TÜSİAD'ın Uluslararası Koordinatörü Bahadır Kaleağası, Türkiye'nin AB'ye tam üyelik hedefini tekrar canlandırması gerektiğini, tam üyelik süresi uzadıkça daha ciddi ve önemli sorunların ortaya çıkabileceğini söyledi.
Bahadır Kaleağası, Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği (ANSİAD) tarafından ''Ne Olacak Bu AB İşi?'' adıyla düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, AB'deki gelişmeler ve Türkiye'nin yaklaşımı hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Küresel gelişmelere bağlı olarak Avrupa Birliği'nin büyük bir kent özelliği taşıyan yapı görünümünde olduğunu belirten Kaleağsa, sanayideki gücü ekonomik krize bağlı olarak azalmış görünen AB'nin, buna karşın hala dünyada her türlü hizmet ve teknolojik gelişmenin, sermaye hareketliliğinin en yoğun yaşandığı topluluk olduğunu vurguladı.
AB'nin, ABD ile olan ilişkilerinin dünya ölçeğinde belirleyici özeliğini koruduğunu, iki taraf arasında günlük 2 milyar avroyu aşan bir ticari hareketlilik yaşandığını belirten Kaleağası, bütün bu gelişmişlik ve ABD ile dünyaya hakim durumdaki konumuna rağmen AB'nin merkezi belli olmayan netleşmemiş bir siyasi şantiye görünümünü koruduğunu da belirtti.
Kaleağası, Avrupa Birliği'nin şu anda ABD'ye benzemek isteyen federal bir yapı yaratma hedefinin masada bulunmadığını, konfederasyon düşüncesinin ise daha geri bir yapı olacağı için gündemden kalktığını vurgulayarak, ulusal çıkarların hala belirleyici olabildiğini ve kendi içindeki karmaşıklığın devam ettiğini anlattı.
-AB TÜRKİYE İÇİN MODEL-
Kaleağası, içindeki siyasal kimlik ve işleyiş sorunu, demokratik modeli ile ekonomik rekabet gücünü yıpratan etkenlere bağlı olarak yaşanan tüm bu belirsizliklere rağmen, AB'nin Türkiye için hala bir model olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin kendi içinde ve dış dünya ile ilişkilerinde AB sürecinin her zaman etkili olmaya devam ettiğini, AB standartları ve değerlerinin her an karşımıza çıktığını belirten Kaleağası, birliğin, Türkiye için 'ekonomik bir merkez', 'siyasal bir güç kaynağı', 'ekonomik rekabet odağı' ve 'toplumsal kalkınma projesi ideali' olma özelliğini koruduğunu kaydetti.
Gümrük Birliği Anlaşması'nın ardından oluşan koşullarda üyelik sürecinde Türkiye'nin kimi zaman yavaş, kimi zaman hızlı hareket ettiğini de belirten Bahadır Kaleağası, AB'ye tam üyeliğin Türkiye açısından bir egemenlik ve meşruiyet sorunu haline gelmeye başladığını savundu.
Kaleağası şöyle devam etti:
''Türkiye küresel bakış açısıyla yerel bakış açısını kaynaştıramadığı için belki tam üyelik yolunda çok mesafe kaybetti. Son 10 yıla ve şimdiki hükümetin performansına baktığımızda zaman zaman hızlı, zaman zaman çok yavaş hareket edildiğini görüyoruz. Bu olay partiler ötesi bir olay. Türkiye'nin genel olarak siyasi psikolojisinin fırsatları tam olarak değerlendirememesinden kaynaklanan bir durumla karşı karşıyayız.
Bugün gelinen noktada, özel sektör olarak, sivil toplum kuruluşları olarak, vatandaşlar olarak, bizim bugünümüzü ve geleceğimizi ilgilendiren konular istesek de istemesek de AB'nin aldığı kararlardan ve izlediği siyasetlerden çok etkileniyor. Herhangi bir ticari işletme, banka veya otel ya da fabrika, sektörü veya büyüklüğü ne olursa olsun, mevzuat ve uygulama politikalarında en yaz yüzde 70, kimi zaman yüzde 85 ulusal mevzuattan değil, AB mevzuatından etkileniyor.
Tam üyelik uzadıkça, bir tarih saptayıp buna saygınlık kazandırmadıkça, seferberlik içine girmedikçe ciddi sorun var. Tam üyelik uzadıkça daha büyük ve ciddi sorunlar ortaya çıkabilecek. AB'ye tam üyelik hedefini tekrar canlandırmak gerekiyor.''
Bahadır Kaleağası, Türkiye'nin, AB hedeflerine ulaşmaya çalışırken, Afrika dahil dünyanın diğer ülkeleriyle de ilişkilerini geliştirmesi gerektiğini vurguladı.