İsrail'in tamamen sivil aktivistlerin bulunduğu gemilere silahlarla saldırdığını söyleyen Bayhan, götürüldükleri Aşdod Limanı ve hapishanede esir muamelesi gördüklerini belirtti. Saldırı sonrasında gazetecilerin çektikleri görüntü ve fotoğrafları kurtarmaya çalıştığını belirten Bayhan, kendisinin de fotoğrafları küçük bir flash diske kaydederek dilinin altına saklaya çalıştığını, ancak sağlık muyanesinde disken fark edildiğini söyledi.
Saldırı sırasında güvertede olduklarını belirten Kürşat Bayhan, İsrail askerlerinin hücum bot ve helikopterlerle geldiğini aktardı.
Böyle bir müdahale olacağını kimsenin tahmin etmediğini ifade eden Bayhan, geminin müdahale sırasında uluslar arası sularda olduğunu vurguladı. Bayhan, "Gemi uluslararası alandaydı. Böyle müdahale olacağını kimse beklemiyordu. İçeride herhangi bir silah yoktu. İsrail askerlerinin gösterdiği misket, sopalar ancak bir kişinin kendisini korumak için kullanabileceği malzemeler." ifadesini kullandı.
Bir askerin yanlışlıkla aktivistlerin arasına düştüğünü ve darp edildiğini aktaran Bayhan, "Bir askerin yanlışlıkla aktivistlerin arasına düşmesiyle darp oldu. Bu engellenmeye çalışıldı. Hatta içeri alınıp bir bakım yapıldığı söylendi. Biz olayın belli bir müddetinden sonra basın odasına ayrıldı. Belli bir müddet sonra olay şiddetlendi.
Bomba sesleri duyuyorduk. Ses bombası olduğu söyleniyordu. Yaralıların olduğu anons edildi. Geminin kaptan köşkünün ele geçirildiğini ve daha fazla direniş gösterilmeden arkadaşların teslim olması söylendi." şeklinde konuştu.
İlk müdahalenin ardından basın mensuplarının basın merkezine geçtiğini anlatan Bayhan, komandoların yaklaşık 1,5 saat elleri havada beklettiğini söyledi.
Bayhan, "İçeri girmelerini bekledik. Camlardan baktılar ama belli bir süre içeri girmediler. Silahların lazer pointerleri sürekli üzerimizde alnımızda dolaşıyordu. Her an ateş edebilecek şekilde tetikte bekliyorlardı." ifadesini kullandı.
Tüm basın mensuplarının pasaport ve kimlikleri dâhil her şeyleri ellerinden alındıktan sonra dışarı alındığını aktaran Bayhan, 9'dan 12 saatleri arası güvertede bekletildiğini belirten Bayhan, bu sırada bir helikopterin sürekli üzerlerinde uçtuğunu ve üzerlerine su attığını ifade etti.
ASKERLER ELLERİNDEKİ LİSTEDEN İHH YETKİLİLERİNİ BULMAYA ÇALIŞTI
İsrail askerlerinin ellerinde bir liste olduğunu ve özellikle İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım ve diğer İHH yetkililerini aradıklarını belirten Bayhan, "İnsanlar 'Biz aktivistiz' dediğinde 'Bu gemide olmamanız lazımdı. Burasının İsrail sınırı olduğunu bilmiyor musunuz?' diyorlardı. Silahlar sürekli bize doğrultulmuştu. İnsanların kadınların elleri bağlıydı. Helikopter devamlı üzerimizde durdu. Suyu üzerimize attı. Hava da biraz soğuktu. Hastalanan arkadaşlarımız oldu." şeklinde konuştu.
Aşdod Limanı'na vardıklarında stajyer askerlerin komandoları alkışlarla karşıladığını ve kendilerinin ise bir esir gibi elleri kelepçeli indirildiğini anlatan Bayhan, "Gemi çıkışında komandolar alkışlarla karşılandı. Mossad ve stajyer askerler gelmişti. Komandoları karşılattılar. Biz de ellerimiz kelepçeli şekilde, bizi suçlu gibi dışarı götürdüler. Hepimizin fotoğraflarını çektiler tek tek." diye konuştu.
Büyükelçilik tarafından gönderildiği söylenen şahısların ağızlarından laf almaya çalıştığını belirten Bayhan, "Sonra öğrendik ki bunlar büyükelçilikler tarafından yönlendirilen insanlar değildi. Bazıları bazı arkadaşları bazı konularda ve Türkiye tavrı konusunda eleştirdiler. İsrail'den erken ayrılmalarını sağlayacak belgelerin varlığından bile haberdar etmediler. İnsanlar sorarak öğrendi." şeklinde konuştu.
FOTOĞRAFLARI FLASH DİSKE KOYUP DİLİMİN ALTINDA SAKLAMAYA ÇALIŞTIM
Saldırı sonrasında gazetecilerin çektikleri görüntü ve fotoğrafları kurtarmaya çalıştığını belirten Bayhan, kendisinin de fotoğrafları küçük bir flash diske kaydederek dilinin altına sakladığını söyledi.
Bayhan, "Resimleri biz fotoğrafları oradayken alınabilir korkusuyla sildik. Daha sonra Türkiye'de geri getirebiliriz düşüncesiyle. Bir kısmını bilgisayara kaydetmiştik. Bazı insanlar disketle saklama yoluna da gittiler. Ben dilimin altına küçük bir disket aldım ama doktor kontrolünde ağzımda fark edildi ve alındı." diye konuştu.
İsrail askerlerinin özellikle Yunan aktivistlere kötü davrandığını darp ettiğini aktaran Baylan, 88 yayında bir piskoposun da askerler tarafından kötü muameleye uğradığına şahit olduğunu aktardı.
CİHAN
Saldırı sırasında güvertede olduklarını belirten Kürşat Bayhan, İsrail askerlerinin hücum bot ve helikopterlerle geldiğini aktardı.
Böyle bir müdahale olacağını kimsenin tahmin etmediğini ifade eden Bayhan, geminin müdahale sırasında uluslar arası sularda olduğunu vurguladı. Bayhan, "Gemi uluslararası alandaydı. Böyle müdahale olacağını kimse beklemiyordu. İçeride herhangi bir silah yoktu. İsrail askerlerinin gösterdiği misket, sopalar ancak bir kişinin kendisini korumak için kullanabileceği malzemeler." ifadesini kullandı.
Bir askerin yanlışlıkla aktivistlerin arasına düştüğünü ve darp edildiğini aktaran Bayhan, "Bir askerin yanlışlıkla aktivistlerin arasına düşmesiyle darp oldu. Bu engellenmeye çalışıldı. Hatta içeri alınıp bir bakım yapıldığı söylendi. Biz olayın belli bir müddetinden sonra basın odasına ayrıldı. Belli bir müddet sonra olay şiddetlendi.
Bomba sesleri duyuyorduk. Ses bombası olduğu söyleniyordu. Yaralıların olduğu anons edildi. Geminin kaptan köşkünün ele geçirildiğini ve daha fazla direniş gösterilmeden arkadaşların teslim olması söylendi." şeklinde konuştu.
İlk müdahalenin ardından basın mensuplarının basın merkezine geçtiğini anlatan Bayhan, komandoların yaklaşık 1,5 saat elleri havada beklettiğini söyledi.
Bayhan, "İçeri girmelerini bekledik. Camlardan baktılar ama belli bir süre içeri girmediler. Silahların lazer pointerleri sürekli üzerimizde alnımızda dolaşıyordu. Her an ateş edebilecek şekilde tetikte bekliyorlardı." ifadesini kullandı.
Tüm basın mensuplarının pasaport ve kimlikleri dâhil her şeyleri ellerinden alındıktan sonra dışarı alındığını aktaran Bayhan, 9'dan 12 saatleri arası güvertede bekletildiğini belirten Bayhan, bu sırada bir helikopterin sürekli üzerlerinde uçtuğunu ve üzerlerine su attığını ifade etti.
ASKERLER ELLERİNDEKİ LİSTEDEN İHH YETKİLİLERİNİ BULMAYA ÇALIŞTI
İsrail askerlerinin ellerinde bir liste olduğunu ve özellikle İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım ve diğer İHH yetkililerini aradıklarını belirten Bayhan, "İnsanlar 'Biz aktivistiz' dediğinde 'Bu gemide olmamanız lazımdı. Burasının İsrail sınırı olduğunu bilmiyor musunuz?' diyorlardı. Silahlar sürekli bize doğrultulmuştu. İnsanların kadınların elleri bağlıydı. Helikopter devamlı üzerimizde durdu. Suyu üzerimize attı. Hava da biraz soğuktu. Hastalanan arkadaşlarımız oldu." şeklinde konuştu.
Aşdod Limanı'na vardıklarında stajyer askerlerin komandoları alkışlarla karşıladığını ve kendilerinin ise bir esir gibi elleri kelepçeli indirildiğini anlatan Bayhan, "Gemi çıkışında komandolar alkışlarla karşılandı. Mossad ve stajyer askerler gelmişti. Komandoları karşılattılar. Biz de ellerimiz kelepçeli şekilde, bizi suçlu gibi dışarı götürdüler. Hepimizin fotoğraflarını çektiler tek tek." diye konuştu.
Büyükelçilik tarafından gönderildiği söylenen şahısların ağızlarından laf almaya çalıştığını belirten Bayhan, "Sonra öğrendik ki bunlar büyükelçilikler tarafından yönlendirilen insanlar değildi. Bazıları bazı arkadaşları bazı konularda ve Türkiye tavrı konusunda eleştirdiler. İsrail'den erken ayrılmalarını sağlayacak belgelerin varlığından bile haberdar etmediler. İnsanlar sorarak öğrendi." şeklinde konuştu.
FOTOĞRAFLARI FLASH DİSKE KOYUP DİLİMİN ALTINDA SAKLAMAYA ÇALIŞTIM
Saldırı sonrasında gazetecilerin çektikleri görüntü ve fotoğrafları kurtarmaya çalıştığını belirten Bayhan, kendisinin de fotoğrafları küçük bir flash diske kaydederek dilinin altına sakladığını söyledi.
Bayhan, "Resimleri biz fotoğrafları oradayken alınabilir korkusuyla sildik. Daha sonra Türkiye'de geri getirebiliriz düşüncesiyle. Bir kısmını bilgisayara kaydetmiştik. Bazı insanlar disketle saklama yoluna da gittiler. Ben dilimin altına küçük bir disket aldım ama doktor kontrolünde ağzımda fark edildi ve alındı." diye konuştu.
İsrail askerlerinin özellikle Yunan aktivistlere kötü davrandığını darp ettiğini aktaran Baylan, 88 yayında bir piskoposun da askerler tarafından kötü muameleye uğradığına şahit olduğunu aktardı.
CİHAN