Dünyanın en iyi üniversiteleri arasında gösterilen New York'taki Columbia Üniversitesi öğrencileri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yoğun ilgi gösterdi. Gül'ün konuşmasında bir cümlesi ise büyük alkış aldı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Columbia Üniversitesinde yaptığı konuşmada, ''İsrailliler ve Filistinliler aynı millet değil, aynı milletin parçaları değil. Gazze İsrail'in işgal ettiği topraklar, Gazze İsrail'in değil, Filistin toprakları İsrail'e ait değil'' deyince salonda öğrenciler arasında büyük bir alkış koptu.
Konuşmanın yapıldığı üniversitenin en prestijli mekanlarından birisi olan Eski Kütüphane salonu, öğrenciler tarafından tıklım tıklım doldu. Konuşma öncesi kütüphane önünde kuyruklar oluşturan öğrenciler, Gül'e konuşmasının ardından sorular sordu.
Gül, New York'un Columbia Üniversitesinin Kütüphane salonunda düzenlenen ''Dünya Liderler Forumu'' kapsamında, ''Türkiye'nin Refah Dolu Gelecek İçin Küresel Vizyonu'' adlı konuşma yaptı.
Columbia Üniversitesi öğrencilerinin yoğun ilgi gösterdikleri toplantıda Gül'e öğrenciler sorular da yöneltti.
MAVİ MARMARA'YA SALDIRI VE İSRAİL-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
''Gazze'ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine yapılan saldırı ve Türkiye ile İsrail arasındaki askeri bazı manevraların iptal edilmesi'' ile ilgili bir soru üzerine, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye-İsrail ilişkilerinin birkaç ay öncesine kadar çok güçlü bir şekilde devam ettiğini, Türkiye'nin İsrail devletini ve İsrail'in bölgedeki önemini en başından beri tanıyan ilk Müslüman ülke olduğunu, İsrail'le pekçok işbirliği ve anlaşma yaptığını söyledi. Türkiye'nin Suriye ile İsrail arasında dolaylı görüşmeleri yürüttüğünü anlatan Gül, bu görüşmelerin belli bir olgunlaşma aşamasına geldiğinde Gazze'deki olayların çıktığını ve bunun Türkiye'yi çok etkilediğini belirtti.
Gazze'deki olayların canlı şekilde dünyaya yayınlandığını, Gazze'nin nasıl bombalandığını bütün dünyanın gördüğünü belirten Gül, ''Bundan sonra hiçbirşey olmamış gibi davranmak mümkün değildir'' dedi. Türkiye ve İsrail'in ortak askeri manevralarının iptal edilmesinin de hep bu şartlar içinde değerlendirilmesi gerektiği belirten Gül, bunun ardından da arzu edilmeyen bazı gelişmeler olduğunu hatırlatarak ''Bunlar bizim tercihimiz olarak ortaya çıkmadı'' dedi.
Gazze'ye yardım götüren filoda 36 ülkeden insanın bulunduğunu, ülkelerden bağımsız sivil toplum örgütü temsilcileri olduğunu ve Mavi Marmara gemisi uluslararası sularda İsrail tarafından saldırıya uğrayınca 9 kişinin öldüğünü hatırlatan Gül, bunların görmezden gelinemeyeceğini, konunun uluslararası hukuk çerçevesinde çözülmesi gerektiğini vurguladı. BM üyesi ülkeleri uluslararası hukukun bağladığını söyleyen Gül, hiçbir ülkenin ''uluslararası hukukun dışında kalacağım'' deme hakkı bulunmadığına dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ''Böyle bir yardım filosu (Türkiye'deki) ayrılıkçı Kürtler'e doğru gitmeye çalışmış olsaydı Türkiye o zaman ne yapardı'' sorusuna da şöyle cevap verdi:
''Burada doğru olmayan bir konu var, Kürtler bizim kendi vatandaşlarımız, bin yıldır beraberiz. Benim heyetimde kim Türk kim Kürt bilmiyorum. Bakanlar Kurulunda kim Türk, kim Kürt, ancak sorarsanız bilinir, hepimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin eşit vatandaşlarıyız.''
Demokratik standartların noksanlığı yüzünden farklı şikayetler olabileceğini belirten Gül, 1980'de askeri iktidar sırasında Kürtçe konuşmanın bile yasaklandığını, o dönemde demokratik standartların noksanlığından Kürt vatandaşlarla ilgili de sorunların yaşandığını belirtti.
Gül, ''Ama İsrailliler ve Filistinliler aynı millet değil, aynı milletin parçaları değil. Gazze, İsrail'in işgal ettiği topraklar. Gazze, İsrail'in değil, Filistin toprakları İsrail'e ait değil'' deyince bir anda salonda büyük bir alkış koptu.
Gül, şöyle devam etti: ''Oradaki mücadeleyle buradaki mücadele birbirinin aynısı değil'' dedi.
Gazze'deki ambargonun sona ermesi gerektiğini sadece Türkiye'nin söylemediğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Gazze'ye son yardım filosundan önce Yunanistan'dan, İngiltere'den de Gazze'ye yardım filolarının gittiğini, ABD Başkanı Obama'nın, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un, BM'nin, Rusya'nın ve AB'nin bu ambargonun kaldırılması çağrısında bulunduğunu hatırlattı.
Ülke içinde terörizmle mücadele kapsamında ise Gül, terörizmin sadece Kürt vatandaşları arasından çıkmadığını, Türk vatandaşları arasında da terör örgütlerinin çıktığını belirtti. Dolayısıyla Gazze'deki konuyla bu konunun birbirinden çok farklı olduğuna dikkati çeken Gül, öğrencilerden yine alkış aldı.
GÜL: ''TÜRKİYE'NİN BM GÜVENLİK KONSEYİ'NDE (İRAN'A KARŞI
YAPTIRIMLARDA) KULLANDIĞI OY, BU MESELEDE DİPLOMASİ YOLUNDA
MESAFE KATETTİRDİ''
-''(İRAN MESELESİ) BİZ BUNUN DİPLOMASİYLE ÇÖZÜLMESİNİ
İSTİYORUZ, ÇÜNKÜ SAVAŞ OLURSA BÖLGEMİZDE OLACAK''
-''BUGÜN DÜNYADA BÜYÜK OLUP DA OYNAMAYAN BİR OYUNCU VAR
AÇIKÇASI, O DA AB''
-''(AB) BU MÜZAKERELERDE ÇOK GEREKSİZ ENGELLERLE KARŞI
KARŞIYA KALIYORUZ, BİZİM HIZIMIZI DURDURMA GAYRETİ VAR AB'DE''
(FOTOĞRAFLI - GÖRÜNTÜLÜ)
NEW YORK (A.A) - 25.09.2010 - Özlem Şahin Şakar - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi'nde İran'a yaptırımlara karşı kullandığı oyun İran'ın nükleer meselesinin çözümü kapsamında diplomasi yolunda mesafe katettirdiğini söyledi.
New York'un Columbia Üniversitesinin Kütüphane salonunda düzenlenen ''Dünya Liderler Forumu'' kapsamında, ''Türkiye'nin Refah Dolu Gelecek İçin Küresel Vizyonu'' adlı konuşma yapan Cumhurbaşkanı Gül, öğrencilerin sorularına da cevap verdi.
''İran'ın nükleer meselesi'' ile ilgili bir soru üzerine Gül, bu konunun kendisine çok yöneltildiğini belirtti. Türkiye'nin nükleer silahlara kesinlikle karşı olduğunu ve nükleer silah meselesini kesinlikle hafife almadıklarını belirten Gül, İran konusundaki sorunun çözümünde iki ayrı yol bulunduğunu, bunlardan birinin savaş, diğerinin de diploması olduğunu söyledi.
''Biz bunun diplomasiyle çözülmesini istiyoruz, çünkü savaş olursa bölgemizde olacak'' diyen Gül, Irak'ta da 1990'da benzer durumun yaşandığını, Irak'taki istikrarsızlığın Türkiye için güvenlik sorunları ve Türk ekonomisine çok büyük sıkıntılar yarattığını hatırlattı.
Gül, Irak'a uygulanan ambargonun da netice vermediğini, sonuçta Irak halkının cezalandırıldığını ifade etti.
''Aynı tecrübeleri bir daha yaşamak istemiyoruz'' diyen Cumhurbaşkanı Gül, İran meselesinin diplomasiyle çözülmesi için gayret sarf ettiklerini, çünkü savaş olursa bunun Türkiye'nin komşusunda olacağını, bunun tüm bölge ülkelerinin ekonomilerini altüst edeceğini, Türkiye'nin bunu istemediğini, o yüzden de sorunun diplomatik olarak çözülmesi için olağanüstü gayret sarf ettiğini belirtti.
''YAPTIRIM KARARINA UYARIZ AMA MİLLİ ÇIKARLARI DA DÜŞÜNMEK ZORUNDAYIZ''
Türkiye'nin, elbette BM'nin İran'a yaptırım kararına uyacağını belirten Gül, ancak bunun ötesinde bazı ülkelerin kendilerinin bazı ambargolar uyguladıklarını hatırlatarak ''Biz enerji bağımlısı bir ülkeyiz, yüzde 98 oranında gaz ve petrol ithal ediyoruz'' diye konuştu.
İran'dan Türkiye'nin doğal gaz aldığını hatırlatan Gül, Türkiye'nin örneğin İran'dan 10 milyar dolar gaz alsa, bunun karşılığında ticaret yapması gerektiğini, yapmazsa bunun Türkiye'de 10 milyar dolarlık, hatta daha da fazla dış ticaret açığına neden olacağını ve Türkiye'nin milli çıkarlarını düşünmek zorunda olduğunu söyledi.
Gül, ''Bütün bunlar bizim nükleer meseleyi hafife almamız anlamına gelmez, çünkü bizim komşumuzda eğer nükleer silah varsa, 'İran da nükleer silah yaptı' demiyorum ama bu bir tartışma, böyle şüpheler de var. Eğer herhangi bir komşumuzda nükleer silah söz konusu olursa onun en büyük tehdidi, uzaktaki başka kıtalara değil komşuya olur'' diye konuştu.
''Türkiye komşusunda ve çevresinde bir nükleer silaha tolerans gösteren bir ülke asla değildir'' diyen Gül, BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, bütün bölgenin nükleer silahlardan arındırılmasıyla ilgili BM'nin 1991 yılında aldığı karardan ve bunun üstüne gidilmesi gereğinden söz ettiğini, bunun da İsrail'in güvenliği, Arap-İsrail barış meselesi ve bölgenin nükleer silahlardan arındırılması konuları kapsamında bir paket şeklinde ele alınması gerektiğini belirtti.
Gül, Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi'nde İran'a yaptırımlara karşı kullandığı oyun bu meselede diplomasi yolunda mesafe katettirdiğini de vurguladı.
AB ÜYELİĞİ
Cumhurbaşkanı Gül, AB üyelik sürecinde karşılaşılan en büyük sorunun ne olduğuyla ilgili bir soru üzerine ise; AB'ye tam üyelik konusunu Türkiye'nin stratejik bir konu olarak seçtiğini, bu konuda en büyük sıkıntının ise AB'nin vizyon noksanlığından kaynaklandığını belirtti. Türkiye'nin üzerine düşeni yaptığını dile getiren Gül, ancak bazı AB ülkelerinin, Türkiye'nin üyelik kriterlerini yerine getirmesini bile engelleyecek bazı politik davranışlara girdiklerine dikkati çekti.
''Bunda AB Komisyonunu kastetmiyorum. Komisyon son derece dürüst, sağlam bir duruş içerisinde'' diyen Gül, AB üyelerinin bir kısmının ise çok fazla iç politikaya odaklandıklarını, AB'nin 30 ya da 70 sene sonrasını düşünme vizyonunun AB'de noksan olduğunu söyledi.
''Bugün dünyada büyük olup da oynamayan bir oyuncu var açıkçası, o da AB'' diye konuşan Gül, AB'nin Türkiye'ye müzakere süreci içerisinde problem çıkarttığını belirtti.
Aday ülkenin bütün AB standartlarını tamamladığında AB'nin bir karar aşamasına geleceğini söyleyen Gül, ''Ama bizim o karar aşamasına, yani standartlarımızı tam yükseltip o noktaya gelmemizden bir çekince var açıkçası'' diye konuştu.
Gül, ''Bu müzakerelerde çok gereksiz engellerle karşı karşıya kalıyoruz, bizim hızımızı durdurma gayreti var AB'de'' dedi.
Gül, Başbakanın damadının bir şirketin üst düzey yöneticisi olması kapsamında, ''devlet bankaları, hükümet liderleri ve medya şirketleri arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendirdiği''nin sorulması üzerine şöyle konuştu:
''Başbakanın damadının herhangi bir şirketin başında olması yasak olamaz, önemli olan şey, bu krediler alınırken, bunlar hangi şartlarda alındı, faiz oranlarına bakmak gerekir. Benim bildiğim kadarıyla 'libor çok yüksek bir faiz' oranıyla alınmış krediler. Tabii ki neticede bunların ödenmesi gerekiyor ve bunların ödenmesinde de bir aksaklık söz konusu değil. Burada önemli olan şey, herhangi bir şekilde basına baskı olup olmadığıdır.