Sosyolog Nilifer Narlı medyayı topa tuttu. Narlı, tecavüzün fantezi gibi gösterildiğini, muhafazakar medyanın eşcinselliği teşhir ettiğini, televizyonun kitlelerin afyonu olduğunu ve haz kültürüne hizmet ettiğini söyledi.
TRT Haber"de dün gece Kozmik Oda programının konuğu olan ünlü sosyolog Prof. Dr. Nilüfer Narlı, son günlerde tartışılan dizilere ve popüler kültüre ilişkin Rıdvan Memi"nin sorularını yanıtladı. Narlı, "Fatmagül"ün suçu ne" dizisinden "Recep İvedik" karakterine kadar birçok konuya ağır eleştiriler getirdi.
Türkiye"nin önde gelen sosyologlarından Prof. Dr. Nilüfer Narlı dün gece Kozmik Oda Programı"nda özellikle geçtiğimiz hafta içinde çokça konuşulan dizileri ve genel olarak TV seyretme alışkanlığı ile sosyal etkilerini değerlendirdi. Rıdvan Memi"nin sorularını yanıtlayan Nilüfer Narlı"nın eleştirileri demir leblebi cinsinden.
"TECAVÜZ, FANTEZİ GİBİ GÖSTERİLİYOR, TOPLUMUN DA İŞTAHI VAR"
"Fatmagül"ün suçu ne" dizisindeki tecavüs sahnesinin hafta boyunca konşulmasını ve sonrasında internette çokça izlenmesini Nilüfer Narlı şu sözlerle değerlendirdi: "Bir televizyon dizisinin bir tecavüz sahnesiyle tanıtılması gerçekten çok acı. Türkiye"de zaten kadına karşı cinsel şiddet çok önemli bir sorun. Türkiye"de aile içi şiddetin yüzde 87"si kadınlara karşı işleniyor. Şiddetin yüzde 34 ü fiziksel, yüzde 53"ü sözlü olarak. Türkiye"de kadınların yüzde 35.6"sı bazen yüzde 16.3"ü sık sık aile içi tecavüze uğruyor. Neredeyse her iki kadından biri tacize uğruyor. Türkiye"de taciz konusunda müthiş bir özgürlük var. Bundan yirmi yıl önce Türkiye"de tecavüz sahneleri özendirici ve iştah arttırıcı şekilde verilirdi. Ancak basında da bu konuda duyarlılık gelişince bu haberler insan haklarına uygun olarak verilmeye başlandı. Fakat tam bir şeyler değişiyor derken bir dizinin tecavüz sahnesiyle tanıtılması ve bu sahnenin defalarca tıklanması bu konuda bir iştah olduğunu gösteriyor ve tecavüzün kadının da bir fantezisi olduğunu kanısı yayılmaya çalışılıyor. Aslında tecavüz bir insanlık suçu ama tecavüzü bir fantezi gibi görme eğilimi var insanlarda.Tecavüzün bu şekilde yansıtılması, bir dizinin tanıtım malzemesi gibi kullanılması bu suçun sıradanlaştırılmasına yol açıyor.
"MUHAFAZAKAR MEDYA RATİNG İÇİN EŞCİNSELLİĞİ TEŞHİR EDİYOR"
Narlı"nın ATV"de yayınlanan Kılıç Günü dizisinde yayınlanan eşcinsel ilişki sahnesine ilişkin söyledikleri de çarpıcı: "Eşcinselliğin ekranda sergilenmesi Türkiye"de ilk kez yaşanan bir durum ve çok konuşuluyor. Bu reyting kaygısıyla yapılmış olabilir. Ama eşcinsellikten bağımsız olarak söylüyorum, ekranda kötülüklerin teşhir edilmesi gerekiyor. Mesela işkence konusu. Hiç işkence yok, işkence olmaz diye düşünürken bugünlerde pek çok insan televizyonda yaşadığı işkenceleri anlattı. Bunun teşhir olması evet çok önemli. Ama işkenceyi anlatmak için de işkence göstermek gerekmiyor. İşkenceydi, dayaktı, ensestti bunun nasıl verildiği önemli. Özendirici şekilde mi veriyor, sansasyonel şekilde mi veriyor, ürününü tanıtmak için mi veriyor bunun analizlerini yapmamız lazım".
'PARANIN RENGİ YOKTUR'
Rıdvan Memi"nin bu dizinin patronajı muhafazakar-dindar bir kanalda yayınlanıyor olmasını hatırlatması üzerine Narlı "Türkiye"de muhafazakar bir medya eşcinselliği nasıl teşhir eder diye şaşırıyoruz ama şunu unutmayalım eğer reyting önemliyse muhafazakar olup olmaması bir kanalın ya da yapımcının, çok da önemli değil. Çünkü ürünün tutması konuşulması çok önemli. Paranın rengi yoktur, paranın dini yoktur, reyting kaygınısın dünyada ne kadar güçlü olduğunu biliyoruz" dedi.
"RECEP İVEDİK"TE ÇOK İNSAN KENDİNİ BULUYOR, EGOLARI TAMİR OLUYOR"
Prof.Dr. Nilüfer Narlı"nın sinemanın çok izlenen filmi Recep İvedik"e ilişkin söyledikleri de dikkat çekici: "Recep İvedik karakterinde kendisini bulan pek çok insan var. Recep İvedik"te hem bir hiciv hem gizli bir yüceltme var. Recep İvedik izleyen insanlar orada kendilerini buluyorlar ama baktıkları aynada gördükleri Recep İvedik yüceltilmiş bir karakter ve bir şekilde egolarını tamir edildiğini hissediyorlar belki."
"TV KİTLELERİN AFYONU, HAZ VE PARA KÜLTÜRÜNÜ YAYIYOR"
Rıdvan Memi"nin "Televizyon kitlelerin afyonu mu" sorusuna ise Nilüfer Narlı "Televizyon kitlelerin afyonu tabii bir anlamda" dedi ve ekledi: "Televizyon karşısındaki insanın hayatı boş ve pasif geçmiş oluyor. Bu konuda bir sorun var. Televizyon bir sosyal ajan. Tüm bilgileri, algıları, ön yargıları, kültürü yeniden üreten ve yeni nesillere aktaran bir araç. Sosyalleşme sürecinde insanların davranışlarını etkiliyor. Gerçeği tahrif edebiliyorsunuz televizyonda. İnsanlar televizyon izleyerek hayatı öğrenmeye çalışıyorlar, farklı hayatları tanımaya çalışıyorlar. Ben Türkiye"de insanların çok asabileştiğini görmeye başladım. O öfkeyi hissedebiliyorsunuz. Türkiye"de hazza ve paraya ulaşma kültürü yaygınlaşıyor. Bunda televizyon da çok etkili. İnsanlar buna ulaşamadıklarında ise büyük bir öfkeye kapılıyorlar.
"İLGİ VE SEVGİ İÇİN FACEBOOK"DA HAYATLAR TEŞHİR EDİLİYOR"
Nilüfer Narlısosyal medyada yaşanan bir gelişmenin de altını çizdi: "Artık insanların yaşamları çok şeffaflaştı hatta insanlar kendi yaşamlarını şeffaflaştırıyorlar. Facebook"ta örneğin sürekli insanlar kendi hayatlarını teşhir etmek istiyorlar. Farkedilmek ve izlenmeyi insanlar bir tür ilgi ve sevgi olarak algılıyorlar."