Başmüzakereci Egemen Bağış, "Avrupa Birliği'nin Türkiye'nin katılım müzakerelerini dondurarak birşey kazanacağını ya da Türkiye'nin birşey kaybedeceğini düşünüyorsa yanıldığını" söyledi.
Düzenlediği basın toplantısında 3 günlük Brüksel ziyaretini değerlendiren Bağış, AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu Üyesi Stefan Füle, tarım ve kırsal kalkınmadan sorumlu Üyesi Dacian Cioloş, insani yardımlardan sorumlu Üyesi Kristalina Georgieva, Avrupa Halk Partisi Başkanı Wilfried Martens, Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalist Grup Başkanı Martin Schulz, Muhafazakarlar ve Reformistler Grubu Başkanı Michal Tomasz Kaminski, Yeşiller Grubu Eşbaşkanı Rebecca Harms, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Helene Flautre, Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten ve Dış İlişkiler Komitesi Üyesi Mario Mauro ile oldukça faydalı görüşmeler gerçekleştirdiğini anlattı.
Temaslarında verdiği 6 ana mesajı, "AB katılım müzakerelerinde Türkiye'ye adil davranılması, Türk vatandaşlarına vize muafiyeti getirilmesi, KKTC'ye Doğrudan Ticaret Tüzüğü'nün kabul edilmesi, terörle mücadelede daha fazla işbirliği, Türkiye hakkında yayımlanacak raporların dengeli olması ve Türkiye'nin AB zirvelerine davet edilmesi" olarak sıralayan Bağış, "Türkiye AB üyesi olmadan dünyanın 16'ıncı ve Avrupa'nın 6'ncı büyük ekonomisi oldu, AB üyesi olmadan yüzde 11 ekonomik büyümeyi yakaladı. Eğer Türkiye'nin AB sürecini dondurarak birşey kazanacaklarına inanıyorlarsa yanılıyorlar. Türkiye'nin birşey kaybedeceğine inanıyorlarsa onda da yanılıyorlar. Biz herzaman bu ilişkiyi bir kazan-kazan ilişkisi olarak vurguladık" dedi.
Bağış, "AB ile müzakerelere dahi başlamamış bazı ülkelerin vatandaşlarına vizeler kalkarken Türkiye gibi Avrupa'nın 6'ncı büyük ekonomisi, Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomisi ve en umut veren ekonomisinin mimarları olan Türkiye Cumhuriyti vatandaşlarının vize kuyruklarına beklemelerinin artık kabul edilemez olduğunu bir kez daha vurguladığını" kaydetti.
Başmüzakereci Bağış, AP gündeminde bulunan KKTC'ye Doğrudan Ticaret Tüzüğü'nün burada ve AB Konseyi'nde onaylanarak yürürlüğe girmesi halinde Kıbrıs sorununun çözümünün kolaylaşacağını vurguladı.Egemen Bağış, "Doğrudan Ticaret Tüzüğü, Ada'daki izolasyonların kalkması açısından çok önemli. İzolasyonların kalkması demek Ada'da refah demek. Refahın olduğu yerlerde çözüm çok daha kolay olur. Ama fakirliğin, ekonomik sorunların yüksek raddede yaşandığı coğrafyalarda siyasi sorunları çözmek çok daha zordur" diye konuştu.
Egemen Bağış, "Eğer AB üyesi ülkeler KKTC'yle doğrudan ticarete başlarsa Türkiye'nin limanları açması konusunda sorun yaşanmayacağını muhataplarına aktardığını" belirtti.
Bağış, Doğrudan Ticaret Tüzüğü'nün kabul edilmesi halinde AB'nin limanların açılmaması nedeniyle dondurduğu fasılda da müzakerelerin başlayabileceğini söyledi.
Doğrudan Ticaret Tüzüğü'nün kabul edilmesinin Rum tarafının da çıkarına olduğunu kaydeden Bağış, "Ama bunu herkesten çok Kıbrıslı Rumların engellemeye çalışmasını anlamakta zorluk çekiyorum. Orada maalesef bireysel siyasi beklentiler ulusal çıkarların önüne geçmiş durumda" diye konuştu.
-ANAYASA REFERANDUMU-
Başmüzakereci Bağış, Türkiye'de 12 Eylüldeki halk oylamasında kabul edilen anayasa değişikliği paketinin Türkiye'nin AB sürecine çok olumlu yansıyacağını belirterek "Şunu gördüm ki anayasa değişiklik paketinin halkımızın büyük çoğunluğu tarafından desteklenmiş olması, Türkiye'nin Brüksel'deki itibarını yükseltmiş. Yaklaşık 2 yıldır bu görevdeyim. Brüksel'e defalarca geldim. Şunu çok açık ve net söylüyorum. Hiçbir seferinde kendimi bu kadar güçlü ve kendimden emin hissetmemiştim. Karşılarına oturduğumuz zaman arkamızda Türkiye'nin büyük çoğunluğunun destek vermiş olduğu AB reformlarını gerçekleştiren bir anayasa paketini kabul ettirmiş bir hükümetin mensubu olarak oturmak ayrı bir güç veriyor. Bu hiçbir şekilde herhangi bir siyasi partinin başarısı değil, yanlış anlaşılmasın. Türkiye'nin demokrasiye olan bağlılığının başarısıdır. Bu, Türkiye'nin şeffaflaşma, adil yargı, AB standartlarında bir ülke olma azminin yansımasıdır. Artık darbeci zihniyetin yerini halkı kucaklayan zihniyete bırakma mecburiyetinin yansımasıdır" dedi.
Bağış, anayasa değişikliği kapsamında bir kısmı yeni kanun, bir kısmı kanun değişikliği olmak üzere toplam 36 kanunun gündeme alınacağını belirterek İçişleri Bakanlığı'nın yurtdışı çıkış yasağı olanlar hakkında yeni değerlendirme yapması gibi bazı adımların ise yasa değişikliğine gerek kalmadan hayata geçirilmeye başlandığını anlattı.
Anayasa değişikliği kabulüyle AB Komisyonu'nun yayınlayacağı İlerleme Raporu'nda, 26 maddeye karşılık olarak en azından 26 olumlu paragrafın eklenmesi gerektiğini belirten Bağış, Sümela manastırı ve Akdamar Kilisesi'nin yıllar sonra ayine açılması, ders kitaplarından ayrımcılık içeren bütün ifadelerin ayıklanması ve Avrupa İnsan hakları Mahkemesi'ndeki Hrant Dink davasında Türkiye'nin benimsediği tutumun İlerleme Raporu'nu olumlu etkileyecek diğer önemli unsurlar olduğunu ifade etti.
Bağış, "Referandum sürecinde bile köylere gidip tehdit eden terör örgütüyle mücadele ettik. Maalesef Türkiye'nin güneydoğu coğrafyasında terör örgütü ve onun sözcülerine karşı rekabet edebilen tek siyasi partiyiz. Sandığa gitme cesaretini ortaya koyan güneydoğulu kardeşlerimizin anayasa değişiklik paketine yüzde 95 oranında 'evet' demiş olmaları bence Avrupalılara da çok önemli bir mesajdır. Mesajı alan var, almakta zorlananlar var, almasına yardımcı olduklarımız var. Bizim Kürt asıllı vatandaşımız, Türk asıllı vatandaşımız gibi, Boşnak ve Arnavut asıllı vatandaşımız gibi demokrasi istiyor, zenginlik istiyor, aydınlık yarınlarda yaşam güvenceleri tehlike altında olmadan çocuklarını büyütebilmek istiyor. Bunlar da çok doğal talepler" diyerek bunu sağlayabilmek için uluslararası toplumun terörle mücadelede Türkiye'ye daha fazla destek vermesi gerektiğini vurguladı.
-İKTİDAR MUHALEFET İŞBİRLİĞİ-
Bağış, AB müzakerelerinde rekabet faslının açılabilmesi için TBMM gündeminde bulunan devlet yardımları otoritesi kanununun kabul edilmesi gerektiğini belirterek CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'ndan bu kanuna destek verecekleri konusunda söz aldığını aktardı.
Başmüzakereci Bağış, CHP'nin tutumuyla ilgili bir çekince taşıyıp taşımadığının sorulması üzerine "Bazı şeyler tecrübeyle oluşuyor. Kemal bey bugüne kadar farklı çıkışlarda bulundu, sonra o çıkışlarıyla ilgili geri adım attı. 'Genel af' dedi sonra vazgeçti, 'başörtüsü sorununu çözelim' dedi sonra o konuyu başka işlerle birleştirmek istedi, 'anayasa değişiklik paketinde aslında bütün diğer maddelere destek veririz' dedi ama o maddeler mecliste oylanırken de grup olarak katılmadılar. Kendisinin iyi niyetle ortaya attığı adımları sanki arkadan birilerinin frene basmasıyla geri dönüşlerine birkaç defa şahit olduğumuz için aynı süreci birkez daha yaşamak noktasında kalmayalım" şeklinde konuştu.
Egemen Bağış, "2002-2004 yılları arasında iktidar muhalefet elele vererek biz (AB) reform yasalarını geçirdik, anayasayı değiştirdik. Ve onun neticesinde 17 Aralık zirvesinde Avrupalıları bize tarih vermeye adeta mecbur bıraktık. Bundan sonraki süreçte de eğer Türkiye'de iktidar ve muhalefet elele vererek reform yasalarını geçirirsek ve kendi yaşam standartlarımızı yükseltirsek Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olanların ellerindeki kozları teker teker imha etmiş oluruz. Ama bizi birbirimize düşürürlerse, kendi meclisimizde reform yapacağımıza birbirimizle uğraşmaya kalkarsak o zaman Türkiye'nin düşmanlarının eline koz vermiş oluruz" tespitinde bulundu.
Bağış, "CHP'de gelenekselleşmiş bir ekibin muhalefet yapma adına herşeye karşı çıkılması gerektiği inancı var. Kemal Bey'in bunu kırabileceğini umut ediyorum. Muhalefet yapmak demek herşeye karşı çıkmak, hükümete iş yaptırmamak değildir. Muhalefet yapmak doğru işlerde destek vermek, başarının ortağı olmak ve eğer bir hata görülüyorsa o konularda uyarı yapmaktır. Muhalefet partisinin olduğu tek ülke Türkiye değil. Bunun örnekleri var. Dünyadaki bütün demokrasileri incelerseniz muhalefet partilerinin tutumuna bakın, uzlaşı kültürüne bakın, işbirliğine bakın. Ben ümit ediyorum ki önümüzdeki dönemde Türkiye'de küresel standartlarda bir demokrasi olduğu iktidar-muhalefet ilişkilerinde de görülür" dedi.
-PAKİSTAN'DAKİ DEPREM-
Egemen Bağış, sel felaketinin ardından ziyaret ettiği Pakistan'la ilgili izlenimlerini aktarırken "Türk Kızılayı hepimizin gurur duyması gereken bir kurum haline gelmiş. Pakistan'a gittiğimiz zaman belki bizden daha fazla maddi yardım yapan ülkelerin çalışmalarını da gördük. Ama gönderdikleri yardımlar Pakistan'da İslamabad havaalanında bekliyordu. Dağıtacak gönüllüleri yoktu. Ben orada birşey farkettim. Bizim en büyük zenginliğimiz insanımız. Pakistan'a gittiğimizde felaketin 2 hafta sonrasıydı ama yüzlerce gönüllümüz vardı. Türk Kızılayı'nın gencecik gönüllüleri orada yardım dağıtıyordu. Sağlık Bakanlığı'nın gönüllü doktor ve hemşireleri hastaları tedavi ediyordu. Pakistan'da 18 tane okul açmış bir grubumuzun temsilcileri okulları adeta revir haline çevirmişler ve insanlara yardım ediyorlardı. Bunlar Türkiye'nin ve Türk milletinin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Bunu sadece çok dostane ilişkiler içinde olduğumuz Pakistan'da yapmıyoruz. Coğrafi olarak oldukça uzak bir noktada olmasına rağmen deprem felaketinin ardından Haiti'ye de birçok komşusundan evvel giden Türk Kızılayı ve yardım ekipleri oldu. Tsunami felaketinin ardından Endonezya ve Tayland'da ilk yardım çadırlarını kuranlar bizim ekiplerdi" diye konuştu.
Bağış, Türkiye'nin büyük felaketlerin ardından uluslararası yardımlarda gösterdiği başarının, AB Komisyonu'nun insani yardımlardan sorumlu Üyesi Kristalina Georgieva'nın da dikkatini çektiğini ve dün görüştüğü Georgieva'nın insani yardımlarda AB ve Türkiye arasında daha fazla işbirliği talebinde bulunduğunu ifade etti.
Egemen bağış, basın toplantısının ardından Tüm Sanayici ve İş Adamları Derneği'nin (TÜMSİAD) yeni faaliyete geçen Brüksel şubesini de ziyaret ederek Türkiye'ye hareket etti.