'İsrail nükleeri bırakırsa barış olur'   Konuyu açan: Dostane   İlk Mesaj: 10-06-2010 (17:57)   Son Mesaj: 10-06-2010 (17:57)    Cevap: 0    Gösterim: 647  

    10-06-2010

    'İsrail nükleeri bırakırsa barış olur'

    'İsrail nükleeri bırakırsa barış olur'


    ABD Princeton Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Richard Falk, ''Gizli nükleer silahlar bulunduran İsrail'in de işin içine katılmadan Ortadoğu'da kalıcı barıştan bahsedilmesinin bir utanç olacağını düşünüyorum'' dedi.

    Stratejik Düşünce Enstitüsünce Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen ''Uluslararası Değişen Güç Dengeleri ve Türkiye'' konferansının ''Türkiye'nin Değişen Vizyonu'' başlıklı oturumunda konuşan Falk, gücün kaba bir şekilde kullanılmasından ziyade, gücü, ılımlı kullanan tarafın kazanmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi. Falk, dengelerin ve gücün kullanım şeklinin değiştiğini belirterek, ''Bu değişim, sadece gücün bir yerden başka bir yere kayması şeklinde değil. Şu anda o gücün doğası ve kullanım şekli bize yıllarca realizm olarak öğretilen çerçeveden çıkıp başka bir yere doğru gidiyor'' diye konuştu.

    Daha önce tehlikeli kuvvetler olarak addedilen devlet dışı kurumların ortaya çıkmasının daha güvenli ve daha barışçıl bir dünya için beraber çalışabilecek paydaşlar olarak algınlanması gerektiğine ve iklim değişikliği gibi konularda bu sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte çalışılabileceğine işaret eden Falk, ''Birlikte çalışmazsak ciddi bir kötüleşme olması kaçınılmaz olabilir. Pakistan'da gördüğümüz sel felaketi, diğer ülkelerde görülen kuraklık felaketleri gibi...'' dedi.

    Türkiye'nin konumu itibariyle çok hayati bir noktada bulunduğunu ifade eden Falk, bu anlamda Türkiye'nin hem bölgesi hem de kendisi için 21. yüzyılın jeopolitik gerçekliğini gösteren bir mentor (rehber-danışman) olabileceğini söyledi.

    Falk, bir katılımcının, nükleer silahlarla ilgili sorusu üzerine, İsrail'in 200'ün üzerinde nükleer başlıklı füzesi bulunduğunu, İran'ın ise çok ihtiraslı bir nükleer programı olduğunu ancak bu ülkenin nükleer silah üretme noktasına gelip gelmeyeceğinin bilinmediğini söyledi.

    Prof. Dr. Richard Falk, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    ''Barış yolunu açma ve bölgedeki nükleer silahlanma yarışının bitmesinin hem İsrail'in hem İran'ın, bütün hükümetlerin katılımı lazım. Türkiye de dahil olmak üzere böyle bir düzenlemede rol almalı. Ben gelecekte nükleer silahlardan kurtulmak için dünya düzeninde bir başlangıç noktası olarak, en stresli bölgelerden başlanması gerektiğini düşünüyorum. Yani Güney Asya, Hindistan, Pakistan ilişkisinde ve Orta Doğu'da bunun başlatılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü o bölgede de çok ciddi bir tehdit var. Çok tahripkar bir savaşı başlatma ihtimali var Hindistan ile Pakistan arasında. Nükleersiz bir dünya hedeflemeliyiz. Artık soğuk savaş sonrası dönemde bunun hiçbir mazereti yok. Kitle imha silahlarına artık bu dünyada hiçbir ülke ve devletin ihtiyacı yok. Bence bu bir utançtır. Gizli nükleer silahları bulunduran İsrail'in de işin içine katılmadan Ortadoğu'da kalıcı barıştan bahsedilmesinin bir utanç olacağını düşünüyorum.''

    Prof. Dr. Falk, bir başka soru üzerine de 5 üyeli veto hakkı değişmedikçe BM'den, global adalet veya global barışta herhangi bir rol oynamasının beklenmesinin mümkün olmadığını dile getirdi.

    -''TÜRKİYE, DÜNYAYA DEMOKRASİ VE BARIŞ İHRAÇ EDİYOR''-

    Bahçeşehir Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Şahin Alpay, AK Parti Hükümetinin, komşularla sıfır problem, problemleri diyalog ve diploması ile çözme, Türkiye'yi dünyanın bütün ülkeleri ve bölgeleriyle daha yakın ilişki içerisine sokma prensibi doğrultusunda bir dış politika izlediğini söyledi.

    Şahin, bunun sadece Türkiye'nin değil, batı demokrasilerinin de çıkarına bir politika olduğunu belirterek, ''Bu bütün eksen sapmaları, Türkiye'nin batıdan uzaklaştığı gibi yorumların gerçekten ciddiye alınacak bir tarafı yoktur. Bu politikayla Türkiye, özellikle Batı dünyasının çok ihtiyaç duyduğu, Müslüman çoğunluklu ülkelerle arasındaki ilişkileri sağlıklı bir temele oturtmak imkanına katkıda bulunacak bir pozisyona gelmiştir. Türkiye bu politikasıyla hem bölgesine hem da dünyaya demokrasi ve barış ihraç veya telkin eden bir ülke konumunda'' diye konuştu.

    Bu politikanın önemli problemleri de bulunduğunu savunan Şahin, şunları kaydetti:

    ''Türkiye'nin, bu politikasını başarıyla sürdürmesi için bir defa her şeyden önce kendi rejimini barış ve demokrasi rolüne uygun hale getirmesi lazım. Bunun için, bütün Türkiye yeni bir anayasa yapmaya ve bu yeni anayasayla özgürlükçü ve çoğulcu demokrasisini sağlam temellere oturtmaya ve yeni Türkiye'nin ihtiyaçlarına ve taleplerine cevap veren bir rejime kavuşma bilincinin giderek yayıldığını görüyoruz.

    Türkiye'nin en büyük ihtiyacı Kürt sorununu demokratik bir biçimde çözmek ve şiddete, sınırları içerisinde son vermektir. PKK sorununu da halletmek ve PKK'nın silah bırakmasını sağlamaktır. Siyasi düzenimize de Kürt yurttaşlarımızın talepleri doğrultusunda yeni bir şekil verme ihtiyacını hepimiz duyuyoruz.''

    Şahin, bu ihtiyacı ana muhalefet partisinin kesinlikle dile getirmediğini aktararak, genel başkanının değişmesinden sonra, ana muhalefet partisinin bile bu konuda ümit verici olduğunu ve iki büyük parti arasında bir mutabakata doğru gidildiği sinyallerinin alındığını dile getirdi.

    -ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ-

    Türkiye'nin iç sorunlarıyla dış sorunlarını birbirinden ayrılmaz hale geldiğini vurgulayan Şahin, konuşmasını şöyle sürdürdü.

    ''Ermenistan ile olan sorunumuz 'sıfır problem' politikasının en açmaz göründüğü yerdir. Bu Hükümet, Ermenistan ile sorunların çözülmesi için çok ciddi gayret gösterdi, adımlar attı. Öte yandan, hiç şüphesiz ki Türkiye, Azerbaycan topraklarının beşte birinin işgal altında olduğu ve yaklaşık 1 milyon Azeri'nin kendi ülkelerinde mülteci konumuna düştüğü bu duruma katlanmak zorunda değildir. Barış ihraç eden Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan arasında da barışın sağlanmasına katkıda bulunmak zorundadır. Ermenistan ile olan ilişkiler bizi sadece dış politika açısından zorlamıyor, iç politika açısından da zorluyor. Sınırların açılması bizim Ermenistan'ın politikaları üzerindeki etkimizi, Ermenistan-Azerbaycan barışının gerçekleşmesini etkileyebilir.''

    Türkiye-AB ilişkilerine de değinen Şahin, ''Gerek Fransa'nın gerek AB Konseyinin, gerekse Kıbrıs Rum Yönetiminin çıkarmış olduğu engeller dolayısıyla bir tıkanmaya doğru gidiliyor. AB'nin bizim demokratikleşmemiz ve zenginleşmemiz açısından çok önemli bir ilişki olduğunu ve Avrupa'ya yapabileceğimiz katkının da aslında dünyanın demokratikleşmesi ve barışmasına yapacağımız katkıyla çok yakından ilgili olduğunu da biliyoruz. Dolayısıyla AB ile ilişkilerimizin tıkanmasına mani olmalıyız. Liman, havalimanlarımızı ve deniz limanlarımızı Rum gemilerine açmalıyız, biz Kıbrıs'taki askerlerimizi 40 bin düzeyinde tutmak zorunda değiliz. Bunların bir kısmını geri çekmeliyiz'' şeklinde konuştu.




    'İsrail nükleeri bırakırsa barış olur' Yorumları