Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından emekli Albay Arif Doğan'a ait olduğu ileri sürülen ses kayıtlarının internet sitesinde yayınlaması üzerine şüpheli şekilde hayatını kaybeden Eşref Bitlis'in oğlu konuştu.
Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından emekli Albay Arif Doğan'a ait olduğu ileri sürülen ses kayıtlarının internet sitesinde yayınlaması üzerine 1993'te şüpheli bir uçak kazasında hayatını kaybeden Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in oğlu Tarık Bitlis Cihan'a konuştu. Doğan'a ait olduğu iddia edilen ses kaydındaki iddianın 'çok vahim' olduğunu ifade eden Tarık Bitlis, babasının ölümüyle ilgili ortaya ilk kez somut bir bilgi çıktığını söyledi. Ses kaydı yayınlanan kişinin bir asker olduğunu, konuşmanın içeriğinde Türk Silahlı Kuvvetleri ve JİTEM'den bahsedildiğini kaydeden Tarık Bitlis, "Devletin ilgili birimleri bu ses kaydının ardından inşallah olayın üzerine ciddi şekilde gider." dedi.
Antalya'da Cihan muhabirinin sorularını cevaplandıran Tarık Bitlis, Arif Doğan'a ait olduğu iddia edilen ses kaydıyla ilgili haberleri gazetelerden takip ettiğini söyledi. Üzerinden 17 yıl geçmiş olmasına rağmen babasının ölümünün hala aydınlığa kavuşmamasından üzüntü duyduğunu dile getiren Bitlis, Doğan'a ait olan ses kaydına rağmen Eşref Bitlis'in ölümüyle ilgili hala bir araştırma ya da soruşturma yapılamıyorsa bir vatandaş olarak kendisinin girişimde bulunacağını ifade etti. Bitlis, "Benim kaygım şu; Jandarma Genel Komutanlığı'nın soruşturmasını ben mi yapacağım? Bu hem ayıp, hem yazık. Böyle bir şey olamaz." diye konuştu.
Ses kaydındaki iddiaları okuduğunda içinin burkulduğunu ve bir kez daha kırıldığını anlatan Bitlis, duygularını şu cümleyle ifade etti: "Umutsuzluğa kapılıyorsunuz, nefret duyuyorsunuz. 'Kime karşı, niçin, neden?' sorularına bir türlü cevap veremiyorsunuz. Çünkü ne olduğunun farkına varamıyorsunuz. Kaç senedir, 17 senedir. Belki işin en acı tarafı bu."
"Ben destek vermeseydim, Jandarma Genel Komutanı'nı öldüremezlerdi" diyen birisinin üstüne gidilmesi gerektiğini vurgulayan Tarık Bitlis, "Zaten bu kişi cezaevinde. Dışarıda aranan, bilinmeyen bir kişi de değil. Bir an evvel bu konunun açıklığa kavuşturulması ve sonuçlarının da kamuoyuna açıklanması gerekir. Yoksa 16-17 senedir bunun gibi birçok faili meçhulü yıllarca tartışırız." eleştirisinde bulundu.
Tarık Bitlis, söz konusu ses kaydı ile ilgili şunları söyledi: "Olay çok vahim. Bu konuda bugüne kadar değişik görüşler, komplo teorileri vardı. Yıllardır biz de 'bunların hepsi olabilir ama teoridir' diyorduk. Ben rahmetli Eşref Bitlis'in oğlu olarak her hangi bir kişiyi, kuruluşu, zümreyi suçlamadım. Suçlama şansım da yoktu zaten. Şu anda çok somut bir kasetten, ses kaydından bahsediliyor. Bu ses kaydının peşinden inşallah ciddi olarak ilgili merciler gider. Kasette ciddi takip edilmesi gereken noktalar şunlar: Kurumsal isimler var. JİTEM, TSK var. Konuşan bir subay var. Ne zaman konuştuğu her halde bellidir. Konuştuğu zaman TSK'da görev yapıyorsa bunun hesabının o aşamada da sorulması gerekir. İki; kiminle konuşuyor? Bunun da normal olarak tespit edilmiş olması lazım. Bu konuşma emir komuta zinciri içinde mi gitti? Bunların ortaya çıkması için bunun ciddi olarak araştırılması lazım. Vatandaş olarak bunu benim araştırma şansım yok. Kişisel olarak bir yere başvurmam gerekiyorsa zaten başvururum. Ama bu başvurudan öte bu kayıtları devletin bu konuyla ilgili mercilerinin incelemesi gerekir diye düşünüyorum."
Turgut Özal ile babasının 1993'te 2 ay arayla şüpheli şekilde öldüklerini hatırlatan Tarık Bitlis, "Bu trajikomik bir konu. Turgut Özal'ın ölümü de aynı şekilde sorularla dolu. Halen konuşuluyor. Bu konuda da iddialar var. Ahmet Özal'ın endişeleri olduğu yönünde kendi ifadeleri var. Hangi faili meçhule baksanız insanlar bağırış çağırış içindeler, böyle bir şey var diye. Olayların önünü olduğu gün kesmezsek işte 17 sene evvel olan bir olayı, bu kaset nasıl, niçin diye devam ederiz." değerlendirmesini yaptı.
Özal ve Bitlis'in şüpheli ölümlerinin terörün bitirilmesine yönelik ciddi girişimlerin olduğu döneme rastladığına dikkat çeken Tarık Bitlis, bir vatandaş olarak da bu çalışmaların sabote edildiği yönünde bir kanaate sahip olduğunu şu sözlerle dile getirdi: "Bir olay olsa tesadüf diyebilirsiniz. Olayların akışına baktığınızda, 70 milyon insan hala olayların karanlıkta kaldığını düşünüyorsa, bu konuda 4-5 kitap yazılmışsa, devletin önemli konumlarındaki insanlar 'Bu bir suikasttı' diyorsa ama buna karşılık bu konuda açılmış her hangi bir dava, soruşturma, resmi yaklaşım olmayışı da insanı soru işaretine gark ediyor."
OĞUL DEĞİL, DEVLET ARAŞTIRMALI
Tarık Bitlis, babasının ölümüyle ilgili araştırma ve soruşturmayı devletin yapması gerektiğine olan inancını, "Jandarma Genel Komutanı'nın soru işaretleri altında kalan vefatını oğlunun yapması kadar saçma bir şey yok. Eğer bu ülke, bu millet bir şeylerin iddiasındaysa devlet bunları kendi kurumlarıyla halletmesi lazım. Sadece Eşref Bitlis için geçerli değil, bugüne kadar vefat etmiş fakat hala faili meçhuller için geçerlidir." sözüyle ifade etti.
ÜZÜNTÜNÜN DE BİR RİTÜELİ VAR, AMA BİZ YAŞAMADIK
"Ölüm mukadderattır" diyen Tarık Bitlis, sözlerini şu cümlelerle tamamladı: "Hepimiz bir gün öleceğiz. Üzüntünün de bir ritüeli vardır. Biz veya faili meçhulle büyümüş insanların böyle bir şansı yok. Yani yakınınızı kaybetmenin getirdiği ritüeli yaşama şansınız yok. Tabi bu da insanı geriyor. Bu konuda devamlı, her sene aynı şeyleri konuşmak ama sonuçta bir şey elde edememek gerçekten insanı geriyor."