denetim yolu olacaktır'' dedi.

    Anayasa'da yapılan değişiklikle bireysel başvuruları karara bağlamak üzere mahkeme bünyesinde bir başkan ve dört üyeden oluşan iki bölüm oluşturulduğunu ve en geç iki yıl içinde hazırlıkların tamamlanarak şikayetlerin kabul edilmeye başlanacağının öngörüldüğünü kaydeden Kılıç, Anayasa Mahkemesinin, bu çerçevede hazırlıklara hızla başladığını ve bireysel başvurunun uygulamaya dönük hukuksal alt yapısının oluşturulması için başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi olmak üzere bireysel başvurunun uzun zamandır uygulandığı Almanya, İspanya, Avusturya ve Kore'ye beş ayrı meslektaşlarının gönderildiğini, bunlardan bir bölümünün incelemelerini tamamlayarak yurda döndüklerini ifade etti.

    Haşim Kılıç, şöyle devam etti:

    ''Ay sonuna kadar bitecek olan bu incelemeler sonunda hazırlanacak olan raporlar yasal düzenlemelere esas olmak üzere ilgili makamlara sunulacaktır. Sistemin sağlıklı ve başarılı bir uygulamaya kavuşturulabilmesi için nitelikli, yetenekli, deneyimli ve evrensel hukuk anlamında gelişmeleri takip edebilecek olgunluğa erişmiş bir raportör kadrosunun varlığına acil ihtiyaç olduğu açıktır. Dünya uygulamalarına bakıldığında mahkememize yapılacak muhtemel bireysel başvuruların yoğunluğunu ve büyüklüğünü tahmin etmek bizler için zor bir öngörü değildir. Çok yoğun ve çetin geçeceğini düşündüğümüz bu iş yükünün mahkeme heyeti, raportörleri ve yardımcı personeli için özveri isteyen bir iş hayatının bizi beklediğini biliyoruz. Hukuksal ve teknik düzenlemelere esas olmak üzere, işi kolaylaştıran, bürokratik engelleri en aza indiren, etkin, hızlı yöntemlere ve bunları hayata geçirecek mensuplarımızın çalışma şartlarını motive edecek öneriler bir rapor halinde ilgili yerlere ulaştırılmıştır.

    Getirilen bu kanun yolunun halkımızın hukuksal sorunlarına adil çözümler öngörerek, insanlık onurunu yücelteceğine olan inancımı bir kez daha belirtmek istiyorum.''

    Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, tüm toplumlarda özgürlük, demokrasi ve daha çok hukuk isteklerine ilişkin güçlü sesler yükseldiğini belirterek, ''Buna cevap veremeyenler yıkılıp gitmektedir. Değişime karşı çıkan, çağın nabzını tutamayan statükonun kibirli mensupları artık halkı ikna edememektedir'' dedi.

    Kılıç, Anayasa Mahkemesi üyeliğine Sayıştay kontenjanından seçilen Hicabi Dursun ile Türkiye Barolar Birliği kontenjanından seçilen Celal Mümtaz Akıncı'nın yemin töreninde yaptığı konuşmada, bireyin doğuştan ve sadece insan olmasından dolayı sahip olduğu temel hak ve özgürlüklerini korumanın Anayasa Mahkemesinin asli görevi olduğunu ifade etti.

    Anayasa yargısının özünün ırk, renk ve inancı ne olursa olsun, insan olma ortak paydasına sahip herkesin var olan onurunu yükseltmeyi gerektirdiğini belirten Kılıç, bu görevi başarıyla yürütebilmenin ancak adil ve tarafsız kalmayı becerebilen yargıçların varlığıyla mümkün olduğunu vurguladı.

    ''Anayasa yargısı hak ve özgürlüklerin güvencesidir'' diyen Kılıç, şunları söyledi:

    ''Bu yargı, gücü elinde bulunduranlara ölçülü ve makul olmayı öğretir, güçlüleri hukukun içine çekerek bireyi koruma altına alır. Çoğulcu, katılımcı, insan onuru ve hukukun üstünlüğü temeline oturan, dinsel ve etnik dogmalardan arınmış, değişime açık, toplumun değerleriyle bütünleşmiş, farklılıkları uzlaştıran anayasalar bir toplumun hayat sigortasıdır. Tüm toplumlarda özgürlük, demokrasi ve daha çok hukuk isteklerine ilişkin güçlü sesler yükselmekte, buna cevap veremeyenler yıkılıp gitmektedir. Değişime karşı çıkan, çağın nabzını tutamayan statükonun kibirli mensupları artık halkı ikna edememektedir.

    Anayasaların ve anayasa mahkemeleri üyelerinin toplumun bu istekleri karşısında kayıtsız kalması düşünülemez. Bizler, vereceğimiz kararlarla bu alanları genişleterek insanca yaşama arzusuna destek vermek zorundayız. Zira, özgürlük ve demokrasinin tadına varmış insanları susturabilmek, ancak zorba devletlerin işi olmuştur. Devletin asıl görevi, yükselen bu sesleri susturmak değil, farklı sesleri ahenkli hale getirerek, maskeli ve ikiyüzlü bir ahlakın oluşmasına engel olmaktır. Irkı ve rengi ne olursa olsun, inansın inanmasın, insan olma onuruna sahip herkesi devlet kucaklamak zorundadır. Hukuk dışı yollarla bu isteklere karşı koyan devletlerin, güç ve itibar kaybetmekten başka bir kazancı olmayacaktır.''



    -''DEMOKRATİK SİSTEM TEHDİTLE KORUNMAZ''-



    Haşim Kılıç, güçlü devletin ''kendini koruma hakkı'' anlayışının arkasına gizlenerek bireylerin hak ve özgürlüklerini yok etme girişiminin ''meşru müdafa'' zeminine de oturtulamayacağını, devletle birey arasındaki güç dengesizliğinin buna asla izin vermeyeceğini söyledi.

    Özgürlük, demokrasi, sevgi ve barış temeli yerine, otoriter devlet anlayışının düşman üretmekten başka bir sonuç doğurmayacağını ifade eden Kılıç, ''Demokratik sistemi meydan okuyarak, halkı tehdit ederek koruma imkanı da yoktur'' diye konuştu.

    Demokratik ülkelerin, gücünü daima özgürlüklerden aldığını hatırlatan Kılıç, ''Devleti güçlü, ancak özgürlüklerini doya doya yaşamamaktan dolayı halkı mutsuz olan bir ülkenin varlığının anlamsızlığı açıktır. Bu mutsuzluğun toplumsal bir öfkeye dönüşmesi de kaçınılmazdır'' görüşünü ifade etti.

    Demokrasi ve özgürlüklerin artık evrensel olduğunu hatırlatan Kılıç, bu değerleri derinleştirmek, kökleşmesine katkıda bulunmak ve tehditler karşısında savunmanın Anayasa Mahkemelerinin temel görevi olduğunu vurguladı.

    Bu evrensel değerlerin tüm insanlığın gönül birliğini ve bütünlüğünü sağlayacak etki ve öneme sahip olduğunu dile getiren Kılıç, şöyle devam etti:

    ''Uygarlıkları çatıştırarak değil, onları buluşturarak birlikteliğimizi kurabiliriz. Farklılıkları değiştirmeye, dönüştürmeye veya kendimize benzetmeye çalışmadığımız sürece bu hedefi yakalamak hayal değildir. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Yunanistan'la ilgili verdiği bir kararında 'Demokratik ve çoğulcu toplumla bütünleşen bir ülkenin yetkililerine düşen görev, çoğulculuğu yok ederek gerginlik nedenini ortadan kaldırmak değil, farklı grupların birbirlerine karşı hoşgörülerini artırmaktır' diyerek birlikte yaşamanın formülünü vermiştir. 'Kendi özgürlüklerimiz ne kadar önemli ise başkalarının özgürlükleri de o kadar önemlidir' duyarlılığı ve ve bilinci, toplumsal çatışmayı önleyecek yegane formüldür. Bu bağlamda her ülke kendi gerçekleri ile dünya gerçeklerini örtüştürmek zorundadır.

    Düşmanca duygulardan, öfkeden, kinden arınmış, barışın ve sevginin hakim olduğu bir dünyayı gelecek kuşaklara teslim etmek istiyorsak, herkesin hayat tarzına, düşüncesine,inancına, farklılığına ve varlığına saygı göstererek, insanlık onurunu yüceltmek, korumak ve kollamak zorundayız. Zira, tüm dünyada eksik ya da fazla hayata geçirilen tüm hak ve özgürlüklerin üzerini kazıdığınız zaman altından insanlık onuru çıkar. Bunu korumak ve kollamak ise başta anayasa mahkemeleri olmak üzere herkesin değişmez bir görevidir.''

    Kılıç, konuşmasının sonunda yeni üyelere başarılar diledi ve törene katılanlara teşekkür etti.

    Haşim Kılıç'ın konuşmasının ardından yeni üyeler Dursun ve Akıncı ant içti. Daha sonra Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, Dursun ve Akıncı'ya kisvelerini giydirdi. Her iki üye protokoldekilerle tokalaştı.

    Törenin ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve bazı davetliler Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç'ın makamında bir süre sohbet etti.




    Anayasa Mahkemesinde yemin töreni Yorumları