Cumhurbaşkanı Gül, ''Halen etkilerini hissettiğimiz küresel ekonomik kriz, uluslararası yönetim zafiyetini ortaya koymuştur. Ekonomik alanda da yeni ve normal bir düzen kurma gereği ortaya çıkmıştır'' dedi.
Çırağan Sarayı'nda düzenlenen ''Yeni Normal Dünyada Türkiye'nin Yeni Konumu, Yeni Gücü'' konulu panelin açılışında konuşan Gül, geçen hafta New York'ta, Columbia Üniversitesinde yaptığı konuşmada da yeni bir dil inşa edilmesi gerektiğinden bahsettiğini hatırlatarak, bugün dünyanın nerede bulunduğunu ve hangi istikamete doğru yol alacağını anlatacağını ve yeni dünya düzeninden bahsedeceğini, ardından Türkiye'nin yeni normal dünyaya ne kadar hazır olduğunu paylaşacağını kaydetti.
En çok ihtiyaç duydukları azim, cesaret ve bilgelikten bahsedeceğini vurgulayan Gül, uluslararası sistemin üç boyutlu bir eksik denge halinde olduğunu düşündüğünü söyledi.
Bu 3 eksik denge halinin siyasi, iktisadi, beşeri boyutlu açıklardan kaynaklandığını da değerlendirdiğini ifade eden Gül, stratejik ve siyasi bakımdan tecelli eden eksik dengenin temel sebebinin Soğuk Savaş'ın ardından yeni bir uluslararası düzenin kurulamaması olduğunu belirtti.
Gül, günümüzde Soğuk Savaş ve dehşet dengesinin dayattığı dinamiklerle yola devam edilmesinin artık mümkün olmadığını ifade ederek, gezegenin artık iki süper gücün etrafından dönmediği gibi, batının ağırlığının da giderek azaldığını kaydetti.
Çin, Hindistan, Brezilya ve Rusya gibi yükselen güç odaklarının uluslararası ilişkilerin sıklet merkezini doğuya doğru kaydırdığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül, şöyle devam etti:
''Öte yandan uluslararası terörizm, iklim değişikliği, salgın hastalıklar ve sınır aşan örgütlü suçlar gibi mahiyet değiştiren tehditler, geleneksel güvenlik anlayışının kapsamını da genişletmektedir. Halihazırda uluslararası güç dengesi ne tek kutuplu ne çok kutuplu ne de kutupsuz bir nitelik arz etmektedir. Öte yandan halen etkilerini hissettiğimiz küresel ekonomik kriz, uluslararası yönetim zafiyetini ortaya koymuştur.
Ekonomik alanda da yeni ve normal bir düzen kurma gereği ortaya çıkmıştır. Bir taraftan mali disiplin ve kamu finansmanı bakımından günlük açıklar veren gelişmiş ekonomiler, diğer tarafta yüksek büyüme gösteren bir cari denge fazlası nedeniyle devasa egemen fonlar oluşturan yükselen ekonomiler bir taraftan artan petrol ve emtia fiyatlarıyla ihya olan bir avuç ülke, diğer yandan yüksek petrol, emtia ve bu fiyatların pençesinde kıvranan en az gelişmiş ülkeler. Tüm bunlar, uluslararası ekonomik sistemde eksik denge halinin olduğunu gösteren emarelerdir. Bu durum yeni ve normal bir dengeye kavuşuncaya kadar, küresel ve bölgesel düzeyde simetrik şoklarla karşılaşmak ihtimali daima vardır.
Bugün artık barış, istikrar, huzur ve refahın yolu demokratik değerler ve insan hakları standartlarının yükseltilmesinden geçmektedir. Hukukun üstünlüğünün yerleştirilmesi, siyasi çoğulculuk, eşitlik, farklılıklara saygı gibi değerlerin gözardı edilmesi mümkün değildir. Bu beşeri değerlerden dünya nüfusunun çok az bölümünün dört başı mamur şekilde yararlandığını da biliyoruz. Milyarlarca insan, temel hak ve özgürlükler ile asgari bütün imkanlardan mahrum yaşamakta, bunların bir bölümü ülkelerini terk ederek gelişmiş ülkelere yasa dışı göç etmenin yollarını aramaktadırlar. Ö
te yandan artan göç olgusu pek çok gelişmiş ülkede ırkçılık, yabancı düşmanlığı dinsel hoşgörüsüzlük belalarının da yeniden ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bu olumsuzluğa en az gelişmiş ülkelerdeki eğitim, sağlık, cinsiyet ayrımcılığı, yoksulluk ve kronik açlık gibi sorunları eklediğimizde mevcut uluslararası düzenin beşeri değerler açısından da ciddi bir noksan ve eksik verdiğini görüyoruz.''