Gümrük Müsteşarlığında Sedat Güner isimli bir kontrolöre ait olduğu belirtilen rapor ile Mecliste AK Parti vekili Vahit Kiler'in kaçak şekerle ilgili beyanlarına Şeker Kurumu Başkanı Azmi Aksu cevap verdi.
Şeker Kurumu Başkanı Azmi Aksu, ''Gümrük Müsteşarlığında Sedat Güner isimli bir kontrolöre ait olduğu belirtilen rapor ile Mecliste AK Parti Milletvekili Vahit Kiler'in kaçak şekerle ilgili beyanları, kurumumuzun kaçak şekerle mücadele çalışmalarının başladığı tarihten öncesine ait olmasına karşın, günümüz itibarı ile ülkemizde şeker kaçakçılığının boyutlarını gösteriyormuş gibi yansıtılması kabul edilemez bulunmuştur'' dedi.Aksu, yaptığı yazılı açıklamada, şeker kaçakçılığının ülke gündemini uzun yıllardır işgal eden sorunlardan olduğunu, şeker veya başka bir malın ülkeye yasal olmayan yollardan girişinin tek bir kurum ya da kuruluşun çabaları ile önlenemeyeceğini, bunun ülkenin topyekün mücadele etmesi gereken bir sorun olduğunu kaydetti.
Aksu, kaçak şeker girişlerinin Türkiye şeker sektörünün ve bu sektörün girdilerini üreten pancar çiftçilerine olan olumsuz etkilerini tespit eden Şeker Kurumunun, 2007'de kaçakçılıkla mücadeleden sorumlu kurum ve kuruluşlar ile işbirliği halinde başlattığı çalışmada bugün başarılı bir noktaya ulaştığını ifade etti.
Dünyada şekerin 5'te birinin pancardan, kalanının da kamıştan üretildiğini anımsatan Aksu, kamış ve pancardan elde edilen şekerler arasında kalite bakımından bir farklılık bulunmadığı, dünya şeker borsa fiyatlarını dünyada üretilen şekerin yüzde 80'ini oluşturan ve bu nedenle de ticarete hakim pozisyonda olan düşük maliyetli kamış şekerinin belirlediğini ifade etti.
Türkiye'nin Avrupa Birliği ülkelerine benzer olarak sadece pancarın yetişmesine uygun iklim kuşağında bulunması nedeniyle 2001 yılında ülke ihtiyacına kadar yetecek miktarda şekerin yurt içinde üretilmesini amaçlayan Şeker Kanununun yürürlüğe girdiğini hatırlatan Aksu, şunları kaydetti:
''Ülkemizde şeker, sadece pancardan üretilmekte, kaçakçılığa konu olan şeker ise, dünya genelinde ucuz fiyatı nedeniyle kamış şekeri olmaktadır. Kamış şekeri ile pancar şekeri arasındaki yüksek fiyat farkı, spesifikasyonlarının aynı olması, kaçak şüphesiyle yakalanan şekerlerin bir analizle ayırt edilememesi ve bu yüzden kaçak olduğundan şüphelenilen şekerlerle ilgili işlem yapılamaması gibi faktörler, ülkemizde şeker kaçakçılığı ile mücadeleyi zayıflatmaktaydı.
Şeker Kurumu, kaçak şeker sorununun çözümüne yönelik olarak ülkemizde üretilen pancar şekeri ile diğer şekerlerin ayırt edilmesini sağlayacak bir modern analiz yönteminin uygulanmasını sağlayarak ülkemizin kaçak şekerle mücadelesinde yeni bir dönem başlatmıştır.
Şekerin ülkemizde üretilip üretilmediğinin tespitine yönelik bir analizin TÜBİTAK ile yapılan işbirliği yoluyla uygulamaya konması ve tüm il Valilikleri ve Cumhuriyet Başsavcılıklarına 2007 yılı sonunda kaçak şüphesi bulunan şekerlerden numune gönderilmesi halinde kaçak olup olmadığının Kurumumuzca yaptırılacak analiz yoluyla tespit edilebileceğinin bildirilmesi ile başlatılan bu uygulamanın ilk yılında Kurumumuza kaçak şüphesi ile il emniyet birimlerinden ve cumhuriyet savcılıklarından gönderilen numune sayısı 335 olmuştur. Bu numunelerin ilk yılda yüzde 75'inin ülkemizde üretilmeyen kamış şekeri olduğu ilgili kamu otoritelerine bildirilmiş ve gerekli yasal işlemler bu birimler tarafından yerine getirilmiştir.''
Aksu, caydırıcılık taşıyan bu işlemlerin yanı sıra, kaçak şeker kullandığı, bulundurduğu tespit edilen firmaların Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile yapılan işbirliği sonucu üretim izinlerinin iptali, Gümrük Müsteşarlığı ile yapılan işbirliği sonucu kaçak olduğu saptanarak devlet malı haline gelen şekerlerin yurt içine arzı önlenmesi gibi kaçak şekerle mücadeleyi güçlendirici girişimlerin de etkisiyle bugün gelinen noktada Kuruma kaçak şüphesiyle gelen şeker numunesi sayısının düştüğü, kaçak olduğu tespit edilen numune sayısının da ilk yıla göre yaklaşık 7 kat azaldığını ifade etti.
SUGAR INDUSTRY DERGİSİ
Türkiye gibi pancar şekeri üreticisi ülkelerde de sorun teşkil eden yasal olmayan yollardan kamış şekeri girişleri ile mücadele için Kurum tarafından uygulamaya konulan analiz yönteminin, şeker sektörünün uluslararası saygınlığa sahip, bilimsel dergisi olan Sugar Industry dergisinin Ekim 2009 sayısında makale olarak yayımlandığını bildiren Aksu, ''Öte yandan, Bloomberg HT'deki yayında, Gümrük Müsteşarlığında Sedat Güner isimli bir kontrolöre ait olduğu belirtilen rapor ile Mecliste Akaryakıt Kaçakçılığı Komisyonu Başkanı AK Parti Bitlis Milletvekili Vahit Kiler'in kaçak şekerle ilgili beyanları, Kurumumuzun kaçak şekerle mücadele çalışmalarının başladığı tarihten öncesine ait olmasına karşın, günümüz itibarı ile ülkemizde şeker kaçakçılığının boyutlarını gösteriyormuş gibi yansıtılması kabul edilemez bulunmuştur'' dedi.
Aksu, kurumun kaçak şekerle ilgili çalışmalarına rağmen, yanlış, kasıtlı haber ve beyanlarla Kurumun yıpratılmasına yönelik sorumsuz yayınlar yapılabilmesinin esefle karşılandığını ifade etti.
''İMALATÇI-İHRACATÇILARA ŞEKER TEMİNİ''
Aksu, açıklamasında, imalatçı-ihracatçılara şeker temini ile ilgili olarak ortaya atılan iddialara ilişkin olarak konunun ve işleyişin anlaşılması için şu bilgilere yer verdi:
''Küresel piyasalarla rekabet edebilmelerini sağlamak için, şekerli mamul ihraç eden firmalara dünya borsa fiyatlarına navlun eklenerek bulunan fiyattan satılmaktadır. 2006'ya kadar DTM'nin Dahilde İşleme Rejimi çerçevesinde ihracat öncesi şeker teslimi şeklinde yürütülen bu işlemler, 2007'den itibaren Şeker Kurumunca yürütülmekte olan ihracat sonrası şeker tahsis sistemi içerisinde sürdürülmektedir. Dahilde İşleme Rejimi çerçevesinde ihracat öncesinde ihraç taahhüdüyle düşük fiyattan şeker alınması sistemi, düşük fiyatla alınan şekerin ihraç edilecek üründe kullanılması yerine yasal olmayan yollarla yurt içine yüksek fiyatla satılması ve ihraç taahhüdünün yerine getirilmemesi gibi sorunlara neden olması nedeniyle DTM ve Kurumumuz işbirliğiyle yürütülen önce şekerli mamul ihracatının gerçekleştirilmesi, daha sonra ihraç edilen mamulde kullanılan miktarda şekerin ucuz fiyatla tahsis edilmesi sistemine geçilmiştir.
Bu sistemde ihracatın gerçekleştiğinin Kurumumuza DTM İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterlikleri tarafından bildirilmesi sonrasında Kurumumuzca yapılan titiz çalışmalar neticesinde ihraç edilen mamulde kullanılan şeker, gerektiğinde analiz yolu da kullanılarak tespit edilmekte ve üründe kullanılan miktarda şekerin düşük fiyatla alınabilmesi için tahsisat belgesi düzenlenmektedir. Tahsisat belgesiyle elinde ihraç kaydıyla satılabilen C şekeri bulunan herhangi bir şeker fabrikasından yurt içi fiyattan düşük fiyatla şeker alınabilmektedir. Yeni sisteme geçiş aşamasında ilk ihracat için şekerin yüksek fiyattan temini nedeniyle bazı sorunlar yaşanmış olmakla birlikte, bugün dürüst ve saygın imalatçı-ihracatçı firmaların, Kurumumuzca uygulanan bu sistemden sorunların çok azalması ve işlemlerin çok hızlı yürütülmesi nedeniyle memnun oldukları bilinmektedir.''
Tahsisat sistemiyle, Türkiye'nin hem ithalatla döviz kaybına uğramasının engellendiği, hem de imalatçı-ihracatçılara ithal maliyetinden daha düşük fiyatla yurt içinde üretilmiş şeker temin edilerek ihracatın desteklendiğini ifade eden Aksu, ihracatçılara satılan şekere, sadece dünya borsa fiyatına navlun eklenerek bulunan fiyattan şeker satışı yapıldığı kaydedildi.
İmalatçı ihracatçılara yapılan tahsisat karşılığı şeker satışlarının büyük kısmının, sektördeki tek kamu kuruluşu olan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. (TŞFAŞ) tarafından yapıldığı, TŞFAŞ'in, stoklarında ihraç kayıtlı olarak satılabilecek şeker stokunun bulunmadığı dönemlerde bile, ithalata meydan vermemek için, imalatçı ihracatçıların ihtiyacını, yurt içine yüksek fiyatla arz edebileceği şekeri dünya fiyatından satarak karşıladığını belirten Aksu, ihraç kayıtlı olarak düşük fiyatlı şeker satışlarından kaynaklanan zararın 2002'ye kadar Hazine tarafından karşılanmasına karşın, bu tarihten sonraki yıllık 150 milyon liralık zararın TŞFAŞ tarafından üstlenildiği ifade edildi.
'...EKSİK, YANLIŞ BİLGİLERE DAYALI İDDİALAR'
Şeker Kurumunun 350 bin ton şeker ihracı yaptığına veya Şeker Kurumundan şeker kaçakçılığı yapanların isim listesinin istendiğine dair hayal mahsulü iddiaların, Şeker Kurumunun sektörün düzenleyici denetleyici kurumu olduğunun, şeker ihracatı yapan bir şirket ya da şeker satışı yapan bir şirket olmadığının, görev ve sorumluluk alanının bilinmemesinden kaynaklandığının anlaşıldığını, bu tür yayınların en azından Kurumun web sitesi incelendikten sonra yapılmasının sorumlu yayıncılık anlayışının gereği olduğunu düşündüğünü belirten Aksu, şunları kaydetti:
''Bazı basın ve yayın organlarında Mersin Serbest Bölgeden 35.000 ton kaçak şekerin girdiği ve bunun üzerine Bloomberg HT adlı TV kanalında 7 Ekim 2010'da yapılan yayında, Türkiye'nin kaçak şeker cenneti olduğu, 35.000 ton kaçak şeker haberi sonrasında Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın yayınladığı açıklamada 'bunların dedikodudan ibaret' olduğunun belirtildiği, oysa Gümrük Kontrolörü Sedat Güner isimli bir kontrolöre ait rapor ile AKP milletvekili Vahit Kiler'in ifadelerinin ülkemizdeki şeker kaçakçığının dehşet boyutlarda olduğunu gösterdiği, Şeker Kurumunun 350 bin ton şekerin ihracatını yapmış olduğu, bu şekerin yurt dışı edilip edilmediğinin belli olmadığı, Şeker Kurumunun başında olan insanların bu işte sorumluluğunun bulunduğu, Şeker Kurumunun uyanık olması gerektiği, şeker fabrikalarının imalatçı-ihracatçılara şeker satışı ile kazanç elde ettiği, şekerli mamul imalatçı-ihracatçılarının şeker ithal etmelerine izin verilmesi gerektiği, imalatçı-ihracatçılara şeker satışında Şeker Kurumunun keyfi bir uygulaması yüzünden 60 dolar fark uygulandığı, bu yüzden şekeri dünya fiyatından yüzde 17-18 daha pahalıya temin ettikleri, 60 dolarlık farkları vererek şeker fabrikalarını sübvanse ettikleri ve kendilerine rakip haline getirdikleri gibi asılsız, Şeker Kurumu, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş., DTM, Gümrük Müsteşarlığı gibi devletin saygın kurum kuruluşlarının işlevlerinden habersiz olduğu anlaşılan kaynaklardan edinilen, eksik, yanlış bilgilere dayalı, asılsız, ciddiyet ile bağdaşmayan iddialara yer verildiği görülmüştür.''