Başbakan Erdoğan'ın sandıkların açılmasından hemen sonra yaptığı, uzlaşmacı konuşmasını eleştiren gazetecilere sert çıkan Reha Muhtar, 'Hayır' oyu verdiğini de açıkladı. Erdoğan'a övgüler dizen Muhtar'ın empati çağrısı var...
Reha Muhtar'ın köşe yazısı
Birkaç yıl önce FOX TV"de Nazlı Ilıcak"la Çapraz Ateş programını yapacaktık...
Kanalın yayın yönetmeni o zamanlar üniversiteden arkadaşım olan yakın bir dostumdu, "Reha" dedi, "Bizim avukatlar sana sözleşmeyi gönderecekler... Üzerinde değişiklik yapmak istediğin şeyler varsa yap... İmzala da eksiğimiz kalmasın programa hemen başlayalım..."
O bana söylerken ben içimden "ya keşke göndermeseler sözleşme" diyordum, "Gönderdiklerinde sorun çıkacak çünkü..."
***
Biliyordum ki bir televizyon kanalının avukatı eğer, "çok ince kültürel ve mesleki imbiklerden geçmemişse", genelde size öyle bir metin gönderir ki "imzalayacağınız varsa bile imzalamazsınız..."
Nitekim öyle oldu...
Kanalın avukatları bir metin gönderdiler...
Metin sanıyorum 11 ya da 12 maddeydi...
Maddelerin istisnasız hepsi kanalın, yorumcu yani benim üzerimdeki haklarını sıralıyordu...
Yorumcu bu programı başka yerde yapamaz...
Yorumcu söylediklerinden sorumludur...
Yorumcu meslek ilkelerine uyar...
Yorumcu, programı bırakırsa ceza öder...
Yorumcu, kanalın yayın ilkelerine uymazsa gider...
Böyle devam ediyordu maddeler...
***
Allah için, yorumcu mu olacaktım idam mahkumu mu belli değil...
Numune niyetine bile olsa bir tane de "kanal da yorumcuya şunu yapmakla mükelleftir" maddesini koymamıştı kanalın avukatları...
Niye?..
Çünkü aklısıra yorumcuya karşı vekili olduğu kanalı koruyacak?..
Oysa bilmiyordu ki "karşınızdakinin duygularını hiçe sayarsanız, kendi çıkarınızı ya da kanalınızı da koruyamazsınız... Anlaşma bir bütündür... Karşınızdakinin duygularını yok farzederek hayatı yaşarsanız kendiniz yok olur gidersiniz..."
Sözleşme örneğini aldım, şöyle bir baktım, hep böyle durumlarda yaptığım gibi "cart" dedim yırttım...
Üzerinde düzeltmeye gerek yoktu...
Fikir ve sanat eseri sahibini hiçe sayan, yok farzeden bir anlayışın düzeltmesi olmazdı...
Arkadaşım aradı...
"Ne yaptın" diye sordu...
"Yırttım attım" dedim, "Boş ver anlaşmayı sen... Biz senle bildiğimiz gibi yapalım programı ettiği kadar eder, etmezse biter..."
***
Bu olayı neden anlattım?..
Önceki gece referandum sonrası "büyük gazeteci-yazar tayfasının" yorumlarını dinliyorum...
Tayyip Erdoğan konuşmasını yapmış "Uzlaşma mesajları vermiş... Evet verenleri kutlamış, Hayır verenlere de saygı duyduğunu" söylemiş...
Kampanyada "hatalı bir söz söylediysem özür dilerim" demiş...
Belli ki Kemal Kılıçdaroğlu"na "Soy sop meselesiyle ilgili söylediklerinden" özür diliyor, kendisine karşı edilen ağır sözlere karşı da hakkını helal ediyor...
Geçmişte Genel Yayın Yönetmenliği yapmış, bu mesleğin zirvelerinde bulunmuş, gayet tecrübeli bir arkadaşım adı lazım değil şöyle diyor:
"Tayyip Erdoğan, genel seçimlerden sonra da balkon konuşmasında uzlaşı mesajları vermişti... Ama sonra öyle davranmadı... Ben bu konuşmasındaki tavrı da geleceğe dönük inandırıcı bulmadım..."
***
Hayatta empati yapmayanların, kendisini başkasının yerine koymayanların, "Ben olsam nasıl davranırdım" demeyenlerin sözlerini kaale almam...
O tecrübeli gazeteci arkadaşım biraz empati yapsa, biraz kendisini Başbakan"ın yerine koysa, onun neden sertleştiğini analiz eder, yorumlarını ona göre yapardı...
Ama hayır "Başbakan eleştirilebilirdi... Demokrasinin standartı buydu, buna karşın Başbakan töleranslı davranacaktı söz vermişti ama yapmadı..."
Bu arkadaşa göre durum böyleydi...
***
Peki arkadaş sen hiç o referandum konuşmasından sonra, yeni bir AKP"yi kapatma davasının yürürlüğe sokulmak istendiğini düşündün mü?..
Son dakikada yeni bir kapatma davasının direkten döndüğünün farkında mısın?..
Evet Başbakan, genel seçimlerden sonraki Balkon konuşmasındaki uzlaşmacı tavrını gitgide sertleştirdi zaman içinde...
Bunda "AKP"yi kapatmak istemenin, siyaset yolunu bu insanlara tıkama gayretinin hiç mi rolü yok?.."
Eleştiri başka şey, kapatma uğraşısı başka şey...
Kapatmaya çalışmak, siyasi yasak getirmek, "öldürmeye" oynamak demek...
İnsanlar kendilerini öldürmeye yönelik tavırlar sergilendiğini hissettiklerinde, öfkelenirler, kızarlar, kendilerini korumak için sertleşirler...
Bu insan nefsinin korunması refleksidir...
O eleştirileri yapan gazeteci arkadaşım da kendi nefsine yönelik böyle bir saldırı olursa, "bilinen hoşgörüsünü bırakır..."
Bunun demokrasi kültürüyle ilgisi yok...
Bu insani bir nefsi savunma içgüdüsüdür...
***
O dönem "AKP kapatılacak... Siyasi yasak gelecek... Milletvekillikleri düşecek... Başbakan"lıktan indirilecek..." denildiği ve hissedildiği için, "yargı savaşı" bu noktalara kadar geldi...
Başbakan şimdi bu referandumla rahatladı...
Nefsine yönelik saldırı referandumla bertaraf edildiği için, muhtemelen şimdi, "uzlaşıcı konuşmasına" daha uygun tavırlar sergileyecek...
Daha fazla kucaklayıcı olmaya bakacak...
Çünkü öyle olmaya ihtiyacı var...
Yani, "Başbakan"ın bu konuşması, Balkon konuşmasıyla aynı içerikte, ama uygulaması aynı içerikte olmayacak...Başbakan daha töleranslı bir kişilik sergileyecek önümüzdeki dönem..."
Bunu anlayabilmek için, "Bir insanın neyi, niye yaptığını" öngörebilmek gerekiyor...
Kanalın avukatı gibi davranıp, her şeye kanalın pozisyonu açısından bakmamak, karşı tarafı da süzmek gerekiyor...
***
Bu laflar üzerine, "insanları ötekileştiren, insanı aşağılayan, adam yerine koymayan, sıfatlar üreten, dönekti, esnekti gibi kelimeler diken bazıları merak edebilir" referandumda ne yaptığımı...
Onları merakta bırakmayayım...
Ben referandumda "Hayır" oyu kullandım...
AKP"nin demokrasi dışı yollarla kapatılmasını istemiyordum, seçimle gelen seçimle gider diye düşünüyordum...
Ama yargı savaşının geldiği bu noktanın ilerde Türkiye"ye "mahsur" yaratabileceğini düşündüm ve "Hayır" dedim...
Hür vicdanımla...
Başbakan"ın veya AKP"nin demokrasi dışı yollarla iktidardan veya siyasetten düşürülmesini istemiyorum, yeni sistemin bunu engelleyeceğini görüyorum bu olumlu...
Ancak, yargı ile yürütme arasındaki bağlar, birbirine çok yakın gibi gözüküyor, bunun ilerde yaratacağı sorunlar, beni mütereddit kılıyor...
Yeni hazırlanacak anayasada ise "yargının, yürütmeden kesin çizgilerle ayrılmasını" istiyorum...
Başbakan"ın zaferini ise tebrik ediyorum...
Yargının, darbe veya sivil erklerden uzak, bağımsız olabileceği bir sistemin oluşmasını can-ı gönülden arzuluyorum...
Bu yönde hazırlanacak bir sivil anayasayı bütün gücümle destekleyeceğim...
Hayatı ötekileştirmeden ve demokrasi içinde "evet" ve "hayır" veren vatandaşlarla özgür ve kardeşçe yaşamak istiyorum...
Bilmem anlatabiliyor muyum arkadaşlar!!!
Vatan