Süleyman Demirel, geçmişte başkanlık sistemini savunduğunu belirterek, ''Bugünkü şartlarda düşünmek, tartışmak lazım. Başkanlık sistemi sadece bir değişiklikten ibaret olmaz, sistemde değişiklikler yapmak lazım'' dedi.
Demirel, İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) 2010-2011 akademik yıl açılış töreninde, ilk dersi verdi.
Dünyanın teknoloji ve bilgiyle küçülüp, ''uzay köyü'' haline geldiğini dile getiren Demirel, küreselleşmenin kimsenin reddedemeyeceği bir gerçekliğe dönüştüğünü, günümüzde dünya insanlarının birbirlerine daha çok ihtiyacı olduğunu vurguladı.
Dünya ekonomisinin de birbirine entegre olduğunu, artan dünya nüfusunun tüm dünyayı alakadar ettiğini, bir ülkedeki afet, felaket, kalkınma, huzursuzluk gibi tüm gelişmelerin diğer ülkeleri de ilgilendirdiğini anlatan Demirel, yaşanan problemlerin ''bana ne'' denemeyecek şekilde çözüldüğünü ifade etti.
Geçen yıl yaşanan küresel krizin dünyada 10 trilyon dolar maliyete neden olduğunu, dünya ekonomilerinin küçüldüğünü aktaran Demirel, 2010'un büyüme yılı olarak gösterildiğini, bu büyümenin istikrarlı olması gerektiğini bildirdi.
Süleyman Demirel, kriz sonrasında gelişmiş ülkeler biraz yavaşlarken, gelişmekte olanların daha hızlı büyüyeceğinin tahmin edildiğini, gelişmiş ülkelerin payının azalacağını, böylece dünya siyasetinde yeni dengelerin gerekeceğini kaydetti.
Önümüzdeki dönemde küresel sistemden, serbest ekonomi ve serbest ticaretten, demokrasi ve insan haklarından vazgeçilmeyeceğini, bunların temel çatıyı oluşturacağını belirten Demirel, finansal sektörün yeniden yapılacağını, finansal sistemde eski bollukların yaşanmayacağını, ülkelerin üretim, tüketim ve tasarruf dengelerinin eskisi gibi olmayacağını anlattı. Demirel, ''Mesela ABD, ürettiğinin yüzde 134'ü kadarını tüketiyor. Bu, 34'lük kısmı başka ülkelerden temin ediyor anlamına gelmektedir. Çin, ürettiğinin yarısını tüketmiyor, biriktiriyor. Yeni dengeler teoriye uygun ve 'yeni normal'i yansıtıyor olacak'' dedi.
Demirel, inovasyonun, ''yeşil ekonomi'' ve ''yeşil istihdam''ın önemine işaret ederek, dünyanın en önemli meselesinin nüfus olduğunu, nüfus arttıkça refahın artmasının mümkün olmadığını, nüfusun ekolojik dengeleri de zorlaştırdığını belirtti. Enerji yeterli olmadıkça üretimin artırılamayacağını, fosil kaynaklardan enerji üretmenin ise yerküreyi kirletmek anlamına geldiğini kaydeden Demirel, ''Yerkürenin üzerinde taşıyabileceği kadar insan olmalı. Nüfus 8 milyarın üzerine çıkmamalı. Yerküreden verdiği kadarını almalı, fazlasını değil. Yerküreye de alabileceği kadar vermeli. Çağımızda yerküre insanları ikaz ediyor, 'Beni tüketmeyin, ısıtmayın, kirletmeyin, üzerimde yaşanabilir konumdan beni çıkarmayın' diyor. Bu, yerkürenin feryadı'' diye konuştu.
Dünyanın topyekun zenginleştiğini, fakat gelişmiş, gelişmekte ve az gelişmiş ülkeler arasındaki farkların arttığını, dünya zenginliğinin yüzde 60'ını ABD, AB ve Çin'in aldığını, 2040 hatta 2030 yılı tahminlerine göre bu oranın artacağını vurgulayan Demirel, ''Dünyadaki zenginliğin dağılımı, ekonomik aktörleri de değiştirdi'' dedi.
-''KURTLAR SOFRASI YARIŞI''-
Demirel, günümüzde yeni aktörlerin çıkmasıyla dün tek güç olan ABD'nin bugün bu gücünü Çin ile paylaşmak durumunda kaldığını, belirterek, şunları söyledi:
''Çin şunu çok iyi anlamıştır: Kalkınma ve zenginleşmenin çaresi mutlaka rekabetten, hür teşebbüsten geçer. Aslında Çin'deki model hibrit yönetimdir. Yani devlet idaresi komünist ama ekonomi serbest piyasa ekonomisi. Çin 1978'deki kongresinde bir büyük karar aldı. 'İdeolojik saplantılarla bir yere varmamız mümkün değildir. Aklın icabı ne gerektiriyor onu yapalım demiştir' ve sonrasında serbestleşmiştir. Kedinin ak veya kara olması fark etmez, kedinin fareyi yakalayanı makbuldür. Ceylan en hızlı koşan aslandan daha hızlı koşabilmeli ki hayatta kalsın. Ama aynı şekilde aslan da en hızlı koşan ceylandan daha hızlı koşmalıdır ki açlıktan ölmesin. Dünyadaki yarış, kurtlar sofrası yarışıdır.''
Süleyman Demirel, Türkiye'nin 192 ülke sıralamasında en büyük 15-20 ekonomi arasında gezdiğini, 1980'de 20. sırada, 1995'te 15, 2010'da de 16. sırada yer aldığını, ABD'deki kişi başına düşen gelirin 37 bin, Norveç'te 47 bin, Çin gibi büyük bir ekonomide 5 bin, Türkiye'de 10 bin dolar civarında olduğunu anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Aradığımız şey, hem ekonomiyi, hem de kişi başına düşen geliri arttırmak. Türkiye, yüzde 7 kalkınma hızını başarabilmelidir. Bunun için kendi kaynaklarını zorlaması lazım. İlk 10 ekonomi arasına girmek istiyorsa Türkiye kendi tasarruflarını artırmalı, bu tasarrufların yüzde 25'ini kalkınmaya sarf edebilmelidir. Bugün bu oran yüzde 18'dir. Aradaki fark başka ülkelerden borçla sağlanmaktadır. Türkiye üretimini çoğaltmak, yatırımlarını, tasarruflarını, ihracatını artırmak mecburiyetindedir.
Yüzde 30'u tarımda olan bir toplum olarak kalkınmada zorluk yaşanacaktır. Yeni bir sanayileşme, yeni bir tarım politikası oluşturmalıyız. Dünyayla beraber hareket ederek, dünya ekonomisine entegre olarak uygar, çağdaş, zengin bir Türkiye bulabiliriz. Bu da Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'te Atatürk'ü gönlümüzde yaşatmamızla olur.''
-SORULAR-
Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Demirel, yeni anayasa tartışmalarına ilişkin ''Anayasayla ilgili kim düzenleme yapmak istiyorsa yapsın, bir mani yok'' dedi.
Demirel, değişikliğin genel seçim öncesi ya da sonrası yapılmasına dair zamanlama tartışmasının yapıldığı yönündeki soruyu, ''Otursun karar versinler, yapacak olanlar karar versinler. Doğrusu ne ise onu yapsınlar'' sözleriyle cevapladı.
Başkanlık sistemine ilişkin soru üzerine Demirel, şu karşılığı verdi:
''Ben geçmişte başkanlık sistemini savundum. Bugünkü şartlarda düşünmek, tartışmak lazım. Başkanlık sistemi sadece bir değişiklikten ibaret olmaz, sistemde değişiklikler yapmak lazım. Bunları Türkiye kaldırabilir mi, bunun zamanı şimdi mi, Türkiye o sistemi bugünkü şartlarla işletebilir mi, bugünkünden daha iyi işletebilir mi düşünmek lazım. Türkiye'nin daha iyi yönetilmesi lazım. Eğer bu yönetme kişilerden değil de sistemden geliyorsa sistemi düzeltmek lazım. Kişilerden geliyorsa kişileri değiştirmek lazım. Hem sistemden, hem kişilerden geliyorsa, hem sistemi, hem kişileri doğrultmak lazım. Türk vatandaşı bunu yapmakta serbest. Bunlar çok tartışılacak daha.''
Demirel, Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın tutuklanmasının yazdığı kitapla ilgili olduğu yönündeki tartışmaların hatırlatılması üzerine, ''Fevkalade üzüntüyle karşılıyorum. O kitaptan dolayı mı, değil mi hiç önemi yok. Bu safhada olması fevkalade üzüntü verici'' dedi.
CHP'den istifa eden İstanbul Milletvekili İlhan Kesici'nin DP'nin başına geçeceği yönündeki iddiaların hatırlatılması üzerine Demirel, ''Kendisinin beyanları var, beni hiç sokmayın o konulara'' karşılığını verdi.
Demirel, ''Türban sorununu AK Parti ile CHP'nin birlikte çözmesi gerektiği'' yönündeki tartışmalara ilişkin şunları söyledi:
''Türban sorununu niye tek başına çözemiyor değilsin? Niye AK Parti türban sorununu çözemedi 8 senedir? Gücü mü yok? Türban sorununu çözecek kanunu çıkaracak kadar gücü var. Niye çözemiyor? Çünkü türban sorunu Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından reddedilen bir konu. Yani mesele sadece kanunla, milletvekili sayısıyla olabilecek bir konu değil, çetrefil bir konu'' şeklinde konuştu.
Irak'ın kuzeyindeki gelişmelerin hatırlatılması üzerine Demirel, ''Süreç cereyan ediyor. Bilemem ne getiriyor. Arkasında ne var bilemiyorum. Bunlar hassas konular. Hassas konuları ayak üstü konuşmak doğru olmaz. Ümit ederim ki atılan adımlar iyi netice versin'' dedi.
İEÜ Rektörü Prof. Dr. Attila Sezgin ise bu yıl üniversitenin 10. akademik yılına girdiğini kaydederek, 2010 itibariyle kontenjanı 750'den fazla olan vakıf üniversiteleri arasında lisans programlarında yüzde 91 doluluk oranıyla ilk 5 vakıf üniversitesinden biri olduğunu söyledi.
Üniversitenin Mütevelli Heyeti Başkanı Ekrem Demirtaş da İEÜ diplomalarının sadece Türkiye'de değil, AB'de de geçtiğini, bu sene ''diploma eki etiketi'' almaya hak kazanan 3 vakıf üniversitesinden biri olduğunu, 5 Ekimde bu belgenin alınacağını duyurdu.
6 bin 208 öğrencinin İEÜ'de öğrenime devam ettiğini, bu yıl ÖSYM'de 1394 öğrencinin üniversitelerini tercih ettiğini aktaran Demirtaş, 25 ülkeden 65 yabancı öğrencinin bulunduğunu, 70'i yabancı uyruklu olmak üzere 461 öğretim üyesinin tam zamanlı olarak görev yaptığını sözlerine ekledi.
Konuşmaların ardından Demirel'e, İEÜ'de verdiği ilk derslerden oluşan ''2001-2010'' kitabı ve plaket takdim edildi.